Kutlayanların 1 Mayıs’ı kutlu olsun!

Hiç kimse 1 Mayıs günü yerinde durmamalı, susmamalı, faşizmin ‘Evde kal’ düsturuna itaat etmemelidir; mutlaka 1 Mayıs’ı anlamına uygun yaşamanın bir yöntemini bulmalı ve mutlaka antifaşist mücadeleyi geliştirmelidir.

İşçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs geliyor. Kürtler ve tüm Türkiye halkları olarak ‘Şehitler ayı’ olan yeni bir Mayıs ayına giriyoruz. Kürdistan ve Türkiye’nin yakın tarihinde mayıs ayı boyunca neler yaşanmadı ki? Örneğin 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı ve kontrgerilla saldırısı temelinde ezilen 37 şehit unutulabilir mi? Örneğin 6 Mayıs 1972 tarihi, yani Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamı unutulabilir mi? Yine 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır zindanında İbrahim Kaypakkaya’nın işkencede katledilişi unutulabilir mi? Elbette bunların hiçbiri unutulmaz ve asla da unutulmamalıdır.

Kuşkusuz bu durumun bir de Kürdistan ayağı var. Örneğin 18 Mayıs 1977’de Haki Karer’in kontrgerilla tarafından Antep’te katledilişi unutulabilir mi? Yine aynı güçler tarafından Halil Çavgun’un 19 Mayıs 1978 günü Hilvan’da katledilişi unutulabilir mi? Tabi asla unutulamayacakların başında da ‘Dörtler’ geliyor. Yani Ferhat Kurtay ve arkadaşlarının 17 Mayıs 1982 gecesi Diyarbakır zindanını aydınlatan tarihi eylemi! Bir de 1 Mayıs’tan 31 Mayıs’a kadar her güne sığdırılan onlarca gerilla direnişi ve şehadeti söz konusu. Örneğin Kürt ihanetinin 16 Mayıs 1997 tarihinde gerçekleştirdiği Hewlêr katliamı var. 11 Mayıs 1992’de gerilla komutanı Hozan Mizgin’in Garzan’daki tarihi direnişi var. Denizlerin izinden giden Şirin Elemhuli ve arkadaşlarının 9 Mayıs 2010 tarihinde İran’da idam edilişi var. Fedai militan Eriş ve Andok’un 25 Mayıs 2012 tarihindeki Kayseri eylemi var. Kısaca neler yok ki! Mayıs ayının her gününde insanlık destanlarının yeniden yeniden yazılışı söz konusu!

İşte 1 Mayıs’ı bu tarihi gelişmeler temelinde karşılıyoruz. Mayıs Şehitler Ayına söz konusu bu tarihi direnişler temelinde giriyoruz. O halde 1 Mayıs kutlamalarının söz konusu bu direniş ruhuyla yapılması gerekir. Mayıs ayı boyunca her alanda tüm ezilenlerin ve devrimci-demokratik güçlerin bu ruhla yaşayıp mücadele etmesi lazımdır. Açık ki 1 Mayıs gerçeğine yakışan budur, Mayıs Şehitler Ayını doğru yaşamak ancak böyle olur. Biz de Mayıs ayını böyle karşılayanların ve 1 Mayıs’ı böyle kutlayanların 1 Mayıs’ını daha şimdiden bu ruhla kutluyor, özgürlük ve demokrasi mücadelelerinde başarılar diliyoruz.

Fakat Koronavirüs denen kapitalist saldırı temelinde 1 Mayıs’ın böyle karşılanmasının ve kutlanmasının önünün alınmaya çalışıldığını da görüyoruz. Ne yazık ki söz konusu bu kapitalist saldırıya boyun eğici ve psikolojik savaşın oyununa gelici tutumlar da fazlasıyla var. Nasıl ki Newroz kutlamaları ve Kahramanlık Haftası etkinlikleri bu temelde engellendi ve zehir edildiyse, benzer bir durumun 1 Mayıs kutlamalarının başına getirilmek istendiği de görülmektedir. Yani çökmekte olan kapitalist modernite sisteminin Koronavirüsü bahane ederek insanlığı hapse koyar gibi evlere doldurması ve bu temelde ömrünü uzatmaya çalışması etkili olmaktadır. Koronavirüs ölümüyle korkutulan insanlık, kapitalist modernite sistemine boyun eğmeye razı edilmektedir. Bu temelde yaygın bir pasifizm ve teslimiyetçilik geliştirilmeye çalışılmaktadır.

O halde 2020 yılı 1 Mayıs’ı da gerçek anlamını burada bulmaktadır. Yani Koronavirüs tehdidiyle yayılmak istenen pasifizm ve teslimiyete karşı direnişte kendini ortaya koymaktadır. Bu 1 Mayıs kutlamaları, Koronavirüs saldırısı temelinde yaratılmak istenen pasifizm ve teslimiyeti kırarak mücadele gerçeğini açığa çıkarmaktadır. Mayıs ayının baştan sona direnişler ve kahraman şehitler ayı olması gerçeğiyle buluşmak da ancak böyle gerçekleşmektedir.

