Savaş ve ambargoya rağmen ekonomik devrim

Ekonomisini savaş gerçeğini dikkate alarak kendine yeterlilik temelinde örgütleyen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, tüm olumsuz şartlara rağmen başarılı bir gelişme gösteriyor.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, kuşatılmışlığına, ambargoya, sürekli savaşa, yeni işgal tehditlerine, tarım ve sanayideki tecrübesizliğe rağmen ekonomik üretimin önünü açarak temel ihtiyaçların karşılanmasında dışa bağımlılığı kırmaya çalışıyor. Özerk Yönetim, çıkardığı kanunlarla tekelleşmeyi engellemek ve fiyatlandırmayı kontrol ederek, Suriye’yi de etkisi altına alan ekonomik bunalımdan halkın gördüğü zararı asgariye indirmeye çalışıyor.

BAAS rejimi, iktidar olduğu 1963’ten beri Rojavayê Kurdistan üzerinde “Arap kemeri” projesiyle Araplaştırma politikası izledi, Kürtlerin kimlik ve vatandaşlık haklarını hiçbir şekilde tanımadı. Rejim, Kürtleri tümden ekonomik güçten yoksun bırakmayı da esas aldı.

Rojavayê Kurdistan’da çok az sayıda büyük toprak sahibi feodal Arap ve Kürt dışında -bunlar da devletle çalışıyordu- toprakların neredeyse tümü rejime aitti. Hiçbir şekilde ağaç ve sebze yetiştirmeye izin verilmeyen Rojavayê Kurdistan, sadece Suriye’nin buğday ambarı olarak kullanıldı. Devlet, ülkenin buğday ihtiyacının yüzde 80’ini Rojava’dan karşılarken, Kürtlerin bir fırın, atölye veya bir bakkal dükkanı bile açmasına ruhsat vermeyerek engel oldu. Kürtler, ayrıca Halep ve Şam’ın ucuz iş gücü olarak da görülüyordu. Rejim, Kürdistan’da emek göçünü ve ırgatlığı teşvik ederek Kürtlerin ekonomik yaşamını tümden kendisine bağımlı kıldı. Bu nedenle Temmuz 2012’de Rojava Devrimi başladığında; bölge halkının tarım, sanayi, ticaret, ekonomik anlamda üretim bilgisi, yeteneği ve tecrübesi neredeyse yok denecek kadar azdı.

DEVRİM EKONOMİYİ DE ÖRGÜTLEDİ

Rojava Devrimi başladıktan sonra ekonomi çalışmaları da örgütlenmeye başlandı. Topraklar halka açılarak tarım teşvik edilmeye çalışıldı. Devrimle birlikte saldırıların, kuşatma ve ambargoların başlaması, toprağın uzun yıllar sadece tek üretime göre ekilmiş olması, tohum yokluğu, ziraat ve sanayi bilgisinden yoksunluk, toplumun üretim kültüründen uzaklaştırılması gibi nedenlerle uzun süre önemli mesafe kat edilemedi. Demokratik Özerk Yönetim’in 2014’te ilanıyla birlikte ekonomi boyutu daha güçlü örgütlenmeye başlandı. Özerk Yönetim Ekonomi Konseyi bünyesinde kurulan Ekonomi Komitesi, kendi kendine yeterlilik, yani dışarıya muhtaç olmadan  temel ihtiyaçları karşılama hedefiyle başta tarım olmak üzere küçük ölçekli sanayi ve ticarete yönelik projeler geliştirdi. Yine savaş ve iklim koşulları, tarım ve sanayi alanındaki tecrübesizlik, toplumda üretim kültüründen uzaklaşma, hammaddenin dışarıdan getirilmesi gibi nedenlerle çalışmaların sonuç alması uzun bir sürece yayıldı.

ÜRETİME DAYALI İSTİHDAM

Ekonomi çalışmalarının en iyi pratikleştirildiği verimli Efrin toprağı ve verimli tarım topraklarına sahip Serêkaniyê’nin Türk devleti tarafından işgal edilmesi olumsuz etkiler yaratsa da çalışmaların esas ivme kazanması, 2019-2020’yi buldu. Kuzey ve Doğu Suriye halklarının ekonomik çalışmasıyla temel ihtiyaçlarını karşılamasını hedefleyen Özerk Yönetim Ekonomi Konseyi ve Kongra Star’a bağlı Kadın Ekonomi Komitesi, bu noktada önemli gelişmeler sağladı.

Özerk Yönetim Ekonomi Konseyi; 250 kişinin istihdam edildiği pamuk fabrikası, 400 kişinin istihdam edildiği iplik fabrikası, 450 kişinin istihdam edildiği dikim atölyesi, 372 kişinin istihdam edildiği yağ ve sabun fabrikası, 80 kişinin çalıştığı yem fabrikası, 50 kadının istihdam edildiği yoğurt ve peynir fabrikası, 6 kişinin istihdam edildiği hasır atölyesi gibi gelişmeler katetti.

