GÖRÜNTÜLÜ

Karayılan: Türk devleti bize karşı en zayıf dönemini yaşıyor

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Kuzey Kürdistan’daki savaşın devam edeceğini ve tarihi bir süreç yaşadıklarını söyledi. Karayılan, Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı en zayıf dönemini yaşadığını söyledi.

Koruculara çağrıda bulunan Karayılan, ‘bizimle devlet arasına girmeyin’ dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan ile devam eden savaşı ve önümüzdeki sürecin önemini konuştuk.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yoğun bir savaş süreci yaşanıyor. Savaş hangi düzeyde devam ediyor?

Şimdi kamuoyu ve halkımız şunu bilmelidir ki; Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de yürütülen savaş, normal bir savaş değildir. Savaş AKP devleti tarafından daha çok psikolojik savaş tarzında yürütülüyor. Teknik kullanıyorlar, uçak, top ve tankların yanı sıra çok fazla propaganda yapıyorlar, yani yalan söylüyorlar, abartıyorlar. Olmayan şeyi varmış gibi gösteriyor. Biliniyor ki AKP devleti ve bütün Kürdistan sömürgeci güçleri bugün en zayıf dönemindeler. Yani zayıf bir devlet var karşımızda. Güçleri karadan savaşamıyor. Eskisi gibi operasyon yapamıyorlar, her yerde konumlanamıyorlar. Güçleri kendi içinde sorun yaşadı. Erdoğan ve Fethullah arasındaki savaş en son 15 Temmuz meydana gelen çatışma, iktidar savaşı; Türkiye ordusuna çok zarar verdi. İlk kez generallerinin yüzde 40’ı ya zindanda ya da görevsizdir. Yani ordunun yarısı şu an devrede değil. Pilotları hakeza. Dolayısıyla devlet en zayıf dönemini yaşıyor. Ama zulüm yürütüyor. Zulmü yaparak korku yaratmak istiyor. Propaganda yapıyor diyor ki ‘ben güçlüyüm, her yere girebilirim, Musul’a, Rakka’ya girebilirim!’ hani gücün nerede? O kadar gücün yok ki! Bununla da insanları korkutmak ve teslim almak istiyor. Kürt halkının üzerinde böyle bir konsept yürütüyor. Erdoğan Kürt halkını teslim alma politikasını yürütüyor.

HAİN BİR DEVLETLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Diz çöktürme projesi açığa çıktı. Gizli bir projeydi ama bir şekilde açığa çıktı ki AKP devleti bir taraftan Önderliğimizle İmralı’da diyalog sürecinde, parti ateşkes ilan etmiş, halkımız Kürt sorununun Türkiye içinde barış yöntemleriyle, demokratik bir şekilde çözüme kavuşmasını bekliyor, herkes böyle bir beklenti içinde. Ama onlar gizli bir şekilde diz çöktürme planını hazırlamışlar. Bu ilk defa yaşanan bir şey değil. Aynı şey Oslo sürecinde de yaşandı. Kamuoyu ve halkımız bu hakikati iyi bilmeli; bu devlet hain bir devlettir, ikiyüzlü bir devlettir. Tarihte her zaman atalarımızı kandırıp katletmişler, şimdi de bize aynı şekilde yaşatmak istiyorlar.

OSLO SÜRERKEN BİZE KARŞI PLAN YAPIYORLARDI

Ne oldu Oslo görüşmeleri sürecinde? Ne tür planlar yapıldı?

