GÖRÜNTÜLÜ

Remzi Kartal: Demokratik toplumun inşası için herkes sorumluluk almalı

PKK’nin 12. Kongre sürecine ilişkin bilgiler paylaşan Remzi Kartal, mücadelenin sürdüğünü, demokratik toplumun inşası için herkesin sorumluluk alması gerektiğini belirtti.

REMZİ KARTAL

Önder Apo’nun 27 Şubat’ta yaptığı çağrıyla somutlaşan çözüm süreci tartışmaları devam ediyor. Tarihi çağrının ardından, PKK 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12. Kongresi’nde silahlı mücadeleyi sonlandırma ve PKK adına yürütülen çalışmaları durdurma kararı aldığını duyurdu. 

PKK’nin bu çağrıya yanıt verip vermeyeceğine dair spekülasyonlar da böylece son buldu. Fakat iktidar kanadı, söz konusu tarihi kongrede alınan kararlara rağmen, meselenin meclise taşınmasını ertelemeye çalışıyor. Ayrıca, silah bırakma kararına rağmen, yandaş medya aracılığıyla ‘silahların teslimi’ gibi tartışmalarla sürecin önü tıkanmaya çalışılıyor.  

Kongre öncesinde ve sonrasında Başurê Kürdistan’da bulunan Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal, kongre çalışmalarına ve yeni dönem mücadelesine ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.  

PKK'nin 12. Kongresi’nin gerçekleştiği dönemde Başurê Kürdistan'daydınız. Kongrede alınan kararlar ve ortaya konulan bu irade ne anlama geliyor? 

Başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm bölge halkları için tarihi bir süreçteyiz. Bu sürecin startını Başkan Apo verdi. Ortadoğu'da 3. Dünya Savaşı devam ediyor. Toplumsal yıkımlar var. Buna karşı, Kürdistan ve bölge halkları için bölgesel sorunlara çözüm yolunu açacak bir başlangıç söz konusu.

Başkan Apo bu başlangıç ile, Türkiye'de Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi ve bu temelde Türkiye'nin temel bileşenleri olan Kürt ve Türk halklarının yeni ve demokratik bir başlangıç için buluşma imkanını yarattı. Bunun için de 27 Şubat tarihinde herkesin 'Asrın Manifestosu' olarak nitelendirdiği o çağrıyı yaptı.

Tabii PKK'nin de Başkan Apo'nun çağrısı temelinde kongresini yapması çok tarihi bir karardı. Fakat kongre sürecinde hava saldırıları, güvenlik sorunları hep gündemdeydi. Bu ciddi güvenlik sorunlarına rağmen, PKK'nin bu koşullarda iki ayrı alanda kongre hazırlıklarını yapması, kongrenin güvenliğini sağlaması, delegeleri o alanlarda toplaması ve pürüzsüz bir şekilde kongreyi başarılı bir şekilde gerçekleştirmesi çok önemliydi.

Bu iki alandaki toplanmada Başkan Apo'nun mesajı, politik raporu kongreye sunulmuş. Bu iki alanda yapılan kongrenin sonuçlarının birleştirilmesi ve kamuoyuna deklare edilmesi, 2025 yılının en ciddi ve en büyük olayıdır. Çünkü bu sadece Kürt sorununun değil; Kürt sorunu eksenli bütün bölgenin demokratikleştirilmesi, temel sorunların çözülmesi, yeni bir zihniyet, yeni bir anlayış ve yeni bir yaklaşımla bölgesel sorunların çözüme kavuştuğu, bölge halklarının demokratik özgür koşullarının gelişeceği bir süreçtir. 

Kongrenin öncesinde ve sonrasında bölgedeydiniz. Kongreye katıldınız mı? Öncesi ve sonrasında oradaki atmosfer nasıldı? Özgürlük Hareketi yöneticileri bu meseleyi nasıl değerlendiriyor? Oraya dair gözlemleriniz nedir? 

Ben kongre sürecinde Güney Kürdistan'a gittim. O koşullarda, güvenlik nedeniyle -kongrenin güvenliği nedeniyle- kongreye katılamadım. Bu durum, kongre açısından güvenlik sorunu yaratabilirdi. Fakat kongrenin hazırlıklarına dair bilgim vardı. Gerçekten, PKK ilk kez bu düzeyde büyük bir birlik, beraberlik ve ortak ruh düzeyini yaşıyor.

Mesela 2000'li yıllarda Başkan Apo'nun, PKK'nin feshedilmesi ve yeni bir sürece girilmesine dair mesajı vardı. Fakat o süreçte örgüt içinde sorunlar yaşandı. Bölme ve parçalama gibi bir tablo olunca, PKK'den çıkıp yeni bir süreci başlatma koşulları oluşmadı.

