DTK, HDK, DBP, HDP Amed'de bir araya gelerek halkın direnişine desteğini açıkladı. Direnişin büyütülmesi çağrısının da yapıldığı açıklamalarda, AKP'ye "Yenileceksin" mesajı verildi. Demirtaş, toplantıdaki konuşmasında, önemli kararlar alıp hayata geçireceklerini açıkladı. Demirtaş, halklara direnişi büyütme çağrısı da yaptı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak, HDK Eşsözcüsü Ertuğrul Kürkçü, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Amed'de DTK binasında bir araya gelerek AKP terörü ve halk direnişine ilişkin açıklama yaptı.
DİCLE: ERDOĞAN MASAYI YIKTI
DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, çözüm önerilerinin demokratik özerklik olduğuna dikkat çekerek, "26-27 Aralık tarihinde Diyarbakır'da yapılacak DTK kongresinde tartıştıktan sonra kamuoyunun ve ilgili herkesin dikkatine sunmak istiyoruz. Umarız bu çözüm önerisi bu kaostan çıkmanın yolları olur ve tekrar çözüm imkanı sağlar" dedi.
Dicle, konuşmasında yıl dönümü vesilesiyle Roboski Katliamı'nı da hatırlattı.
"Neredeyse iki yıllık görüşmeler ve diyalog ortamında Dolmabahçe Mutabakatı olan resmi bir mutabakatla bir aşamaya gelindi" diyen Dicle, şöyle devam etti: "O mutabakatta 10 madde üzerinde yapılacak görüşmelerden sonra İzleme Heyeti gibi yerli bir izleme heyeti gözetiminde yapılacak olan müzakerelerde ve belli bir mutabakat sağlandıktan sonra Sayın Öcalan PKK'yi olağanüstü kongreye davet ederek, silahların bırakılması yönünde çağrı yapacaktı. Her şey olumlu giderken yine hafızalardadır, Sayın Cumhurbaşkanı mutabakatın yanlış olduğunu Kürt sorununun olmadığını, aslında izleme heyetine gerek olmadığını belirten olumsuz bir yaklaşımla 2-2.5 yıldır kurulan diyalog masasını yıktı. Bu herkes açısından büyük bir kayıptır."
DEVLET NEDEN MASADAN KALKTI?
Dicle, konuşmasının devamında şu hususlara dikkat çekti:
"Bugün hendeklere sıkıştırılan halkın öz yönetim taleplerdi o günlerde masada açığa çıkıyor, konuşuluyor, tartışılıyordu. Hatta en son Sayın Öcalan demokratik özerklik yerine yerel demokrasiyi kullanacağım demişti ki bu süreç bitirildi. Yine hatırlarsınız, Cizre'de yine tutuklamalara karşı açılan hendekler müzakere masasında görüşülerek kapatılmıştı. Demek ki her türlü sorun konuşularak halledilebiliyor. Aslında Kürtlerin Ekim 2014'ün sonlarına doğru başlayan MGK toplantısında alınan savaş konseptinin gündeme alınması şeklindeydi.
Bize göre 3 konu devleti masadan kalkmasına zorladı. Birincisi, Rojava'daki gelişmeler ve PYD'nin gittikçe meşruiyet kazanması, ikincisi Rojava'da iki kantonun birleşmesi ve AKP'nin aldığı yenilgi ile HDP'nin başarısı eklenince bu süreç bitirildi ve artık acılı bir ortam yaşanmaya başlandı. Tüm Türkiye halklarını olumsuz etkileyen gerek ekonomik alanda gerek siyasi alanda zorlayan süreç başlamıştı. Aslında Dolmabahçe Mutabakatı'nda ulaşılan süreç devam etseydi, bugünkü ortamda olmayacaktı.
