Hozat: Efrîn’den vazgeçilmeyecek

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Efrîn’in Kürtler için bir onur meselesi olduğunu belirterek, "Efrîn özgürleştirilecektir. Özgürleştirme mücadelesinden vazgeçmek tüm Rojava’nın ve Kuzeybatı Suriye’nin özgürleşmesinden vazgeçmektir" dedi. 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Rojava Devrimi’nin ideolojisinin demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barış olduğunu; milliyetçiliği, dinciliği, cinsiyetçiliği ve kaba pozitivizmi reddettiğini vurgulayarak, tekçi ve ırkçı Türk ulus devletinin bundan dolayı saldırdığını söyledi.

Hozat, "Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet ve barış isteyen herkesin Rojava Devrimi’ne sahip çıkması ve işgalci Türk devletine karşı güçlü bir tavır koyması gerekir" çağrısında bulundu.     

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, ANF’nin sorularını yanıtladı. İlk bölümünü 25 Temmuz Perşembe günü yayınladığımız söyleşinin ikinci ve son bölümü şöyle:

Irak dışişleri ve istihbarat örgütleri, Erdoğan’la görüşmeler gerçekleştiriyor. Bu görüşmelerin Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik olduğu da saklanmıyor. Neler konuşuluyor olabilir? 

Irak devleti ciddi problemler yaşıyor, son derece parçalı ve zayıf durumda. Yıllardır büyük bir kaosun ve savaşın içerisinde. Türkiye, Irak’ın bu durumundan yararlanmak istiyor. Kürt soykırım planlarına Irak’ı dahil etmeye çalışıyor. PKK’ye yönelik geliştirdiği imha savaşında Irak’ın kendisine aktif destek vermesini istiyor. Irak’ın kendi taleplerini ve dayatmalarını kabul etmesini sağlamak için Irak’ta kaosu, savaşı derinleştiriyor. Kendisine yakın Türkmenleri Irak’a karşı örgütlüyor. DAİŞ’e desteğini sürdürüyor. Başûrê Kurdistan’ı her bakımdan Türkiye’ye bağımlı hale getirip Irak ile Başûr arasındaki sorunları derinleştiriyor. Şimdi bile bakıldığında sanki Başûrê Kurdistan, Irak’ın bir parçası değil de Türkiye’nin bir parçasıdır. 

BAŞÛR’U BAĞLAMAK İSTİYOR

Türkiye Başûrê Kurdistan’ı Irak’tan koparıp tamamen Türkiye’ye bağlamaya çalışıyor. Misak-ı Milli’nin bir parçası görüyor ve mevcut siyasi konjonktürden yararlanarak tamamen işgal etmek istiyor. Xakurkê işgal saldırısını bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Yine yıllardır Kerkük’te, Telafer’de ve Başika’da Türkmenler üzerinden yaptığı örgütlenmeyi bu çerçevede ele almak lazım. Türkiye’nin Başika’daki varlığı, Irak açısından çok büyük tehdittir. AKP-MHP faşist iktidarı yeni Osmanlıcı arzularla hareket ettiği için Irak’ı Osmanlı toprağı ve dolayısıyla Erdoğan-Bahçeli Türkiyesinin bir parçası görüyor.

IRAK DAYATMALARA KARŞI SESSİZ

Irak yönetimi şu an zayıf ve güçsüz olduğu için Türkiye’nin bazı dayatmalarına sessiz kalıyor, uzlaşmacı bir yaklaşım sergiliyor. Türkiye’nin Irak’ın bu tavırsız, suskun halinden yararlandığı açıktır. Ancak bundan Irak’ın Türkiye’nin tüm planlarına dahil olduğu ve desteklediği anlamı çıkmamalı. Irak’ın tamamen Türkiye’nin istediği biçimde davranacağını öngörmüyoruz. Irak’ın bunda hiçbir çıkarı yoktur, aksine büyük zarar görmesine yol açar. Başûr işgalinin, Mexmûr ve Şengal bombalamasının Irak’a ne gibi bir faydası olabilir ki? Faydası yoktur, zararı vardır. Irak’taki iktidarın mevcut pozisyonu Irak’a, Irak halkına zarar veriyor, bunu değiştirmesini istiyoruz ve bekliyoruz. Irak, faşist Türk işgaline karşı ciddi bir tavır almalıdır. İşgal ederek girdiği yerlerden Türkiye’nin çıkarılması mücadelesi içinde olmalıdır. Yoksa ilerleyen zamanlarda altından kalkamayacağı durumlarla karşı karşıya getirilir. 

