‘Şam hükümeti de sessizliği ile suçludur’-YENİLENDİ

Efrîn’de işlenen suçlara ilişkin düzenlenen hukuk çalıştayının ikinci bölümünde yapılan değerlendirmelerde, Efrîn’de işlenen suçlara sessiz kalan Şam hükümeti eleştirildi.

Efrîn’de işlenen suçlara ilişkin düzenlenen hukuk çalıştayın ikinci bölümü konuşmalar ve tartışmalarla sürüyor.

Yapılan konuşmalarda Türk devletinin Efrîn’de kadın ve çocuklara yönelik işlediği vahşi suçlara dikkat çekilerek bu suçlar karşısında sessizliğini koruyan Şam hükümetine eleştiriler yapıldı.

Uluslararası ve diplomatik hukuk alanında çalışan avukat ve Kadın Danışma Konseyi üyesi Mecdolîn Hesen tarafından ikinci bölümde seminer verildi.

‘EFRÎN’DEKİ SUÇLULARDA ULUSLARARASI DÜZEYDE HESAP SORULMALI’

Türk devletinin işgal ettiği Efrîn’de çetelerin vahşi suçlar işlediğine dikkat çeken Mecdolin, Efrîn’de yüzlerce kişinin çeteler tarafından kaçırıldığını belirtti. Kaçırma ve öldürme olaylarının yüzlerce belgesinin bulunduğunu hatırlatan Mecdolin, Efrîn’deki suçlulardan hesap sorulmasının uluslararası bir mesele haline geldiğini vurguladı.

Suriye’deki tüm hak örgütlerinin Efrîn’e sahip çıkması gerektiğini dile getiren Mecdolin, “Efrîn’de yaşayanlar Suriye vatandaşıdır. Dünyadaki tüm hukuk örgütleri buradaki halka yönelik işlenen suçların hesabını sormalıdır. Burada işlenen suçların ilk sorumlusu Türk devletidir. Ancak burada bulunan bir de Suriye muhalefet cephesi vardır. Şam hükümeti de burada işlenen suçlara karşı sessiz kalarak sorumluluğunu yerine getirmiyor. Şam’da bulunan despotik yönetim son bulmalıdır. Şam yönetimi Efrîn halkının oluşturduğu demokratik yönetim modelinden korkmaktadır” dedi.

‘KADINLARA YÖNELİK İŞLENEN SUÇLAR ULUSLARARASI MAHKEMELERE GÖNDERİLMELİ’

Kadınlara yönelik işlenen suçlara da dikkat çeken Mecdolin, kadın kurumlarının işlenen suçlara ilişkin belgeleri uluslararası mahkemelere göndermesi gerektiğini kaydetti.

Efrîn’de kadınlara yönelik işlenen suçlara ilişkin diğer katılımcılar da söz aldı. Yapılan konuşmalarda kadınlara yönelik suçların sorumlusunun Türk devleti olduğu vurgulandı.

Kadına yönelik suçlara karşı yapılabilecekler üzerine tartışmalar yürütüldü. İşlenen suçların teşhir edilmesi, tepki gösterilmesi, protesto edilmesi ve belgelerinin uluslararası kurumlara gönderilmesi önerileri öne çıktı.

Katılımcılar, Efrîn’de işlenen suçlar konusunda Şam hükümetinin sorumluluklarına işaret ederek, suçlara sessiz kalan hükümetin sorumluluğunu yerine getirmediği vurgusu yapıldı.

İskenderiye Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Mısır-Arap Avukatlar Birliği Üyesi Avukat Ehmed Receb Şehate Mehmud, çalıştayda yaptığı konuşmada Türk devletinin kadınlara yönelik işlediği suçlara dikkat çekti. BM Güvenlik Konseyi’nin işlenen suçlar karşısında harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Mehmud, Yugoslavya için kurulan uluslararası mahkeme tarzı bir sistemin Efrîn’de işlenen suçlar için de kurulması gerektiğini sözlerine ekledi.

FERMON: TÜRK DEVLETİ SALDIRILARINA MEŞRUİYET KAZANDIRMAYA ÇALIŞIYOR

Brüksel Barosu avukatı ve uluslararası ceza hukuku ve uluslararası insani hukuk uzmanı Jan Fermon da çalıştayda "Zoom" aracılığı ile seminer verdi.

Jan Fermon, Birleşmiş Milletler’in hukuk normlarına dikkat çekerek şunları ifade etti: “BM hukukunun ilgili maddelerine göre, Komisyonun tüm üyeleri, uluslararası anlaşmazlıklarını uluslararası barışı tehlikeye atmayacak şekilde barışçıl yollarla çözecektir. Güvenlik Konseyi'nin tüm üyelerinin, uluslararası ilişkilerinde, BM’in amaçlarına aykırı herhangi bir şekilde, toprağın güvenliğini veya bir ülkenin siyasi bağımsızlığını tehdit etmek için güç kullanması yasaktır.”

Fermon, Türk devletinin Suriye'deki saldırılarına meşruiyet kazandırmaya çalıştığını belirterek, Efrîn’in işgal edildiğini söyledi.

Efrîn'deki direnişe dikkat çeken Fermon, şöyle devam etti: “Efrîn halkının direnişi BM hukukuna göre meşru. BM hükümlerine göre bu direniş doğaldır, saldırılara karşı kendini savunmaktır. Türk devleti Suriye’de yaşayan Kürtlere saldırmak için bahaneler yaratıyor.”

Uluslararası hukuka göre saldırı suçunun insanlığa karşı işlenen en büyük suç olduğunu dile getiren Jan Fermon, “Türk devleti bu suçları Efrîn ve Suriye'ye doğrudan müdahalesi ile işledi. Roma hukukuna göre de bu suçun failleri uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır. Yine, bu suçlar 8. maddede savaş suçları olarak listelenmektedir. Efrîn halkı işkence görmüş, insanlık suçlarına maruz kalmış, insanlara bilerek ağır acı çektirilmiş, mallarına el konulup imha edilmiştir” diye konuştu.

Fermon, Türk devletinin Efrîn'e yönelik saldırılarında BM yasasına aykırı olarak çeteleri kullandığını belirtti. Bu saldırıların asıl amacının Efrîn'deki Özerk Yönetim'i yıkmak olduğunu ifade eden Vermont, “İşledikleri tüm suçlar insanlığa karşı suç şemsiyesi altına düştüğü için saldırıların faillerinin tespit edilmesi gerekiyor” dedi.

Çalıştay katılımcıları konuya ilişkin görüşlerini paylaştı. Efrîn'de işlenen suçların, etnik soykırım kategorisine girdiği kaydedildi. İdlib'de Efrîn halkına karşı çetelerin örgütlenmesi ve bunun uluslararası kurumların gözü önünde örtbas edilmesi de kınandı.

Çalıştay katılımcıları, Türk devletinin Efrîn'de işlediği suçların durdurulması, her taraftan zarar görenlere tazminat verilmesi ve adli dosya hazırlanması için çalışmaların artırılmasının önemini vurguladılar.