ÖZ YÖNETİME DESTEK
Bir kere bugün geldiğimiz aşamada sorun artık hendek sorunu olmaktan çıkmıştır. Daha da büyüyen halkımızın özgürlük taleplerini tümden tasfiyeye yönelmiştir. Öz yönetim talebi bir haktır, bu uluslararası sözleşmelerde de tamamen güvenceye alınmış bir talep ve haktır ve meşrudur. Biz DTK ve bütün kurumlarımızla bu mücadeleyi sahipleniyoruz. Hükümetin sürdüğü savaş konsepti ahlaksız, hukuksuzdur. Bu tür durumlarda Meclis'in de devreye sokulduğu OHAL veya sıkıyönetim kararları ile harekete geçirilirdi. Oysa Meclis'in de devreden çıkarıldığı hukuksuz bir savaş söz konusudur. Bu hukuk özel savaş hukukudur insan yaşamını hiçe sayan bir suç pratiği taşıyan bir seyir izlemektedir. Ahlaksızlıktır, çünkü savaşın da bir ahlakı vardır. Ahlaksızcadır, çünkü kentlerin tanklarla toplarla dövülme yaklaşımı yoktur. 15 merkezde yürütülen bu savaşta şehirleri harabeye çevirmekte ve büyük acılar yaşanıyor.
Nasıl ki Ağrı İsyanı'ndan sonra 'Hayali Kürdistan burada meftundur' diyenler bir süre sonra Kürt sorunun bitmediğini anladılarsa bugünkü darbeciler de Kürt halkının demokratik taleplerini bitiremeyecek halkımız özyönetim talebini sürdürmeye devam edecek."
IRMAK: YOL AYRIMINDAYIZ!
Irmak ise Kürtçe konuşmasında, "Bu süreç 30 yıl daha sürse de yine de geleceğimiz yer çözüm masasıdır. Kürt sorunu katliamlarla, yok etme ile çözülmedi çözülmeyecek. Bu sorun ancak masada ve müzakereler ve halkın taleplerinin yanıtlanması ile karşılanacaktır. Olağanüstü bir şekilde kongremizi topluyoruz. Biz tartışacağız; halkımızın isteği nedir, devlet hangi yöntemlerle neden bu özerkliği ezmeye çalışıyor ve bunun çözümü nedir? Bunları tartışacağız" şeklinde konuştu.
"Artık yol ayrımındayız" diyen Irmak, şöyle devam etti: "Bunu kendi içimizde halkımızla ve dostlarımızla tartışacağız. Elbette yeni bir yol bulacağız. Umuyoruz ki demokrasinin yolları tıkanmamış olsun, biz bütün kurumların eşbaşkanları olarak toplanmışken umuyoruz ki müzakerenin yolu kapanmamış olsun" dedi. Cizre, Silopi ve Sur'da devam eden direnişe dikkat çeken Irmak, "Diyoruz ki onların talepleri bizim talebimizdir. Onların sözcülüğünü yapıyoruz. Sömürgecilik ve işgal hiçbir zaman başarılmadı başarılmayacak."
YÜKSEK: BARİKATLARIN ARKASINDAKİ HALK DİNLENSİN
DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek de, başkanlar olarak halkın karşısına toplu bir şekilde çıktıklarını belirterek, şunları belirtti: "Biz Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin örgütlü kurumları olarak bu süreçte birlikteyiz" dedi. Önemli bir süreçte Kürt halkının haklı davasını birlikte omuzlayacaklarını dile getiren Yüksek, "Kan dökülen ağır bir süreç yaşanıyor. Bu Türkiye toplumuna hendek ve barikat sorunu olarak manipüle edilen bir mesele. Mesele kesinlikle bir hendek ve barikat meselesi değildir. Mesele Kürt sorunudur. 100 yıldır çözülmeyen Kürt sorunudur. Mesele her hak talep ettiğinde ezilmeye çalışılan Kürt halkı sorunudur. Kürtler ne zaman haklarını talep etmişse ya eşkıya ya şaki ya da günümüz tabiriyle terörist olarak tanımlanmış ve başı ezilmesi gereken bir unsur olarak tanımlanmıştır" dedi. 49'lar Davası'nı da hatırlatan Yüksek, "Bunların isyan etme ihtimali var denilerek idam edilmek istendi bir halk topluluğunun ve onların torunlarından bahsediyoruz."