Mesela biz Oslo sürecinde bazı yabancı güçlerin de araya girmesiyle uçaklar açık bir şekilde geliyordu, arkadaşlarımızı kimliksiz ve pasaportsuz Oslo’ya götürüp getiriyorlardı. Devletlerarası bir şeydi, Oslo’da yaşanan 3 yıllık tartışma süreci şakaya alınacak bir süreç değildi. Ama bir taraftan o yapılan tartışmalar ciddi bir duruma gelirken, sonradan duyduk ki Türkiye devleti İran ile görüşüp ‘birlikte PKK üzerinde sandviç hareketi başlatalım. Bir taraftan bizle görüşürken, bir taraftan da vurup ortadan kaldıralım. İran’da ‘bu çok iyi bir şey, ama başarılı olmamız için Güney Kürdistan güçlerinin de bizimle olması gerekiyor’ diyor. Güney’deki güçlerle de bu konuyu tartışıyorlar. Bizde duyduk. Velhasıl bu mesele biraz uzun şimdi bu konuya değinmek istemiyorum. İran kendini hazırladı 16 Temmuz 2011 yılında Kandil’e saldırdı. Erdoğan’da ondan 2 gün önce 14 Temmuz'da savaş ilan etmişti. Ama sonra süreç değişti, İran’la birlikte yürütemediler. 2011-2012 savaşı bu şekilde başladı. Yani böyle hain bir devlettir. 2013 yılında ateşkes oldu, 2014 yılında tartışmalar gelişti, artık sonuca gitmeyi beklerken, diz çöktürme planı ortaya çıktı. Şunu çok iyi anladık; bu devlet bizi takatten düşürmeyi, irademizi kırmayı ve halkımızı teslim almayı bekliyor. Çökertme ne anlama geliyor? Karşımda diz çökeceksiniz anlamına geliyor. Bunu istiyor. O tartışma, Oslo süreci, İmralı süreci, bizim ve Önderliğimizle yaptıkları tartışmalar bizi oyalayıp düşürmek istiyor. Şeyh Said ve Dersim isyanındaki gibi bizi kandırıp düşürmeyi hedefliyor. Böyle bir devlettir.

AMAÇLARI KÜRTLERİ TESLİM ALMAK

Diz çöktürme planının amacı, halkımızı korkutmak ve teslim almaktır. Şimdi yürüttüğü politika budur; Kürt siyasetçilere saldırı, Kürt belediye başkan ve eşbaşkanlarına saldırı, devlette çalışan kadro ve memurlara saldırı, Kürt gençlerine ve kadınlarına yapılan saldırı, Kürt değerlerine saldırı, Kürt Önderliği'nin İmralı’da dünyada eşi görülmemiş bir şekilde yürüttüğü direnişe karşı saldırı.... Bütün bu saldırıların amacı Kürt halkını teslim almaktır.

Biz direniyoruz. Bu direnişte büyük bir darbe almadık. Mesela hiç bir eyaletimizi tasfiye etmediler! Hiç bir yerde gücümüzü takatten düşürmediler? Elinde bir istihbarat ve tekniği var. Şimdi korucuları nasıl savaşa koyacağının yoğunlaşmasını yapıyor.

KORUCULARA ÇAĞRI: DEVLETLE ARAMIZA GİRMEYİN

Kuzey’de generaller, köy köy korucuları dolaşarak adeta korucu başlarına, korucu çevrelerine yalvarmaktadırlar, ‘gelin bizimle operasyonlara katılın, sizi özel güç yapacağız, sizi kadro yapacağız, artık geçici değil, kalıcı kadro olacaksınız, maaşınızı 4’e 5’e katlayacağız’ diyerek Kürdü Kürde kırdırma ve teknik savaşını yürütmek istiyorlar. Ve bu şekilde Kürdistan’ı cehenneme çevirmek Türkiye’de de kendilerine yaşam alanı yaratmak istiyorlar. Bunu herkes iyi bilmeli ki, biz onlara bu fırsatı vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Çünkü bizim de fırsat ve mecalimiz var. Bizde o kadar tecrübe geliştikten ve değerlerimiz olduğumuzdan sonra onlar bizi geriletip düşüremez.

