PKK 12. Kongresi, 5-7 Mayıs tarihleri arasında Medya Savunma Alanlarında gerçekleştirildi. Kongrenin sonuç bildirgesi ve alınan kararlar dün kamuoyu ile paylaşıldı.
HPG ve YJA Star güçleri de kendi yoğunlaştıkları alanda paralel olarak benzer bir toplantı gerçekleştirdi. Kongrenin açılış konuşmasını yapan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, silahlı mücadelenin sona erdirilmesinin bir son değil yeni bir başlangıç olduğunu söyledi.
Türk devleti içerisinde savaşı devam ettirmek isteyen bir kesimin olduğuna dikkat çeken Murat Karayılan, ‘Silahla yok ederiz, zaten bitirdik, savaşamayacak noktaya getirdik, operasyonlarla, saldırılarla sonuca gideriz’ diyen aklın çözüm aklı olmadığını ifade etti. Önder Apo’nun 1990’lı yıllardan itibaren Kürt sorununun siyasi yollarla çözülmesi için büyük çaba harcadığını vurgulayan Karayılan, Turgut Özal, Eşref Bitlis ve tüm ekibinin bu yüzden tasfiye edildiğini hatırlattı.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, PKK’nin 12. Kongresi’nde şu değerlendirmelerde bulundu:
PKK ŞEHİTLER PARTİSİ
“PKK’nin 12. Kongresi, Rêber Apo’nun emeği ve hazırlığı ile gerçekleştirildi. Kongrenin toplanması için Rêber Apo büyük bir emek verdi, büyük bir çaba harcadı. Öncelikle kongre delegeleri adına Rêber Apo’yu ve İmralı direnişini selamlıyor, saygı ve bağlılığımızı iletiyorum. Heval Fuat-Ali Haydar Kaytan, Ali-Rıza Altun ve Sırrı Süreyya Önder yoldaşlar şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz. Anıları yolumuzu aydınlatacaktır. Mayıs ayı şehitler ayıdır. Tüm Mayıs ayı şehitlerini ve devrim şehitlerini Haki Karer, heval Fuat şahsında saygı ve hürmetle anıyoruz.
Rêber Apo, PKK’yi şehitler partisi olarak tanımladı; çünkü PKK adı bile yasak olan bir coğrafyada sahneye çıktı. Her şeyi emek, direniş ve kanla inşa etti. Bu yüzden PKK, ‘şehitler partisi’ olarak adlandırıldı. Her şey Rêber Apo’nun emekleri ve şehitlerin direnişiyle oldu. Bu tarihi süreçte kongreyi toplayabiliyorsak bu da kahraman şehitlerin ve Rêber Apo’nun emeği sayesindedir. Kuruluşundan günümüze kadar öncü rolü şehitler üstlendi. Şehitlerimiz için ne söylersek söyleyelim eksik kalacaktır.
HEVAL FUAT VE RIZA HAREKETİN KURULUŞ DİREĞİDİR
Son şehitlerimiz ile ilk şehitlerimiz birbirine çok benziyor. İlk şehidimiz heval Haki, heval Kemal Pir ile birlikte Önderliği ilk tanıyandır. Kürt olarak ilk tanıyan ise heval Fuat’tır. Her ikisi de 1972 yılında tanıdı ve bu tanışma ilk grubun temelini oluşturdu. Bu yüzden çok anlamlı. Tanışmanın ardından aralarında derin bir yoldaşlık ilişkisi kuruldu. Bu da grubun oluşmasının ve PKK’nin kurulmasının temelini oluşturdu. Hem heval Haki ve Kemal’in enternasyonalist rolü, hem de Kürdistanlı, katliamdan geçmiş Dersim’den olan heval Fuat’ın grubun oluşmasında, grup çalışmalarının yürütülmesinden son gününe kadar büyük bir rolü vardı. Manevi güçtü, PKK ruhunun gücüydü.
