Yapısal bir dönüşüm olmadan emisyonlardaki düşüş ‘önemsiz’ 

Nature Climate Change’da yayınlanan bir araştırmada, krizin neden olduğu gaz salınımlarındaki düşüşün yapısal dönüşümüler olmadan ve fosil enerjilerden daimî olarak uzaklaşılmadan hiçbir anlamının olmadığına vurgu yapılıyor.

Araştırma kapsamında dünyanın 120 ülkesinden şubat ve haziran aylarında salınan sera etkili gazların nasıl gerçekleştiği irdelendi.

İngiliz bilim insanlarının yer aldığı araştırmada, Covid-19 salgını nedeniyle getirilen kısıtlamalar sayesinde atmosfere salınan sera etkili gazların başında gelen karbondioksit (CO2) veya azot oksit salınımlarında önemli bir düşüş söz konusu. Bu düşüşün birkaç aylık dönemde yüzde 10 ila yüzde 30 arasında olduğu belirtilen araştırmada, genel toplamda 2020’deki CO2 salınımlarındaki düşüşün ise yüzde 8 olacağı kaydedildi.

‘YAŞANAN DEĞİŞİM KALICI DEĞİL!’

Salgın nedeniyle bireylerin enerji, beslenme gibi alanlardaki davranışlarında yaşanan bu değişimlerin ‘sistemli’ olmadığının altı çizilen araştırmada, bunun emisyon salınımlarını ‘anlamsız’ kıldığı vurgulandı.

Araştırmaya dair makalede, “Yaşanan düşüşlere rağmen enerji ve beslenme konularında sistemik bir değişimin olmaması nedeniyle sera etkili gaz salınımlarında kaydedilen düşüşler anlamsız kalabilir” denildi.

2 YIL DA SÜRSE ETKİSİ 0,01 DERECEYLE SINIRLI KALACAK

Araştırmaya katılan uzmanların dikkat çektiği bir diğer nokta ise, geçici olarak kabul edilen bu yılki durumun küresel ısınmanın önlenmesinde oynayacağı rolün oldukça sınırlı kalması oldu.

Buna göre, halen birçok dünya ülkesindeki seyahat kısıtlamaları ve sosyal mesafe kuralının 2021 sonuna kadar uygulanması dahi küresel ısınmanın 2030’a kadar ancak 0,01 derece kadar azaltılmasını sağlayacak nitelikte.

Araştırmaya dair makalenin başyazarlarından Piers Forster, “Salgın nedeniyle getirilen sokağa çıkış yasakları, ‘değişebileceğimizi’ kanıtladı ancak davranışsal değişimlerin sınırlarını da göstermiş oldu” diye yazdı. Forster, “Yapısal bir değişim olmadan (küresel ısınma) hedefine ulaşmamız mümkün değil” diye de uyardı.

MİLLİ GELİRLERİN YÜZDE 1,2’SİYLE SALINIMLAR YARI YARIYA DÜŞEBİLİR

Araştırmada üzerinde durulan bir diğer nokta ise, küresel ısınmayı önlemek için CO2 salınımlarının 2030’a kadar yarı yarıya düşürülmesi gerektiği. Araştırmada, dünya ülkelerinin milli gelirlerinin yüzde 1,2’sini (yıllık 100 milyar dolar kadar) CO2 salınımlarını azaltacak yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırmaları halinde bu hedefin tutturulabileceğinin altı çizildi.

2015’te Paris’teki COP 21 İklim Zirvesi’nde kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Anlaşması, küresel ısınmanın bu yüzyılın sonuna kadar 19’uncu yüzyıl seviyesinden en fazla 1,5 ile 2 derece arasında artış göstermesini hedefliyor. Bunun üzerindeki artışın birçok iklimsel felaketi ve yüz milyonlarca insanın göç etmesini beraberinde getireceği hesaplanıyor.

Sıcaklık hedeflerinin tutturulabilmesi için ise 2020-2030 arasındaki CO2 salınımlarının yıllık yüzde 7,6 oranında düşürülmesi gerekiyor. Ancak ABD hariç neredeyse tüm dünya ülkelerinin imzaladığı anlaşma sonrasında tek tek açıklanan ülkesel bazdaki emisyon düşürme vaatleri yetersiz kalıyor. Birçok araştırma, bugüne kadar duyurulan hedeflerle 2100 yılına gelindiğinde sıcaklık artışı 3 derecenin üstünde olacak.

Son araştırmanın başyazarlarından Piers Forster’e göre de mevcut gidişat küresel ısınmayı 1,5 derecelik bir artışla sınırlandırma hedefinden oldukça uzak.