Bunu herkes iyi bilmeli ki, birçok zayıflığı ortaya çıkmış ama ona rağmen zulüm yapan, saldıran ve bununla halkımızı teslim almak isteyen bir devlet var karşımızda. Bu şekilde Kürdistan’da savaş bütün yoğunluğuyla sürüyor. Bu savaşta şimdiye kadar ortaya çıkan direniş, bundan sonra da daha büyüyerek güçlenecektir. Özellikle korucular bizimle ve devlet arasına girmemeli. Bu devlet zalim bir devlettir, merhameti yok; bizim üzerimize geliyor ve bizim de savaş imkânımız var. Devlete gereken cevabı verip onları kıracağız. Biz onları kırabiliriz, bu güç bizde vardır. Biz direnişle faşist ve milliyetçi cepheyi kıracağız. Biz bunun üzerinde duruyoruz. Önümüzde bir gelecek var. Bu savaş yarında sürecektir, ve bu savaş sadece Türkiye’de değil, Rojava’da, Güney’de yani Kürt halkı ve Türkiye sömürgeciliği karşı karşıyadır. Kimsenin Türkiye sömürgeciliğinin tarafında olmaması gerekiyor. Böylesi tarihi bir süreçte herkes elini vicdanına koymalıdır. Kimse sütünü haram etmemelidir, kimse para, pul için kendini ve ruhunu teslim etmemelidir. Herkes bu süreçte namuslu ve şerefli bir şekilde hareket etmelidir. Biz faşist devletin karşısında birlikte durmalıyız ve artık halkımızın davasını zafere götürelim. Bu vakit gelmiştir. Hiçbir zaman tarihte böylesi bir fırsat ve imkan elimize geçmemişti. Ama şimdi bu imkan ve fırsatlar elimizdedir. Bizim artık toparlanmamız, herkesin elinin taşın altına koyması ve düşmana gereken cevabı vermenin zamanıdır.

Tekrar da olsa bu konu hakkında fikirlerinizi dile getirmenizi istiyoruz. Özellikle Şırnak’ta hala halkın evlerine dönmelerine izin verilmiyor. Şehirde savaş bitmiş ama şehrin yıkımı devam ediyor. Özellikle yurtsever insanların oraya dönmelerine izin verilmiyor. Tabi diğer kentler için de bu söz konusu, bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?

Ortada çok açık bir durum söz konusudur. Türk devleti, geçen süreçte Kürt halkına karşı düşmanlığını gösterdi. Küçük bir direnişi, bir iradenin varlığını bile Türkiye devletin kabul etmiyor. Kürt halkı ve Kürt gençleri ne yaptılar? Kaymakamlığa, valiliğe karşı gidip bir isyan çıkarmadılar. Dediler ki polis bizim içimize girmesin, çocuklarımızı tutuklamasın, bize baskı uygulamasın. Bu yüzden de demokratik özerkliği ilan ettiler. Demokratik özerklik, Önder Apo’nun da dediği gibi bir hakikattir. Bu hakikatin üstü kapatılamaz. Dünya’nın her yerinde farklı diller ve kültürler özerk yaşıyorlar. Bu Kürt halkının da hakkıdır. Bazı mahallelerde, bazı Kürt şehirlerinde özerklik ilan edildi. Ve Kürt gençleri buraları savunduklarını söylediler. Ama Türkiye devleti nasıl bir şekilde bu gençlerin üzerine gitti? Çok merhametsiz bir yöntem, tanklarla, toplarla, fosforlu silahlarla saldırdı. Bütün tekniğini o şehirlerde kullandı. Tek yol bu muydu? 2014’te de gençler aynı şekilde oraları tutmuşlardı. Ancak diyalog yoluyla çözülmüştü. Birde orada isyan var, ateşkes sürecinde PKK oraya silah koymuş şeklinde yalanlar söylüyorlar. Orada silah yoktu. Ne silah buldular orda, hepsi yalan söylüyor. Eğer isyan olsaydı, gidip kaymakamlığın, emniyetin önünü tutacaklardı. Öyle değildi. AKP hükümeti ve Türk devleti çözüm sürecine gelemedi. Kürt halkı şehir meclislerini çözüm yeri olarak önüne koydu. Çok masumane bir adımdır. Gençler av silahları, molotoflarla, bir kleşle mahalleyi koruyoruz dediler. Öyle başladı. Ama sonra gördük neler oldu. Acımasız bir saldırı başladı ve 14 Aralık’ta askeriye de devreye girdi. Ordu devreye girdikten sonra herhalde bizde gençleri katletmelerine izin vermeyecektik. Bizim bunu izlememiz mümkün değildi. Biz ne yaptık. Kışın ortasında, her yerde de yapamadık, zaten öyle bir sürece ordunun devreye girmesi bir tesadüf değildi. Kışın ortasında yardım için gitmek isteyen gerillaları gönderdik. Eğer ki gerilla yardım etmeseydi, durum daha da kötüleşecekti. Daha büyük katliamlar gerçekleşecekti. Öyle bir savaştı. Türk devleti merhametsizliğini, zalimliğini, düşmanlığını gösterdi ve şehirlerimizi yıktılar. Altını çizerek söylüyorum halkın evini yıkan Türk devletidir. Erdoğan’ın kararı ile gerçekleştirilmiştir. Şimdi Erdoğan’ın şakşakçıları sokak sokak, kanal kanal geziyor, evleri biz yıkmışız gibi gösteriyorlar. O kadar da yalancılık olmaz. Hala Şırnak’ta yıkım devam ediyor, orada kimse var mı, yok. Neden halkın yıkılmayan evlerini yıkıyorsun. Bu devlet toplumumuza diz çöktürmek istiyor. Evsiz, yurtsuz bırakmak, perişan etmek istiyor. Kendine muhtaç bırakmak istiyor. Evleri kendilerine göre dizayn etmek, karakollara dönüştürmek istiyor. Bu zihniyetin hepsi sömürgeciliğin, egemenliğin zihniyetidir. Halkımıza güvenmiyorlar. Sürekli halkımızın kafasında kendi sopalarının olmasını istiyorlar. Bu akılla ve bu bilinçle yaklaşıyorlar. Bu yüzden sürekli "PKK bu evleri yıkmıştır" diyor. Bütün halkımız, özellikle yurtsever halkımız AKP’nin bu kirli ve yalan yüzünü görmelidir. Onlar şehirlerimizi yıktılar, halkımızı perişan edip ve böylece teslim almak istiyorlar. Ama Kürt gençleri buna karşı direndiler.