Kürtlerin daha önce öz yönetim taleplerini dile getirdiğini ve bunu hiçbir şiddete başvurmadan dile getirdiğini dile getiren Yüksek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ne oldu geçmişte o 3-5 şakiye haddini bildireceğiz dediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'da bu 3-5 kişi kimdir bunların kilosu kaçtır, bunlara haddini bildireceğiz dedi. Sonra operasyonlar başladı ve belediye başkanlarımız gözaltına alındı.
'DEMOKRATİK ÖZERKLİK VE ÖZ YÖNETİM MEŞRUDUR'
Bu sistemi tartışamayacak mıyız? Bu hak sadece Erdoğan'a mı ait? O başkanlık sistemi tartışabiliyor da biz niye hayır bu sistem şöyle olmalı demeyecek miyiz? Hayır diyemez diyorlar. Konfederasyonda olabilir, federasyonda olabilir. Bakın şuan 16 belediye başkanımız bu açıklamaları yaptı diye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanıyor ve tutuklandı. Yurttaşlar tutuklandı. İdamdan yargılanıyor. Demokratik özerklik olmalı, adem-i merkeziyetçi olmalı, yeni bir idari sistem olsun dediğin için idam cezası ile yargılanıyorsun. İnsanlar buna karşı direnmeye başladı. Buna karşı gel beni al götür mü desin. Ondan sonra insanlar silahla karşılık verdi. İlk olaylarda Cizre'de onlarca insanımız katledildi. Onları da utanmadan 3 yaşındaki çocukları terörist ilan ettiler. Halkın demokratik özerklik ve öz yönetim talepleri meşrudur. Devlet bastırmacı yaklaşımla bir politika izlediği sürece halkın kendisini savunma hakkı var. Direnmek bir haktır. Eğer devlet baskı uyguluyorsa, topluluklar halinde veya tek tek insanları öldürüyorsa direnmek haktır.
KÜRKÇÜ: ORTAK SİYASETİ İNŞA EDECEĞİZ
HDK Eşsözcüsü Ertuğrul Kürkçü de, HDK olarak Türkiye Toplumunun sesini DTK'nin genel kuruluna taşıyacaklarını dile getirdi. Çabalarını bir üst düzeye çıkaracaklarının altını çizen Kürkçü, "Türkiye ve Kürdistan'ın ortak siyasetini inşa edeceğiz" dedi. Çözümün ancak siyasi olarak mümkün olduğunu söyleyen Kürkçü, "100 yıldır çözüm bekleyen sorun gelen hükümet başkanlarını selamlar. Bütün hükümet başkanları iki büyük sorunla baş etmekle karşı karşıya kalırlar. Birincisi dizginlenemeyen bir orduya sahip olduklarını görürler. İkincisi Kürt sorunu çözmek için akıllarını çalıştırmaya çalışır. Ancak çok geçmeden statüko egemen olur, ordu gücünü gösterir" dedi. Son 30 yılda iş başına gelen bütün iktidarların önce "Kürt sorununu kabul ederek çözmeye çalıştıklarını" ancak daha sonra "Kürt sorunu yoktur" nokta sına geldiklerini söyleyen Kürkçü, "Kürt sorunu yoktur dedikleri an sonlarını görürler. Erdoğan'ın kudretli iktidarı da bu sonu görecektir. Biz sorumluluk üstleniyoruz. İsterse hükümet sorumluluk üstlenmesin bunu üstlenecek DTK, HDK vardır, bütün yurttaşlar bu sorumluluğu üstlenecektir" diye kaydetti.