Yine Hesekê, Til Temir ve Rimêlan’da ekolojik sera çalışmaları geliştirilerek 250 kişi istihdam ediliyor.

Özerk Yönetim Ekonomi Komitesi, toplumun hormonsuz et ve süt ihtiyacını karşılamak için iki ayrı yerde toplam 5 bin 500 hayvanın bulunduğu iki çiftliği işletiyor. Bu çiftliklerde de aileler şeklinde toplum istihdam ediliyor.

YENİ KOOPERATİFLER ÖRGÜTLENDİ

Ekonomi Komitesi, 2016’dan itibaren toplumun kendi işinin sahibi olması, tarım ve üretimin teşviki, komünal ve demokratik ekonominin gelişimi amacıyla kooperatif çalışmalarını da başlattı. Kooperatifler şeklinde bir araya gelmek isteyen yurttaşlara; topraktan üretim aracına, işyerine, çalışmanın başlaması için gereken tüm konularda geri dönüşümsüz destek sunuldu. Buna rağmen istenilen düzeye gelinemedi. Birçok kooperatif zaman içerisinde üyelerinin ilgisizliği nedeniyle işler hale gelmezken, bazı kooperatiflerde holdingleşme gibi komünal demokratik olmayan eğilimler gelişti. Ekonomi Komitesi, bunun üzerine kooperatifler üzerine tartışmalar yürüterek yeni kooperatiflerin örgütlenmesi için çalışmalar başlattı. Bugün desteklenen 7’si tarım kooperatifi olmak 20 kooperatif bulunuyor.

KADIN EKONOMİ KOMİTESİ’NİN BAŞARILARI

Kongra Star’a bağlı Kadın Ekonomi Komitesi de kadın ekonomisi ve kadın kooperatiflerini örgütlüyor. Benzer sorunlar kadın kooperatiflerinde yaşansa da, kadınlar kooperatifçilik ve özellikle de tarımda daha başarılı görünüyor.

Demokratik Özerk Yönetim’e bağlı alanlarda Kadın Ekonomi Komitesi’nin desteğiyle kurulmuş 30 kadın kooperatifi çalışmalarını sürdürürken, genelin desteklediği 20 kooperatiften 13 tanesi ise özgün kadın kooperatifleri biçiminde örgütlendi.

Tüm sıkıntılara rağmen kooperatifleri ve kendi kendine yeterlilik temelinde tarım yapılmasını destekleyen Özerk Yönetim Ekonomi Komitesi, üretim için mazot veriyor.

Son yıllarda Kadın Ekonomi Komitesi’nin geliştirdiği sulu tarım çiftlikleri, halkın tarıma teşvik edilmesiyle tarımsal üretimde artış ve çeşitlenme gelişmiş durumda.

HER TÜRLÜ SAVAŞA GÖRE EKONOMİK ÖRGÜTLENME

Aslında birçok alanda olduğu gibi ekonomi de savaş durumuna göre örgütleniyor. Kongra Star'a bağlı Kadın Ekonomi Komitesi Koordinasyonu Üyesi Dicle Amed, özellikle bu konuya dikkat çekerek, bölgenin siyasi statüsünün resmen tanınmadığını ve fiili olarak kendini var eden bir sistemin inşa edildiğini ifade etti. Bütün alanların inşasının savaş gerçeğine göre oluşturulduğunu belirten Dicle Amed, şunları söyledi: “Hem kendini savunacak biçimde mimari yapı hem de aynı zamanda kendi savunma araçlarını oluşturması gerekiyor. Bu anlamda bir savaş ekonomisi var. Soğuk savaşlar, bazen çok daha tehlikeli olabiliyor. Bu ambargo biçiminde ortaya çıkan uygulamadır. Bu dışarıdan hegemonik güçlerin uyguladığı politikalarla alakalı ekonomik savaşlardır. Suriye’ye Sezar Yasaları’yla bir ekonomik ambargo ve savaş uyguladılar ki Kuzey ve Doğu Suriye de bundan çok fazla etkileniyor.

Yaptırımlar Suriye parasının değerinin düşmesine, doların inanılmaz derecede yükselmesine ve alım gücünün düşmesine neden oldu. Göçertmeyi ve hızlı gelişen ekonomik işletmelerin çökmesini sağladı. Toplumun yeni istihdam ve iş alanları açmasına engel oldu. Birçok fabrika ve atölye kapandı. Toplum bunları durdurdu. Dolayısıyla tüm bunları düşünecek, yani sıcak ve soğuk savaşa göre bir ekonomik inşa örgütlemek durumundaydık. Ki zaten alanlarımızda sıcak savaş da hiç durmadı, alanın kuşatılmışlığı ve ambargolar da hiç durmadı.”

