Dominati: Türkiye'nin oyunu Fransa'ya hizmet ediyor

Fransa eski büyükelçisi ve Paris eski milletvekili Laurent Dominati, "En iyi düşmanımızın doğuşu, Türkiye" başlığı altında, Türk devletinin yol açtığı gerilimleri analiz etti.

Aynı zamanda Lesfrançais.press sitesinin kurucusu olan Laurent Dominati, Haziran ayında Libya açıklarında Fransız gemisine yönelik Türk manevrasını "savaş ilanı" olarak değerlendirdi.

SAVAŞ İLANI

Dominati, şu yorumda bulundu: "Yakıyorum, sen öldün. bir savaş gemisini aydınlatmak, denizciler açısından bir savaş eylemidir. 'Courbet' gemisi Haziran'da üç kez, Libya’ya silah teslim eden bir kaçakçı kargosunu koruyan Türk gemisi tarafından radar aydınlatmasına maruz kaldı."

ERDOĞAN'IN DÜŞMANA İHTİYACI VAR

O tarihten beri Türkiye'nin silah teslimatlarını, hakaretlerini ve askeri manevralarını arttırdığını yazan Dominati, tüm bunlar olurken Türkiye içerisindeki duruma şöyle dikkat çekti:

"Erdoğan içeride zorlu bir durumda. Türk ekonomisi batıyor, ülke bölünmüş, Kürt sorunu yanıyor, demokrasi nefes alamıyor. Muhalefet İstanbul'u aldı. Bundan bir kaç yıl önce, Türkiye adaletini modernize ediyor, ekonomisini açıyor, Avrupa kapılarını çalıyordu. Bugün, bir dizi tasfiyeden sonra, askerileşiyor. Tasfiyelerin adamı Savunma Bakanı General Hulusi Akar yükselen yıldız. Suriye'de, Kürdistan'da, Libya'da savaş, Kıbrıs ve Yunanistan ile çatışma: Erdoğan'ın kendi birliklerini milliyetçi bir refleksle lehimlemek için, -ki beyin köreldiğinde çene darbesinin banal bir refleksidir- düşmanlara ihtiyacı var."

'YUMRUĞUNU SIKIYOR, GEVŞETİRSE DÜŞER'

Başarılı olmayan Erdoğan'ın "yumruğunu sıktığını" belirten Dominati, "Eğer gevşetirse düşer" dedi.

Dominati, Erdoğan'ın aralarında en az 17 bin kadın ve 750 çocuğun olduğu onbinlerce kişiyi cezaevine attığını, yüzbinlercesinin yargılamayı beklediği ve onbinlerce memuru işten attığını hatırlatırken, "Erdoğan'ın sertleşmesinin birinci nedeni içerideki kırılganlığıdır" yorumunda bulundu.

Domaniti şöyle devam etti: "Zayıflıkları gerçektir. Türkiye milyonlarca mülteciyi ağırlıyor. Kürtler sınırda neredeyse bir devlet oluşturuyor; Türkiye'de olan Kürtler Erdoğan'ı bir tiran olarak görüyor. Geleneksel Kemalizm balen canlı. Gülen tarikatı bir serap değil."

MÜSLÜMAN KARDEŞLER STRATEJİSİ

Dominati, "Erdoğan'ın ani bir diplomatik dönüşü saçma görünüyor" derken şunları ekliyor: "ABD'nin büyük ittifakıdır, Ruslarla flört ediyor. Sünnidir, Şii Farslarla sempati kuruyor. Avrupa adayıdır, onu tehdit ediyor."

Erdoğan'ın stratejisini de özetleyen Dominati'nin analizi devamla şöyle: "Erdoğan'ın dönüşü, kendisinin de bir uzantısı olduğu Müslüman Kardeşler'in stratejisi ile açıklanıyor. İddia: Müslüman dünyasına hükmetmek. Rakipleri: Suudi Arabistan. Bu da onların düşmanı olan İran'a, Hamas'a, Hizbullah'a ve Müslüman Kardeşler hareketinden olan Trablus hükümetine Türk desteğini, Müslüman Kardeşlerin şefi Cumhurbaşkanı Mursi'yi deviren Mareşal Sisi'ye nefreti açıklıyor.

Fars ve Şii İran Arap dünyasının lideri olamaz. Buna karşın, İran Suudi Arabistan'ı zayıflatabilir, bu da başka bir ülkeye alan açabilir. Erdoğan adaydır. Bu strateji başarabilir. Suudiler zayıflayabilir, ABD çekilebilir, Avrupa yapmasına izin verebilir.

NEDEN FRANSA'YI HEDEF SEÇTİ?

Erdoğan, rakip olarak Fransa'yı seçti. Fransa izin vermiyor. Avrupa Konseyi'ndeki yeri ile Avrupa'nın tek diplomatik gücüdür. Askeri gücü, diplomatik etkisi olan tek ülkedir. Ama zayıf bir güçtür, iyi bir hedeftir.

