KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’nun, Medya Haber TV’ye PKK’nin kurucu kadrolarından şehit Ali Haydar Kaytan’ı anlattığı programın ikinci bölümünü yayınlıyoruz:
Fuat arkadaşla ilk tanışmamızda beni etkileyen yanı, duruşuydu. Özellikle yumuşak yaklaşımı, üslubu gerçekten etkileyici düzeydeydi. Çok saygılı bir yaklaşımı vardı. Karşısındakine saygılı davranması, daha ilk görüşte ona karşı senin de saygılı olmanı beraberinde getiriyordu.
Fuat arkadaşı tanıdığımda, iyi bir arkadaş, herkesin arkadaş olmak isteyeceği bir arkadaş dedim. İlk karşılaşmada böyle bir izlenim edindim. Bu nedenle de onu her gördüğümüzde seviniyorduk; bir gülümse, sıcak bir yaklaşım içerisinde oluyorduk.
Kimseyi incitmeyen bir duruş içerisindeydi. Diğer yandan, duygu yoğunluğunu o zaman da hissediyordum. Hem saygılı yaklaşımı hem de duygularıyla, sözüyle, duruşuyla sıcak bir ilişkisi vardı. Sadece formalite veya tanıdığının gereği bir selamlaşma, konuşma değil de hemen o arkadaşlık ilişkisini, arkadaş canlısı ilişkisini gerçekten de hissedebiliyordun.
Fuat arkadaşla böyle bir ilişki içinde oldum. APOCU olmadan önce de ilişkimiz böyleydi. APOCU olduktan sonra daha farklı ilişki içerisinde olduk tabii. Fuat arkadaşla ilişkilerimizde karşılıklı güven vardı. Kendisinin güven veren bir duruşu vardı. Yoldaşlığına güvenilen bir arkadaş olduğunu hissettiriyordu. Bütün arkadaşlarla ilişkisi böyleydi. Benim üzerimdeki ilk izlenimlerini böyle hatırlıyorum.
Daha önce de belirttim; devrimci kararlılığında sonuna kadar, yaşamının sonuna kadar bu devrimciliği yapacak ve en iyi biçimde yapacak gibi bir duygu ve izlenim veriyordu. Bence Fuat arkadaşı tanıyan herkes bu düşünceyi edinmiştir. Bir dava adamıydı, davasını sonuna kadar sahiplenecek biri. Davasında, arkadaşlığında ve yoldaşlığında hiç tereddüt etmeyecek biridir.
Bir kere yoldaş olduktan sonra, artık onu sorgulanmayacak bir arkadaş olarak görüyorduk. Bu yönüyle bağlılık, inanç ve duygu, ilişkilerinde her zaman öndeydi Fuat arkadaşın. Aynı amaç, aynı düşünce etrafında toparlanmak, mücadele etmek tamam vardı, ama Fuat arkadaşla ilişki kurduğunda öne çıkan esas belirttiğim, duygular oluyordu.
Bu ilişkiler daha duygu yüklü, anlam yüklü, değer yüklü, bağlılık yüklü bir biçime dönüşüyordu. Önder Apo diyor ya, ‘Yoldaşlık, iki kişinin hakikat ilişkisidir’ diye. Fuat arkadaş da yoldaşlığını ve ilişkilerini böyle bir hakikat, hakikati de bütünlüklü yaşıyordu. Manevi ve moral dünyayla, ideolojik hedefler biçiminde bütünlük ifade eden bir hakikat yoldaşlığıydı. Önder Apo’nun, yoldaş iki kişinin hakikat etrafında birleşmesidir gerçeğini en iyi ifade eden bir özelliğe sahipti. Ben Fuat arkadaşı hep böyle hatırlarım.
MÜCADELE VE ÇALIŞMA ARKADAŞLIĞI
Bir mücadele ve dava adamı olarak her zaman yanında güvenerek sonuna kadar mücadele edebileceğin bir arkadaştı. Mücadele ve çalışma arkadaşı olarak seni güçlendiren, yardımcı olan bir arkadaştı. Çok öne çıkmak istemezdi. Bir çalışmadaysanız, kendini öne çıkarmayan, arkadaşını öne çıkaran, öne çıkmasını isteyen bir yaklaşımı vardı. Defalarca çalıştık, kendisini hiç öne çıkarmadı.
Fuat arkadaşla herkes çalışmak ister; seni dinler, düşüncelerine değer ve anlam verir. Kendi düşüncelerini çalışma sırasında çok öne çıkarmaz, herhangi bir dayatma yapmaz veya düşüncede bir hakimiyet eğilimi göstermez. Hepimiz öyle değiliz. Fuat arkadaş öyleydi.
Ben bazen kendimi sorgularım; çalışmada, ilişkide sanki düşüncemi daha fazla etkili kılma yaklaşımı içindeyim. Bazen düşünce belirtirken, acaba karşımdaki arkadaşlarda bir rahatsızlık oluyor mu biçiminde hislerim olmuş, kendi kendimi sorgulamam olmuştur mesela. Fakat Fuat arkadaşla çalışan hiç kimse zorlanmaz; rahat olur, çünkü çalışmanı güçlendirir, sana güç verir.
Yıllarca beraber çalıştık, aynı kampta, aynı mangada kaldık; aynı görevleri yaptık, ortak işler yaptık. İdeolojik çalışma yaptığımızdan dolayı, birçok çalışmada ortak çalıştık. Uzun süre Bilim Aydınlanma’da, Bilim Sanat Komitesi’nde, İdeolojik Alan’da beraber kaldık. Belirli alanlara gittik, aynı mekânda kaldık. Böyle çok yakın çalıştık. Fuat arkadaşla çalışmalarımızda bir gün dahi aramızda ufacık bir sorun, bir tartışma çıkmadı. Bunun benden çok, Fuat arkadaşın çalışma tarzından kaynaklandığını düşünüyorum. Çalışma arkadaşını güçlendirmek isterdi; güçlü olmasını, en önde olmasını isterdi.
‘Önde olayım, önde görüneyim’ gibi bir yaklaşımı yoktu. Sanıyorum sadece benimle çalışırken değil, bütün arkadaşlarla çalışırken herkes bu özelliğini hissetmiştir. Düşünce gücü senden yüksek olmasına, daha fazla düşünce üretmesine, tartışmasına, söylemesine rağmen, bu tarzda yapardı. Kendisinin fikri de olsa, etkili de söylese, sen onu dikkate alsan da kendi düşüncesi olarak değil, çalışma arkadaşlarının ortak bir düşünce biçimi olarak ortaya çıkarırdı.
Karşılıklı saygı konusunda kusur olmadığı takdirde, Fuat arkadaş herkesin rahat ve kolay çalıştığı, bir eksikliği veya bir eleştiriyi bile söylerken ikna ederek, yedirerek ya da senin düşünceni değiştirecekse uygun üslupla değerlendirerek, düşünceni bu şekilde değiştirmeye çalışan bir özelliğe sahipti.