YBŞ’nin Irak ordusuyla birlikte operasyona katılması ne anlama geliyor?

Şengal, Irak’ın bir parçasıdır. Irak’ın bütünlüğü içerisinde Êzîdî halkımız özerk bir statülerinin olmasını istiyor. Êzîdî toplumu için Şengal’de özerk bir statü Irak’ı güçlendirir, Irak’a büyük itibar kazandırır. Irak’ın demokrasisine çok büyük bir katkı sunar. Özerk vilayet sistemi Irak Anayasası’nda vardır. Şengal özerk bir vilayet olabilir. Irak, Şengal’in özerkliğini tanırsa Êzîdîlerin büyük saygısını ve desteğini kazanır. Dünya halklarında da destek görür. YBŞ, Êzîdîlerin DAİŞ’e karşı kendilerini savunmak için örgütledikleri bir güçtü. YBŞ, DAİŞ’in yenilmesinde ve Êzîdîlerin soykırımdan kurtulmasında çok büyük bir rol oynadı. Êzîdîler, Şengal’in özerkliği çerçevesinde YBŞ’nin de Şengal savunma gücü olarak kalmasını istiyor. YBŞ de Irak askeri gücünün bir parçasıdır fakat özerktir, Êzîdîler bu gücün de Şengal Meclisi’ne bağlı özerk kalmasını istiyor. Irak savunma merkeziyle de bir hukukunun olmasını talep ediyorlar. Êzîdî halkımızın bu talepleri son derece gerçekçi ve haklı taleplerdir, anayasaya da uygundur. 

YBŞ’NİN IRAK ORDUSUYLA OPERASYONU OLUMLUDUR

Bildiğimiz ve izlediğimiz kadarıyla YBŞ, Irak ordusuyla hep bir uyum içerisinde çalıştı. Şu anda da Şengal’de Irak ordusu vardır. Irak ordusu, YBŞ’nin de desteğiyle DAİŞ’e karşı birçok operasyon düzenledi. Şimdi de birlikte Irak-Suriye sınırında operasyon yapıyorlar. Bu gayet iyi bir tutumdur, biz bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Biz Êzîdî halkımızın artık yeni fermanlar yaşamasını istemiyoruz. Fermanların yaşanmaması için de Şengal’in özerk bir statüye kavuşturulmasını çok önemsiyoruz. Êzîdîlerin öz yönetimleri ve öz savunma güçleri olursa kendi kendilerini savunabilir ve koruyabilirler. 

ROJAVA DEVRİMİ ÖZGÜRLÜK VAHASIDIR

Rojava Devrimi’nin yıl dönümüydü. Rojava Devrimi nasıl anlaşılmalı?

Rojava Devrimi, her bakımdan çölleşen Ortadoğu coğrafyasında bir özgürlük vahası gibidir. Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde büyük bir rolü olacaktır. Ortadoğu’nun en temel ve en acil ihtiyacı demokrasidir. Ortadoğu’da binlerce yıldır ve özellikle de son yüzyıldır yaşanan savaşların, kayıpların, onarılmaz acıların temel nedeni demokrasi ve özgürlük yokluğudur. Milliyetçilik, mezhepçilik, cinsiyetçilik ve bu üç ideolojinin bedenleşmiş hali ulus devletçilik Ortadoğu’da büyük bir kaosun/savaşların yaşanmasına ve derin acıların çekilmesine yol açtı, açıyor. Ulus devlet ideolojisi kültürler bahçesi olan Ortadoğu’yu çoraklaştırdı. Halkları, kültürleri, inançları birbirine düşman hale getirdi. Rojava Devrimi, Ortadoğu’nun bu kanayan yarasına kalıcı çözümdür. 