Kuşkusuz pasifizm ve teslimiyeti kırmanın ve direniş içinde olmanın çok farklı biçimi ve zengin yöntemi vardır. 1 Mayıs’ı anlamına uygun yaşamak ve kutlamak demek ille de kalabalık yürüyüşler ve milyonluk mitingler yapmak demek değildir. Yani tek biçim 1 Mayıs 1977 Taksim mitingi olarak görülemez. Yine kapitalizme karşı mücadele tek biçim olarak silahlı eyleme indirgenemez. Elbette bu tarz eylemler de olur, faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı mücadele bu tür eylem biçimlerini de gerektirir. Ancak bunların ötesinde zengin bir eylemlilik içinde olmayı başarmak gerekir. Çok daha farklı eylem biçimleriyle gerici-faşist diktatörlüklere karşı direnişi geliştirmek önemlidir.

Şimdi işte böyle bir mücadele içinde olmayı ve antifaşist direnişi geliştirmeyi başarmak gerekiyor. 1 Mayıs’ı bu temelde kutlarken, tüm mayıs ayı boyunca şehitler gerçeğine bağlı olmanın da bir gereği olarak sürekli bir eylemlilik içinde olmak önem taşıyor. Örneğin gerilla olan silahlı eylemini daha güçlü yapmalı, fırsat bulan kitlesel yürüyüş ve mitingi geliştirmeli, grev yapabilen greve başlamalı, hatta faşizmin uyguladığı topyekûn sokağa çıkmama yasağına karşı işçi ve emekçiler de topyekûn grevle karşılık vermeyi gündeme alıp tartışmalı, herkes bulunduğu yerde küçük guruplar halinde sokağa çıkmalı ve 1 Mayıs’ı kutlayacak etkinlikte bulunmalıdır. Ama durum ne olursa olsun hiç kimse 1 Mayıs günü yerinde durmamalı, susmamalı, faşizmin ‘Evde kal’ düsturuna itaat etmemelidir; mutlaka 1 Mayıs’ı anlamına uygun yaşamanın bir yöntemini bulmalı ve mutlaka antifaşist mücadeleyi geliştirmelidir. Koronavirüs tehdidiyle geliştirilmek istenen teslimiyete asla izin verilmemelidir.

Yoksa Koronavirüsü bir ‘Tanrı lütfu’ görerek AKP-MHP faşizminin yapmadığı saldırı kalmamaktadır. Yandaş olan hırsızların, katillerin, tecavüzcülerin hepsi bırakılmış, zindanlar demokratik güçler için birer toplu katliam alanı haline getirilmiştir. Kürdistan’da daha çok belediye kayyum adı altında gasp edilmiş, Kürtlere dönük katliam ve hakaret uygulamaları en üst düzeye çıkartılmıştır. AKP-MHP faşizmi Suriye’den Libya’ya, Rojava’dan Başûr’a kadar her alanda askeri işgal saldırılarını sürdürmektedir. Yani baskı, zulüm ve terör uygulamalarını daha fazla geliştirme noktasında faşizm durmamaktadır, kendi evinde kalmamaktadır. ‘Evde kal Türkiye’ sloganı toplumu kandırmak ve eve hapsederek tam egemenlik altına alabilmek için bir oyun olarak kullanılmaktadır. Oysa AKP-MHP faşizmi evde kalmamakta ve yerinde durmamaktadır. Tersine Koronavirüs tehdidini bir fırsat bilerek faşist saldırılarını daha da artırmakta ve yaymaktadır.

O halde bu 1 Mayıs, işçi ve emekçiler için birlik, dayanışma ve mücadeleyi geliştirmek kadar, faşizmin oyunlarını bozma ve yaratmak istediği teslimiyeti kırma günü anlamına da gelmektedir. Hiç kuşkusuz böyle anlayanlar doğru anlamış ve bu temelde eyleme kalkanlar 1 Mayıs’ı güncel anlamına uygun olarak doğru yaşamış olacaklardır. Bunun dışındaki bir tutum 1 Mayıs ruhuna ve tarihi anlamına kesinlikle ters düşecektir. Böyle bir şey faşizmin oyununa gelmek anlamını taşıyacaktır.

Biz yürekten inanıyoruz ki, hiçbir işçi ve emekçi topluluğu, hiçbir devrimci ve demokratik güç süreci yanlış anlamayacak ve faşizmin oyununa gelmeyecektir. Koronavirüs gerekçe yapılarak yaratılmak istenen suskunluğu ve teslimiyeti kabul etmeyecektir. Her yerde 1 Mayıs anlamına uygun olarak kutlanacak ve 1 Mayıs kutlamaları faşizme ve kapitalizme karşı milyonların etkin mücadelesi haline gelecektir. 1 Mayıs günü her yerde özgürlük ve devrim bayrağı yükselecek, özgürlük ve eşitlik demek olan sosyalizm sloganları haykırılacaktır. Kapitalizmin yarattığı küresel zindana karşı kadın özgürlük devrimi ve ekolojik devrim temelinde küresel özgürlük ve demokrasi devrimi geliştirilecektir. Önder Abdullah Öcalan’ın öngördüğü Demokratik Modernite Devrimi her alanda hayat bulacaktır.

Bunlar temelinde tüm 1 Mayıs şehitlerini bir kez daha saygıyla anıyor, 1 Mayıs’ı anlamına uygun olarak yaşayan herkesin 1 Mayıs’ını kutluyoruz! Ve de haydin 1 Mayıs’a ve haydin özgürlük şarkılarını söylemeye diyoruz!

Kaynak: Yeni Özgür Politika