ÖNDERLİKLE YOLDAŞLIĞI
Fuat arkadaş ve Önderliğin ilişkisi, gerçekten de değerlendirilmesi ve bilince çıkarılması gereken bir ilişki. Fuat arkadaş şöyle yaklaşmıştır her zaman; hepimizde de bu vardır. Bizi bu gerçekliğe Önder Apo ulaştırdı. Kürt gerçeğini kavramımızda, kendimizi, ülkemizi, dünyayı, toplumu tanımada bize bu gücü Önderlik kazandırdı. Bu duygudayız. Bunu inkâr edemeyiz. Bunu inkâr etmek en büyük vicdansızlık olur.
‘Apo kendisini çok yüksekte görüyor, çok büyük görüyor’ gibi değerlendirmeler yapılırdı eskiden. ‘Örgüt içinde şöyle etkili, sadece onun sözü dinleniyor’ gibi değerlendirmeler yapılırdı. Bir gerçek var: Bu örgütte ve partide en fazla yoğunlaşan, düşünce üreten, yol gösteren, önümüzü açan, kendimizi, Kürdistan’ı, dünyayı tanıtan Önderliktir. Zaten sen bunun hakkını vermezsen, devrimci olamazsın, vicdanlı olamazsın.
Bu yönüyle Önder Apo’nun bu hakkını en fazla veren, Fuat arkadaştır. Çünkü biliyor; kendisinden biliyor, ilk arkadaşı. Kendisini nasıl etkilediğini, nasıl bir duygu ve düşünce değişimi yaşattığını, başka arkadaşların duygu ve düşüncelerini, çevresini nasıl değiştirdiğini biliyor. Bunların derin bilincine varan, değer veren ve bu yönüyle de Önder Apo’nun kendisine kattıklarını anlamlandıran, bunu bildiği için Önder Apo’nun söylediklerini daha fazla anlamlandırıp, geliştirip, kendisini güçlendirmek isteyen, yansıtmak isteyen bir arkadaştı.
Bu yönüyle Önderliğe katılmıştı. Nasıl katılmıştı? ‘Önderlik bir düşünce belirtti, ben bunun düşüncesini benimsiyorum’ şeklinde değil. Her şeyiyle kendini Önderliğe vermişti. Bazen ‘Mürit’ deniliyor, ancak o anlamda değil, çünkü bazen olumsuz anlamda da kullanılıyor, diğerinin iradesi yok gibi. Önderliğin doğru yapacağına inanıyordu ve bütün yaşamında kanıtladı.
İlk tanışmadan itibaren, Önderliğin doğru söylediğini, doğru konuştuğunu, doğru yaptığını gördü. Yönteminin doğruluğunu, dünyaya bakışının doğruluğunu gördü. Yöntem doğruysa ve dünyaya bakış doğru olursa, insan hep doğru yapar ve doğru söyler. Bunu yaşamı ve Önderlikle ilişkisi içerisinde öğrendi. Ve kabul etti. ‘Bu Önderlik doğrudur, ben onun doğrusunu sahiplenmeliyim’ dedi. Kendine şunu görev bildi: ‘Bu Önderliğin doğrusunu sahiplenme görevim var benim, yapmalıyım.’
Çünkü inandı, gördü. Pratikte, yaşamda gördü. Önderlik, gittiği yerde arkadaşını geliştiriyor. Aileye mi gitti, aileyi geliştiriyor. Topluma mı gitti, toplumu geliştiriyor. Bir sorun mu var, doğru çözüyor, doğru yol-yöntem buluyor. Bunların hepsini gördü Fuat arkadaş, tamamen Önderlikle sonuna kadar yürüyecek, hiç tereddüt etmeden yürüyecek bir yoldaş oldu.
‘ÖNDERLİĞİN EN FAZLA ELEŞTİRDİĞİ, TARTIŞTIĞI ARKADAŞ OLDU’
Önderlik de bunu hissetti. Hissettiği için, şunu söyleyebilirim: Fuat arkadaş, Önderliğe bağlı olduğu için örgüt içinde böyle gelişti. Önderliğin en fazla eleştirdiği, en fazla tartıştığı arkadaş oldu. Fuat arkadaş, ‘Önderlik eleştirsin de ben kendi eksiğimi göreyim, daha iyi gelişeyim’ diyordu. Bu yaklaşım, bütün arkadaşlarda olmamıştır. Önderlik eleştirmiştir, zorlanmışızdır. Fuat arkadaş böyle bir şey yaşamamıştır.
Fuat arkadaş, Önderliğe şöyle yaklaşmıştır: ‘Söylesin, eleştirsin, ben kendimi daha fazla geliştireyim.’ Bu, Önderlikle Fuat arkadaşın ilişkilerini özel hale getirmiştir. Fuat arkadaş, bütün düşüncelerini, her şeyini Önderliğe açmıştır. Önderlik de kendisini Fuat arkadaşa açmıştır. Bu yönüyle özel bir ilişkidir.
Önder Apo, Fuat arkadaşın şehadetini duyduğunda çok üzülecektir. Şehadetinden dolayı bir boşluk hissedecektir kendisinde. En azından, ‘Bir gün dışarı çıksam, Fuat arkadaşla tartışırız, konuşuruz, o kendisini açar, ben de değerlendirme yaparım, beni anlar’ gibi bir duyguyu yaşayacaktır.
Fuat arkadaş çok okuyan bir arkadaştı. Roman da şiir de felsefe de okumuştur. Bu yönüyle felsefi bakışı en yüksek arkadaştır. Tarihsel, toplumsal birikimi en fazladır. O yönüyle birçok filozofu okumuştur. Zindanda da okumuştur, dışarıda da okumuştur. Zamanının büyük bir kısmını okumayla geçirmiştir. Bizim örgüt içinde zamanını en fazla okumayla geçiren arkadaş oydu.
O bakımdan bu birikim, Önderliği daha derin anlamasına da neden oluyordu. Bu yönüyle bağlılık konusunda örnek teşkil eden, herkesin örnek alması gereken ve Önderliğe bağlılık olursa nasıl olması gerektiğini de gösteriyordu. Bağlılıkta herkes bağlı. ‘Ben bağlıyım, fedaiyim’ diyoruz. Önderliğe bağlılık olmalı, fedailik olmalı ama nasıl olmalı? Bunu en iyi Fuat arkadaşın yaklaşımında, Fuat arkadaşla Önder Apo’nun ilişkilerinde görmek gerekiyor.
KÜRDİSTAN VE APOCU HAREKETE OLAN SEVGİSİ
Kürdistan’a sevgisi çok önemliydi. Zaten sevgi somut bir olgudur bir yönüyle de. Sevgi, somut bir durumla bütünleşirse anlam kazanır. Zaten Dersim coğrafyasını sevmek, Dersim’i sevmek Kürdistan’ı sevmektir. Fuat arkadaş bir coğrafyaya sadece bir ağaç, bir su gibi bakmıyor. Onlara da bakıyor tabii; kurduna da böceğine de keçisine de kuşuna da sevdalıydı.
Ama Kürdistan derken bir de emek verilerek yaratılan Kürdistan var. Binlerce yıllık tarih içinde birçok kuşak emek vermiş. Bir de ilk toplumsallığın yaratıldığı bir coğrafya. Yukarı Mezopotamya, Neolitik coğrafya… Bu da Fuat arkadaş için çok anlamlı ve önemliydi.