Başkan Apo şöyle demişti: PKK 70'li yılların ortamında oluştu. O dönemde reel sosyalist sistem, genel uluslararası sosyalist çalışmaların üzerinde egemendi. Bu, devlet eksenli, ulus- devlet iktidar ve sınıf eksenli bir paradigmaydı. Oysa Önder Apo, mücadeleyi sınıf eksenli paradigmadan çıkarmıştı.

Özellikle 2000'li yıllarda sunduğu paradigmayla birlikte, demokratik toplumu esas alan, demokratik sosyalizmi esas alan, devlet ve iktidar eksenli olmayan, kadın özgürlüğü ve ekolojik bir toplumu hedefleyen bir sisteme evriltmişti. Geçmiş süreçte bunları gerçekleştirme, hayata geçirme imkânı olmamıştı. Ama şimdi bunun koşulları var.  

Nedir bu koşullar? 

Türk Devleti'nin son 10 yılda geliştirmek istediği ve sonuç alamadığı, tekniğe dayalı savaş amacına ulaşamadı. PKK, büyük bir sürpriz yaparak teknik savaşa rağmen mücadele etme ve bu mücadeleyi sürdürme gerçekliğini onlara ispat etti.

Uluslararası ölçekte ise Ortadoğu'da gelişen savaş ile bu savaşın yarattığı kriz ve tehlikeler söz konusu. Her iki boyut, Türkiye açısından ciddi bir kriz süreciydi.

Başkan Apo, bu süreci fırsat bilerek Kürt sorununda savaş ve silahlı mücadeleyi esas alan PKK'nin bugüne kadarki mücadele sürecini bitirip yeni bir mücadele sürecini başlatmak istedi. Bunun için de bu fırsatı yakaladı ve Özgürlük Hareketi'nin tüm kadroları da Başkan Apo'nun çağrısı üzerine sürece büyük anlam verdiler.

Şüphesiz ki süreci anlamak isteyenler açısından, devletin saldırıları ve Başkan’ın bulunduğu koşullar sebebiyle 'Nasıl olacak?' sorular var. Ama genel olarak, her iki kongrede de yapılan tartışmalarda Başkan Apo'nun başlattığı yeni sürece büyük bir inançla destek sunuldu.  

Önder Apo’nun iradesinin ve perspektifinin kongreye yansıtılması tartışılan bir konu olmuştu. Kongreye Önder Apo'nun perspektifi yansıdı mı?  

Önder Apo, kendisiyle görüşme yapan heyetler aracılığıyla mesajlarını gönderiyor. Başkan Apo, kamuoyuna mesajlar gönderdiği gibi, kongreye de mesajlarını hem yazılı olarak hem de teknik araçlar üzerinden gönderdi. Zaten Başkan Apo, büyük bir fırsat yaratıyor. Bu fırsat sadece Kürt halkı için değil. Evet Kürt sorunu, Türkiye'nin temel bir sorunu ama bütün Türkiye halkı, bütün bölge halkları için bir başlangıç.

Bunun için de Başkan Apo'nun talepleri doğrultusunda bir kongre yapılacaksa, bu kongreye Başkan Apo'nun yazılı politik raporunu göndermesi, teknik araçlar üzerinden mesajını göndermesi son derece olağandır. 

Bu mesajı gördünüz mü ya da okudunuz mu? İçeriğine dair bilgi verebilir misiniz? 

Evet, 27 Şubat tarihinde hem kamuoyuna hem PKK'ye yaptığı çağrı temelindedir. Çerçeve aynıdır: Demokratik toplum paradigması temelinde, Barış ve Demokratik Toplum mesajı temelinde bir kongrenin yapılması. Bu temelde, PKK'nin bir hareket olarak kendisini örgütsel olarak sonlandırması, mücadele yöntemi olarak da silahlı mücadele yöntemini sonlandırması ve yeni bir mücadele sürecine hazırlık yapması.  

Nedir bu yeni mücadele yöntemi? 

Başta bu süreci geliştirecek siyasal hukuki koşullarının oluşturulmasıdır. Bu süreci başlatan ve geliştiren Başkan Apo'dur ve onun yaşam ve özgür çalışma koşullarıdır. Halkımızın ve hareketimizin sürece dönük temel ölçüsü de budur. Yeni sürece dair Başkan Apo, 'Gelişecek müzakereleri ben yürüteceğim' diyor. Bu temelde, Hareket de Başkan Apo'nun İmralı'da yapacağı müzakereler ve gelişmelere göre hareket edecektir. 

Önder Apo'nun gönderdiği bu mesajda, sürecin nasıl ilerleyeceğine ilişkin bir yol haritası var mı? Veya Kürt tarafının bu anlamda bir takvimi var mı? 