Rojava Devrimi’nin ideolojisi demokrasidir, özgürlüktür, eşitliktir, barıştır. Milliyetçiliği, dinciliği, cinsiyetçiliği ve kaba pozitivizmi reddediyor. Hangi etnik kimliğe ve dine-inanca sahip olursa olsun özgürce ve demokratikçe tüm halkların bir arada barış içerisinde yaşamasının temellerini atıyor. Kadını ve erkeği egemen-köle kıskacından kurtarıp özgürce ve eşitçe birlikte yaşamasını sağlıyor. Anlayışının Ortadoğu’ya yayılması demek Ortadoğu’nun demokratikleşmesi demektir. Ortadoğu’nun demokratikleşmesi dünya demokrasisine de çok büyük bir katkı olacaktır. Bu açıdan dünya toplumunun ve devrimci demokratik güçlerinin Rojava Devrimi’ne güçlü destek sunması gerekiyor. Nitekim Rojava devrimci güçlerinin DAİŞ’i yenilgiye uğratması insanlık onurunun kurtarılmasıdır. Rojava devrimci güçleri ve QSD, DAİŞ’e karşı insanlık adına bu savaşı verdi. Binlerce şehidi ve yaralısı oldu. DAİŞ’i Suriye’de yenilgiye uğratarak insanlık adına büyük kazanımlar elde etti. En büyük kazanım da Rojava Devrimi’nin korunmasıydı. Ortadoğu’nun ve dünyanın demokratikleşmesindeki rolü, derinliğine anlaşılmalıdır. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet ve barış isteyen herkesin Rojava Devrimi’ne sahip çıkması ve işgalci Türk devletine karşı güçlü bir tavır koyması gerekir.     

DAİŞ’LİLER ROJAVA’DA YARGILANMALI

Rojava’nın Amudê kentinde DAİŞ’lilerin yargılanmasına dönük bir kongre yapıldı. Uluslararası alanda büyük yankı yarattı. Sizce DAİŞ’liler, nerede ve nasıl yargılanmalı?

Kuşkusuz doğru olan en fazla suç işlediği, savaşın en kapsamlı verildiği ve yenilgiye uğratıldığı yerde DAİŞ’lilerin yargılanmasıdır. Uluslararası bir mahkeme kurularak bu yargılanmalar yapılabilir. Bu yönlü tartışmaların Kuzey - Doğu Suriye üzerinde yoğunlaştırılması gayet doğaldır. Bu konuda çok zamana yaymadan mevcut tartışmaların bir sonuca gitmesi önemlidir. Bazı Avrupa devletlerinin buna sıcak yaklaştığını biliyoruz, yine her konuda olduğu gibi Türkiye bu konuda da negatif rol oynuyor ve aleyhte çalışma yürütüyor. Türkiye, Rojava Devrimi’nin güçlenmesinden korkuyor, çünkü devrimin demokratik etkilerinin Türkiye’ye yansımasını istemiyor. Türk devlet yönetimi, Türkiye’nin katı faşist ulus devlet sınırları içerisinde kalmasını istiyor. Kirli çıkarlarını böyle koruyacaklarını düşünüyorlar. Türkiye’nin demokratikleşmesi için de Rojava Devrimi’nin güçlendirilmesi ve korunması çok önemlidir. Demokrasiden yana olan herkesin bunun için çalışması gerekiyor. 

DAİŞ’in Kuzey - Doğu Suriye’de yargılanmasının çok büyük ve önemli sonuçları olacaktır. Ortadoğu ve dünya demokrasisine katkısı büyük olacaktır. Gerçekten bunu çok önemsemek ve mevcut çabaları arttırmak ve sonuç almak gerekiyor. Kuşkusuz DAİŞ’e karşı olan ve DAİŞ’ten zara gören tüm güçlerin de DAİŞ’lilerin orada yargılanmasına her türlü desteği vermesi gerekiyor.   

EFRÎN’İN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİNDEN VAZGEÇİLMEYECEK

Kuzey - Doğu Suriye’nin bir statüye kavuşması ve Suriye’nin demokratikleşmesinin, esas olarak Efrîn’in özgürleştirilmesiyle bağlantılı olduğu söyleniyor. Efrîn için Kürtlere, Suriye rejimine ve uluslararası güçlere ne gibi sorumluluklar düşüyor?

