Göğe yükselen üç güzel ruh: Armanc, Ciwan ve Aram

Armanc, Ciwan ve Aram, 27 Kasım 2011'de şehitler kervanına katıldı. Yoldaşları, "Ebedi değildir bu ayrılık. Dönüp yeniden varıyoruz size" diyerek anıyor onları.

“Başka başka hayatlardan geldiler… Aynı umudun dallarında birleştiler. Ekmekleri kadar acılarını, umutları kadar yaralarını, günleri kadar gecelerini ve daha ötede ne varsa paylaştılar” diyerek, PKK yoldaşlığının özünü tarihe not düşen gerilla komutanı Armanc Kerborani, 27 Kasım 2011’de Ciwan ve Aram yoldaşlarıyla birlikte şehitler kervanına katıldı.

HER GERİLLADA İZ BIRAKTILAR

Özgür yarınların yaratıcıları olmaya karar veren, varoluş mücadelesinin verildiği topraklardır, Kürdistan toprakları. 27 Kasım 1978’de diriliş tohumları yeniden bu topraklarda filizlenmeye başlar, Pir Seyit'lerin direnişine şahitlik eden, surlarıyla yaşam ateşinin hiç sönmediği, Çiyagerler'in, Zeryanlar'ın ve hesapsızca umutlarını paylaşan yüreklilerin ulaştıkları yaşam dergahıdır, Amed. Soluksuz yürütülen insanlık mücadelesinde binlerce yiğit, "Yaşam olacaksa eğer, özgür olmalı" diyerek canlarını feda etti.

Tarih sayfaları 27 Kasım 2011’i gösterdiğinde, Kürdistan üç yiğit evladını daha şehitler kervanına yolcu eder. Armanc, Ciwan ve Aram; gerilla komutanı ve aynı zamanda dağ basınında büyük emek sahibi Armanc Kerborani (Hüseyin Akdoğan), ve kısa zamanda öncüleşen gerilla Ciwan Amed (Serdar Tekin) ve direngen Van halkının yiğit evladı Aram Şikaki (Harun Edemen). Her gerillanın yüreğinde bir iz bırakan üç yoldaş.

'ÜÇ ÖZGE CAN...'

Gerillanın kalemi; bugünü, yarını, sevinci ve üzüntüyü; küçük bir kelebeğin kanat çırpışından hırçın suların dalgalarına, evrenin hakikatine kadar her şeyi yazar. Yani gerilla, insanlık mücadelesini verirken, hakikati yaşayarak yazar ve yarına ışık tutar. Kadın gerillaların günceleri de anlam deryası gibidir.

Beritan Hejar, gerillalar Armanc, Aram ve Ciwan için şöyle yazar:

"Beşinci yılıma giriyorum sizden-sizlerden, hepinizden ayrı. Delice özlüyorum, yakıyor yüreğimi yokluğunuz. O hain pusu ve bedeninizi saran o sıcaklık. Sıcaklık sardıkça sizin bedeninizi, kor ateşler düşüyordu benim yüreğime. Bitmek bilmeyen uzunca bir gece. Onca can hasretle, umutla yollarınıza bakarken teninize değen düşman elleri... Gün ağarmaya yüz tutarken, yokluğunuzu hisseden dağın, taşın, Gorsê’nin inleyiş sesleri... İnledi Gorsê, sızladı Şehit Brûsk, yandı Prejman... Yandı, yakıldı, küle çevrildi yoldaş yürekleri. Göğe yükselen üç güzel ruh, üç körpe fidan, üç özge can, üç temiz yürek."

Gerilla Beritan, yoldaşlarını sonsuzluğa uğurlarken, güncesinin birçok yerinde üç yoldaşın bitmeyen yaşam öykülerini tarihe not düşer:

“Özlemek nedir? Yüreğinin hasretle yanması mı? Yoksa... Yokluğun yüreğe vurduğu bıçak sancısı mı? Özlüyorum ve harman yerine dönüyor yüreğim... Bir yanardağ misali, kızgın bir ateş, bir harman yeri, kızıl kıyametler ortasında kalmış misali yanıyor yüreğin. Değil ki anlam veremiyorsun... Yücedir kavgamız, yücedir davamız, yücedir uğruna ayrı düştüğümüz değerler. Bilirsin ki ebedi değildir bu ayrılık. Dönüp yeniden varıyoruz size.

Yokluğunuza alışamadım ve alışmayacağım... Yokluğunuza alışamadığım gibi, yokluğunuzu yansıtacak yaşam duruşuna da alışmayacağım. Belki bugüne kadar şehit yoldaşı olduğumu yeteri kadar yansıtamadım ama bundan gayrı aldığım her nefeste şehit yoldaşı olmaya çalıştığımı ve hayallerinizi gerçekleştirme sözü verdiğimi tekrar tekrar hatırlayarak yansıtacağım bunu. Sizi çok seviyor ve özlüyorum. Yoldaş yüreklerinize yoldaş olmaya çalışacağım ve olacağıma inanıyorum. Önderlik ve devrim şehitlerimiz olmak üzere; Aram yoldaşa, Ciwan yoldaşa, Armanç yoldaşa, Delil, Hasan, Agit, Roza, Canfeda, Axin, Devrim, Rüstem, Hasan yoldaşlara ve kendime söz veriyorum ki, Önderliğin özgürleşmediği bir başka yıl daha görmemek için yaşayacağım. Önderliğin özgürleşmesi ve şehit yoldaşlarımızın yarım kalan hayallerini yerine getirmek için her şeyi yapacağım.”