Şüphesiz. Şimdi PKK, fesih kararı verdi ve silahlı mücadeleyi sonlandırdı. Ama ortada bir güç var ve silah elinde. Silahı bırakması ve demokratik toplumsal yaşama katılması gerekiyor. Temel konu budur.

Başta, Başkan Apo'nun kendisinin demokratik, siyasal ve toplumsal yaşama katılması gerekiyor. Sonra, bugüne kadar bu büyük mücadeleyi yürüten PKK hareketini temsil eden PKK üyelerinin de demokratik, siyasal ve toplumsal sürece katılması gerekiyor. Temel konu bu.

Bu doğrultuda, buna yönelik yasal ve siyasal adımların atılması gerekiyor. Bu temelde yürütülecek bir müzakere, buna yönelik atılacak adımlar, buna yönelik yasal ve siyasal adımların atılması gerekiyor.

Bu müzakereler, İmralı'da Başkan Apo ve devletin ilgili yetkilileri arasında sürdürülüyor. Oradaki müzakereler çerçevesinde tabii ki geleceğe dönük atılacak adımlara dair bir yol haritası ortaya çıkacaktır.  

Fakat iktidar kanadında meseleyi silahları teslim etme tartışmasına sıkıştırma eğilimi var. Buna dair Kürt tarafının görüşü nedir? Buna ilişkin ne düşünülüyor? 

Bu konu, kongre divanı tarafından yapılan açıklamada da açıkça ifade edildi. Yani medyanın dili sürece hizmet etmiyor; tam tersine süreci zehirliyor. Bu konuda herkes büyük sorumluluk almalı.

Türkiye, bir ülke olarak yeni bir başlangıç yapıyor. Başkan Apo'nun dediği gibi, tarihsel olarak Türklerin Ortadoğu'da Kürtlerle buluşmasıyla büyük bir medeniyet yaratıldı. Halklar, inançlar ve farklı toplumsal kimlikler birlikte büyük bir medeniyet yarattı. Ancak kapitalist modernitenin ulus-devlet eksenli yürüttüğü politikalar bölgeyi zehirledi ve böylece son yüz yılda büyük çatışmalar yaşandı.

Şimdi ise bütün bu çatışmaları ortadan kaldıracak ve farklı tüm kimliklerin bir arada eşit yaşayacağı bir sürece giriyoruz. Bu sürecin ekonomik, sosyal, siyasal ve toplumsal özgürlük düzeyindeki gelişmeleri büyük heyecan veriyor. Onun için Türkiye toplumunun; bütün siyasi kurumları, aydınları, basın, yayın kurumları, bir bütün olarak Türk, Kürt herkesin bu sürece yönelik sorumlu davranması ve bu zehirli dili terk etmesi gerekiyor.

Hareket’in buna yönelik eleştirileri oldu. Ama ısrarla demokrasiden yana çıkarları olmayan bazı çevreler, ırkçı ve inkârcı politikalardan medet umdukları için, süreci anlamadıkları için bilinen klasik olumsuz yaklaşımları gösteriyor. Buna karşı herkesin kendi sorumluluğunu görmesi gerekiyor.

Başkan Apo'nun yarattığı bu tarihi fırsatı geliştirmek ve büyütmek için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. 

27 Şubat çağrısının iki önemli boyutu vardı. Birisi barış çağrısıydı ve devletle bu anlamda görüşmeler yapılıyor. Bir diğer boyutu ise demokratik toplum çağrısıydı. Bu da topluma dönük bir çağrı olarak görülüyor. Demokrasinin inşa edilmesi için yürütülecek mücadeleye dair ne söylemek istersiniz? Nasıl bir mücadele, hangi yol ve yöntemlerle yürütülecek?  

Bu sürecin en temel konusu, barışın ancak demokrasiyle mümkün olduğudur. Ortada yaşanan çok ağır bir çatışma ve savaş süreci var. Bunun sona erdirilmesi ve barışla taçlandırılması ancak demokratik hak ve özgürlüklerin önünün açılmasıyla mümkündür. Bu da sürecin yasal, anayasal ve siyasal düzeye ulaştırılmasıyla mümkündür. Bunun için de mücadele gerekiyor.

Siyasi partiler, aydınlar, akademisyenler, bütün sendikal hareketler, yani sivil toplumun bütün dinamikleri bu süreçte rol oynamalıdır. Çünkü barış ancak toplumsal barışla olur. Yani toplumun barışı anlaması, kavraması, barışın demokrasiyle olduğunu anlaması ve demokratik özgürlükleri geliştirmesi için mücadele edilmesi gerektiği konusunda bir inanca, bir düzeye ulaşılması gerekiyor. Bunun için herkese büyük görev düşüyor.