CHP'YE ELEŞTİRİ
CHP'nin "cumhuriyet rejiminde öz yönetim olmaz" sözlerini de eleştiren ve "Erdoğan'ın istediği cümleleri kurduğunu" belirterek Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Kürkçü, "Bugün geldiğimiz yer bu destekle gelinen yerde kendisine destek verenlere iktidar, siz aslında yoksunuz diyoruz. Biz o zaman askerlik alanına gelmiş oluruz. Bu meseleyi askerler çözmez, askerin işi öldürmektir, öldürerek çözemezsiniz. Halkın üzerine asker göndererek bu işi çözemezsiniz" dedi. Bu çözüm yaklaşımının "IŞİD yöntemi" olduğunu dile getiren Kürkçü, "Kravat takmakla IŞİD'çi olmaktan kurtulamazlar" dedi.
TÜRKİYE HALKLARINA SESLENDİ
Kürkçü, Kürt sorununun çözümünün sadece Kürt halkına bırakılmaması gerektiğini ifade ederken şöyle dedi: "Onlar isteklerini elbette dile getirecekler. Ama diğer halklar bu sorunun çözümüne destek sunmalıdır. İzmir'e seslenmek istiyorum. Daha önce Kürtler bizim kardeşlerimizdir dediler. İzmirliler Kürt kardeşleriniz zordadır, hükümet onlar üzerine asker ve ordu göndermektedir. Tıpkı yarın size olacaklar olanlara karşı bugün sesinizi yükseltin. Ya kardeşinize elinizi uzatın ya da bir daha kardeşlikten bahsetmeyin. Kardeşlik bugün değilse ne zaman gösterilecek. Bu meseleyi çözme işini hükümet meclis yapamıyorsa halk ne güne duruyor. STK'ler, örgütler yok mu? Onlar sadece kendi dar mesleki sınırlarında mı kalacaklar."
DEMİRTAŞ: ZAVALLISINIZ!
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise konuşmasına şöyle başladı: "Putin'e bir iki gün meydan okuyup daha sonra süt dökmüş kediye dönen Cumhurbaşkanı, Başbakan; Irak'a asker gönderip daha sonra çekmeyeceğim diye dayılanıp daha sonra pısırık pısırık askerlerini çeken Cumhurbaşkanı, Başbakan; İsrail'e one minute diye meydan okuyan daha sonra gece yarısı anlaşma imzalayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan sıra Kürt halkına gelince, Cizre'ye gelince mi aslan kesiliyorsunuz? Cizre'de birkaç PKK'liye karşı 2 general 10 bin askerle operasyon yaparak mı kahramanlık yapıyorsunuz? Bu kadar güçle operasyon yapmak, şehirleri bombalamak, halkın üzerine asker yollayarak aslında ne kadar zavallı olduğunuzu gösteriyorsunuz."
'HALK KAZANACAĞINA EMİN'
Demirtaş, AKP ve Erdoğan'a seslenerek, şöyle dedi: "Bugün operasyon yaptığınız her yerde korku panik yok bir bayram ve şenlik havası var. İnsanlar halaya durarak bu operasyonlarını karşılıyor. Çünkü onlar kazanacaklarına başladıklarında o kadar eminler ki? Siz ne yapıyorsunuz tank sokarak evleri bombalıyorsunuz. TV Kanallarınızda cami yaktılar diye yalan haber yapıyorsunuz. Türkiye'nin yarısı size inanıyor olabilir, hırsızlık da yapsanız, çalsanız da çırpsanız da arkasında durabilir. Ya diğer yarası..."