Kürdistan sevgisi aslında bir insanlık sevgisiydi. Sadece Kürdün vatanı olduğu için değil, Kürt emek verdiği için, emekle bu değerleri yarattığı için, kendisi de emeğe değer verdiği için büyük bir sevgisi vardı.
Fakat diğer yandan, Kürdistan’ın insanlık açısından yarattığı değerleri düşününce, Kürdistan sevgisi daha da yüksekti. Onun için zaten şiirlerinde hep işler. Ülke, yurt sevgisini güçlü işler. Daha önce de belirttim; düşmana öfke olmadan büyük devrimcilik yapılamayacağı gibi, sevgi olmadan da yapılamaz. Sadece öfke de yetmez. Sevgi de duyulması gerekiyor.
O büyük devrimcilikte sevgi ile öfke çok çok önemli. Önder Apo diyor ya: ‘Red ve kabul ölçüleri’ devrimci kişiliğin oluşmasında önemlidir. Red öfkeye, kabul ise sevgiye tekabül ediyor. Bu yönüyle Fuat arkadaşın öfkesi de derindi düşmana, ama ülkeye sevgisi de çok derindi. Bu ikisi birleşince büyük bir devrimcilik, yurtseverlik, bağlılık, mücadele azmi, mücadele gücü ve büyük bir enerji ortaya çıkarıyordu.
Evet, öfke de enerji ortaya çıkarır ama öfke ve sevgi birleşince bunun yaratacığı gücü, enerjiyi o sinerji yaratır, çok büyük bir sinerji ortaya çıkarır. Bunu hep hissetmiştir. Zaten dağda da sürekli fotoğraf çeken, doğanın fotoğraflarını, yoldaşlarının fotoğraflarını çeken bir arkadaştı. Doğayı da anlamlandıran bir arkadaştı. Kürdistan’ın önemli anlarını gezdi, dolaştı.
Bu yönüyle yurt sevgisinin, ülke sevgisinin de hem doğrudan somut bilincine hem de teorik bilincine vardı. Tabii teorik bilinç de önemlidir. İsmail Beşikçi bazen değerlendirir: ‘Tarihi eserler var Kürdistan’da, bu bilinç olmadığı için tarihi eserlere taş gibi bakılıyor’ diye. Öyle eleştirileri vardı bir dönem. Fuat arkadaş öyle değildi. Her taşa, bir köye bile tarihi anlamda binlerce yıl içerisinde orada neler yaşanmış, o duyguları taşırdı.
Sadece kendi duygusunu değil, o binlerce yıl orada yaşayan insanların o coğrafyada yaşadığı bütün duyguları kendisi de hissederdi; acıları, sevinçleri hissederdi. Bu yönüyle yurt sevgisini çok güçlü ortaya koyardı. Bu konuda bunun en güçlü biçimde verilmesi yine Önder Apo’ya aittir. Önder Apo büyük bir yurt sevgisi aşılamıştır. Fuat arkadaş da bunda derinleşmiştir.
Önder Apo kadar konuştuğunda, değerlendirdiğinde karşısında yurtseverliği, halk sevgisini geliştirecek başka bir kişiyi tanımıyorum, görmedim. Önderlik böyle bir güç. Onun için insanlar dağlara koştu, ülkesini sahiplendi, mücadele etti, fedailik yaptı.
Yurtsever duygularımın gelişmesinde iki temel etken var. Birincisi; Önder Apo’nun değerlendirmeleridir. Önder Apo’nun değerlendirmeleri ülke, yurt, halk sevgisini güçlendirmiş, beni böyle bir mücadelenin içerisine daha güçlü biçimde katmıştır. Katılımımda başka etkenler de var yurt ve ülke sevgisi açısından. Ama Önderlik bunu açığa çıkarmıştır, daha da derin bilince vardırılmasını sağlamıştır.
Bir diğer etkeni de her zaman anlatırım. Ben cezaevindeyken Kürt yaşlılar hep benim koğuşumdaydı. Bütün yaşlı arkadaşları benim yanıma vermişlerdi ilgileneyim diye. İlgileniyordum da. Onların bazılarında gördüğüm yurtseverlik beni çok etkilemişti. O yurtseverlikle düşmana karşı duruşları beni çok etkilemişti.
‘YOLDAŞLARINI BAĞRINA BASTI’
APOCU grup, Önder Apo’nun yarattığı bir mucizedir. O zaman bu mucize korunmalıdır, bu mucize sahiplenilmeli ve sevilmelidir. Fuat arkadaşın bu yönüyle örgüte, partiye yaklaşımı çok anlamlı ve değerliydi. Sadece belli bir grup insanın bir araya geldiği bir organizasyon olarak görmüyordu. Önder Apo’nun Kürt tarihinde yarattığı ve ortaya çıkardığı en büyük değer olarak görüyordu APOCU’lar ve PKK’yi.
Bu nedenle, bu hareketi korumak için çok büyük çaba sarfetmiştir. Bazı dönemlerde eksikliği olmuş, örgütü yeterince sahiplenmemişse de bunun acısını çok çekmiştir. Geçmişte bazı zamanlarda yeterince tutum almadığı, örgütü sahiplenmede kendisinde gördüğü eksikliği hep kendine dert etmiştir. ‘Nasıl olur da Kürdistan tarihinde açığa çıkan böyle bir hareketi şurada tam hakkıyla savunamadım, hakkıyla tutum koyamadım’ ya da ‘Zarar verenlere hakkıyla zamanında tutum koymadım’ şeklinde acısını çekmiştir.
Bu acıyı içinde taşımıştır çünkü bu partiye, APOCU gruba çok değer vermiştir. Bunun anlamının ne kadar büyük olduğunu, Önderlikten sonra en iyi kavrayan Fuat arkadaştır. Bu, yoldaş sevgisini de getiriyordu. Bu parti içindeki bütün arkadaşlarını sevmiştir. Partiyi bu kadar sevdiği için, bu partinin bu kadar değerli, Kürdistan tarihi için anlamı olduğu için, onun bütün üyelerini, yoldaşlarını, ona katılanları büyük bir sevgiyle bağrına basmıştır.
Yoldaşlarını bağrına basması, partiyi bağrına basmasıdır; partiyi bağrına basması, yoldaşlarını bağrına basmasıdır, Fuat arkadaşın. Partiyi, grubu, APOCU’luğu sahiplenmesi hep olmuştur.
PKK İDEOLOJİSİNİN ŞEKİLLENMESİNDEKİ ETKİLERİ
PKK, bir ideolojik hareket olarak başladı. Önder Apo, bir ideolojik düşünce gücü ortaya koydu. İlk arkadaşı da Fuat arkadaştır. Ankara’da bu düşüncenin geliştirilmesinde önemli bir payı oldu. Bir de ideolojik mücadele derken, ideolojik mücadelenin en yoğun geçtiği alan ilk önce Ankara’ydı. Tabii Dersim, Antep gibi sol güçlerin olduğu yerlerde ideolojik mücadele daha yoğun olurdu. Dersim’de zaten ideolojik mücadele kazanmadan oraya adımımızı atamazdık.
