Karasu: Halkımız dimdik ayaktadır, 2022’de de direnecektir

2022’de nasıl bir direniş verileceği sorusuna cevap için 2021’deki direnişe bakılması gerektiğini kaydeden Mustafa Karasu, “Halkımız örgütlü direnirse kesinlikle Türk devletine karşı başarı kazanır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Medya Haber TV’deki Özel Program’da, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

2021 yılının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ı ve PKK'yi sahiplenme yılı olduğunu belirten Karasu, Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi daha da ağırlaştıran Türk devletinin, tüm dünyada Kürt halkına soykırım yapan faşist bir ülke olarak görüldüğünü vurguladı. Karasu, Kürt Halk Önderi ve PKK'nin ise dünya halkları nezdinde itibar kazandığını kaydetti.

9 Ocak 2013 yılında Paris'te katledilen 3 kadın devrimciyi anan Karasu, Fransa'nın katliamı yapan Türk devletine göz yumduğunu hatırlattı. Sadece Kürt kadınları değil Fransız kadınların da bu katliam etrafında adalet duruşunu ortaya koyarak Türkiye'yi mahkum etmesi gerektiğini ifade eden Karasu, “Sara'yı sahiplenmek Kürt kadının kendisini, özgürlük ve demokrasiyi sahiplenmesidir” diye konuştu.

Aylardır Medya Savunma Alanları'na saldıran Türk devletinin gerilla direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldığını söyleyen Mustafa Karasu, "Türk devleti Garê'de yaşadığı bozgunu Avaşîn, Zap ve Metîna'da da yaşadı" dedi.

Karasu, Türk devletinin suikast saldırılarıyla yurtseverleri hedeflemesini de hatırlatarak, “Dünyanın başka yerinde olsa kıyamet kopar. Ama Rojava'da yapılınca herkes sessiz kalıyor. Halkımız direnirse kesinlikle Türk devletine karşı başarı kazanır. 2022 yılında Rojava halkı bu işgalleri sonlandırma amacı ile girmelidir. Rojava halkı örgütlülüğünü geliştirirse, Türk devleti işgal ettiği alanlarda kalamaz" dedi.

Geçtiğimiz günlerde Amed'de gerçekleşen HDP gençlik kongresine ilişkin de konuşan Karasu, AKP-MHP iktidarının tüm saldırılarına karşı Kürdistan gençliğinin ve halkının dimdik ayakta olduğunu belirtti.

Türk devletinin cinayet politikalarına ve siyasi soykırım saldırılarına karşı ise Türkiye halklarına ve demokrasi güçlerine demokrasi ittifakının kurulması çağrısını yineledi.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu'nun Medya Haber TV’deki değerlendirmeleri şöyle:

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Kürdistan halkı ve dostları 2021 yılında da Öcalan'ın fiziki özgürlüğü için her yerde çok boyutlu eylemler düzenledi. Bu eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu eylemlerin süreklilik kazanmasının önemi nedir?

Öncelikle geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Güney Afrikalı Başpiskopos Desmond Tutu'yu saygı ile anıyorum. Desmond Tutu, Önder Apo'nun özgürlüğü için önemli bir çaba gösterdi, Kürt halkının dostuydu. Hatta İmralı'ya gitmek istedi fakat AKP iktidarı izin vermedi. Desmond Tutu, özgürlük mücadelesi yürüten Önder Apo'yu sadece Kürt sorununu değil Ortadoğu'daki sorunları çözme konusunda bir Önderlik olarak görüyordu. Bu anlamda Önderliğe büyük bir sempatisi ve saygısı vardı. Önderlik de onu çabalarından dolayı, tutumundan ve kişiliğinden dolayı seviyordu. Bu yönü ile Desmond Tutu'nun anısı Kürt halkı ile Güney Afrika halkı arasında köprü olacaktır. Biz de Desmond Tutu'nun anılarını Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yaşatacağız. Tarih boyu Kürt halkının dostu olarak anılacaktır.

