İslam ve Ortadoğu Uzmanı Prof. Dr Maurus Reinkowski, Kürtlerin artık kendilerine karşı koyulan yüzyıllık çıkmazı aştıklarını dile getirerek, 4 parçada yaşayan Kürtlerin yaşadıkları ülkeler içerisinde bir statüye kavuşacağını söyledi. Kürtlerin tarih boyunca hiçbir zaman doğal müttefikliklerinin olmadığını altını çizen Reinkowski, “Kürtler DAİŞ’e karşı önemli mücadele verirken gelinen aşamada yeniden yalnız bırakılıyor. Diğer taraftan Türkiye artık Kürtlere karşı 90’larda denenmiş ama başarılı olmamış savaş ve şiddet politikasından vazgeçmeli. Türkiye bu yöntemde ısrar ederse iflas eder” dedi.
İsviçre Basel Üniversitesinden deneyimli İslam ve Ortadoğu uzmanı Prof. Dr Maurus Reinkowski, ANF’nin sorularını yanıtladı.
‘SURİYE’DE TEMSİLİYET SAVAŞI YÜRÜTÜLÜYOR’
Suriye’de nasıl bir savaş yürütülüyor?
Suriye hakkında konuşursak biz bir anlamda orada yürütülen kirli bir savaş politikasın konuşmuş oluruz. Örneğin İran ve Irak arasında yaşanan savaşa bakarsak orada da bir kirli savaş vardı ama orada taraflar belliydi. Suriye’de ise karmakarışık bir yapı ile karşı karşıya geliyoruz. Suriye’de yaşananalar bir Lübnanlaşmanın göstergesi haline geliyor. 1975’den 1990 kadar Lübnan’da bir savaş vardı ve herkes burada adeta bir temsil savaşı yürütüyordu. Bugün Suriye’de yaşananlarda bu durumun çok uzağında değil. Suriye’de bugün Hizbullah, Rusya, İran Esad hükümetinden yana bir politika içerisinde hal böyle olurken belli güçlerde çıkar çatışmasından kaynaklı Suriye’nin geleceğini düşünmeden otomatik olarak diğer tarafa destek verecek duruma geliyor.
Önümüzdeki süreçlerde Suriye’de daha önce hiç ihtimal bile veremediğimiz ittifaklarla karşı karşıya kalabiliriz.
‘TÜRKİYE HAYALİ OLAN BİR HÜKÜMETLE PLANLAR YAPIYORDU’
Peki, Türkiye DAİŞ’e neden destek verdi?
Türkiye Suriye politikasında büyük bir yanılgı içerisine düştü. Türkiye Suriye’de iç savaş başlarken Esad hükümetinin birkaç aya kalmaz düşeceğini hesaplayarak bir politika içerisine girdi. Türkiye, kim daha erken bir şekilde Esad hükümetine karşı çıkarsa o bölgede o kadar daha fazla söz söyleme hakkına sahip olacağı mantığıyla hareket etti. Yani Türkiye Esad yıkılmadan hayali olan bir hükümetle planlar yapıyordu. Onlara göre yeni gelecek hükümetle ilişkiler kurulacak, ilişkiler geliştirilecek ve kurulacak bu bağla Türkiye Suriye’de kendi politikasını egemen kılmayı hesaplıyordu.
Türkiye’nin düşündükleri olmayınca ve Suriye üzerine yürüttüğü politika kısa bir sürede boşa çıkınca bu defa çareyi DAİŞ’e destek vermekte gördü. Tüm bunlar yaşanırken en çok korktuğu Kürtler öncülüğünde bir oluşumda kendi sınırında gelişirken içine düştüğü bu durumdan kurtulmak için her türlü yola başvurmaya başladı.
‘ERDOĞAN ORTADOĞU’DA YENİ OSMANLICILIK PROJESİNİ HEDEFLİYORDU’
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyasetle Ortadoğu’da neyi amaçlıyordu. Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyaseti Yeni Osmanlıcılık projesini hayata geçirmek olarak yorumlayabilir miyiz?