BÜTÜN TEMEL İHTİYAÇLARI ÜRETEBİLİYORUZ

Savaş haline göre hazırlanan ekonomik inşanın, kendi kendine yeterliliği esas almaktan geçtiğini vurgulayan Dicle Amed, her şart altında dışa bağımlı olmayan, dışarıdan ambargo ve yatırımlara karşı kendini ayakta tutmaya çalışan bir ekonomiyi geliştirme, perspektif ve hedefiyle çalıştıklarına dikkat çekti. Son üç yılda bu konuda ciddi gelişmelerin olduğunu dile getiren Dicle Amed, şunları dile getirdi: “Devrim başladığında Rojavayê Kurdistan’da buğday, arpa gibi kuru tarım dışında neredeyse hiç tarım bilgisi ve kültürü yoktu, sanayi ve sanayi bilgisi hiç yoktu, tekstil üretimi yoktu. Her şey dışardan getiriliyordu. Hiç durmayan saldırılar ve kuşatmalar altında uzun yıllar içerisinde her şey büyük bir çabayla öğrenildi ve pratikleştirildi. Son üç yılda büyük gelişmeler kat edildi. Büyük üretim fabrikaları, üretim çiftlikleri kuruldu. Henüz kendi kendine yeterli değil ama kendi kendine yeterli hale gelmeye çalışıyor. Eskiden Kobanê ve Efrîn’de kısmi ama Cizîrê’de hiç sulu tarım ve sebze üretimi yoktu. Sebze ihtiyacının yüzde 70-80’i dışarıdan ithal ediliyordu, bugün bu oran yüzde 30’lara düşmüş durumda. Devrim başladığında hiç tekstil bilgisi ve atölyesi yoktu, her şey dışardan getiriliyordu. Bugün tekstilde de neredeyse kendi kendine yeterli hale gelindi. Sanayi de gelişmeye başladı, savaş ekonomisini geliştirmek için hammaddeyi kendi alanında işlemen gerekir ve bu yönlü adımlar atıldı. Örneğin şimdi burada üretilen pamuk için büyük bir iplik fabrikası kuruldu. Kendi iplik üretimini yapman yetmiyor, kendi kumaşını üretmen ve bunu giysiye dönüştürmen gerekiyor. Özerk Yönetim bu konuda ciddi ve büyük bir projeyi hayata geçirdi. Tüm bunlar şüphesiz önemli gelişmeler.”

TEKELCİLİĞE KARŞI MÜCADELE

Kuzey ve Doğu Suriye’de bir özel sektörün de geliştiğine ve Özerk Yönetim’in ticaret ve üretimde tekelciliğe karşı mücadele ettiğine dikkat çeken Dicle Amed, “Ciddi tedbirler almaya çalışıyor. Mesela herhangi bir ürünün sadece bir kişi tarafından getirilmemesi, dışarıya mal akışının serbest bırakılması gibi tedbirleri var” dedi.

Gümrük kanunlarının eşit imkanlar sunan bir biçimde hazırlandığını belirten Dicle Amed, şöyle devam etti: “Bu biraz daha ticarette daha demokratik bir pazarın gelişmesine neden olurken, fiyatların sadece bir tüccarın getirdiği mal üzerinden belirlenmemesini sağlıyor. Özerk Yönetim bu şekilde fiyatlara da müdahil olabiliyor. Özerk Yönetim, kendisi de Rojava’ya mal akışını sağlayarak tekelin belirlediği fiyatı kırmaya çalışıyor. Yani böyle belirli tedbirler var. Esasında temel ürünlerde belirlenen sabit fiyatlar oluyor. Ona göre gümrük yasaları uygulanıyor ve gümrük bedelleri de daha ucuz tutuluyor.”

HAYAT PAHALILIĞI ŞAM’DAKİ KADAR DEĞİL

Ekonomi Konseyi bünyesinde örgütlenen Ekonomi Komitesi ve Kadın Komitesi’nin kurduğu çiftlik ve atölyelerinden çıkan ürünlerin en uygun fiyata topluma ulaştırıldığını ve böylelikle tekelleşmenin önüne bir derece geçildiğini aktaran Dicle Amed, son olarak Ukrayna savaşı sonrası dünya genelinde yaşanan ekonomik krizin yansımalarına ilişkin ise şöyle konuştu: “Şu an Ukrayna savaşı nedeniyle dolar yükselmiş durumda ve bu Özerk Yönetim alanlarını da etkiliyor, pazarda ürünlerin fiyatları yükselmiş durumda. Fakat bu tedbirler alınmasaydı fiyat artışı daha vahşice olurdu. Özerk Yönetim alanlarındaki pahalılık bir Halep ve Şam gibi değilse bu tedbirler sayesindedir.”

YARIN: BAAS rejimi döneminde ekonomiden tümden dışlanan kadınlar, bugün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi alanlarında özgün ve özerk ekonomik sistemlerini örgütledi.