PKK bilindiği gibi 2002 yılında feshedildi. PKK’nin yeniden inşası gündeme geldiğinde heval Fuat, yine yeniden inşa komitesi üyesi oldu. Heval Fuat, Doğan, Viyan ve heval Nûda ile birlikte komite çalışmalarında büyük bir emek verdiler.
Heval Rıza da PKK’nin ilk kurucularındandır. İdeolojik çalışmaların yürütüldüğü dönemde ilk heval Haki ile Ankara’da tanıştı. Daha sonra Rêber Apo’yu tanıdı. Grup henüz küçüktü, heval Rıza’nın Ankara Tuzluçayır’da çevresi vardı. Grubun tam olarak oluşması için, imkanlara sahip olması için hem heval Rıza, hem annesi, hem de ailenin tamamı büyük bir rol oynadı. Grubun oluşmasında ve partinin kurulmasında heval Rıza’nın büyük bir emeği var. Tarihimizde önemli bir yere sahip. Hem zindan direnişinde, hem de dışarıda yürüttüğü farklı farklı çalışmalarla mücadelede yer aldı, emek verdi. Bu yoldaşlarımızın PKK’nin kuruluşundan günümüze kadar verdikleri büyük emekler asla unutulmayacaktır. Bu hareketin kuruluş direğidirler.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER BARIŞ VE DEMOKRASİ ŞEHİDİDİR
Heval Sırrı Süreyya Önder, özel birisiydi. PKK’yi iyi anlamak isteyen, Rêber Apo’yu çok iyi tanımak isteyen bir insandı. Rêber Apo’ya çok bağlıydı, ondan çok etkilenmişti. Kanserdi zaten, arkadaşlara 2 ile 5 yıl arasında bir ömrüm kaldı ama ben devrime hizmet etmek istiyorum, çözüm geliştirmek istiyorum demişti. Önemli bir rol oynuyordu. Çok çalışkan bir insandı. Üslubu, tarzı, en kritik anlarda, kriz anlarında ortamı yumuşatırdı, bir çare bulurdu. Diyalog kurmakta uzmandı, kültürel derinliği herkes ile konuşmanın yolunu açardı. Sosyalist bir insandı, yaşamı da öyleydi. Türkmen bir aileden geliyordu, Kürt halkının davasına sahip çıktı, Ermeni, Asuri-Süryani halkının, işçilerin, emekçilerin davasına sahip çıktı. Çok önemli bir rolü vardı. Bizim için büyük bir kayıptır. Rêber Apo, Sırrı Süreyya Önder için iki defa mesaj yayınladı. İlk mesajı hastalandığında, ikinci mesajı ise şehit düştüğünde yayınladı. Demokrasi, barış ve özgürlük şehididir. Bunun için çok büyük bir emek verdi. Bu yoldaşlarımız şahsında şehitlerimizi bir kez daha saygı ve hürmetle anıyorum.
PKK DESTANLAR YARATTI
12. Kongremizin Şehitler Ayı’nda yapılması anlamlıdır. Kahraman şehitlerimizin anısına 5 Mayıs’ta kongremizi yapmak için bir araya geldik.
Değerli yoldaşlar, PKK’nin 12. Kongresi sıradan bir kongre değil. Mücadele tarihimizde en önemli ve tarihi halkadır. Rêber Apo’nun çıkışının üzerinden 52 yıl 1 ay ve 2 hafta geçmiştir. Rêber Apo sıradan bir ülkeden yola çıkmadı. Yok olmak üzere olan, asimilasyon, soykırım siyasetinin özellikle Bakur halkını ölümün kıyısına getirdiği bir ülkeden yola çıktı Rêber Apo. Kürt toplumu ölüm döşeğindeydi, kimsenin o ülkenin adını söyleyemediği bir dönemde, böyle zorlu koşullarda Rêber Apo mücadele yürüyüşüne başladı. Heval Haki ve heval Fuat’ı da bu şekilde tanıdı ve birlikte yola çıktılar. Bilindiği gibi büyük emeklerle, inançlı ve ısrarlı bir şekilde 5 yıl boyunca ideolojik çalışmalar yürütüldü. Partinin temelleri böyle atıldı ve 27 Kasım 1978 yılında PKK resmi olarak kuruldu. 47 yıldır bu isimle hareket ediyoruz. PKK kuruluşuyla birlikte Kürdistan’da direnişi geliştirdi. Hilvan, Siverek ve Kürdistan’ın birçok yerinde mücadeleyi yükseltti.