Dersim’e diğer örgütler ve gruplar hakimdi. Hatta Dersim’e APOCU’ları sokmak bile istemediler bir nevi. Dersim’de ideolojik mücadele ve güç olmadan hiç kimse gelişemezdi. Orada etkili olamazdık. Dersim’de APOCU hareket gelişmişse bugün, bunda en büyük pay Fuat arkadaşındır.
İdeolojik mücadelesini güçlü verdiği için Önder Apo’yu, APOCU grubu en iyi temsil ettiği için orada birçok kadro, sempatizan kazanmıştır. Sadece Dersim’de bile grubun oluşması, gelişmesi, güçlenmesi bir ideolojik mücadele sonucudur. Bunu da en güçlü biçimde veren, sürekli orada olan, oraya giden Fuat arkadaş olmuştur.
Ankara’da da öyledir. Ankara’da da diğer güçlerle en fazla tartışan arkadaşlardan biriydi. Diğer arkadaşlar da tartışıyordu ama Fuat arkadaş, Siyasal Bilgiler’deydi, ve Siyasal Bilgiler ideolojik mücadelenin en yoğun tartışıldığı yerdi. Siyasal Bilgiler yurdu, o alan, ideolojik mücadelenin en güçlü verildiği yerdi. Çünkü bütün sol örgüt ve gruplar oradaydı. Herkes, her gün Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin yanında, önünde, derneğinde ya da yurdundaydı. Böyle bir ideolojik mücadele ortamında, Fuat arkadaşın tabii ki katkısı oldu. Düşünce gücüyle oldu.
O dönemde öyle bir durumdu ki; herkes seni dinleyecek, senin düşünce gücün doğruysa sana katılacaktı. Bütün tartışmalar, dışarıda seni dinleyenler, sempatizanlar, gençler seni mi doğru bulacak, onu mu doğru bulacak? Buydu.
Mesela şimdi Kürdistan’da PKK hâkim; PKK kendi ideolojisini gidip anlatıyor. Diyoruz ki: ‘Git halka, gençliğe.’ O zaman öyle değildi. Halka gidip gençliğe anlatmak değil; ilk önce seni, Türk solu var, sol gruplar var, bu tartışma içinde seni doğru görsünler. Seni doğru görecekler mi, sana katılacaklar mı? Seni mi dinleyecek, diğer grubu mu esas alacak? Böyle bir mücadeleydi.
Şimdi diyoruz ki: ‘İdeolojik mücadeleyi gidin anlatın, halka, gençlere kendinizi kavratın. Niye PKK’yi anlatmıyorsunuz? Niye PKK’nin doğrularını kabul ettirmiyorsunuz?’ Çünkü PKK’nin doğruları var. O zaman öyle bir doğru yok. Onu ancak ideolojik mücadeleyle sen hâkim kılacaksın, ‘Ben doğruyum’ diyeceksin. Seni dinleyenler ‘doğrusun’ diyecek. Böyle bir mücadele dönemiydi. Gerçek anlamda bir ideolojik mücadeleler dönemiydi.
Öyle bir ideolojik derinliğin olacaktı ki, o dönemde kırk tane örgütün ortaya koyduğu tezlere cevap vereceksin. Sadece kendini anlatmayacaksın, bir de onların tezlerini çürüteceksin. Onların tezleri karşısında, kendi düşüncelerinin doğru olduğunu ortaya koyacaksın. Bu konuda APOCU hareket, ideolojik mücadeleyi kazandı ve o yüzden gelişti. İdeolojik mücadeleyi kazanmasaydık, boğulurduk.
Çünkü diğer örgütler hakimdi zaten; Kürt gruplar ve Türk solu hakimdi. Onun için o grup dönemine biz, ilk ideolojik dönem dedik ve onu başarıyla atlattık, kazandık. Bunda da Fuat arkadaş çok önemli katkıda bulundu. Dersim’de, Ankara’da çok önemli katkıda bulundu. Üslubu ve düşüncesiyle konuştuğunu ikna etmiştir. Dernekte, kahvede, kalabalıkta konuşurken de dinleyenler ‘bu doğrudur’ demiş ve harekete sempati duymuşlardır.
Bizim APOCU grubun gelişmesinde ve kadro kazanmasında en etkili yerlerden biri de neresidir? Dersim’de, Dersim Öğretmen Okulu’dur. Dersim Öğretmen Okulu’nda Urfalı, Mardinli, Hakkarili, Bingöllü vardı. Her taraftan gelmişlerdi. Orada, Dersimli arkadaşların çabasıyla, Dersim Öğretmen Okulu hareketin önemli kadro kaynağı olmuştur.
Kuşkusuz, Önderliğin Urfalı olması etkili oldu, özellikle Urfalı arkadaşların hepsi orada APOCU oldu. Bunda Önder Apo’nun Urfa’daki çalışmaları belirleyiciydi. Ama Dersim Öğretmen Okulu’nun bir bütün olarak APOCU olması, çok önemli bir kadro gücünü oradan çıkarması, oradaki ideolojik mücadeleyle oldu ve bunda da Fuat arkadaşın rolü belirleyici olmuştur.
DEĞİŞEN PARADİGMAYLA DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMDEKİ ROLÜ
Önder Apo’nun paradigma değişikliğinden sonra, bu paradigma değişikliğinin örgüt kadrolarına mal edilmesi, örgüt içinde benimsenmesi, anlaşılması konusunda en büyük pay Fuat arkadaşa aittir. Bunu kesinlikle bütün hepimizin kabul etmesi gerekiyor.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Her savunmayı 30-40 kere okumuştur. Bütün cümlelerin anlamını, hatta virgüllerin anlamını kavrayacak kadar okumuş, anlam derinliği kazanmıştır. Sadece cümleleri değil; onun anlam derinliğini, o cümlede ne söylemek istediğini, bunu bütün tarihsel, kültürel birikimiyle anlamaya çalışmıştır.
Bu yönüyle de paradigma değişimini en güçlü biçimde anlamıştır. En iyi anlatan ve örgüte, hatta topluma en iyi biçimde mal olmasını sağlayan arkadaş olmuştur. Bu yönüyle de Önder Apo’ya arkadaşlığını en güçlü biçimde yapmıştır. Bundan daha güçlü bir yoldaşlık olamaz.
Paradigma değişimi gerçekten çok önemliydi. Hareketin de bu değişime ayak uydurması ve anlaması önemliydi. Şimdi biraz anladık diyoruz hepimiz ama, kolay değildi. Eski paradigmayı on yıllarca benimsemişiz; öyle yetişmişiz, öyle şekillenmişiz, kadrolarımızı öyle şekillendirmişiz, toplumu öyle şekillendirmişiz ve onunla da büyük başarılar kazanmışız, büyük mücadele etmişiz. Ama artık gelinen aşamada eski paradigmayla yürümemiz mümkün değildi.