Efrîn işgali bir soykırım saldırısıydı ve devam ediyor. Fiziki katliamın yanı sıra demografik yapısı değiştiriliyor, Kürtlerin oranı düşürülüyor; doğası, kültürü ve tarihi talan ediliyor, kırımdan geçiriliyor. Dünya buna da seyirci kalıyor. Bu insanlık adına utanç verici bir durumdur. Bazı güçler suçtan bir nebze de olsa kurtulmak istiyorlarsa politikalarını değiştirmeliler. Türk işgalinin son bulması ve Türkiye’nin Efrîn’den çıkması için rol oynamalılar. Yoksa bu utançtan kurtulamazlar. 

Özellikle Rusya’nın rolü bu konuda önemlidir. Efrîn işgali uluslararası bir plan temelinde geliştirildiyse de bu işgal harekatında Rusya’nın rolü çok özel bir yere sahiptir. Bu işgal, Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşma sonucu pratikleşti. Rusya’nın onayı olmasaydı Efrîn işgal edilemezdi. Bu gerçeği bilmeyen ve öfke duymayan Kürt yoktur. Bu açıdan Rusya, Kürtlerle ilişkilerini düzeltip geliştirmek istiyorsa Efrîn’in özgürleştirilmesinde üzerine düşeni yapmalı, işgalci Türk devletinin Efrîn’den çekilmesinde aktif rol oynamalıdır. Benzer biçimde bu işgale sessiz kalanlar ve onay verenler de tutumlarını değiştirmeli, Türkiye ve çetelerinin çıkmasını sağlamalıdır.  

Halkımızın da kesintisiz biçimde mücadelesini sürdürmesi önemlidir. Efrîn Kürtler için bir onur meselesidir. Zaten Rojava’nın en güzel yeri de Efrîn’dir. Efrîn Kurtuluş Güçleri, mücadelesini güçlendirerek sürdürecek ve özgürleştirecektir. Efrîn’i özgürleştirme mücadelesinden vazgeçmek tüm Rojava’nın ve Kuzeybatı Suriye’nin özgürleşmesinden vazgeçmektir. 

KÜRTLERİN ÇABASI, İRAN’IN DEMOKRATİKLEŞMESİDİR

İran ile Batı arasındaki gerginlik sürüyor. Demokratik bir İran’ın yaratılması için İran yönetimi ve muhalif kesimler neler yapmalıdır? 

İran’a karşı Irak ve Suriye tarzı bir ABD müdahalesini düşünmek gerçekçi değildir. İran, ne Irak’a ve ne de Suriye’ye benziyor. Binlerce yıllık kesintisiz bir devlet geleneği ve siyasi tarihi var. Olası bir askeri müdahale hiç hesaplanmayan sonuçlara yol açabilir. İran'ın, Rusya ile ilişkisi Suriye’nin Rusya’yla ilişkisinden daha kapsamlı ve boyutludur. Objektif olarak stratejik bir ilişki sürdürüyorlar. Bu açıdan askeri müdahale sadece İran’a yapılmış bir müdahale olmaz. Kuşkusuz İran’a siyasi, ekonomik ve psikolojik olarak müdahale süreci aslında epey bir zamandır başlamış durumda. Bu müdahale süreci ağırlaştırılarak sürdürülecek gibi görünüyor. Dışarıda siyasi ve ekonomik ambargo, içeride ise toplumsal tepki geliştirilerek rejim istenilen noktaya çekilip teslim alınmak isteniyor. 

İran’da devlet geleneği kadar toplumsal gelenek de çok güçlüdür. Tarih boyunca İran devleti toplumsal taleplere karşı genelde duyarlı olmuştur. Çok farklı etnik ve inanç kimliğine sahip topluluklar İran’da bir arada barış içerisinde yaşamayı başarmışlardır. Bu İran’ın devlet-yönetim politikasıyla da ilgilidir. Yönetim anlayışında halklar üzerinde inkarcı ve imhacı bir politikaya çok fazla yer vermemiştir. Konfederal bir yönetim anlayışı İran’ın tarihinde öne çıkmaktadır. Bu anlamda tarihsel temel olarak demokratik öz yönetim projesine en yatkın ülkedir, diyebiliriz. İran öz yönetim taleplerine açık bir anlayış geliştirirse içeride tüm sorunlarını rahatlıkla çözebilir. Dışarıdan geliştirilecek hiçbir plan sonuç almaz. Ancak köklü bir demokratik toplum geleneğine sahip olan İran’da idam politikası kabul edilemez bir uygulamadır. İran'da baskıyla, şiddetle ve zulümle hiçbir tarihi sorunun çözülmediği açıktır. Bunu en iyi İran'ın bilmesi gerekir. İran demokratikleşmeyi esas alırsa dış müdahalelerin hepsi boşa çıkar ve İran bölgenin en güçlü ülkesi haline gelir. 