12 Eylül faşist cuntanın müdahalesi oldu fakat bu cunta da PKK’nin yürüyüşünü ve Rêber Apo’nun çabalarını engelleyemedi. Filistin sahasındaki hazırlıkların ardından tekrar ülkeye dönüş yaşandı ve ölümsüz komutan heval Egîd öncülüğünde tarihi hamle gerçekleşti. 15 Ağustos 1984 öncesinde zindan direnişleri büyük bir ses getirmişti, zindan şehitlerinin anısına sahip çıkmak için yola çıkılmıştı. Heval Mazlum, Hayri, Kemal ve Ferhatlar öncülüğünde zindanda büyük bir direniş sergilenmişti.
PKK kuruluşuyla birlikte destanlar yarattı, hem zindanlarda, hem de dağlarda. Bu da diriliş devrimini gerçekleştirdi. Kürdistan’da diriliş devrimi oldu. Ölüm döşeğinde olan halk ayağa kalktı, kendisine sahip çıktı, sokaklara çıktı, tüm tehlikelere göğüs gerdi. Yani yeni bir toplum yaratıldı. Zihniyet devrimi, toplumsal ve siyasi devrim oldu. Toplumda demokratik bir devrim oldu, kadın devrimi oldu. Devrim ile birlikte kadınlar artık en ön saflarda alanlara çıktı.
RÊBER APO DEĞİŞİM-DÖNÜŞÜMDEN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEDİ
1993 yılında ilk ateşkes ilan edildi ama devletin içindeki derin devlet elemanları müdahale etti. Turgut Özal, Eşref Bitlis ve tüm ekibi tasfiye edildi. Rêber Apo daha 1990’lı yıllarda bir değişim yapmak istedi. Siyasi değişimler yaşanmıştı ama örgütsel değişimin yaşanması için de verdiği tüm çabalar devletin saldırılarına maruz kaldı. 1995-96 yıllarındaki çabalar da sonuç almadı. Erbakan’a mektuplar da gitti geldi ama daha sonra Erbakan’ı bir şekilde uzaklaştırdılar. 1998 yılındaki ateşkes ilanına da bilindiği gibi Uluslararası Komplo ile cevap verildi. Fakat Rêber Apo değişime yönelik yaklaşımında ısrar etti. Bundan vazgeçmedi. Bilindiği gibi 1999 yılında da silahlı savaş durdu, daha sonra 2002 yılında PKK feshedildi. Amaç değişim-dönüşümdü, yeni bir sürecin başlamasıydı. Ama gördük ki daha geniş bir müdahalede bulundular, tasfiyecilik ortaya çıktı, hareket üzerinde büyük bir tehlike oluştu. Hem içeride, hem de dışarıda. Komplonun başka bir bölümü gerçekleşti.
Nasıl ki Rêber Apo’yu 15 Şubat 1999 yılında esir alarak hareketi yok etmek istedilerse, daha sonra da tasfiyeciler eliyle bunu gerçekleştirmek istediler. Hareketi Önderlik çizgisinden koparmak, uzaklaştırmak istediler. Bundan dolayı Rêber Apo bir kez daha PKK’yi yeniden inşa etmek zorunda kaldı. PKK’yi yeniden inşa komitesi de bu şekilde gündeme geldi. Sorunların çözümüne çare olmak, tasfiyecileri tasfiye etmek içindi. Tüm değişim-dönüşüm ve çözüm çabaları tasfiyeci yaklaşımlarla yüz yüze kaldığı için 1 Haziran 2004 yılındaki tarihi atılım gündeme geldi.