Eski paradigmayla kalsaydık, şu anda bu hareket tasfiye olurdu. Bu örgüt tasfiye olurdu. Bizi ayakta tutan, Önder Apo’nun paradigma değişimi olmuştur. Bunu da Fuat arkadaş derinliğine kavramış, kavratmıştır. Her oturduğu yerde paradigmayı anlatmış, kavratmıştır. Eğitimlere gitmiş, kavratmıştır.
Önderliğin böyle güçlü bir paradigmaya ulaşması ve anlatması, esas olarak onun yönteminden, dünyaya bakışından ileri geliyor. Felsefi yaklaşımı ve yöntem yaklaşımını da en iyi anlayan, kavrayan Fuat arkadaş olmuştur. Bu açıdan da ‘Yöntem ve Hakikat Rejimi’ denen bir dersi en iyi Fuat arkadaş vermiş ve en iyi o anlatmıştır. Paradigmanın anlaşılmasının temeli de ona bağlıdır.
‘YÖNTEM VE HAKİKAT REJİMİNİ EN İYİ ANLAYANDI’
‘Yöntem ve Hakikat Rejimi’ anlaşılmadan paradigmayı anlamak mümkün değildir. Bunu da Fuat arkadaş hepimize anlatmış ve hepimiz ondan dinlemişizdir. Böylelikle yöntem ve hakikat rejimini, işin felsefesini anlamışızdır. Fuat arkadaş ilk önce, felsefesini ve derinliğini anladı. Felsefesini anlamadan yeni paradigmayı anlayamazsınız, kavrayamazsınız veya eklektik anlarsınız. Bütünlüklü bir paradigma ve yeni ideolojik, teorik kavrayışınız olamaz. Ancak felsefe onu bütünlüklü kılar ve ancak yöntem ve hakikat kavrayışı o ideolojiyi bütünlüklü kılar.
Yöntem ve Hakikat kavrayışı, felsefesi anlaşılmadan kesinlikle o ideoloji, o paradigma bütünlüklü anlaşılamaz. Anladığını sanar ama kendini kandırır. Bu yönüyle Fuat arkadaşa çok şey borçluyuz. Gerçekten Önder Apo’yu sahiplendi, taşırdı, Önder Apo’nun gerçek yoldaşı olduğunu gösterdi.
Önder Apo’ya bağlılık, bu dönemde paradigmasını kavratmayla olur. Paradigmasını kavramayanlar, bağlıyım diyemez. ‘Şu kadar bağlıyım, bu kadar bağlıyım’ diyemez. Bu, kesinlikle ideolojinin, paradigmanın kavranmasıyla gerçekleşir. Zaten Önderlik düşüncesini sahiplenmeden neyini sahipleneceksin? Bu bakımdan, Önderliğe bağlılığı en güçlü biçimde göstermiş ve Önderliği sahiplenmiştir. Önderliğin gerçek yoldaşı olduğunu ortaya koymuştur.
Savunmaların en iyi biçimde anlaşılması için de yoğun çaba sarfetmiştir. Dil konusunda uzmandı ve Türkçeye çok hakimdi. Türkçeye, Türkiye’de, Fuat arkadaş kadar hâkim olan 100 kişi ya vardır ya yoktur. Türkçe’de dil uzmanıydı. Bunu da çok okumasından ötürü geliştirmiştir. Bunun için de savunmaların daha anlaşılır kılınması gerekiyordu.
Önderlik de kendini iyi ifade ediyor. Önderliğin cümleleri bütünlüklü ve mana yüklüdür. Fakat teknik cümle kuruluşu konusunda, Fuat arkadaş gerçekten uzmandır ve bu yönüyle de Önder Apo’nun bütün savunmalarını en iyi biçimde redakte etmiştir. Önder Apo, orada hızlı biçimde yazıyor, zamanı da kısıtlı ve bu nedenle sonradan redakte etmiyor.
Fuat arkadaş, her kitabı muhtemelen on kere redakte etmiştir. Öyle ki, kitapları bastırdıktan bir yıl sonra, yeniden redakte ettiğini söyledi ve yeniden bastırdık Savunmaları. Böyle emek vermiştir. Önderliğin ‘Savunmaları’nda, Fuat arkadaşın emeği de çok fazladır. Evet, Önderlik yazmış, göndermiştir ama Fuat arkadaş, Önderliği de en iyi tanıdığından dolayı, dil değişikliğine, özüne, ruhuna ters düşmeden yapmıştır. Hiçbir anlam kaymasına uğratmadan yapmıştır.
Bu açıdan; gerçekten akıcı, okunan, anlaşılan savunmalar ortaya çıkarmıştır. Önderliğin savunmaları zaten öyledir, ancak hızlı yazdığı için bazı eksiklikler olmuştur. Zaten Önder Apo da bunu düzeltmeyi Fuat arkadaşa vermiştir. ‘Fuat arkadaş redakte edip, düzeltip kitap haline getirsin’ demiştir. Fuat arkadaş da bu görevini layıkıyla yapmıştır.
Günlerce, aylarca üzerinde çalışmıştır. İdeolojik, teorik düzeyi olan, yeni bir paradigma olan bu çözümlemeleri, dünya tarihinde kimse 40-50 kere okumamıştır. Kur-an’ı hatim ediyorlar, ama o bir ezber. Burada ise tamamen mana, anlam ve içeriğin iyi kavranması için okunmuştur. Ve gerçekten de kavranmıştır.
‘ÖNDERLİĞİN PARADİGMASINI KAVRAMA DÜZEYİ ÇOK YÜKSEKTİ’
Fuat arkadaşın, Önderliğin paradigmasını kavrama düzeyi çok yüksektir. Bu açıdan tüm arkadaşlar, Fuat arkadaşın paradigmayla ilgili değerlendirmelerini, Önderlikle ilgili değerlendirmelerini, toplum, kapitalizm üzerine değerlendirmelerini okumalıdır. Eskiden üniversitelerde olurdu; bir ders kitabı verirlerdi, yardımcı kitaplar da verilirdi anlaşılsın diye.
Bu yönüyle, Önder Apo’yu anlamak isteyenler kesinlikle Fuat arkadaşın bütün kitaplarını okumalıdır. Herkes ve kendim için de söylüyorum, bütün arkadaşlar ve toplum için de söylüyorum. Böylelikle Önderliği daha iyi anlarlar. Yoksa Önderliği okuyup, anladık deyip, Önderliğin düşüncelerine dayanarak kendilerini ifade etmeye çalışırlar. Bir nevi, Önderlik adına kendi doğrularını doğru olarak göstermeye çalışırlar.
Hangi düşünce ve yaklaşımın Önderliği tam olarak anlamak olduğunu, hangi politik tutumun Önderliği tam anlamak olduğunu kavramak için, Fuat arkadaşı okumak lazım. Yoksa, Önderliğin paradigmalarını kavramak kolay değildir.
DERSLERİ VE YOLDAŞLARIYLA İLİŞKİLERİ
Fuat arkadaş, tabii ki bu parti içerisinde en fazla eğitim veren arkadaşlardandır. Daha doğrusu iki arkadaş var: Biri Fuat arkadaş, biri Abbas arkadaş. Bu arkadaşların eğitime verdiği katkılar çok çok büyüktür. Eğer bu hareket Önderlik çizgisinde yürüyorsa, bütün gençler ve kadrolar Önderlik çizgisini benimsiyorsa, bu iki arkadaşın gerçekten emeği çok fazladır.
