PYD Eşbaşkanı Hesen: Çözüm isteniyorsa Türkiye’nin eli kesilmeli!

PYD Eşbaşkanı Hesen, yapılan anlaşmalar kapsamında Türk devletinin bölgeden çıkartılması gerektiğini belirterek, aksi taktirde direnişlerinin süreceğini ifade etti. Hesen, “Suriye’de bir çözüm isteniyorsa, Türkiye’nin bu meseledeki eli kesilmeli” dedi.

Türk devletinin Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarını, yapılan antlaşmaları, Şam rejimi ile yapılan ittifak sonucunda sınır belli bölgelerine Suriye ordusunun geri dönmesini ve bu süreçte Kürtler davet edilmeden Birlemiş Milletler öncülüğünde gerçekleşen Suriye Anayasa Komitesi toplantıları gibi merak edilen konuları Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Şahoz Hesen ile konuştuk.

‘TÜRK DEVLETİ BÜTÜN PLANINI ROJAVA TOPRAKLARI ÜZERİNE KURUYOR’

Sayın Hesen, Türk devletinin Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırıları devam ediyor, ABD ve Rusya’nın Türkiye ile gerçekleştirdiği antlaşmalar vardı, bunlar göze alınarak gelinen aşamada bölgede neler yaşanıyor, özetleyebilir misiniz?

Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki; Kuzey Doğu Suriye’de yaşanan durum bir kaos sürecidir ve bölgede yaşananlar, Suriye’deki her sorun ile yakından alakalıdır. Suriye’deki yerel ve dış güçlerin gözleri Rojava bölgesindedir çünkü bu topraklar hem yer altı kaynakları bakımından hem de kültürel olarak zengin bir konumdadır. Yine bölgede inşa edilen demokratik yaşam, bu konuda elde edilen tecrübe ve Kürtlerin bölgedeki nüfus yoğunluğu Suriye’ye komşu ülkeleri özellikle de Türk devletini rahatsız ediyor.

2011 yılından buyana Türk devleti Suriye politikasını, bu topraklarda hayata geçirmek istediği plan ve projesini Rojava toprakları üzerine kurdu. Bundan kaynaklı birçok çete grubunu destekleyerek bölgeye saldırılarda bulundu. El Nusra ve DAİŞ gibi çete grupları ile istediğini elde edemeyen Türk devleti bugün artık kendisi bu bölgeye yönelik işgal girişiminde bulunuyor.

Türk devletinin işgal saldırıları ile Kürtlerin statü kazanmasının önüne geçmek ve Kürt, Arap, Süryani, Ermeni başta olmak üzere birçok halkın birlikte yaşama koşullarını oluşturduğu bu bölgeyi ve kurdukları sistemi yok etmeyi hedefliyor.

‘DİRENİŞ PLANLARI BOŞA ÇIKARDI’

Biz başından beridir yaşanan her türlü gerginliğin diyalog ile çözülmesini esas aldık, bu temelde ABD üzerinden bazı antlaşmalarda oldu ama Türk devleti her defasında Rojava’yı işgal planları yürüttü. Bu niyetle de son olarak, kendisine bağlı çete grupları ile bölgeye işgal saldırıları başlattı.

Bu süreçte de hem ABD’ye hem Rusya’ya, Türk devletinin işgal girişiminin sadece Kürtleri değil, aynı zamanda bölge halklarını da etkileyecek ve Suriye’yi yeniden bir kaosa sürükleyecek uyarısında bulunduk. Eğer bir çözüm bulunmazsa her türlü işgale karşıda direneceğimizi belirttik. Buna rağmen, Türk devleti tercihini işgal, katliam saldırılarından yana koyunca bizlerde haklı olarak direndik.

İşgale karşı verdiğimiz direniş, planları boşa çıkardı. Direnişimiz ve dünya halklarının haklı direnişimizin yanında durması, dünyada yeni bir gündem oluşturdu. Durum böyle olunca devletler siyasetini değiştirmek zorunda kaldı.

‘ANTLAŞMANIN MADDELERİ ÜZERİNE RUSLARLA GÖRÜŞMELER OLDU’

Sonrasında ABD, QSD’nin isteği ve onayıyla da Türk devleti ile bir antlaşmaya gitti. Burada da gösterdiğimiz iyi niyete rağmen, Türk devleti ABD ile yaptığı antlaşmaya uymadı, yeni bölgelere, köylere saldırılarına devam etti. Bahsettikleri 30-32 km sınır hattını geçmiş durumdalar.

