DAİŞ Rojava'ya ambargoyu 'fırsat' olarak görüyor

Rojava'ya yönelik ambargodan dolayı halkın büyük sıkıntılar yaşadığını belirten Abdulkerim Ömer, "Ekonomik sorunlar ortaya çıktığında DAİŞ, bunu yeniden örgütlenme fırsatı olarak görüyor ve uyuyan hücrelerini harekete geçiriyor" dedi.

Abdulkerim Ömer, DAİŞ vb. çete gruplarının ambargoyu ‘Yeniden harekete geç’ fırsatı olarak değerlendirdiğini, Suriye rejiminin ise bunu bölgedeki istikrarı bozmak için kullandığına vurgu yaparak, "10 yıllık savaşın ekonomik yıkıntısı, Sezar yasasının etkileri, uluslararası yardımların geçişinin engellenişi ve daha birçok şey, bölgede ekonomik sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Tüm bunları ve etkilerini diplomatik görüşmelerimizde tartışıyoruz. Uluslararası kamuoyu da bu sorunlara karşı bize destek olmalıdır" diye konuştu. 

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı Abdulkerim Ömer, Rojava'ya dönük ambargo ve kuşatma siyasetini, son yaşananları, Suriye rejiminin tutumunu, ABD vb. uluslararası güçlerle yapılan diplomatik görüşmeleri ANF'ye değerlendirdi.

Bölgede yaşanan ambargo ve ekonomik durum da gelinen son aşama nedir? 

Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinde 5 milyon civarında yurttaş yaşıyor. Birçok göçmen ve mülteci kampta var. Türk devletinin Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî gibi bölgelere dönük işgal saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalanlar kamplarda kalıyor. Yine Suriye’nin diğer bölgelerinden bizim bölgemizi güvenli görüp göç eden on binler, burada yaşamlarını sürdürüyor. 

Bölge olarak ambargo ve kuşatmadan, Suriye rejiminin sınır kapılarını kapatması nedeniyle büyük ekonomik sorunlar da yaşıyoruz. Bazı uluslararası kuruluşların geçişi için sadece bir kapı açık bırakılmış. Sezar Yasası yüzünden biz de zarar görüyoruz. Çünkü bizim bölgelerde de Suriye lirası kullanılıyor. Sezar yasası halkın yaşamını olumsuz etkiliyor. Yine 10 yıllık savaş da bölgenin ekonomik yapısını yıkmış. Tüm bunlar bir araya geldiğinde çok zor süreçler yaşamak zorunda kalıyoruz. 

Rojavalı yetkililer sürekli olarak Til Koçer Sınır Kapısı’nın açılması ve uluslararası yardımların bölgeye geçişi için çağrılar yapıyor. Kapının açılmaması ne tür etkiler yaratıyor ve nasıl bir sonucu gösteriyor?

Bu ekonomik sorunlar DAİŞ ve teröre de büyük etkide bulunuyor. Yıllarca DAİŞ denetimi altında kalan Minbic, Tebqa, Reqa ve Dêrazor gibi bölgelerde DAİŞ ideolojisini bitirmek için birçok ekonomik ve hizmet projesi (tarım, eğitim ve sağlık vb.) geliştirdik. İçerisinde bulunduğumuz ambargo ve uluslararası yardım geçişi için kullanılan Til Koçer Sınır Kapısı’nın kapatılması, daha fazla projeler geliştirmemize izin vermiyor. Şam da uluslararası yardımların bölgeye geçişine izin vermiyor. 

Uluslararası kamuoyu bölgeye ekonomik yardımlarda bulunmalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi Sezar Yasasından muaf tutulmalıdır. Bölgeye dönük hizmet projelerimizde bize yardımcı olmalıdırlar. Til Koçer Sınır Kapısı’nın kapatılma kararı bir kez daha gözden geçirilmelidir. Hatta uluslararası kamuoyu bölgeye yardımlar için bir alternatif sunmalıdır. Uluslararası Koalisyon ve uluslararası kamuoyu, gerek Sêmalka gerekse başka yollardan bölgeye dönük yardımların geçişi için bir yol bulmalıdır. Bu yardımlar olmazsa ileriki süreçte bölgenin ekonomik durumu daha da kötüye gider.

