Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Kadir Kasırga, Efrîn'in işgalinin üzerinden geçen 1 yıl içinde Türkiye ve ortağı çetelerin ilçeye yerleşmesinden sonra halkın ev ve topraklarını bırakarak göç etmek ve kamplarda yaşamak zorunda bırakıldıklarını söyledi.
'TÜRK DEVLETİNİN AMACI ETNİK TEMİZLİK'
Türk devletinin amacının Efrîn'de etnik temizlik yapmak olduğunu söyleyen Kasırga, “Kürtlerin evlerine ve topraklarına el konuldu, cihatçılar yerleştiridi. Zeytinlikler talan edildi. Efrîn oradan zorla göç ettirilen gerçek sahiplerine geri verilmeli. Türkiye Efrîn'i işgal etmeyi uzun süre sürdürürse uluslararası hukuk suçu işler. Birleşmiş Milletler'e göre burası Suriye toprağı. Türkiye askeri olarak orada bulunur, Türkçe okullar ve kurumları oluşturursa, başka yerden taşıdığı insanları buraya yerleştirirse bunun adı etnik temizliktir. Efrîn'in Kürtsüzleştirilmesidir” dedi.
'EFRÎN'DEN TÜRKİYE'YE TEHDİT VE SALDIRI OLMADI'
Türkiye'nin Suriye'nin en barışcıl ve Kürtlerin örgütlü olduğu ilçe olan Efrîn'i işgal ettiğini söyleyen Kasırga, “Burası başka yerleşim bölgelerine benzemiyor. Devletlerin uzun yıllardan beri gerçekleştiremediği eşitlik, çocuk hakları, azınlıkları hakları Efrîn'de gerçekleşti. İşleyen bir sistem vardı. En ilginç olanı da Efrîn'den Türkiye'ye yönelik tehdit ve saldırı olmadı. Ama Türk devleti YPG/YPJ'nin inşa ettiği kurumları hedef aldı. Dış dünyanın sessizliği ve Rusya'nın onayıyla orayı işgal etti” dedi.
Kasırga, İsveç hükûmetinin Efrîn'in işgalini engellemek için ne yaptığı sorusuna şu yanıtı verdi:
“İsveç Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırdı. Türkiye'nin işgaline tepki gösterdik ve kınadık. İsveç Efrîn'in işgaline karşı en güçlü tepki gösteren ülkelerin başında yer aldı. İsveç'ten daha sert tepki gösteren başka bir ülke olmadı."
'TÜRKİYE VE ÇETELERİ EFRÎN'İ TALAN ETTİ'
Sol Parti Milletvekili Amineh Kakabaveh, Efrîn'in işgalinin geçen 1 yıl içinde Türk devleti ve beraberindeki çetelerin ilçeyi talan ettiklerini, halkın temel geçim kaynağı olan zeytinleri çalarak pazarladıklarını öğrendiklerini aktardı.
Türk devletinin zeytinleri çaldığı ve sattığının belgelenmesi durumunda Türkiye'ye boykot uygulanması gerektiğini söyleyen Kakabaveh, Efrîn ile Batı Sahra arasındaki benzerlikler olduğuna şu ifadelerle dikkat çekti:
'EFRÎN'İN BATI SAHRA OLMASINA İZİN VERİLMEMELİ'
“Fas Batı Sahra'yı işgal ve talan ettiği için oradan gelen ürünler boykot ediliyor. Efrîn sadece Suriye devletinin değil aynı zamanda işgalci Türkiye'nin baskısı altında. Efrîn'in bir Yeni Sahra olmasına izin verilmemeli. Türkiye Efrîn'de yaptıkları karşısında susmayacağımızı bilmeli.”
ABD'nin Kuzey Suriye'den çekileceğini açıklamasından sonra Türkiye'nin işgal hazırlıklarını yoğunlaştırdığına dikkat çeken Kakabaveh, “Ama bu geri çekilme Trump'ın kendi yönetimi içinde de direnişle karşılandı. Fransa bölgeye asker göndereceğini açıkladı ama bunlardan hiç biri Kürtlerin oradaki statülerinin ne olacağı konusunda bir şey söylemiyor” diye belirtti.
'İSTİKRAR İÇİN TEK ÇÖZÜM KÜRTLERİN ÖZERKLİĞİ'
YPG/YPJ ve Kürt halkının büyük fedakarlıklar yaparak ve bedeller ödeyerek DAİŞ çetelerini etkisizleştirmesine karşın, DAİŞ'e karşı koalisyonun Kürtlere özerlik ve statü verilmesinden söz etmemesine tepki gösteren Kakabaveh, “Ben Kürtlere özerklik tanınmasını bölgede istikrarı sağlayacak tek çözüm olarak görüyorum” dedi.
Kakabaveh, Kürtlerin statülerinin belirlenmesi durumunda Türkiye'nin Rojava'ya saldırmaya cesaret edemeyeceğini değerlendirmesini yaptı.
Kürtlerin ABD ve DAİŞ'e karşı koalisyon içinde yer alan ülkelerden Rojava'nın özerkliğini güvence altına almalarını talep etmeleri gerektiğinin altını çizen Kakabaveh, “Suriye'de demokratik seçimler yapılana kadar Kürtlerin statüleri belirlenmeli ve toprakları dış saldırılara karşı korunmalı” dedi.
Türkiye'nin önerdiği güvenli bölgenin amacının Kürtlerin kazanımlarını engellemeye yönelik olduğunu söyleyen Kakabaveh, “Kürtlerin diğer halklarla birlikte kendilerini yönetmeleri en uygun çözümdür” diye ekledi.
'İSVEÇ ROJAVA'YI TANIMALI'
Kakabaveh, geçtiğimiz yılın sonunda İsveç Parlamentosuna yazılı bir önerge vererek, Rojava'daki demokratik sistemin geleceğin Suriye'si için model oluşturduğunu belirtmiş ve Rojava'daki yönetimin tanınması için Parlamentonun karar almasını istemişti.