2021 yılında her yerde Önder Apo'yu sahiplenmek için bir çok eylem yapıldı. Başta İngiltere İşçi Sendikaları olmak üzere, Fransa, İtalya, İspanya'da bir çok sendika Önderliği sahiplendi. Gazetelere ilanlar verildi, birçok yürüyüş ve gösteri yapıldı. Önderliğin fiziki özgürlüğü için Kürt halkı ve dostları her alanda eylem yaparken, PKK'nin de AB 'terör örgütü' listesinden çıkarılması için de büyük bir mücadele verildi. 2021 yılı Önderliği ve partiyi sahiplenme yılı oldu. Türk devleti Önderliği izole ve tecrit etmek isterken bugün Önderlik ve PKK tüm dünya halkları nezdinde itibar kazandı. Türk devleti Kürt halkına soykırım yapan faşist bir ülke olarak görülmektedir. Bu anlamda Önder Apo'nun zindanlarda tutulmasının hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Halkların vicdanında özgür olması gereken bir liderdir. Bu nedenle 2021 yılında verilen mücadelenin Önderliğin özgürlüğünü yakınlaştırdığına inanıyoruz. Türk devleti ve faşist iktidarı ne derse desin, Kürt halkı ve dostları Önderliği fiziki özgürlüğüne kavuşturacaktır.

Önder Apo hiçbir insanın gerçekleştiremediği kadar 23 yıldır kaldığı zindanda insanlığa, kadınlara büyük hizmet vermiştir. İnsanlığın özgür ve demokratik bir şekilde yaşaması için bir paradigma ve onun düşünce teorisini ortaya koymuştur. Bu yönü ile Önderlik, düşüncesi ve felsefesi ile, duruşu ile, mücadelesi ile aslında halkların kalbindedir, özgürdür. Önder Apo dünyanın en özgür düşünen insanıdır. Fiziki özgürlüğü de yakında gerçekleşecektir. Çünkü Önder Apo'nun düşüncelerine herkesin ihtiyacı var. Önderliği sahiplenme daha da gelişecektir. Önderliğe yönelik uluslararası komplo gerçekleştiğinde “Güneşimizi karartamazsınız” şiarıyla ateşten barikat olanların mücadelesi bugün Önderliği özgürlüğe daha da yakınlaştırmıştır. Bu vesileyle “Güneşimizi karartamazsınız” şehitlerini de saygı ile anıyorum. Önderliğin özgürlüğü için 2021 yılında mücadele veren tüm halkımızı ve dostlarımızı da selamlıyorum.

Paris Katliamı'nın 9. yılına giriyoruz. 2013 yılında Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez faşist Türk devleti tarafından katledildi. Katliamın yıl dönümüne ilişkin neler belirtmek istersiniz?

Bu katliamda şehit düşen Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşları saygı ve minnetle anıyorum. Sara yoldaş partimizin kurucusuydu. Yıllarca zindanlarda birlikte kaldık. Zindan direnişinin en temel kaynağından biri de duruşuyla, tutumuyla Sara yoldaş olmuştu. Zaten bu nedenle hedef alındı. Sara yoldaşın şehadetinden birkaç ay önce 22 kişilik liste yayınlandı; bunların içinde Sara yoldaş da vardı. MİT, Avrupa'yı yumuşak bularak arkadaşları katletti. Sara arkadaş tarihi bir kişilikti.

Partimizin kurucusuydu, yine Dersim Soykırımını yüreğinden hisseden bu temelde de Önder Apo çizgisinde, PKK'de mücadele etti. Hem Kürt halkını özgürleştirmek hem de Dersim Soykırımının intikamını almak için hep en önde oldu. Sara ve diğer yoldaşları ile birlikte mücadelemizde her zaman anılacaktır. Bu vesile ile 6 Ocak'ta şehit düşen Rûbar, Halil ve Murat yoldaşları da saygı ve minnetle anıyorum. Yine özyönetim sürecinde şehit düşen Sêvê Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır'ı saygı ile anıyorum, anıları mutlaka özgür Kürdistan'da yaşayacaktır. Özyönetim direnişleri Kürdistan tarihinde unutulmayacaktır. Bu vesile ile tüm özyönetim şehitlerini saygı ile anıyorum.

