Zap bölgesine bağlı Şehîd Munzur alanındaki savaş tünellerinde tarihi bir direniş yaşanıyor. Bu direniş üç yılı geride bırakarak dördüncü yılına girdi. İşgalci Türk ordusu, her türlü saldırı ve yasak silahlarla tüm imkanlarını kullanarak bu direnişi kırmak istese de, yine de gerilla karşısında sonuçsuz ve çaresiz kaldı. Çünkü Kürdistan dağlarının savunucuları olan bu yiğit, fedakar ve yürekli gerillalar; hayatlarını zafer uğruna feda etmiş, Gabar Botan, Xebat Tîrêj, Şervan Gerilla, Çiyager Dîcle, Erdal Reşo ve Munzur Serhed gibi kahramanlardır. Bu yüzden Kürdistan dağlarının direniş mevzileri asla düşmeyecek, direniş ruhu asla yok olmayacaktır. Kürt ve Kürdistan tarihinin kitapları direniş destanlarıyla yazılmıştır; çünkü Kürt halkı her zaman büyük ve eşsiz direnişlerle varlığını, kültürünü ve kimliğini korumayı başarmıştır. Bu nedenle halk, çok köklü bir direniş mirasına sahiptir.
Bu miras, yaşlılardan gençlere, anne-babadan çocuklara aktarılmıştır. Bugün hala bu direniş miras, halkın ve çocuklarının yüreğinde büyümektedir. Eğer Kürtler direnmeseydi, Kasrı Şirin, Sykes-Picot, Lozan gibi birçok plan ve anlaşmayla paramparça edilmişti. Ne dili, ne kimliği, ne de varlığı kalırdı. Eğer direnmeselerdi, Baas rejimi gibi sistemler, İran’ın imha siyaseti, Türk devletinin faşist, ırkçı ve zalim zihniyeti Kürtlerin adını bile yok ederdi. Bu hegemon sistemler, kendi çıkarları için Kürtleri kurban eder, onları çıkarlarının aracı haline getirirdi. Ancak Kürtler her zaman direndi ve bu direniş hala devam ediyor. Önder Apo’nun felsefesiyle bu direniş kültürü, sadece duygulara dayanan yurtseverlik anlayışının ötesine geçti; daha bilinçli, örgütlü ve kararlı bir aşamaya taşındı. Artık Kürdistan’daki direniş, yaşamın sesi ve rengi haline geldi. Bugün Kürdistan dağlarında bu ses gerillaların yüreğinde yankılanıyor. Bu yankı, faşizmin ve işgalin ördüğü tüm duvarları sarsıyor, yıkıyor.
Çağın komutanı Gabar Botan, Halep’ten gerilla Şervan Gerilla, Eruh’tan Xebat Tîrêj, Kobanê topraklarından direnişçi Çiyager Dîcle, Nusaybin’den Erdal Reşo ve Van’dan cesur komutan Munzur Serhed, bu direnişin büyümesine canıyla cevap verdiler. Bu altı kahraman, farklı dönemlerde ölümsüzleşti, Kürdistan direniş tarihinin en görkemli destanlarına isimlerini yazdırdı. Onlar, Şehîd Munzur savaş tünellerinde ölümsüzleşen kahramanlardır.
KÜRDİSTAN HALKININ ÖZGÜRLÜK UMUDUNU BÜYÜTMEK İÇİN DİRENDİLER
Zap’ın batısında yer alan Şehîd Munzur Tepesi, 2022 yılında işgalci Türk devletinin saldırılarına ilk karşılık verilen cephelerden biri oldu. 2021 yılında Avaşîn ve Zap alanlarına yönelik işgal operasyonları başlamadan önce, Şehîd Munzur Tepesi’nde bulunan kahramanlar, işgale karşı koymak için zorlu hazırlık süreçlerine girdiler. Onlar, Kürdistan halkının kararlı iradesini temsil eden fedailerdi; düşmanı çok iyi tanıyan ve ona karşı hangi yolla karşılık vereceklerini önceden bilen bilinçli bir duruşa sahiptiler. Bu nedenle savaş başlamadan önce zafer planlarını hazırlamışlardı. Bu yüzden çok dikkatliydiler, her biri silahını hazır etmiş, işgalci askerlerin hata yapıp yakalanmasını bekliyordu. O an geldiğinde, Apocu gerillalar direniş ve kahramanlık destanı yazmaya hazırdılar. Düşmanın ilk gelişiyle, bölgeye tamamen yerleştiği güne kadar, gerillalar aynı iddia, inanç ve kararlılıkla savaştı; Kürdistan halkının özgürlük umudunu büyütmek için direndiler.