Ambargonun DAİŞ vb. çete gruplarına fayda sağladığını belirttiniz. DAİŞ karşıtı koalisyon güçleriyle yapılan görüşmelerde bu konu nasıl ele alınıyor? 

Bu bölgelerde ekonomik sorunlar ortaya çıktığında DAİŞ bunu yeniden örgütlenme fırsatı olarak görüyor ve uyuyan hücrelerini de harekete geçiriyor. Tüm bunlar ciddi sorunlardır. DAİŞ bunu fırsat görüp bu bölgelere yine geçer. Tüm diplomatik görüşmelerimizde bunları dile getiriyoruz. Bölgeye gelen heyetler ve uluslararası kuruluşlarla yaptığımız tüm görüşmelerde, online olarak yapılan toplantılarda, Hesêkê’deki Sinaa Cezaevi olayının ardından yapılan tüm görüşmelerde de bu durumu tartıştık. 

Bugün birkaç saat önce ABD dışişlerinden bir heyetle yaptığımız görüşmede de bu konu, konuştuğumuz başlıca gündemdi. Görüşmelerde terörü sadece askeri olarak bitiremeyeceğimizi söyledik. Terörü bitirmek istiyorsak daha birçok konuda yardım yapılması gerektiğine dikkat çektik. Ekonomik açıdan, Til Koçer Sınır Kapısı'nın kapalı tutulması, bölgeye dönük uluslararası yardımların geçişi için alternatif bir yol, bölgenin Sezar yasasından muaf tutulması gibi birçok konuyu sürekli görüşmelerde dile getiriyoruz. Bu bir mücadeledir ve bu mücadelemiz sonuç alana kadar tüm siyasi ve diplomatik çalışmalarımızı sürdüreceğiz. 

Şam yönetiminin bu konudaki tutumu nedir?

Suriye rejimi de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin önünde engel oluşturmak ve baskı yapmak için kapılarını kapatmış durumda. Hatta bölge istikrarının yıkılması, Özerk Yönetim ile halk arasında çelişkiler yaratmak için Hesekê’deki cezaevi saldırısından da faydalanmak istedi. Ekonomik ambargo ile her zaman Özerk Yönetim önünde engel yaratmak istiyor. Bunu da sürekli dile getiriyoruz. Günlük olarak uluslararası kuruluşların Şam aracılığıyla Suriye’ye gelen yardımlarını rejimin siyasi olarak kullandığını söylüyoruz.

Halka ulaştırılması gereken yardımlar ulaşmıyor. Şam iktidarı, uluslararası kuruluşların DAİŞ’li ailelerin kaldığı Hol ve Roj kamplarına geçişine izin veriyor. Ancak şimdiye kadar da Serêkaniyê ve Girê Spîli göçmenlerin kaldığı kamplara geçişine izin vermiyor. Suriye rejimi, Türkiye’nin o bölgeleri işgal ettiğini, halkın da göç ettiğini söylüyor. Ancak uluslararası kuruluşların o kamplara geçerek yardımlarda bulunmasına izin vermiyor. Şam iktidarı bölgenin istikrarı yıkılsın diye elinden geleni yapıyor. 

KDP’li yetkililerce kapatılan Sêmalka Sınır Kapısı, bir süre önce açıldı. Kapı kapalı olduğu süre boyunca salt Sêmalka’nın ambargo nedeni olduğu, açıldıktan sonra da ‘Rojava’daki ambargo durumu ortadan kalktı’ gibi bir hava oluşturuldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Sêmalka Sınır Kapısı’ndan her şey geçmiyor. Til Koçer-Rabia Sınır Kapısı gibi uluslararası bir kapı da değil. Daha çok Kuzey ve Doğu Suriye ile Başûrê Kürdistan arasında bazı ticaretler için  kullanılıyor. O da bölgenin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Onun için de uluslararası kamuoyu hızlı bir şekilde BM ve Çin’in vetosuyla Til Koçer Sınır Kapısı’nın kapatılma kararını bir kez daha gözden geçirmelidir. Kapı açılarak yardımlar geçmelidir. Bir diğeri ise başka bir alternatif yol olmalıdır. Durumun böyle devam etmesi bölge halkını ve terör faaliyetlerini etkileyecektir.