Hareketiniz, Kürt halkı ve dostları Paris Katliamı'nın hesabının sorulması için büyük bir mücadele yürütüyor. Açığa çıkan bir çok kanıta rağmen susan Fransa, bu tutumunda neden ısrar ediyor?

Türk devletinin bu kadar Kürt halkı üzerinde baskı kurması, soykırım politikası yürütmesi NATO ittifakının içinde olmasındandır, AB’ye üye olmak istemesinden dolayıdır. Bu yönü ile sadece Fransa değil, Almanya, İngiltere diğer Avrupa ülkelerinin Türkiye ile ilişkileri kirlidir. Daha doğrusu Kürt sorunu söz konusu olduğunda müttefik olduklarından dolayı Kürt soykırımına göz yumuyorlar. Türk devletinin bu kadar azgınca saldırması bu politikadan dolayıdır. Fransa bu katliamı açığa çıkarmayarak, aslında kendi halkına ve tarihine de saygısızlık yapmaktadır. Fransa'nın cinayeti işleyen Türk devletini açıkça teşhir etmemesi, suçunu ortaya çıkarmaması, açıkçası Fransa halkını temsil ettiğini söyleyen iktidarın çok kötü bir yaklaşımıdır. Herkes biliyor ki Paris'in göbeğinde 3 kadın devrimciyi Türk devleti katlettirdi. Zaten yakalanan kişinin MİT elemanı olduğu da belgelendi. Katil Ömer Güney de büyük ihtimalle öldürüldü.

FRANSA KENDİ ANAYASASINI ÇİĞNEMİŞTİR

Bu katliam sadece 3 kadın arkadaşın öldürülmesi değildir, Kürt soykırım kararının, nerede özgür bir Kürt varsa öldürülme kararının pratikleşmesidir. Öte yandan AB'ye, Fransa'ya, Fransa yasalarına meydan okumadır. Eğer bir terörizm varsa, bir yargılanacak durum varsa Türk devletinin politikalarıdır. Uluslararası yasalarda böyle cinayetler işleyen devletler dışlanır. Bunun örnekleri de var. Bu yönü ile Fransa'nın yaklaşımı kendi yasalarını çiğnemesidir. Fransa'nın anayasası sadece bu cinayeti işleyenleri değil, işletenlerin de yargılanmasını emreder. Fransa kamuoyu da gerçekleri biliyor. Fakat siyasi nedenlerle cinayet emrini verenler açıklanmıyor. Ya da Fransa açıklamayarak Türk devleti üzerinde baskı kuruyor. Yoksa niye açıklamasın? Ya müttefik olduğu için ya da Türkiye'nin ismini açıklamayarak Demokles'in kılıcı gibi kullanıyor. Bu vesile ile bir kez daha Fransa'nın tutumunu şiddetle kınıyoruz.

TÜM KADINLAR SARA’YI SAHİPLENMELİ

Katliamın sorumluların yargılanması için başta kadınlar olmak üzere tüm toplumun yapması gereken şeyler nelerdir?

Tabii ki sadece Kürt kadınları değil Fransız kadınları da bu cinayeti ortaya çıkarmalı. Bu katliam etrafında adalet duruşunu ortaya koyarak Türkiye'yi mahkum etmelidir. Zaten Fransa'da kadına yakın bir toplumsal gerçeklik olduğu söylenir. Tüm kadınların bir tutum ortaya koyması gerekir. Çünkü heval Sara kadın özgürlük mücadelesinin bir öncüsüydü. Soykırımcı devlete karşı tarihi bir direniş ortaya koymuştur. Bu nedenle Sara'yı sahiplenmek Kürt kadının kendisini, özgürlük ve demokrasiyi sahiplenmesidir. Sara'yı sahiplenmek bu yüzden çok çok önemlidir. Sıradan bir kişi değildi. Bugün Kürt kadının özgürlük mücadelesi gelişmişse bunda Sara hevalin rolü çok önemlidir. Daha cezaevindeyken bile Kürt kadınlarının idolü olmuştu. Birçok genç kadın Sara'nın etkisi ile dağlara çıkmıştır, serhildanlara katılmıştır.