Daha sonra 2009, 2013-15 yılları arasındaki çabalar da AKP hükümetinin ve devletin saldırılarına maruz kaldı. Bundan dolayı Rêber Apo’nun 1990’lı yıllarda yapmak istediği değişim gerçekleşmedi. Bunun birinci sebebi devletin saldırılarıdır. Devlet bu değişim-dönüşüm aşamalarını kendisi için bir fırsat olarak kullandı, hareketi tasfiye etmek istedi. İkinci sebebi ise bizdik. Biz de Rêber Apo’nun değişim-dönüşüm çabalarına istediği gibi cevap veremedik. Her şeyi yarım bıraktık, istenilen değişim-dönüşümü tamamlayamadık. Biz de bu tıkanmanın bir tarafı olduk. Genel sebepleri bu şekilde dile getirebiliriz.
DİZ ÇÖKTÜRME PLANI SADECE TÜRK DEVLETİNİN PLANI DEĞİLDİ, NATO DA DESTEKLEDİ
Elbette PKK ve Kürdistan şahsında sosyalizmin tüm sorunları incelendi. Bu yüzden yeni bir çizgi geliştirildi. Rêber Apo 2003-2004 yılından 5. Savunmaya yani 2010-2011 yılına kadar yeni paradigmayı geliştirdi. Kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite inşası, ulus devlet sosyalizmine karşı da demokratik ulus ve toplumsal sosyalizmi inşası. Böyle yeni bir çizgi geliştirdi. Bu çizgi artık reel sosyalizm etkisi ile yürütülemiyordu. Türk devleti son 10 yılda yani İmralı sürecinden sonra -ki öncesinde 2 buçuk 3 yıllık Oslo süreci var- aslında o zaman da bir mutabakat oluşturuldu. Protokol denildi fakat devlete gösterdiklerinde Türk devleti ve hükümet kabul etmedi, cevap vermedi. Daha sonra Dolmabahçe mutabakatı da aynı akıbetle sonuçlandı. Devlet bize karşı ‘Diz çöktürme’ planını devreye koydu. Bu plan sadece Türk devletinin planı değildi, evet Türk devleti geliştirdi doğru ama NATO destekledi. Daha sonra NATO’nun çabalarıyla da işbirlikçi Kürt ayağını da oluşturdular.
Şehirlerdeki Demokratik Özerklik direnişi ve 2016 yılındaki tarihi direnişin ardından dış müdahalenin gerçekleşmesiyle de birlikte 2017-2019 yılları arasında tarihi direnişler yaşandı ve büyük kayıplar verdik. Düşman teknik ile bizi bitirmek istedi. Düşmanın teknik gücüne cevap olacak teknikler geliştirdik. Yani Kürdistan gerillasında da hem ruh olarak fedai bir ruh oluştu, hem de yol ve yöntemlerde de değişiklikler oldu. Bu yüzden Türk devleti tıkandı, sonuç alamadı. Yoksa bizi tamamen bitirmek istiyorlardı. Amaçları buydu zaten açık bir şekilde de söylüyorlardı. Cumhuriyet’in 100. yılında zaferlerini ilan etmek istiyorlardı ama bu amacına ulaşamadılar. Bu yüzden devlet adına Devlet Bahçeli bir çağrı yaptı. Başka bir yol aramak zorunda kaldılar. Rêber Apo’nun da -dediğim gibi- değişim çabaları zaten vardı. Rêber Apo, özellikle son 10 yılda üzerinde çok durdum dedi. Rêber Apo da aslında değişim için hazır. Bahçeli’nin çıkışının ardından Rêber Apo bunun bir fırsat olduğunu düşünüp kullanmak ve uzun süredir üzerine yoğunlaştığı süreci başlatmak istedi.