'HALK HER YERDE DİRENECEK'
Demirtaş, konuşmasının devamında şunları belirtti:
"Bir kez daha zulmün tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz. Öyle hendek çukur diyerek küçümsemeyenler şunu bilsin. O Kenan Evren'in yürüttüğü tanklara karşı direnenler vardı, kim kazandı... Çok şükür o tanklara karşı direnenler var. Erdoğan darbe yaptı diye ona yalakalık mı yapsaydı, eteğine yapışıp çözüm mü dilenseydi. Çok şükür, onbinlerce yiğit kahraman bu darbeye karşı direniyor. Onbinlerce asker gönderiyorsan demek ki orada hendek yok halk var. Halk her yerde direniyor direnecek de. Öyle büyük zafer nidalarıyla konuşmayın. Utanç duyulacak bir durumdasınız. Daha elinizde tek bir çözüm yok planı yok, şehirlere tank sokmuşsunuz, çıkmışsınız yeni anayasadan demokrasiden bahsediyorsunuz.
'ÖNEMLİ KARARLAR ALIP HAYATA GEÇİRECEĞİZ'
Evet, bu zulmünüze karşı insanlarımız sıkıntı yaşıyor, farkındayız. Ama bu zulmü sizin operasyonlarınız yaşatıyor. Camiyi yakan devletin görevlileridir. Bu iş uzun sürmeyecek zulüm baki olmayacak. Halkımızla birlikte çözüm mekanizmalarını tartışıyoruz, halkımızla bu zulüm bitsin diye direnişi büyüteceğiz. Önümüzdeki hafta sonu Diyarbakır'da DTK'nin genişletilmiş kongresine katılacağız, öz yönetimin tartışılması için geniş bir katılım sağlayacağız, önemli kararlar alacağız ve hepsini hayata geçireceğiz. Bize tankın namlusunu göstererek bizi korkutacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bizler ölüm korkusunu çoktan aştık. Ölüm Allah'ın emridir olacaksa onurlu olsun.
'ANCAK KANALİZASYON TEMİZLERSİNİZ!'
Büyük temizlik operasyonuymuş, siz kimsiniz ya? Kimi nereden temizliyorsunuz. Siz ancak bu memleketin kanalizasyonlarını temizlersiniz. Bunu da bir yere yazın. AKP'nin darbesi hendeğe çarpmıştır ve tuzla buz olmuştur. Haklıyız kazanacağız. 7'den 70'e el ele vereceğiz kenetleneceğiz. Faşizm rica ile minnetle geriletilmez. Ancak direnişle geriletilebilir. Yılgınlığa gerek yok, halkımızı bulunduğu her yerde bu onurlu direnişi daha fazla büyütmeye çağırıyoruz.
'GERİ ADIM ATILMAYACAK'
Geri adım atmak bu tarihi döneminin şerefine yakışmaz. Biz kimsenin malını çalmadık kimsenin hakkını gasp etmedik, biz kendi topraklarımızda özgür ve onurlu bir halk olarak yaşamak istiyoruz bu da bizim hakkımızdır. Bu direnişi ortaya koyan herkese partim adına teşekkürlerimi sunuyorum. Hükümetin yaptığı hiçbir şeyin kanunda yeri yoktur. Valiler suç işliyor sokağa çıkma yasağı ilan edemez. Devletin kendisi polisi valisi kanun dışı davranıyor. Ne yapacak bu halk, savcılara mı şikayet edecekler, savcılar içeride, basına mı anlatacak, gazeteciler içeride. Gençler hendek kazıyormuş. Başka bir yol gösterin ne yapsınlar, kime şikayet etsinler.
Herkes bu mücadelede yapabileceği yerde katkı sundu. Hiçbir şey yapamıyorsanız dua edin, hiçbir şey yapamıyorsanız yaradana yalvarın hiç değilse direnenlerin yanındaydım diye tarihe not düşün."
SİNE-İ MİLLET
Demirtaş, konuşmaların ardından bir gazetecinin "sine-i millet" sorusuna da, "Zaten halkın sinesindeyiz. Gündemimizde Meclis'ten çekilmek gibi bir tartışma yok" diye cevap verdi.