Sara hevalin toplumsal düzeyde önemli bir rolü olmuştur. Kürdün onurunu temsil etmiştir. 5 No'lu zindanda düşmana karşı dimdik ayakta durmuştur. Duruşu da dimdikti. Dersim kadınının egemenlik tanımayan ruhunu temsil ediyordu. Önderliğin özgürlük çizgisini temsil ediyordu. Bu açıdan tüm kadınlar Sara'yı sahiplenmeli. Sara'ya sahiplenmeyi de kadın özgürlük mücadelesini gerçekleştirerek yapmalıdır. Zaten diğer gerçekler biliniyor. Tabii ki zamanın başbakanı Erdoğan da, MİT sorumluları da yargı karşısına çıkarılmalıdır. Kadın özgürlük mücadelesini büyüterek Sara'ya layık olunur. Bu vesile ile bütün kadınları Sara'nın amaçları doğrultusunda mücadele etmeye, kadın özgürlük mücadelesini tüm dünyada geliştirmeye çağırıyorum.

HSM geçtiğimiz günlerde 2021 savaş bilançosunu açıkladı. Bu savaşta gerillaların kimyasal dahi kullanan faşist Türk ordusuna karşı büyük bedellerle nasıl direndiği bir kez daha ortaya çıktı. Siz yaşanan bu direnişi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürt halkı bu direnişi nasıl sahiplenmelidir?

En başta bu büyük şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Tarihin en büyük fedailiğini yapmışlardır. PKK fedailiğinin zirvesini yaşatmışlardır. Onlar için ne söylersek azdır. Hayri Durmuş şehadete giderken “mezarıma borçlu yazın” diyordu. Ama biz onlara borçluyuz. Bu mücadele sürecektir. Şehitlerimizin özlemleri mutlaka özgür Kürdistan'da gerçekleşecektir. 50 yıllık tarihi olan hareket bu fedailerin yarattığı kültür ile direnecek ve sonunda kazanacaktır.

GEÇEN YILKİ DİRENİŞİN ETKİSİ 2022’DE DE SÜRECEKTİR

Türk devletinin her türlü tekniğine karşı gerilla tarihi bir direniş sergiledi. Türk ordusunun buralara attığı bombalar ABD'nin Vietnam'a attığı bombaların 10 katıdır. Ama buna rağmen bu yoldaşlar fedaice direndiler. Bu direniş bizi de, halkımızı da etkiledi. Halk bu fedailik şahsında, bu gençlerin kendilerine nasıl bağlı olduklarını gördüler. Bu yönü ile önümüzdeki mücadele sürecinde bunların etkisi olacaktır. Kürt halkı direnişini geliştirecektir. Bizim amacımızın tem amacı şehitlerimizin özlemlerini gerçekleştirmektir.

2021 yılının başarılı olmasında bu şehadetlerin rolü büyüktür. Eğer AKP-MHP yıkılmanın eşiğine geldiyse, bütün baskılara rağmen mücadele geliştiyse, bunda bu şehadetlerin rolü çok önemlidir. Zaten 2021 yılının başında Garê'de büyük bir bozgun yaşamışlardır, arkasından da Avaşîn, Zap ve Metîna bozgunu yaşadılar. Birçok yeri bıraktılar. Çünkü bu kış kalırlarsa darbe üstüne darbe yiyeceklerini biliyorlardı. Bundan dolayı işgal yerlerinden bazı tepelere çekildiler.