Evet, özellikle Erdoğan bu proje mantığı ile Ortadoğu’da bir siyaset içerisine girdi. Yeni Osmanlıcılık politikasının temelleri çok daha önceki zamanlara dayanmaktadır. Bu politikayı veya bu kavramı ortaya koyan kesimler 1960 ve 1970’lerde vardı. Ama Yeni Osmanlıcılığı devlet politikası olarak ilk defa ortaya koyan AKP hükümetidir.
Türkiye aynı politikayı Balkanlar’da da uyguluyor. Bu ülkelere destek vermenin yanı sıra buralarda camiler inşa ediyorlar bu proje kapsamında. Balkanlarda uygulanan bu politika daha çok kültürel destek üzerinden yürüdüğü için bu politikanın çok göze çarpan yönleri olmuyor. Çünkü her devletin kendine göre burada bir politikası var Türkiye’nin burada yürüttüğü politikada bir anlamda normal hal alıyor.
Balkanlarda uygulanan Yeni Osmanlıcılık politikasına bakarsak bu politikanın iyi ve mantıklı tarafları da var. Tabi bir bütün olarak baktığımızda bu kavram çerçevesinde yürütülen politikanın aşırıya kaçan abartılı bir yönü de var.
Örneğin 2011’den beridir Yeni Osmanlıcılık politikası adı altında Suriye’de ve bölgede tek bir politika yürütmek istediler. Bu durumda Suriye’de iflas etmiş bir dış politika gerçekliğini ortaya çıkardı.
Gelinen noktada artık Türkiye bu politikasında daha tereddütlü davranmaya çalışıyor. Çünkü Arap dünyasında pek fazla bir başarı ve destek elde edemedi. Mısır ve Mursi hükümeti çökünce Erdoğan’ın bu politikasını bölgede pek fazla destekleyen bir kesim kalmadı.
Tüm bunlardan kaynaklı Türkiye biraz daha ihtiyatlı davranırken bir yandan da ama hala Yeni Osmancılık politikasını bölgede gütmek istiyor.
O zaman Erdoğan’ın Ortadoğu projesi çöktü diyebilir miyiz?
Burada asıl sorulacak soru Türkiye’nin Ortadoğu Projesi neydi olmalı. Bence Türkiye’nin bölgede net bir politikası yoktu. Mursi düştükten sonra Erdoğan’ın bölgede müttefikleri kalmayacak düzeye geldi. Ve böyle olunca Türkiye Ortadoğu’da yürütmek istediği politika da yalnızlaşmaya başladı. En önemli gerçek ise Türkiye bir plan doğrultusunda Ortadoğu’da hareket etmek isterken ortada uygulamak istediği net bir politika yoktu.
Yeni Osmanlıcılık politikası Balkanlar’da ortaya konabiliyor. Çünkü Balkanlar’daki Müslümanlar gerçekten de Osmanlının ardında bıraktığı bir mirastı. Balkanlar’daki Müslümanların varlığını Osmanlı olmadan düşünemezsiniz. Ama Arap dünyasında Osmanlı olmadan Arap halkı var olabiliyor. Osmanlı uzun bir süre Arap dünyasında kaldı ama bu süre zarfında Arap Müslüman kültürü belli dönemlerde Osmanlı’ya karşı kaygı ve nefretle yaklaştı.
Bu yüzden ‘Biz Osmanlılar yeniden Arap dünyasına dönüyoruz’ demek çok doğru ve makul değil. Arap dünyasında Yeni Osmanlıcılık politikasını uygulamak çok zor olacak kaldı ki oldu da.
‘PROJE TUTMAYINCA KÜRTLERE SALDIRDI’
Ortadoğu’daki politikaların temel amaçlarından biriside Kürt oluşumunu engellemek miydi?
Yeni Osmanlıcılık politikasının temel amacı Türkiye’yi bölgenin yerel bir gücü haline getirmekti. Ve bu düşünce kapsamında Kürt sorununu da İslam ve Yeni Osmanlıcılık politikasının içerisinde eritmek ve yok etmekti.