GERİLLA VE ŞEHİR SAVAŞI

Elbet bizde destekledik. Bizim desteğimizle direniş daha güçlendi. Eğer böyle olmasaydı, şehadetlerin hepsi halktan olacaktı. Cizre gibi olacaktı. Diğer yerlerde Cizre gibi olmadıysa ve karşı tarafında kayıpları olduysa bu gerillanın direnişte yer almasıyla oldu. Biz gerilla olarak daha şehirlere girip savaşmadık, eğer biz şehirlere girersek, daha güçlü savaşacağız ve bu savaşı da başarıyla sonuçlandıracağız. Biz sadece orada savaşan gençlere destek verdik. Ama Türk devleti ne yaptı, savaşamadı, mahallelere giremedi, şehirleri yıkmaya başladılar. Gerçeklik budur. Bu hakikati çarpıtıyorlar, AKP nasıl ki bütün gerçeklikleri çarpıtıyorsa, bu konuda da hakikatleri çarpıtıyor. Bizim buradaki eksikliğimiz neydi? Bizim eksikliğimiz demokratik özerkliği korumak için, bütün halkımız bilgilendirilmedi. Temel olan yerlerimiz Şırnak, Gever, Nusaybin, Cizre, Sur gibi yerlerde en önlerde yer alan insanlarımızın bile haberi yoktu. Örgütleme zayıftı. Öyle bir hareketlenmeyi gerçekleştirebilmek için bazı hazırlıkların yapılması gerekiyordu. Hareket tarafından belki hazırlıklar vardı ama halkımız açısından hazırlıklarımız zayıftı. Halk hazırlanmadı. Bunu çok iyi bilmek gerekiyor, ne kadar çok örgütlenebilirsek, birliğimizi sağlarsak, meclislerimizi güçlendirirsek, komitelerimizi kurarsak, erzak hazırlığımız olsa, birbirimizi korursak o kadar iradeleşiriz ve örgütlülükte budur. Hareketlilikte, birlikte budur. Bizim geçen sefer bu konuda eksik kaldığımız yön budur. Halkımızın hazırlıkları birçok yerde azdı, hatta bazı yerlerde hiç yoktu. Bu eleştirilecek bir konudur. O yüzden halkımızı bazı şeylere anlam verememişte olabilir. Haklılardı. Çünkü bir anda gerçekleşti her şey. Birde herkes barışçıl bir yol ve yöntemle her şeyin çözüleceğini düşünüyordu. Sonra bir anda gördü ki AKP savaş çıkardı. Halkımızı biraz hazırlıksız yakalandı. Bu bizim özeleştiri vereceğimiz bir konudur. Yani bizim yönetimlerimizin halkımıza öncülük etmesi gerekiyordu, halkı hazırlamalılardı ve halkı uyarmalılardı. Bu konularda eksikliğimiz vardı. Doğrudur. Ama direniş tarihi bir direnişti. Sur, Cizre, Nusaybin, Gever, Şırnak, Silopi, Farqin, Dêrîk, Kerboran direnişleri hiçbir zaman unutulmayacaktır. Öyle bir direniş ki Kürt halkının tarihinde yeni bir sayfa açtı. Şehit Çiyager, Xebatkaran, Nûda, Ruken, şahsında çok büyük bir direniştir. Eğer onların yollarında ve davalarında yürürsek başarabileceğimizi gösterdiler. Halkımız hazırlanırsa, Hareketimiz genel olarak kararlı bir şekilde bu konuyu ele alırsa ve planlarsa bizim başaracağımız ortaya çıktı. Ve öyle sonuç çıkarmalıyız.