HSM'nin açıkladığı bilanço savaşın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Bu direnişin 2022 yılında etkisi olacaktır. Gerilla da, halkımız da, gençlerimiz de direnecektir. Bu direnişlere bakarak herkes 2022 yılında nasıl bir direniş olması gerektiğini görmelidir. Bu vesile ile direnişte yer alan tüm yoldaşları ve komutanlarını selamlıyorum, şehitleri de bir daha minnet ve saygı ile anıyorum.

BÜTÜN HALK ÖRGÜTLÜ DİRENMELİDİR

Faşist Türk devleti Kürt halkına yönelik saldırılarını sürdürüyor. Son olarak Kobanê'de devrimci yurtsever 6 genci katletti. Bu katliama karşı açığa çıkan tutumu nasıl değerlendirdiniz?

Bu katliam özgür Kürt’e karşı yapılan bir katliamdır. Nerede olursa olsun özgür Kürt’ü vuracağım diyor. Kürt düşmanlığıdır bu. 6 genç neden öldürülüyor? Türk devleti her gün saldırılar yapıyor. Bu ilk değil. Neredeyse her ay böyle bir saldırı oluyor. Özgür Kürt’ün Kürdistan'a örnek olacağı tek bir alan bırakmak istemiyorlar. Zaten “Kuzey Irak'ta yaptığımız hatayı Suriye'de yapmayacağız” demişlerdi. Bunun için saldırıyorlar. Saldırının amacı, oradaki özgür ve demokratik sistemin dağılmasıdır. Buna karşı yapılacak tek şey sonuna kadar direnmektir. Bütün halk direnmelidir. Böyle bir savaşa hazırlanmalılar. Anlaşılıyor ki bu tür saldırılarla halkın moralini bozup, özgür ve demokratik alanları ortadan kaldırmak ve işgal etmektir hedefleri. Amaçları bu ise bütün halkın buna karşı örgütlü direnmesini sağlamak gerekir.

Halk kadını ile, çocuğu ile, yaşlısı ile, genci ile öz savunmasını gerçekleştirmelidir. Savaşı sadece YPG'den, silahlı güçlerden beklememek gerekiyor. Halkın hepsi savaşmalıdır. Böyle bir savaşla başarı kazanacaklarına inanmaları ve Türk devletini bozguna uğratacaklarına inanmaları gerekiyor. Bu sadece gençlerin görevi değil ama en başta gençlerin görevidir. Tüm halk örgütlenmelidir.

ABD ve Rusya göz yumduğu için bu saldırılar oluyor. Dünyanın başka yerlerinde bu saldırılar gerçekleşse dünya ayağa kalkar. Yakın zamanda Gulo ailesinden 3 kişiyi katlettiler, daha önce Kobanê'de kadınları katlettiler, şimdi de 6 genci katlettiler. Dünyanın başka yerinde olsa kıyamet kopar. Ama Rojava'da yapılınca herkes sessiz kalıyor. Halkımız direnirse kesinlikle Türk devletine karşı başarı kazanır. 2022 yılında Rojava halkı bu işgalleri sonlandırma amacı ile girmelidir. Rojava halkı örgütlülüğünü geliştirirse, Türk devleti işgal ettiği alanlarda kalamaz.

Türk devletinin özel savaş politikalarına karşı gençlik Amed'de büyük bir kongre gerçekleştirdi. Böylesi ağır saldırılar ortamında gençlik bu tutumu ile hem Kürt halkı ve dostlarına, hem de faşist Türk devletine nasıl bir mesaj verdi?