Fransa, Erdoğan'ın tüm düşmanları için Türkiye'de bir referans olan laik ruhu temsil ediyor. Kendi topraklarında Müslüman bir nüfusu var, Kardeşler tarafından yönetilen ağlar var. Ermenilere destek veriyor. Avrupa'nın kapısını Türkiye'ye kapattı. Son olarak, Türkiye ve Fransa'nın gerçek bir farklılığı yok, bu nedenle, özellikle Fransızlar savaştan çok barış istediği için, müzakereli bir ani dönüş mümkündür. Dolayısıyla Fransa, Erdoğan için iyi bir düşmandır.

Erdoğan, Fransa'nın yeni sömürgeciliğini kınadığında, Arapları pohpohlamak istiyor ama Altay'dan gelen, Konstantinopolis'i alıp Cezayir'e yerleşen, Akdeniz kıyılarını akın eden, Hristiyan çocukları köle askerlere dönüştüren Türklerin gücünü hatırlıyor. Oysa, Kuzey Afrika'da, Doğu Akdeniz'de olduğu gibi Türkleri Cezayir, Selanik, Halep'ten atan Fransa oldu. Biraz intikam havası, geçmiş ihtişamı ve alay konusu olan gururunu hatırlatır."

FRANSA İÇİN İTTİFAKLAR

Fransa ne yapmalı? Yaptığı şey. Akdeniz'de bir stratejisi olmasa da - olsaydı bu çatışmaları önleyebilirdi - sonunda ittifakları harekete geçiriyor: Yunanistan, İtalya, Mısır ve son olarak Cezayir, Tunus. Yavaş yavaş, Avrupa'yı gözlerini açmaya zorluyor. Almanya ilk defa Türklere yaptırım uygulamayı düşünüyor.

TÜRKİYE KİMSEYE GÜVENEMEZ, KİMSE ONLARI İSTEMEZ

Türkiye kimseye güvenemez. Ne Müslüman Kardeşleri finanse eden Katar'a, ne de ABD ve Avrupa'yı engellemekten başka ilgi görmeyen Rusya'ya, ne de ABD'ye, zira Türkiye'nin sağlığı ABD Federal Rezervi'ne bağlı. Ve Arap dünyasında gerçekten Müslüman Kardeşleri kim ister, kim Türk liderliğini ister?

ERDOĞAN'IN TEMİNAT OLARAK VERECEĞİ BİR GAZ YOK

Erdoğan, avcıları rahatlatmak için Karadeniz'de veya Kıbrıs Denizi'nde gaz alanlarını allayıp pulluyor. Ama hiçbir şeyi yok. Kıbrıs, Yunanistan, Mısır ve İsrail arasında tanınan Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB'ler) vardır. Türkiye'nin Akdeniz'de ekonomik bölgesi yok, Türkiye kıyılarındaki adalar Yunandır. Biraz Fransız sahiline bakan Jersey gibi İngilizce'dir. Çünkü kıyılar bile önceleri, sürülen Rumlar tarafından doldurulmuştu. Hazar'daki gazından da bir şey çıkmayabilir. Dolayısıyla, ona verilmediği sürecek, Erdoğan'ın teminat olarak vereceği bir gaz yok. Ve herhangi bir stratejik güvenilirlik vermez.

TÜRKİYE, FRANSA'NIN İŞİNE YARIYOR

Türkiye'nin oyunu Fransa'ya hizmet ediyor. Donanmasını, diplomatik özerkliğini, herkesle konuşma yeteneğini haklı çıkarıyor. Katar'ı rahatsız etmeden onu (Fransa'yı) Cezayir, Mısır, Suudiler, Emirlikler ve İsrail'e yaklaştırıyor. Ona Balkanlar'da olumlu bir yer veriyor. Avrupa için faydalı olan, diplomatik liderlik rolünü meşru kılıyor. Kısa vadeli çıkarlardaki farklılıklara rağmen Almanya ile ittifakın işe yaradığını gösteriyor.

BU KEZ TÜRKİYE 'OLDU BİTTİLERLE' KARŞILAŞABİLİR

Fransız askeri varlığı, Türkiye'nin 1974'te Kıbrıs'ın üçte birini sürpriz bir şekilde işgal etmesine izin veren savaş benzeri bir harekatını bundan böyle yasaklıyor.

Yani, Fransız donanmasının yakın zamanda aydınlatacağı bir Türk gemisi değil, Kıbrıs'tır. Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi için bir girişim bize uluslararası hukukun bazen hukukun gücüne sahip olduğunu hatırlatacaktır. Ortadoğu'da, Avrupa'da ve hatta Asya'da şantajın, oldu bitti saltanatının işe yarayan tek şey olduğunu düşünenler için mükemmel bir işaret olacaktır."