TARİHİ DİRENİŞLER YAŞANDI, BÜYÜK ŞEHİTLER VERDİK
PKK’nin feshedilmesi bu şekilde gündeme geldi. Rêber Apo yeni bir çizgi geliştirdi. Demokratik ulus ile demokratik ve toplumsal sosyalizmi geliştirdi. Bu temelde artık değişimin yaşanması gerekiyordu. PKK’nin değişmesi gerekiyordu. Aynı şeyler mücadele yöntemleri için de geçerlidir. Silahlı mücadele yöntemini resmi olarak 41 yıl boyunca yürüttük. Heval Haki’den, Saralara, Delallere, Atakanlara, Adıllara, Nûdalara, Reşitlere, Rojinlere, Fuat ve Rıza yoldaşlara, yine son şehitlerimiz heval Gabar, Besê ve Mitralara kadar büyük şehitler verdik. Tarihi direnişler yaşandı. Yaklaşık 35 bin kadro, savaşçı şehit verdik. Sivil ve yurtseverleri de hesap ettiğimizde 45-50 bin şehidimiz var. Savaşçı bir ruh gelişti. Belki dünyada benzeri çok azdır. Bölgede, Ortadoğu’da olmadığını biliyoruz. DAİŞ ortaya çıktı, devletler DAİŞ’ten kaçıyordu ama bu ruh, bu fedai çizgi DAİŞ’i yenilgiye uğrattı. Başkentlerini de yıktılar, Kobanê’den başlayıp her yerde DAİŞ’i yenilgiye uğrattılar.
Silahlı mücadele savaşı büyük bir tarih yarattı, destansı ve altın harflerle yazılan bir tarih yarattı. Kürdistan ve insanlık tarihine mal etti. Böyle bir direniş sergilendi. Gerilla ve PKK başarıya ulaştı, hem de 1990’lı yıllarda. Daha sonra düşman yok etmek istedi ama başaramadı. PKK yenilmezliğini göstermiştir, yenilmez bir güçtür. Ama sadece yenilmezlik yetmiyor, başarmalı da. Bu süreç henüz gerçekleşmedi. Bu savaş ortaya çok fazla sonuç çıkardı. Her şeyden önce soykırımı durdurdu, Kürt halkını yokluktan var etti. Demokratik ulus ve toplumsal sosyalizm düşüncesiyle mücadele edecek bir halk yarattı. En büyük kazanımı budur. Ayrıca siyasi çözüm yolunu açtı. PKK’nin, gerillanın, yine Zap direnişi, Kürdistan’ın tüm alanlarındaki Apocu direniş ve emek olmasaydı, halkımızın, dostlarımızın fedakarlıkları olmasaydı, Rêber Apo’nun etrafında kenetlenmeselerdi devlet Önderliğin yanına gider miydi? Gitmezdi. Rêber Apo’nun anlamlı, ısrarlı ve direnişçi duruşu, gerillanın direnişi, halkın fedakarlığı devletin Önderliğin yanına gönderdi.
RÊBER APO’NUN ÇAĞRISI YENİ DÖNEMİN MÜCADELESİNİ GELİŞTİRME ÇAĞRISIDIR
Devlet Bahçeli devlet adına ya da devletin bir kanadı adına bu çağrıyı yaptı. ‘Türkiye üzerinde bir tehlike var, bu yüzden içeride barış sağlamalıyız’ dedi. Rêber Apo’nun 27 Şubat’taki çağrısı tarihi bir çağrıdır ve bu çağrı yeni bir çağın gelişmesine ilişkindir. Yeni bir dönemdir. Ulus devlet sosyalizmin değişmesi, demokratik ulus ve toplumsal sosyalizmin gelişmesine, demokratik konfederalizm, demokratik sosyalizm hamlesine ilişkin bir çağrıdır. Bizim de Rêber Apo’nun çağrısını bu şekilde ele almamız gerekir. Yeni dönemin mücadelesini geliştirme çağrısıdır.