7 Haziran seçimlerinden sonra Türk devleti Kürt soykırımını gerçekleştirmek için Kürt halkına büyük bir saldırı başlattı ve hala devam ediyor bu saldırılar. Zaten açıkça tek bir kişi bırakmayana kadar bu saldırılara devam edeceklerini söylüyorlar. Saldırılar çok ağırdı. Demokratik siyaset yürütenlerin büyük bir çoğunluğunu zindana attılar, kadınlar üzerinde büyük bir baskı kurdular, ajanlaştırma, uyuşturucu ve fuhuşla Kürt halkını çürütüp, çökertmek istediler. İki Kürt’ün bir araya gelmesini engellemek için Kürdistan boydan boya işgal edildi, her tarafı polis dolduruldu. Rojava'ya, Medya Savunma Alanlarına yönelik saldırıları arttırdılar. Tüm bunlar Kürt halkında büyük bir öfke yarattı. Özyönetim direnişlerinden bugüne kadar Kürt halkının öfkesi çığ gibi büyümüştür.

HALKIMIZ VE GENÇLİK DİMDİK AYAKTADIR

Son gençlik kongresi, aslında bu öfkenin dışavurumudur. Aslında bir toplumun tepkisini gençlerin duruşundan anlayabilirsiniz. O halkın duruşudur. Bu anlamıyla coşkulu, büyük bir öfkenin, mücadele azminin olduğu bir kongreydi. Bu açıkça özgürlük mücadelesi karşısında AKP-MHP faşizminin yenildiğini, saldırıların sonuç almadığını gösterir. Bu kadar saldırıdan sonra sonuç alamayan Türk devleti politika yürütemez, er geç kırılacaktır. Bu kadar baskında sonra gençler hala ayakta ise, bu Kürt toplumunun düşünce duygusunu, ne yaşadığını, ne hissettiğini, neye karşı öfkelendiğini, tepkilendiğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu tabii ki orada kalacak bir durum değildir. Kürt gençliği öyledir. O sadece Amed gençliği değildir. O bütün Kürt halkının gençliğinin duruşudur. Zaten her zaman söyleriz; Amed'in duruşu Kürt’ün duruşudur; Amed gençliğinin duruşu bütün Kürdistan gençliğinin duruşudur. Bu yönü ile Türk devletinin bütün politikaları başarısız olmuştur. Halkımız dimdik ayaktadır. Türk devletinin soykırımcı tüm politikalarını reddetmiştir. Kürt halkı soykırımcı, sömürgeciliğe karşı mücadele edecek, soykırımcı, sömürgeciliği tarihin çöp sepetine atacaktır. Kürt soykırımını başarmak mümkün değildir. Neden? Çünkü direnen bir halk var, direnen bir gençlik var. Gençlik o kongre ile direneceğini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu vesile ile o gençleri saygı ile selamlıyorum.

Tabii ki mücadelelerini sadece salonda göstermemeliler, her alanda göstermeliler. Her yerde bu duruşu ortaya koymalılar. Hatta sömürgeci faşizm bu kadar saldırıyorsa kendileri de faşistlere gereken cevabı vermelidirler. Gençliğin böyle bir duruşu olduğuna inanıyoruz. Gençlik o salonlara sığamaz. Mutlaka faşizme karşı mücadelesini yükseltecektir. En coşkulu sloganları Önderlik için attıkları sloganlardı. Biz bu gençlerle onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz. Halkımız da gurur duymalıdır.

İzmir'de Deniz Poyraz'ı katleden AKP-MHP faşizmi, geçtiğimiz günlerde de HDP'nin İstanbul Bahçelievler'deki binasında bir saldırı gerçekleştirdi. Siz bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu saldırılar planlıdır. Rastgele bireylerin yaptığı saldırılar değildir. Kürt düşmanıdır. Kürdün iradesi kırılmak isteniyor. Metropollerde milyonlarca Kürt var, bu Kürtlerin iradesi özel savaş çerçevesinde planlanmış saldırılarla kırılmak isteniyor. Konya'da bir aileden 7 kişinin öldürülmesi de aynı zihniyetin sonucudur. Aynı odakların yönlendirmesidir. Bunu bütün Kürt halkının görmesi gerekiyor. Bir aileden 7 kişinin öldürülmesi bütün Kürt halkının vicdanını acıtmıştır, öfkesini arttırmıştır. Kürt halkı, gençleri, kadınları o cinayete sessiz, tepkisiz kalabilir mi? Şenyaşar ailesinden 3 kişi katledilmiştir. Bunlar cevapsız kalabilir mi? Deniz Poyraz cinayeti de, Bahçelievler olayı da öyle. Bahçelievler'deki saldırıda silah tutukluk yapmış, yoksa oradaki HDP'liler katledilecektir. Şimdi bu neyi gerektiriyor? Kurbanlık koyun olmamayı gerektirir.