Sonrasında Rusya ile Türk devleti arasında bir ateşkes gerçekleşti. Antlaşmaya göre Türk devleti işgal alanı genişletmeyecek, söyledikleri bölge ile sınır kalacaklardı. Bu antlaşmanın içeriklerinden QSD’nin haberi yoktu. Bu antlaşmanın bazı noktaları üzerinde Ruslarla görüşmeler oldu. Daha önce de Ruslar ve rejimle sınır güvenliği için görüşmeler yapılmıştı.

Yapılan antlaşmaların bir neticeye kavuşturulması için çalışmalarımız devam ediyor. Türk devleti bugün Ruslarla yaptığı antlaşmaya da uymuyor, hala işgal saldırıları içerisinde. Yapılan antlaşmaya göre saldırmaması gereken sınır hatlarındaki rejim güçlerine de saldırdı. Saldırılardan kaynaklı bir kısım rejim güçleri geri döndü, bazıları esir düştü.

‘TÜRKİYE’NİN PRATİĞİ UYARILARIMIZDA HAKLI OLDUĞUMUZU GÖSTERDİ’

Yani Türk devletinin pratiği ve planı Suriye’yi parçalamak üzerine kurulu, bunu her yaptığımız görüşmede dile getiriyoruz. Bu saldırılardan kaynaklı aktüel olarak bölgede bir kaos süreci yaşanıyor. Türk devleti yapılan antlaşma ve ateşkeslere uymayarak bizim uyarılarımızın haklılığını ortaya koydu. Bugün Erdoğan, Kobanê’ye saldırmaktan bahsediyor. Erdoğan bölgeye yönelik saldırılarla aynı zamanda DAİŞ’i yeniden canlandırmak istiyor.

Birileri Türk devleti ile antlaşma yapmış olabilir ama savaş ve işgal saldırıları hala devam ediyor. Bizler ABD’ye, Rusya’ya, Avrupa’ya herkese söyledik, Rojava’ya dönük saldırılar Suriye’deki krizi daha da derinleştiriyor ve derinleştirecektir, Türk devleti asla Kuzey Suriye’de bir şehirle sınırlı kalmayacaktır.

Hem ABD’nin hem de Rusya’nın Türk devleti ile yaptığı antlaşmada 32 km gibi bir alandan geri çekilmeden bahsediliyor, bu ne anlama geliyor, eğer bu alanlardan geri çekilme olursa Rojava diye adlandırdığımız bölge Qamişlo ile sınırlı hale mi gelecek?

QSD’nin açıklamasında ne kadar bir alandan geri çekileceğine dair bir ibare yok, sadece ‘makul ölçülerde güçlerimiz uzak tutacağız’ dediler. Türk devleti her defasında ‘sınırımızda YPG var’ bahanesiyle işgale bir gerekçe oluşturmaya çalışıyor.

Bu temelde şehir merkezlerinde hem asayiş hem de sivil yönetim eskisi gibi kalması temelinde sınır hatlarında rejim askerlerinin yer alması için QSD’nin Ruslar ve rejim anlaşması oldu. Zaten QSD ve YPG şehir merkezinde yoklardı, buralarda savunma güçleri vardı. Antlaşmaya göre, eğer rejim askerleri sınıra yerleşirse YPG ve QSD güçler kendilerini bir kademe geri çekebilirler bu da büyük bir sorun oluşturmazdı. Eğer bize garanti verirlerse ve böyle bir çözüm olsa, Türk devletinin saldırıları yerine sınır hattında Rusya ve rejim güçlerinin olması bizim için bir sorun teşkil etmez. Rejimin sınır hatlarında olması bizim için bir sorunda değil, biz zaten rejimle siyasi bir çözümden yana olduğumuzu dile getirdik.

Tüm bu çabalarımıza rağmen Türk devletinden veya başka güçten doğru bölgemize dönük bir saldırı olursa seferberlik ruhuyla her şekilde halkımızı koruyacağız.