Tabii Cuma arkadaş da başka arkadaşlar da eğitim çalışmasında rol oynamıştır. Ama bu arkadaşlar özellikle eğitimlerde görev aldı. Birçok dersi bu arkadaşlar verdi.
Fuat arkadaş, paradigma değişiminden sonra en fazla eğitim veren arkadaş oldu. HPG’ye gitti, eğitim verdi; kadro okullarında eğitim verdi, Ocak eğitimi verdi; gençliğin eğitimlerine, özel kuvvetin eğitimlerine katıldı. Nerede eğitim varsa Fuat arkadaş oraya koştu. Bu konuda çok büyük bir emek sarf etti.
Öte yandan sürekli yazılar, makaleler yazdı. Kamuoyuna yönelik Serxwebûn’a yazdı. Diğer dergi ve gazetelerimize de yazdı. Yine, TV’de birçok programa katıldı. Sadece siyasi programlara değil, daha çok da konu odaklı, ideolojik ve teorik düzeyi olan programlara katıldı.
‘Hakikatin İzinde’ programına katıldı. Önderlik düşüncesinin derinliğine kavranması için sadece eğitim vermedi, sadece yazmadı; TV’de de birçok programla bu paradigmanın anlaşılmasına katkı sağladı. Bu yönüyle, bütün arkadaşların partiyi tanımasında, Önderliği tanımasında emeği var. Özellikle son yıllarda, genç arkadaşların eğitiminde çok büyük rol oynadı. Yeni savaşçılardan tut, kadro okullarına kadar her yere gitti. Zaten çoğu zaman da gidiyordu, Özel Kuvvetlerle kalıyordu. Fedai ruhun gelişmesinde Fuat arkadaşın çok önemli rolü oldu.
Başkanlık Konseyi’nde görevliydi ama defalarca söylüyordu: ‘Karasu arkadaş, ben gideyim, eğitim vereyim.’ Herhalde bunu başka arkadaşlara da söylemiştir. Eğitim vermeden rahat etmiyordu. Bu kadar bilinci ve birikimi vardı; en iyi kendisini ifade edeceği yer eğitim alanıydı.
Evet, örgüt alanında, Başkanlık Konseyi’nde görev yaptı ama kendisini en fazla ifade edeceği, katkı sunacağı alan eğitim alanı olduğu için, bu konuda çok fazla istekliydi. Zaten şehit düşmesinde bu çabasının da etkisi var. Buradaydı, ‘Ben gideceğim Behdinan’a, eğitimler vereceğim’ diyordu. Dersler de verilmişti.
Behdînan alanında şehit düştü. Sanırım eğitimden çıkmış, şehit düştüğü yere gelmişti. Oradan da başka bir yere eğitime gidecekmiş. Öyle bir planlaması varmış. Böyle yoğun bir eğitim süreci oldu. İlk önceleri daha da yoğundu. Sonraları her alana değil, belirli eğitim alanlarına gitti. Eskiden daha fazla dolaşıyordu. Bütün askeri güçlere gidiyor, her yerde eğitim veriyordu.
Şu anda yazılı külliyatı, değerlendirmeleri çok fazla; Parti tarihi kitapları var, Önderlik Gerçeği, Hakikat Rejimi kitabı var. Ayrıca bütün dergilere, gazetelere yazdığı yazılardan şu anda on tane kitap hazırlanmış. Herhalde hâlâ çözülecek birçok kaseti de var. Onlardan da sanırım onlarca kitap çıkacaktır. Hem yazılarından hem konuşmalarından bunu çıkarmak mümkündür.
GENÇLERLE İLETİŞİMİ
Eğitimi çok istekli veriyordu. Üslubu çok ikna ediciydi. Türkçe veriyordu. Dimilkî de biliyordu ama eğitimi Türkçe veriyordu. Bir de eğitim yerinde sadece eğitim vermiyordu. Yaşamın her anında arkadaşlarla ilgileniyordu. Özellikle genç arkadaşlarla çok fazla ilgileniyordu. Gençleri çok seviyordu, gençler de onu çok seviyordu. Bu yönüyle Fuat arkadaş yaşıyor. Kendisini çoğaltmış, duygularını çoğalmış; yazısıyla, düşüncesiyle bütün örgüte yedirmiş kendisini. Halka yedirmiş, partiye yedirmiş. Bu açıdan Fuat arkadaş duygularıyla, düşünceleriyle bütün çabalarıyla sürekli yaşıyor, yaşayacaktır.
Fuat arkadaşın üslubu yumuşaktı. Eleştirirken de yumuşak bir üslupla eleştirirdi. Bir yanlışlığı yumuşak bir üslupla anlatmaya çalışırdı. Ama çok önemli gördüğü, ilke gerektiren bir durumu gördüğü zaman da çok sert, büyük tepkiyle değerlendirme yapar ve tutum koyardı. Bu konuda Fuat arkadaşın tarzını, olaylara yaklaşımını veya yanlış ve eksiklikler karşısındaki tutumunu değerlendirirken bir örneği özellikle vermek istiyorum.
ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİYE YAKLAŞIMI
1995’in son aylarıydı Zap Şîvê’de, Parti Merkez Komitesi toplantısı yaptık. Zeki (Şemdin Sakık) de gelmişti. Bütün arkadaşlar vardı, sadece Cuma arkadaş yoktu. Abbas, Cemal, Sara arkadaş herkes vardı. Fuat arkadaş, karargâh sorumlusuydu, o nedenle de toplantının divanı Fuat arkadaştı. Eleştiri-özeleştiri bölümüne geçildi. Zeki, platforma kalktı ve eleştirildi çokça. Ağır eleştiriler yapıldı. Hiç beklemiyordu. Toplantıda en fazla eleştiri Zeki’ye geldi. Şaşkına döndü. Bu kalktı, bizde hiç görülmemiş bir şekilde ‘Ben böyle değilim, bu eleştiriler beni karşılamıyor’ şeklinde itiraz etti. Arkadaşlar yine eleştirdi. Bu, özeleştiri vermeye yanaşmadı. Sanki özeleştiri verirse, kendi değeri düşecek gibi bir yaklaşımla direndi.
O güne kadar Fuat arkadaş, Zeki ve ben karargâh sorumlusuyduk. Fuat arkadaşla Zeki yakın çalışıyorlardı, ben ise Metina’daydım. Sonradan ben de geldim Zap’a. Zeki’nin birçok eksikliği vardı, Fuat arkadaş yürütmek istiyordu. Yaklaşımı biraz öyleydi. Orada hiç kimse beklemedi Fuat arkadaşın, Zeki’nin üzerine gideceğini. Fuat arkadaş birden divanda, ’Sen kimsin? Sen kim oluyorsun da bu platform karşısında, parti karşısında özeleştiri vermiyorsun? Ben böyle değilim diyorsun, bu arkadaşlar yanlış mı söylüyor? Sana karşı bir tutumları mı var?’ dedi. Öyle bir değerlendirme yaptı ki, tabii ben özetini söylüyorum.