Kürt toplumu örgütlenmeli, öz savunmasını her yerde yaratmalıdır. Özsavunma en başta örgütlülük demektir. Bir toplum örgütlenirse herhangi bir saldırıya nasıl cevap vereceğini de bulur. Bu saldırılar hepimizi etkiliyor, öfkelendiriyor. Bu saldırganları, derler ya bir kaşık suda boğmak istiyoruz. Kürt halkını duyguları böyledir. Bunlar tabii karşılıksız kalmayacaktır. Kürt’ü öyle İzmir'de vurayım, İstanbul'da vurayım, Afyon'da, Konya'da, Ankara'da her yerde vurayım! Bu böyle devam etmez, buna mutlaka cevap verilecektir. Bu Türk devletinin gerçeğini de ortaya koyuyor. Zaten devlet tarafından örgütleniyor bu saldırılar. Bu olaylardan ders çıkarmak gerekiyor. Böyle saldırılar oldu mu daha fazla tepki göstermek gerekiyor. Böyle olaylarda, Amed'de, Batman'da, Mardin'de, Urfa'da, her yerde Kürtler ayaklanmalıdır. Hemen sokaklara dökülmelidir. O caniler tüm Kürtlerin, demokrasi güçlerinin tepkilerini görmelidir. Bir zamanlar Hrant Dink katledildiğinde halk sokaklara dökülerek, 'Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz' dedi. Türkiye'deki demokrasi güçleri de böyle bir olay olduğunda sokaklara dökülmelidir.

ÇAĞRIMIZ DEMOKRASİ İTTİFAKININ KURULMASIDIR

Deniz Poyraz'ın katledilmesinin ardından Türkiye'deki demokrasi güçleri belli bir tutum ortaya koydular, bu tutumun daha da gelişmesi gerekiyor. Metropollerde herhangi bir Kürt’e saldırı olduğunda, cinayet işlendiğinde hem Kürdistan'da Kürt halkı ve demokrasi güçleri ayağa kalkmalı hem de Türkiye'deki demokrasi güçleri ayağa kalkmalı. Bu cinayetler karşısında gösterilmesi gereken tutum budur. Soylu ve Erdoğan bu cinayet politikalarına devam edeceklerini söylüyorlar. Bu politikaya ve saldırılara karşı halkımız her yerde ayakta olmalıdır. Kürt halkı Türkiye'deki demokrasi güçleri ile ortak bir mücadele yürütmelidir. Zaten şu anda Türkiye'nin demokrasi ittifakına ihtiyacı vardır.

Türkiye halklarına ve demokrasi güçlerine çağrımız, bir demokrasi ittifakının kurulmasıdır. Bu tarihi sorumluluktur, tarihi görevdir. Yapılmadıkça insan şaşırıyor. Ne bekleniyor? HDP'nin etrafında bir demokrasi gücü var, daha da genişlemesi gerekiyor. Bu olmuyorsa bunun dışında farklı partiler bir araya gelip HDP ile ittifak yapabilirler. İlla ki hepsinin HDP'nin içine gelmesi ya da şu anki mevcut bileşim, mevcut ilişki biçiminde olması şart değil. Ama mutlaka demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi gerekiyor. Bu saldırılara ve cinayetlere verilecek cevap 2022 yılında böyle olmalıdır. Bu vesileyle 2022 yılında herkese başarılar diliyoruz.