‘32 KM ÇEKİLMEYİ KABUL ETMEDİK’

ABD ve Rusya’nın Türk devleti ile yaptığı antlaşma veya ateşkes özerk yönetim tarafından kabul edildiği açıklandıkça, Türkiye yaptığı her yeni açıklamada daha fazla bir alanı işgal etmekten bahsediyor…

32 km geri çekilmeyi kabul etmedik, böyle bir tartışma yanlıştır. İşgalcilerin topraklarımız üzerindeki varlığını kabul etmiş değiliz, kabul ettiğimiz şey ateşkestir. Bu süreçte hem Rusya hem ABD hem de Avrupa devletleri ile yaptığımız görüşmelerle bir çözüm arayışındayız. Biz herkese, hiçbir şekilde Türk devletinin Kuzey Doğu Suriye’yi işgal planını kabul etmediğimizi ve buna karşı direneceğimiz söylüyoruz.

Ateşkes veya ittifakları Suriye’nin geleceği noktasından diyaloğa çevrilebileceğini söylüyoruz. Bizler rejim güçleri sınıra gelirse Türk devletinin işgal bahanesi ortadan kalkacak. Ama buna rağmen Türkler yine bölgede kalmaya devam ederse Suriye halkları olarak direneceğiz.

Erdoğan, ABD ile olan antlaşmayı kabul etmedi çünkü Kuzey Doğu Suriye’yi işgal etmek istiyor. Bizler Rusya’ya da ABD’ye de Türklerin ateşkes ve antlaşmalara uymayacağını söyledik kaldı ki, bugün gözüken de o. Türkler yapılan ateşkes ve antlaşmaları hep ihlal etti ve ediyor.

Antlaşmayı yapan kendisi olmasına rağmen ortaya koydukları pratik amaçlarının farklı olduğunu gösteriyor, biz de bunları her kesime dile getirdik. Rusya ve ABD, Erdoğan’ın bu tavrını görmek zorunda. Türk devleti bölgeden tamamen çıkarılmadıkça Suriye’deki krize asla bir çözüm bulunmaz, bütün dünya bunu görmek zorundadır.

ABD ve Rusya ile ilişkileriniz nasıl, ABD’nin bölgeden çekilmesi sonrasında ilişkilerde bir değişiklik oldu mu?

Bizim bölgede olan herkesle ilişkilerimiz var. Suriye’de bir Kürt sorunu var, herkes bunu görmeli ve bu noktada çözüm bulmalı. Nasıl çözüm bulunacağını gelirsek o da eşit haklar üzerinden bütün bölge halklarının kimlik, kültür, dil, yönetim, siyasi statüsünün, kendi kendini yönetme hakkı tanınmalı ve bunların bir bütünü de demokratik bir Suriye içinde yapılmalı.

Bugün yaşanılan siyasi bir sorundur, bugüne kadar bu soruna bir çözüm bulunmadığı için Türk devleti gibi işgalci güçler her fırsatta bunun üzerinden bölgeye saldırıyor.

Uluslararası güçler ‘Türkiye bir devlettir bizim onlarla stratejik ortaklıklarımız var, o yüzden dikkat etmeliyiz’ diyorlar. Fakat bu günlük ilişkiler artık kabul görmüyor. Sessiz kalındıkça, Türkiye sivil katliamlar yapmaya devam ediyor. Bu anlamda kısa sürede ortak bir tavırla işgale karşı çıkılmalı.

‘ABD BELLİ NOKTALARA GERİ DÖNDÜ AMACI PETROLDÜR’

ABD’nin bazı bölgelere geri döndüğü tartışılıyor, doğru mu veya ABD’nin amacını nasıl yorumluyorsunuz?

ABD tüm askerleri çekeceğine yönelik karar vermişti, bir kısmını da çekmişti. Daha sonra ABD Başkanı Trump kararını değiştirdi, ‘bölgede kalacağız’ dedi. ABD’nin petrol için kalacağını düşünüyoruz. Petrolün DAİŞ’in, belki rejimin veya İran’ın eline geçmesini istemiyorlar. Bu siyaset ABD’yi ilgilendiriyor. Geri çekildikleri bazı bölgelere geri döndükleri doğrudur ama her bölgeye yerleşmediler. Rejimin bulunduğu bölgelere geri dönmeyecek gibi duruyor. Askeri ilişkilerin hepsini bilemeyiz ama öyle gözüküyor ki bölgede kalacaklar ve belli bölgelere yerleşecekler. Sadece Dêrazor ve Cizîre kantonunda kalacaklar gibi eskisi gibi birçok bölgeye yerleşeceklerini düşünmüyorum.