Zeki, kendini o güne kadar Önderlikten sonraki ikinci adam olarak görüyordu. Fuat arkadaş öyle bir değerlendirme yapınca şok oldu. Bir de öyle bir değerlendirme yaptı ki, ürktü. Baktı ki Fuat arkadaş yumuşak, ama değerlendirmeleri de güçlü, öyle sözcükler söylüyor ki altından kalkamaz. Bir de anladı ki, Fuat arkadaş değerlendirse daha da derinleşecek. Gücünü de biliyor Fuat arkadaşın. Öyle bir yaklaşımı oldu.
Fuat arkadaş, sorun son noktaya gelindiğinde, örgüt ve parti çıkarı, parti değerleri söz konusu olduğunda, parti değerlerine doğrudan bir saldırı söz konusu olduğunda, eleştirileri ve eksiklikleri yumuşak bir şekilde karşılayan değil de gerektiğinde, en sert tavrı koyan bir arkadaş olduğunu göstermiştir.
Bir tutumu da benim açımdan çok önemli: Yine karargâh yönetimiyiz; Fuat arkadaş, Zeki, ben. Metîna’dayım, arada sırada Zap’a geliyorum. Önderlikle sık sık telefonla görüşme yapılırdı. Sadece biz değil, kampta bulunan yeniş yönetim de katılırdı, 10-15 kişilik bir ekip olurdu görüşmede. Zeki’ye sıra geldi; ‘başkanım ben çalışıyorum, çalışmak istiyorum fakat Karasu bana engel oluyor, benim önümü kesiyor. Benim çalışmamı zorluyor. Benim başarımı istemiyor, sabote ediyor beni. Bunu bilinçli yaptığını düşünüyorum’ diye konuşuyor.
Neredeyse beni ajan gibi tanıtacak Başkan’a. Sanki Başkan beni yeni tanıyor. Kavgalıyız o zaman. Güya, Başkan’a beni şikâyet ederek, beni etkisizleştirecek. Tabii Başkan onu iyi tanıyor. Fakat Fuat arkadaş da o güne kadar çok sert davranmıyor. Zeki’dir, kendine göre hareketleri var, diye. Ama o kadar aşırı gidiyor ki Zeki, Fuat arkadaş bir nevi ‘dur’ diyor. Telefonu alıyor; ‘Başkanım, Zeki’nin söylediklerinin hiçbiri doğru değil. Bunların hepsi yalan, uydurma, biz böyle bir şey görmüyoruz. Karasu arkadaşın böyle bir yaklaşımı yok. Bu, Zeki’nin kendi değerlendirmeleri’ diyor. Tabii Zeki orada şok oluyor.
Fuat arkadaş, bana böyle sahip çıkıyor. Bana değil, aslında Zeki’nin tutumuna tavır koyuyor. Örgüt tutumu değil, açıktan açığa bir nevi komplo gibi bir şey. Böyle sert bir tutum koyuyor. O zaman bütün telefon konuşmaları zapta alınırdı, bütün alanlara gönderilirdi ve herkes okurdu. Ben de Metina’dayım, geldi, okuduk. Dedim, ‘Halla halla şu Zeki’ye bak, neredeyse bizi götürecek.’ Ben uzaktayım, tamam arada sırada sorunlarımız oluyor, ama öyle bir şeyi sen nasıl yaparsın? ‘Karasu ile sorunlarımız var’ dese, ayrı. Ama anlattığı öyle bir şey ki, çizmeyi aşmış demek ki Fuat arkadaş da büyük bir öfkeyle tutum koymuş.
Fuat arkadaş hem yoldaşlara hem de örgüte sahip çıkmakta yeri geldiğinde yumuşak yaklaşıyor; yanlışlıklara karşı da yumuşak tutum koyuyordu, sert yaklaşmıyordu. Ama ilkesellik söz konusu olduğu zaman, belirttiğim gibi, çok açık ve net tutum koyması gerçekleşti. Bu çok çarpıcı olduğu için bunları belirtmek istedim.
KADIN ÖZGÜRLÜK ÇİZGİSİNİN GELİŞMESİNDEKİ ROLÜ
Kadın özgürlük çizgisini Önderlikten sonra en iyi anlayan arkadaş, Fuat arkadaştır. Derinliğine, kapsamlı anlayan Fuat arkadaştır. Kadın arkadaşlardan daha fazla anlamıştır diyemem. Çünkü kadınlar kendi duygularıyla, düşünceleriyle bazı şeyleri daha iyi anlıyor ve kavrıyorlar. Ama erkek arkadaşlar da kadın arkadaşlar da biliyor: Fuat arkadaş kadın özgürlüğünü anlama konusunda gerçekten çok yoğunlaşmış, çok derinleşmiştir.
Kadın özgürlük çizgisini anlamadan hiçbir şeyin anlaşılamayacağını bilen bir arkadaştır. Kadın anlaşılırsa, kadın özgürlük çizgisi anlaşılırsa, özgürlük, demokrasi, adalet ve vicdan anlaşılabilir. Bunu bilen bir arkadaştı. Bu yönüyle kadın özgürlüğünü anlama, derinleşme, düşüncede zirveleşme, kişilikte de olgunlaşma, en büyük olgunlaşmayı yaşama… Bunların bilincine fazlasıyla varmıştı.
Kadın özgürlük çizgisinin parti içinde de bu kadar etkili olmasında, topluma bu kadar etkili yansımasında Fuat arkadaşın rolü çok fazladır. Özellikle erkek arkadaşların içinde -hepimizin içinde- Fuat arkadaş bu konuda öndedir. Bunu rahatlıkla kendi adıma söyleyebilirim. Bütün arkadaşların da kabul edeceğini düşünüyorum Fuat arkadaşın bu özelliğini. Güçlü değerlendirmeler yapmıştır.
Fuat arkadaşın bu gücü toplumu anlamasından kaynaklanıyordu. İlk toplumsallığı anlama, toplumda kadının rolünü anlama gibi. Zaten tarihsel toplumu kavramak demek, kadın gerçeğini kavramak demektir. Tarihsel toplum üzerine en fazla yoğunlaşan Fuat arkadaştır. Toplum nedir? Ahlaki Politik Toplum nedir? Kadının toplumdaki yeri nedir? Neolitik toplum nedir? Yarattığı değerler nedir? Bunları Fuat arkadaş kapsamlı anlatıyordu.
KADIN YOLDAŞLIĞINA VERDİĞİ ÖNEM
Kadın arkadaşlarla da tartışıyordu. Kadın arkadaşlara değer veriyordu, kadın arkadaşlar da Fuat arkadaşa değer veriyorlardı. Hak ediyordu da. Erkek egemen zihniyeti kendinde öldürmüştü. Önderlik, ‘Erkekliği öldürmek’ diyor ya; bu yönüyle Fuat arkadaş, erkekliği evet kendinde öldürmüştü.