Kürtlerin de tüm çabası ve istemi İran’ın demokratikleşmesidir. Öz yönetim sistemine dayalı demokratik bir İran, Kürtler başta olmak üzere İran’da yaşayan tüm halkların, kültürel ve inanç toplulukların sevgisini ve saygısını kazanır. Demokratikleşme tüm sorunların çözümüdür. İran’ın da buna acil ihtiyacı vardır. Askeri müdahaleler nasıl ki sorunları çözmüyor ve kaosu derinleştiriyorsa benzer biçimde baskı ve şiddet politikaları da sorunları çözmüyor. Çözüm demokratikleşmededir, demokratik çözümdedir. 

İRAN’DA ÖNCÜ VE ÖRGÜTLÜLÜK SORUNU VAR

İran devrimci ve demokratik güçleri, İran’da 'Üçüncü yol’un hayat bulması için neler yapmalıdır? 

İran’da toplumsal gelenek güçlü olduğu için devrimci demokratik gelenek de bir o kadar güçlüdür. Bu açıdan İran tarihi, bir bakıma devletçi gelenekle toplumcu gelenek arasında kıyasıya bir mücadele tarihidir. Binlerce yıl devletin, toplumun taleplerine duyarlı bir duruş sergilemesinin nedeni de bu toplumsal mücadelenin kesintisiz sürmesinden kaynaklıdır. Bugün de İran devrimci demokratik güçleri, demokrasi mücadelesini güçlü yürütürlerse ve toplumu örgütlülük içerisine çekerlerse toplumun demokratikleşmesinde büyük rol oynayabilir ve demokratik siyasetin gelişmesini sağlayabilirler. Mevcut durumda İran’da toplum çok örgütsüzdür, güçlü bir öncüsü yoktur. Örgütlü toplum mücadelesi çok önemlidir. Demokratikleşme örgütlü toplum mücadelesiyle sağlanır. 

'Üçüncü çizgi/yol' soyut bir kavram değildir. Örgütlü toplum iradesidir. Toplumun özgürlük ve demokrasi anlayışına göre eğitilmesi, örgütlendirilmesi, eyleme geçirilmesi ve öz yönetim modellerinin oluşturulmasıdır. Toplumun milliyetçi, dinci-mezhepçi ve cinsiyetçi zihniyetten arındırılarak demokratik yaşam kültürünün ve sisteminin inşa edilmesidir. Toplumun demokrasi taleplerine duyarlı hale gelmiş devletin sınırları içerisinde demokratik yaşam sistemidir. İran’ın tarihsel, siyasi ve toplumsal kültürü buna açıktır. İyi çalışılır ve mücadele edilirse İran’da örnek bir deneyim ortaya çıkabilir. Kürtlerin de sadece Kürdistan’daki örgütlenmeyle sınırlı kalmamaları, İran'ın toplumsal yapısındaki demokratik eğilim ve güçlerle ilişki içinde İran'ın demokratikleşme mücadelesi vermesi gerekir. Nasıl ki askeri müdahale beklentisine göre siyaset yapmak doğru olmazsa toplumda karşılığı olmayan dışarıdaki muhalif güçlerle de İran'ı demokratikleştirme mücadelesi verilemez. İran’da defalarca halkın tepkisi ortaya çıktı, ancak doğru bir demokratik öncülük olmadığı için bu halk hareketlilikleri İran'ı demokratikleştirmede rol oynayamadı. Tüm bu gerçekler dikkate alındığında demokrasi güçlerinin nasıl bir politika izlemesi gerektiği de ortaya çıkar.