‘CENEVRE’DE BİZSİZ ÇÖZÜM OLMAZ’

Birleşmiş Milletler öncülüğünde Suriye Anayasa Komitesi toplantıları gerçekleşiyor, Cenevre görüşmelerinde olduğu gibi bu toplantılara da özerk yönetim temsilcileri davet edilmedi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’de yaşanan kriz bu şekilde asla çözülmez bunu daha önce de çok kez dile getirdik. Cenevre’de bizsiz çözüm olmaz. Sadece bir kesimi yanına alıp sonra ‘bunlar muhalefettir’ demek, tek taraflı bir bakış acısıdır ve çözüm getirmez. Ağır bir şekilde yaşanan savaşlardan sonra oluşan toplumsal sorunlar, sadece birilerinin belirlediği taraflar üzerinden asla çözülmez. Eğer çözüm olacaksa bu her kesimi kapsamalı. Bir tarafta, 50 yıl içinde toplumda ekonomik, kültürel birçok sorunun yaşanmasına yol açan rejim, diğer tarafta bazı ülkelere bağlı onların desteğiyle ayakta kalan adına ‘muhalif’ denen gruplar var. En çok da Türkiye tarafından desteklenen bu gruplar, radikal cihatçı kesimler, bunlar muhalefet adı altında masanın bir tarafında oturarak kendilerine meşrutiyet kazandırmaya çalışıyor.

Masaya davet edilmeyen ama Suriye’de üçüncü bir yolu temsil eden demokratik bir güç var, demokratik özerk yapı, bu güç ne rejime bağlı ne de bölgesel güçlere bağlı. Demokratik bir Suriye isteyen tek güç bizleriz ama masada değiliz. Biz masada olmadığımız için savaşa hiçbir çözüm bulunmadığını defalarca dile getirdik.

Herkes de çok iyi biliyor ki, bu topraklarda demokratik tek güç bizleriz. Bu bilinmesine rağmen masada olmamamız Suriye’nin geleceği acısından büyük eksikliktir. Masada olanlar kendi çıkarlarını korunanın peşinde ama özerk yönetim demokratik bir Suriye’nin varlığını savunuyor.

‘SURİYE’DE ÇÖZÜM İSTENİYORSA TÜRKİYE’NİN ELİ KESİLMELİ’

Masada olmamanız her defasında Türkiye’nin tutumuna bağlanıyor buna inanıyor musunuz?

Türkler kabul etmiyor demek bir bahanedir, Türk devleti zaten bizi katletmek, yok etmek istiyor. Eğer Türklerin tavrı ile hareket edilecekse zaten Suriye’ye asla biz çözüm getirilemez. Her defasında bu durumu Türklerin tavrına bağlamayı kabul etmiyoruz.

Bugün Astana grubu olan Türkiye, İran ve Rusya kendi yol yöntemleri ile Suriye adına yapılacak her şeyi kendi denetimlerine almak istiyor. Bu yaklaşım asla bir çözüm getirmez, hele ki, Türkiye’nin Suriye’ye barbar ve düşmanca yaklaşımı devam ediyorsa.

Suriye’de gerçek bir çözüm isteniyorsa Türkiye’nin bu meselelerdeki eli kesilmeli.

‘ANTLAŞMA SINIR HATLARINDAN İBARET’

Rejimle yaptığınız antlaşma sadece rejim askerlerinin sınır hatlarına gönderilmesinden mi ibaretti veya başka konularda tartışıldı mı?

Rejimle görüşmemizi Rusya ayarladı. İttifakımız sadece rejim güçlerinin sınır hatlarına gitmesi üzerine oldu, fakat biz hep söylüyoruz rejimle diyaloğa hep açığız. Rusya’ya gelin garantör ülke olun rejimle görüşmeye başlayalım dedik. Hep söylüyoruz Kürt sorunun kimse kaçamaz. Bugün Kuzey Doğu Suriye’deki bütün halklar özerk yönetim çatısı altında ve demokratik bir Suriye’de yaşamak istiyor. Suriye’nin artık eskisi gibi yönetilmesi mümkün değil. Bu nedenle sorunlarımıza diyalog yöntemi ile çözüm bulmak zorundayız. Bugün rejimle yaptığımız ittifak sınır hatlarıyla ilgilidir ama bu ittifakın başka konularda daha da ilerletilmesi gerektiğine inanıyoruz.