ŞIRNAK İÇİN ÇAĞRI

Şırnak meselesi için ise; Şırnak Botan’ın merkezidir. Botan’ın kalbi de diyebiliriz. Kürt özgürlük mücadelesinde Botan’ın önemli bir rolü vardır. Şehir savaşlarında Şırnak en başarılı şehrimizdir. Türk devletine büyük darbeler vurdu. Ama fazla darbe yemedi. Hem halkımız Şırnak’ta direndi ve bölgesini terk etmedi. Büyük bir tavırla direniş sergiledi. Hem de Şırnak’ın çocukları YPS adıyla plan ve taktikleriyle, Türk devletinin sömürgeciliğini boşa çıkardılar. Hiçbir sonuç almalarına izin vermediler. Siyasi, toplumsal ve askeri yönetimlerinin hepsini korudular. Çok büyük kayıplar vermediler. Nusaybin’de öyledir. Sur ve Cîzre’den tecrübe aldılar. Direnişleri başarılıydı. Şimdi Türk devleti Şırnak’tan bunun intikamını almak istiyor. Çünkü Şırnak’ın tarihi vardır. '92 tarihi de vardır. Düşman orada darbe aldı. Bu yüzden orayı boşaltarak intikamını almak istiyor. Şırnak halkımızın direnişi çok anlamlıdır. Sadece Şırnak değil, bütün Kürt halkının iradesini temsil ediyor. Bütün halkımızı saygıyla selamlıyoruz. Onlar içlerinde yiğit yarattılar. Şerzan gibi gençler yetiştirdiler. Kahraman yarattılar. Öyle bir direniş gelişti ve yerlerini terketmediler. Şimdi de terk etmek istemiyorlar. Bizim bunun farkında olmamız gerekiyor. Bütün halkımızın yardım etmesi gerekiyor. Bu kış sürecinde Şırnak halkımızın perişan olmasına izin vermememiz gerekiyor. Kürt halkı komünal, ortak bir şekilde birbirlerine yardım etmelidir. Birbirlerini sahiplenmelidir, özellikle Şırnak halkını sahiplenmemiz gerekiyor. Çünkü orada Kürt halkının iradesi temsi edildi. Elinde imkanı olan, mülk sahibi insanlar, kendilerine bir sorumluluk düştüğünü, görev düştüğünün bilincinde olmalıdır. Düşmanın, Şırnak’ı boşaltma çabalarını boşa çıkaralım. Onlar sadece kendilerine ortak olanların Şırnak’ta kalmasını istiyorlar. Eğer yurtseverler kalacaksa da sayılarının az olmasını istiyor. Bu kirli ve sömürgeci bir zihniyettir. Çökertme planı işte budur. Şırnak bunun prototipidir. Diğer yerlerde var Cizre, Hezex, Nusaybin, Gever de de bu politikalar var. Ama Şırnak’ı pilot bölge olarak seçmiş. 11 mahalledir, 8 mahalleyi yasaklamış. Hala da yasaktır. Peki şimdi savaş var mı? Yok. Oradaki savaşçılar şimdi Cudî’de, Gabar’dadır. Sen o evlerden ne istiyorsun, hala yıkıyorsun. Buradan bunu da belirtmek istiyoruz. O evleri yıkan ve ihalelerini alan şirketlerde bu suça katılıyorlar. Bu suçu işlemesinler. Neden insanların evlerini yıkıyorlar. Bu devlet kötü bir zihniyetle bunu yapıyor, kimse buna ortak olmasın. Herkesin AKP’nin kirliliklerini görmesi ve ona ortak olmaması gerekiyor.