Ama bölgede oluşan Kürt oluşumu bunun önünü kesti. Daha sonra Türkiye geniş ve kapsamlı bir şekilde Yeni Osmanlıcılık politikasının içerisinde Kürt sorunun çözülmeyeceğinin farkına vardı. Bundan kaynaklı Kürtlere karşı yeniden bir savaş içerisine girildi.
Ortadoğu’da tüm bunlar yaşanırken, Kürtler ’de bölgede önemli bir güç noktasına geldi. Kürtlerin Suriye’de ve Türkiye’de ortaya koyduğu siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürtlerde yaşanmışlıklardan kaynaklı olarak hep bir dışlanmışlık ve dikkate alınmazlık düşüncesi var. Birinci Dünya Savaşından sonraki yapılanmaya baktığımızda bölgede Kürtsüz işleyen bir düzen kuruldu.
Ama gelinen aşamada Kürtlerin artık yüzyıllık bir çıkmazdan kurtulduklarını görebiliyoruz. Bu gerçek artık iyice açığa çıktı. Kürt sorununda yeni çözümler ortaya koyulabilecek bir döneme girildi diyebiliriz. 4 parçada yaşayan Kürtler için bir çözüm bulunabileceğini söyleyebilirim. Bu çözüm büyük ihtimalle bağlı oldukları ülkelerin sınırları çerçevesinde gerçekleşecek. Bu durum gerçekleşirse hepimizi mutlu eder.
Şunu da görmek gerekir ki Kürtler DAİŞ’e karşı önemli derecede mücadele verdi. Ama geçtiğimiz son yazdan sonra Amerika Türkiye ile girdiği ilişkiden kaynaklı Kürtleri bir noktada yalnız bırakmaya başladı. Kürtlerin hiçbir zaman doğal müttefikleri olmadı her zaman yalnız başlarına bırakıldılar bu günde aynısı yapılıyor. Bundan kaynaklı Kürtlerin çok büyük şeyler yapacağını beklemek biraz zor olacak ama kendi geleceklerine yön verebilecekler.
Kürtler öncülüğünde Rojava’da inşa edilen sistemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bildiğim kadarı ile Rojava’da çok demokratik ve insanların yaşayabileceği bir sistem kuruluyor. Bu sistem ilerisi acısından ümit verici bir durumdur. Ama nasıl gelişeceğine bakmamız gerekir tabi. Bu sistemi ve getirilerini uzun vadeli olarak düşünmeliyiz.
Rojava Ortadoğu sorunun çözümünde bir model olabilir mi?
Şunu diyebilirim Rojava sistemi Ortadoğu için bir fikir verebilir çeşitli olanaklar gösterebilir. Ama bu sistem, bütün Ortadoğu geneline zorla taşınmak istenirse diğer güçlerin bölgeye dayattığı sistemlerden farksız hala gelir.
Kuzey Kürdistan’da yaşananlardan hareketle Türkiye’nin Kürt sorununa yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, 90’larda yapılmış ama başarılamamış yanlış ve hatalı politikalarına bugün bir daha sarılmış durumda. Kürt sorunu savaş ve şiddetle asla çözülmez bu durum sorunu daha da derinleştirir. 90’larda biz bu politikanın tutmadığını iyi gördük. Ogün yapılan hatalar ve yanlışlar bugün tekrardan deneniyor. AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın Kürtlere karşı bugün ortaya koyduğu politika tamamen yanlışlardan ibarettir. Türkiye bu şekilde devam ederse iflas edecek duruma gelir.
Şunu da belirtmek istiyorum Rojava Kuzey Kürdistan için bir ilham kaynağı olabilir ama Kuzey Kürdistan’daki sorun Türkiye içinde çözülmeli ve bu çerçevede bir yol aranmaya devam edilmeli. Bu sorun Türkiye’den ayrılma mantığı ile olmamalı.
Peki, Öcalan’ın birlikte yaşam projesi neden Türk yetkilileri tarafından dikkate alınmıyor?
Evet, aslında sorunun çözümünde en önemli projelerden birisini Öcalan ortaya koyuyor ama Türkiye ve Hükümet kendi iç siyasetinden kaynaklı bunu kabul etmek istemiyor.