Evet, şu anda Başkan Apo, müzakerelerle bu siyasal demokrasi zeminini geliştirmek için büyük bir mücadele yürütüyor. Ama dışarıda da Türkiyeli bütün toplumsal dinamikler bu sürecin gelişmesi için kamuoyu yaratmalıdır. Uluslararası ölçekte de bu böyledir. Kürt ya da Türk olabilir, dünyada yaşayan dostlarımız ve enternasyonalist dinamikler bu süreçte çalışmalarıyla, kamuoyuyla Türkiye'deki o demokratikleşme zemininin gelişmesi, adımların atılması için olumlu bir hava yaratmalı ve rol oynamalı.

Biz, bu sürecin demokratik adımlarla besleneceğine ve gelişeceğine inanıyoruz. Bu bir mücadele sürecidir. Süreci öyle görmek gerekiyor. Kendiliğinden olacak, değişecek, karşı tarafa adım attıracak bir süreç değil; değişme ve etkileşme sürecidir. Başkan Apo, karşı tarafı değiştirmek için değişimi kendi cenahından, PKK'den başlattı. Bu değişimi halkımıza yayarak, kendi tarafından başlattığı değişimi karşı tarafa da yayıyor ve karşı tarafı da etkiliyor.

Bu anlamda, demokrasi güçlerinin önce kendilerini dönüştürüp ardından karşı tarafı dönüştürmeyi esas almaları çok önemlidir. Böyle bir mekanizma, kesinlikle demokratik mücadelelerin gelişmesinin güvencesi olacaktır.  

Kongre kararlarının açıklanmasıyla birlikte, 'Mücadele bitti' diyenler oldu. Sizin görüşünüz nedir? Silahlı mücadelenin sonlanması, mücadelenin bittiği anlamına mı geliyor? 

Bu değerlendirmelerin tamamı ya siyasal maksatla PKK'yi karalamak amaçlı ya da kesinlikle PKK’nin mücadelesini anlamamaktan kaynaklıdır. Bu mücadele nasıl başladı? Nasıl oluştu? Hangi zorlukları aşarak bugüne geldi?

PKK mücadelesi, Önder Apo'nun özgürlük yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, PKK ile 52 yıldır bütün uluslararası ve bölgesel engellemelere rağmen bu düzeye gelen bir mücadeledir. Başkan Apo'nun ifadesiyle, bu mücadele yeni bir aşamaya geldi. Ayrıca Başkan Apo, bunu PKK mücadelesinin en güçlü olduğu dönemde yapıyor. 90'lı yıllar, 2000'li yıllar hep mücadele süreçleridir. Ama bu süreç, PKK’nin en güçlü olduğu süreçtir.

Bu mücadele ile, son on yıldır tüm sistemini savaşa endeksleyen devletin bu saldırıları boşa çıkarıldı. Bir diğeri, Ortadoğu'da büyük bir savaş var ve bu on yılı aşkın bir süreçtir. Diğer yandan, Önder Apo'nun paradigmasıyla, on yıldan fazla süredir Suriye'de sunulan bir model var. Bu model, sadece Kürt sorunu için değil; tüm bölgesel sorunlar için demokrasi, eşitlik, özgürlük paradigmasının nasıl bir çözüm modeli olduğunu, kadın özgürlükçü, demokratik, ekolojik bir çözümün nasıl halkları, farklı inançları özgürlük temelinde bir araya getirdiğini gösteren bir model.

Ortadoğu'da ülkeler yıkılıyor. Bu tabloda Kürt özgürlük mücadelesi de son derece güçlü ve sahada olan bir güç. Şimdi bu tabloda, Başkan Apo bir çağrı yapıyor. Mücadelenin, Hareket’in en güçlü olduğu döneminde 'Konferansı yapın, feshetme kararını alın' diyor. Bu açıdan yapılan bazı değerlenmeler doğru değil.

Bu çağrı, yeni bir mücadele sürecidir. Mücadele sürüyor. Mücadele nedir? Özgürlük mücadelesidir. Şu anda yeni bir paradigmayla devlet, ulus-devlet, iktidar ve sınıf eksenli bir mücadeleden, demokratik toplum eksenli ve halkların, bütün toplumsal dinamiklerin, kadın özgürlüğünün, demokratik toplum eksenli bir mücadelenin perspektifine geçiliyor. Mücadele sürecek, sadece araçları değişiyor.

Araç PKK'ydi ve devletin zoruna karşı ortaya çıkmıştı. Şimdi ise Başkan Apo, 'Zor, şiddet ve baskı olmamalı. Siyaset ve demokratik zemin yaratılmalı. Yeni mücadele sürecindeki araçlar, demokrasi ve sivil toplum alanındaki mücadele olmalı' diyor. Buna uygun araçları da yakın zaman içerisinde deklare edecek.

Siyasal ve örgütsel yeni bir mücadelenin kodu bu. Mücadele sürüyor, mücadele bitmedi. Mücadele araçları değiştirildi.