Biliyorum ki birçok arkadaş duygusal yaklaşıyor ama dediğim gibi geçmişte de meseleyi böyle ele alıyorduk. Fakat üzerinden zaman geçti mücadelenin de gelişmesiyle Rêber Apo’nun zamanında söyledikleri doğru çıktı. Şuan da öyle. Rêber Apo yaşanan şeylerin sınırları aştığını görüyor, bu temelde yoğunlaşıyor ve adım atıyor. Bu çağrı ve bu süreç yeni bir dönemdir. Bu çağrının sadece Kürdistan için değil tüm insanlık için tarihi bir rolü var. Artık Kürdistan sınırlarını aşıyor. Demokratik modernitenin kapitalist modernite karşında başarıya ulaşması için artık bizi geride bırakan, sadece Kürdistan içinde ses yaratan prangaları atmamız gerekir. Rêber Apo bizden bunu istiyor. PKK’nin feshedilmesini böyle anlamalıyız.
MADEM BARIŞ DİYORLAR, DÜŞMANLIĞA SON VERMELİLER
Şüphesiz günümüzde geniş bir paradigmanın, toplumsal sosyalizmin yaratılması eskisi gibi silahla olmaz. Evet, bizim açımızdan yaşanacak değişimi anlıyoruz, biliyoruz. Rêber Apo’nun da belirttiği gibi aslında PKK’nin ömrü 1990’lı yıllarda sonlandı. Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla ilgili şüpheler vardı ama Rêber Apo’nun, değerli şehit Sırrı Süreyya Önder ve İmralı heyetinin emekleri, devlet yetkilileriyle, siyasi ve sivil toplum kurumlarıyla yapılan görüşmeler, değişimin yaşanması için bir zemine oluşturdu. Değişim olmazsa olmaz, bu kaçınılmazdır. Bu kongrede tarihi kararlar alınacaktır. Feshedilme kararı alınacaktır, en azından bu inançtayız. Silah bırakma kararının yerine getirilmesi için yasal değişikliklere ihtiyaç var. Değerli şehit Sırrı Süreyya Önder’in kendi eliyle yazdığı ve 27 Şubat’taki tarihi basın toplantısında okuduğu notta da belirtildiği gibi, hukuki ve demokratik siyaset haklarının olması gerekir.
Bu hareket yıllardır silahlı mücadele ile öz savunmasını yapıyor ama yasalara, kanunlara, anayasaya inanması gerekir. Bu yüzden muhakkak hukuki adımlar atılmalı, değişiklikler yapılmalı. Madem iç barış diyorlar, o zaman düşmanlığa son vermeliler. Ama hala saldırılar var. Hala kimyasal saldırılar var. Heval Besê, heval Mitra 11 Nisan’da Girê Cûdî’de, Zap’ta kimyasal silahla şehit edildiler. Ateşkes ilan etmemize rağmen bu saldırılar oluyor. Devletin inkar-imha zihniyetinde değişim olmalı. Bu zihniyet değişmediği sürece iç barış hangi temelde sağlanacak? İç barışı sağlayacağız diyenler önce bu inkar-imha zihniyetini değiştirmeliler. Gerçek bir iç barış olmalıdır. Var olan yasalar da düşman yasalarıdır, Kürt halkını, Kürt toplumunu reddeden yasalardır. Bu yüzden devlet tarafından hukuki ve yasal değişimlerin sağlanmasıyla bu hareket silahsızlanmayı yürürlüğe koyabilir. Yoksa bu çok zor olur.
SİLAHLARI DEVRE DIŞI BIRAKMAMIZ İÇİN DEVLETİN DE GÜVEN VERMESİ GEREKİR
Herkesin, özellikle silahlı mücadele eden gerillanın ilk amacı Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğüdür. Doğrudur, şu an Rêber Apo’nun bizden istekleri var, bizler Rêber Apo’ya sonuna kadar güveniyoruz. Fakat silahları gerçekten devre dışı bırakmamız için devlete de güvenmemiz gerekiyor. Ama şu an Türk devletinin yaklaşımı fazla güven vermiyor. Biz düz, dar veya sürekli şüpheli bir yaklaşım sergilemiyoruz, hakiki bir yaklaşım sergiliyoruz. Her şeyden önce yasal değişiklikler olmalı. Dediğim gibi Rêber Apo’nun çabalarıyla, mücadelesiyle, heyetin çabalarıyla, hareketin mücadelesiyle bunun temeli biraz oluştu. Bu yüzden kongremiz bazı kararlar alabilir. Kongre devletin şu anki yaklaşımlarına rağmen, ki bir tarafta olumsuz, bir tarafta olumlu yaklaşımlar var.