Bu kahraman gerillalar, Şehîd Munzur Tepesi’nde özgürlükle yoğrulmuş, zafere inanan ve onurlu bir yaşam inşa etmek için kendini feda eden bir ruha sahiptiler. Çünkü o mevzi öyle bir inançla savunuldu ki, NATO’nun ikinci büyük ordusu, tüm imkanlarına, bütün teknolojisine, her türden yasaklı silah kullanmasına rağmen bu gerillaları geçemedi. İşgalci askerler bölgeye girmeye çalıştığında, orayı ele geçirmek için büyük çabalar sarf ettiğinde, çağın komutanı Gabar Botan ve beraberindeki yoldaşları, düşmana nasıl cevap vereceklerini çok iyi biliyordu. Dönemin savaş koşullarına uygun taktiklerle, tünellerden çıkıp adeta şahinler gibi saldırıp tekrar geri çekildiler. Kendi mevzilerinde her yöntemle düşmana karşı planlar yaptılar ve fedai bir ruhla bu planları uyguladılar.
Üç yıl boyunca yoldaşlık coşkusuyla, her türlü zorluğa karşı direndiler. En zorlu mevzilerde bile, umut ve sevgiyle yoğrulmuş bir kararlılıkla birbirlerine güç vererek zaferin mümkün olduğuna inandılar. İşgalci ordu, üç yıl boyunca tünellerin kapısında tüm yolları deneyerek, umutlarını kırmak, ardından da onları yok etmek istedi; ama başaramadı. Kimyasal silahlar, fosfor bombaları, nükleer taktikler, günde yüzlerce kez tank ve top atışları, savaş uçakları ve dronlar kullanıldı. Şehîd Munzur Tepesi’nin doğal yapısı değiştirildi, ama ruhu, Gabar, Erdal, Çiyager, Xebat, Şervan ve Munzur gibi kahramanların şekillendirdiği o ruh, asla değişmedi. Tam tersine, aralarındaki bağ daha da güçlendi.
ZAMANIN VE MEKANIN DEĞERİNİ BİLİYORLARDI
Kışın soğuk günlerinde uzun saatler boyunca mevzilerde nöbet tutan gerillalar, askeri disiplinle omuzlarına yük bindirdiler ve her an tetikte kaldılar. Kısıtlı imkanlarla, her biri diğerini düşünerek, lokmasını yoldaşına verdi. Yaralandıklarında, PKK yoldaşlığının sıcaklığıyla birbirlerinin yaralarını sardılar. En zor anlarda bile birbirlerine moral şarkıları söylediler, coşku ve maneviyatla birbirlerine güç verdiler, herkesin umutla onların mevzilerinde olmayı dilemesini sağladılar. 1095 günden fazla bir zaman boyunca her gün bir öncekinden daha güçlü bir direnişle, kalplerinde bir an bile kararsızlığa yer vermediler. Uykusuzluk, kısıtlı su-yiyecek, kışın soğuğu ve yazın kavurucu sıcaklığı, onlar için asla yorgunluk veya engel olmadı. Her koşul ve şartta Apocu ideolojinin gücüyle örgütlendiler, her türlü saldırıya karşı akıllarını ve güçlerini birleştirip birbirlerini savundular. Askeri alanlardaki zeka ve becerileriyle, tünellerini eylem karargahlarına dönüştürdüler.
Gerilla savaşında sabotaj ve sızma taktiklerinin ustalarıydılar. İşgalci askerleri pusuya düşürdüler, tünellerine inmeye çalışan düşmanların cesetlerini içeri çektiler ve onlara unutulmaz dersler verdiler. Tünellerde, her yönü anlam yüklenmiş bir hayatı birlikte yaşadılar. Bu direnişle halkın iradesini temsil ettiklerini çok iyi biliyorlardı. Onlar, yüzyıllardır ezilen halklar için savaştıklarının farkındaydılar. Bu nedenle zamanın ve mekanın kıymetini biliyorlardı, tarihin omuzlarına yüklediği rol ve misyonu doğru anlıyor ve bu bilinçle mücadele ediyorlardı. Cizîra Botan’dan Gabar’a, zafer tarzıyla komutanlık yapan Erdal; yoldaşların destek ve güç veren Xebat; Apocu devrim çizgisini yücelten Kobanêli Çiyager; gençliğin coşkusunu taşıyan Şervan ve zafer inancını yoldaşlarının kalbine işleyen Serhedli Munzur; her biri engin birer okyanus gibiydi. Sabırlarıyla, inançlarıyla, özverileriyle, fedakarlıklarıyla Apocu çizginin gerçek savaşçılarıydılar.
3 yıl boyunca aralıksız direnen bu cesurların mevzisinden söz ediyoruz. 10-20 metre mesafede, her gün savaş kuralı tanımayan bir düşmana karşı savaştılar. Ahlaki değerleri tanımayan bir düşmanın saldırılarına rağmen, yoldaşları şimdi onların izinde yürümeye devam ediyor. Üç yıl boyunca NATO’nun en büyük ikinci ordusunu tünellerin kapısında etkisiz bıraktılar, çaresiz bıraktılar. Çünkü onlar Kürt direniş tarihinde yeni bir kitap daha yazdılar. Şehîd Munzur Tepesi’ndeki kahramanlıklar tarihe kazındı. Bugün bu ölümsüz kahramanların izinde, Şehîd Munzur’daki direniş ruhu aynı şekilde Şehîd Delîl Zagros alanına da yayılıyor. Yoldaşları aynı kararlılıkla, kutsal Kürdistan topraklarını kanları ve fedakarlıklarıyla savunmaya devam ediyor.