Gever’de, Cîzre’de, Nusaybîn’de, Amed’teki gençlerimizin Türkiye devletinin düşürme siyaseti devam etmektedir. Kimse kendini buna zemin etmesin. Gece, gündüz kahvehanelerde kağıt oyna, okey oyna, kendini orada meşgul et. Kapitalist modernitenin düşürme zemini yarattığı durumlara gelmemelidir. Düşman bunların hepsini Kürt gençlerini düşürmek için geliştiriyor. Toplumumuzu teslim almak için bunu yapıyor. Herkesin buna karşı duyarlı olmalıdır. Bu süreç çok önemli ve tarihi bir süreçtir. Herkes görevlerine sahip çıkarsa başaracağız. Düşmanda bundan korktuğu için böyle saldırıyor, tehdit ediyor, vahşi bir şeklide halkımıza saldırıyor ve halkımıza düşmanlık ediyor. Ama bunu herkes çok iyi bilsin ki biz her zamankinden daha güçlüyüz. Artık onlar başaramaz, başarı bizimdir.

ÇOK ZOR VE TARİHİ BİR SÜREÇ YAŞANIYOR

Önümüzdeki kış nasıl bir süreç Kürt halkını bekliyor?

Çok zor bir süreç var. Tarihi bir süreçteyiz. Hem Kuzey Kürdistan’ın içinde bulunduğu durum, hem Rojava Kürdistan’ındaki, hem de Başurê Kurdistan’daki gündemdeki konular. Rojhilat’ê Kürdistan da bir tarafta duruyor gibi ancak oranın durumu da bu süreçlerin içindedir. Şüphesiz bütün Kürt halkı tarihi bir süreçten geçiyor. Bu tarihi süreçte daha çok davamıza sahip çıkalım. Kürt siyaseti için zaten bazı şeyleri söyledik. Ama esas olan halktır. Esas gücümüz halkımızın kendisidir. Halkımız kendini güçsüz görmemelidir. Kendini güçlü görmelidir. Güç nereden gelir, güç örgütten gelir. Ne kadar kendini örgütlerse o kadar güçlü olacaktır. Bu kış herkesin hareketlilik içerisinde olması gerekir. Türk devletinin Önder Apo’ya, uyguladığı baskılar bütün toplumumuz üzerinde yapılan uygulamalardır. Buna karşı hem ülkede hem de ülkenin dışında buna karşı sessiz kalınmamalıdır. Yine bununla beraber düşman Rojava, Başur, Kürt halkının bütün kazanımlarına, değerlerine el uzatıyor. Çünkü Bakur’ê Kurdistan’da Türk devleti Kürt halkının değerlerine el uzatıyor. Örneğin; her yerde Kürt siyasetçilerini tutukluyor. Bizim bundan korkmamamız lazım. Onlar bu tutuklamaları bizi korkutup geri adım attırmak için yapıyorlar. Bugün her bir Kürt kadını, Kürt genci, Kürt ailesi, köylü, emekçi herkes irade sahibi olmalıdır. Düşman karşısında geri adım atmamalıyız. Örgütlememizi daha da güçlendirmeliyiz. Düşmana karşı kendimizi güçlendirmeliyiz. Eğer bunu yaparsak süreç Kürt halkının kazandığı, başardığı bir süreç olacaktır. Çok önemli bir kış süreci bizi bekliyor. Bunun farkındayız. Bu kış halkımızın halk hareketliliğini geliştirmelidir. Düşmanın çok fazla baskısı var. bunu biliyoruz. Ajanlaştırma yapıyor. Halkı susturmak için yapıyor. Ama bütün zorluklar karşısında örgütlülüğümüzü güçlendirmemiz, ve öyle direnişimizi güçlendirmeliyiz. Böylece düşmanın bütün çabaları çökecek, kahraman şehitlerimizin izinde verilen emekle Kürdistan Özgürlük mücadelesi kazanacaktır.