SAVAŞI DEVAM ETTİRMEK İSTEYENLER BİLSİNLER Kİ BİZİ YENEMEZLER
Devlet savaştan rant elde etmek, savaşa devam etmek ve savaşla sonuca ulaşmak istiyor ama bir kez daha söylüyorum; savaşla sonuç alamazlar. Neden? Çünkü bizim de 41 yıllık tecrübemiz var, yeni taktikler geliştirdik, savaşı yeraltına, yer üstüne ve gökyüzüne ulaştırdık. Bizi yenemezler, bizi tasfiye edemezler. HPG Komuta Konseyi Toplantısı’nda ortaya çıkan yeni savaş doktrini üzerinden yükseltilen mücadele yenilmezdir. 100 yıl daha geçse de aynı sonuç ortaya çıkacaktır. Bu yüzden mantık yürütüyoruz, yönetimimiz doğru söylüyor, böyle devam ederlerse bizi yenemezler. Zaten bizi teknik güçle sıkıştırıyorlardı ama şu an biz de onlara karşı teknik geliştirebiliyoruz. Bu halkın evlatları ve dostları sadece fedai ruhu yükseltmediler, aynı zamanda teknik de geliştirdiler, halkımız da bizimle. Bu yüzden savaştan yana olanlara bir kez daha söylüyoruz; bizi yenemezsiniz.
Bu hareket yenilmezliğini ispatlamıştır ve bu halk da yenilmezdir. Bu halk Rêber Apo öncülüğünde barışa da hazırdır. İç barışı sağlamaya gerçekten de hazırdır. Bu yüzden devletin yaklaşımı da buna göre olmalıdır. ‘Silahla yok ederiz, zaten bitirdik, savaşamayacak noktaya getirdik, operasyonlarla, saldırılarla sonuca gideriz’ diyen akıl çözüm aklı değildir, doğru da değildir. Gerilla dönemin yol-yöntemlerine göre savaşı devam ettirebilir ve yenilmezliğini bir kez daha gösterebilir. Ama Rêber Apo’nun da dile getirdiği artık dönemi geçmiştir. Bu yüzden değişime ihtiyaç var, buna inanıyoruz. Silahlı savaş stratejisini bitirmemiz gerektiğine inanıyoruz. Ama eğer devlet bunu kabul etmezse, bunun için gereken yasal değişiklikleri yapmazsa pratikte bu mümkün olmaz. Bu bir son değil, başlangıçtır. Özgürlük için, Apocu hareket için, halkımız ve bölge halkı için yeni bir başlangıçtır. Yeni bir çağdır. Böyle ele almalı ve bu şekilde yaklaşmalıyız.
Kongremizin Rêber Apo çizgisinde başarıya ulaşması ve sonuç alması için her arkadaş kendisini sorumlu görecektir, sorumlu bir şekilde yaklaşacaktır. Bizler şehitlerin ve Rêber Apo’nun çizgisine bağlıyız. Şehitlerin temsilcileriyiz. Her birimizin yanında yüzlerce arkadaş şehit düşmüştür. Bu bizim için çok anlamlı ve çok ağır bir sorumluluktur. Bu yüzden sıradan yaklaşamayız. Sorumluluklarımız ağırdır. Rêber Apo hakikatine nasıl cevap oluruz, şehitler çizgisini nasıl temsil ederiz, bu bizim için önemlidir. Her arkadaşın bu duygularla ve bu sorumlulukla kongre çalışmalarına katılacağına inanıyorum. Kongremiz Rêber Apo’nun perspektifleri çerçevesinde başarılı olacaktır. Bu çerçevede tüm arkadaşlara başarılar diliyorum.”