Erkekliği öldürmek ne demektir? Kadına en yakın olmak, onu en iyi anlamak demektir. Çünkü erkeklik zihniyetiyle, kadın anlaşılamaz. Kadınla yoldaş olunamaz veya kadına yakın olunamaz. Bu yönüyle de bunu kendinde öldürdüğü gibi, eğitimlerde de bütün arkadaşlara bunu yansıtmıştır. Kadına değer vermenin anlamını, kadın özgürlüğünün ne anlama geldiğini, kadının toplumdaki yerinin ne anlama geldiğini, bütün yapıya, erkek yapısına anlatmıştır.
Erkek arkadaşlara çok etkili bir biçimde anlatmıştır. Kadın arkadaşlar 'kadın sorunu niye sadece kadın sorunudur? Erkek sorunudur, erkekler de kendini değiştirmelidir' dedikleri için, bu konuda da en çok Fuat arkadaş çaba gösterdiği için tabii kadın arkadaşların Fuat arkadaşa değer vermesi fazla olmuştur. Tarih, Fuat arkadaşın kadın özgürlük mücadelesine de kadının örgüt ve toplum içindeki yerinin güçlenmesine de çok büyük katkı sunduğunu tasdik edecek ve hakkını verecektir.
GENÇLERİN DEVRİMCİ ŞEKİLLENMESİNE KATTIKLARI
Gençlikle de özel ilgileniyordu. Onların eğitimlerine katılıyordu. Bu yönüyle de gençliğin eğitimine en fazla destek veren arkadaşlardandı. HPG'ye, Özel Kuvvet'e ve gençliğe çok katkı da sundu. Özellikle de genç kadın arkadaşların eğitimini çok önemli görüyordu. Onların gelişmesi, güçlenmesi ve güç kazanmasını çok büyük bir devrimci gelişme olarak görüyordu. Örgütün, toplumun güçlenmesi olarak görüyordu.
Bu bakımdan genç arkadaşların eğitilmesi, güçlenmesi, kendilerine özgüven duyması, bu parti içerisinde etkili olmalarını sağlamak için gerçekten çok emek veriyordu. Gençler de Fuat arkadaşı çok seviyorlardı. Hem genç kadınlar hem erkek arkadaşlar gerçekten çok seviyorlardı. Bu yönüyle gençlik de Fuat arkadaşın emeğini unutmayacaktır.
Kolay değildir 5 bin yıllık toplumun içinden gelip böyle bir yerde özgüven duymak, gelişmek, güçlenmek, kendini anlamlı kılmak... Bunlar çok önemli. Bunlar özellikle de kadın gerçeği söz konusu olduğunda kolay değil. Önder Apo kadını ayağa kaldırırken büyük çaba sarf etti, özel çaba sarf etti. Fuat arkadaşın da bu yönüyle genç kadın arkadaşların, katılan genç kızların eğitiminde, ilgilenilmesinde emeği çok fazladır.
Onlara partiyi, Önderliği, yaşamı tanıtmada, ayakları üzerinde durmalarında, özgürlük duruşu sağlamalarında gerçekten katkısı çok olmuştur ve ilgilenmiştir. Gençlerle ilgili değerlendirmeler yapmıştır. Bütün genç arkadaşlar Önderliği çok iyi tanımak istiyorlar. Çok merak ediyorlar Önderliği. Partiyi de öyle. Öğrenmek istedikleri zaten parti ve Önderlik. Onu da en iyi anlatan, anlattığını düşünen Fuat arkadaştan öğreniyorlar.
Abbas arkadaş da parti konusunda eğitimlere çok katılmıştır. Abbas arkadaş da gençliğe gerçekten emek veriyor. Fuat arkadaşınki daha özgün, daha derinleştiren, daha sıcak ve özel ilgilenen, insanların uzun süre unutamayacağı etkiler bırakıyordu ilişkilerinde.
Şehit düşen genç arkadaşlar var, kadın-erkek... Hepsinin üzerinde Fuat arkadaşın emeği var. Fuat arkadaş onları derinleştirmiş, onlara fedailik ruhu kazandırmıştır. Onlara Önderliğe bağlılığı, partiye bağlılığı kazandırmıştır. Onlar da bu fedai ruhla dağlarda kahramanca, fedaice savaşmışlardır.
Arkadaşlar nasıl şehit düşüyor? Fedaice nasıl düşmanın üzerine yürüyor derken, Fuat arkadaşın bu gençlere kazandırdığı bu ruhu görmek, değerlendirmek gerekiyor.
DAĞIN DEVRİMCİ FİLOZOFU
Dağın gerçek anlamda filozofu, dervişi ve bilgesiydi. Sadece değerlendirmeleri ve düşünce gücüyle değil, yaşamı ve ilişkileri de öyleydi Fuat arkadaşın. Bu da örgüte önemli bir etki ve katkıda bulunuyordu. Şunu söyleyebiliriz: Örgütümüzün, arkadaşlarımızın biraz daha düşünceye önem vermesi, üsluba önem vermesi, kişiliğe önem vermesi konularında örgüte etkisi oluyordu. Fuat arkadaş çok yumuşak ve alçak gönüllüydü, ister istemez etkiliyordu. Olaylara felsefi açıdan bakması etkiliyordu.
Önderliğin olaylara bakışını, yöntemini, duygularını anlıyor, anlamaya çalışıyordu. Bunu anladığı için de Önderliği en iyi anlayandı. Böylelikle, Önderliği ‘teorik olarak ne dedi’ ya da ‘siyasal olarak düşüncesi nedir’ ‘örgüt anlayışı nedir’ üzerinden yoğunlaşmamıza değil de felsefi olarak da anlamaya çalışmamızda etkide bulunuyordu.
Fuat arkadaş kendi duruşuyla, yaklaşımıyla, Önderliği ele alışıyla ve her toplantıda Önderlikle ilgili değerlendirmeleriyle şu mesajı veriyordu: ‘Önderliğin sadece bazı teorik belirlemelerini söylemek, anlamak yetmez. Duygusu nedir? Nasıl bir toplum yaratmak istiyor? Toplumda nasıl bir kadın- erkek ilişkisi yaratmak istiyor? Nasıl farklı kimlikleri anlamak gerekiyor? Toplumu, köylüyü, yoldaşı nasıl anlamak gerekiyor? Bunların hepsini anlamadan iyi APOCU olunamayacağını, iyi PKK’li olunamayacağını kendi yaşamıyla ortaya koyuyordu.
Şu açıktır; Önderliği kendine en yakın hisseden ya da Önderliğin kendine en yakın hissedilmesinin nedeni felsefi yaklaşmalarıdır. Felsefi bakış açılarıdır, duyguda ortaklaşmalarıdır. Fuat arkadaş, Önderliğin duygusunu derinliğine anlamaya çalışıyordu. ‘Önderlik bir şey söylüyor, niye söylüyor?’ diye. Bunu biz biraz daha teorik, siyasal olarak anlıyoruz. Fuat arkadaş biraz daha toplumsal ve duygu düzeyinde daha derin anlamaya çalışıyordu. Önderliğe felsefi ve duygu düzeyinde yaklaşan en güçlü arkadaştı. O da zaten Önderliğe çok bağlı olmasını beraberinde getiriyordu.
ORTADOĞU’YA İLGİSİ, YOĞUNLAŞMALARI VE YAKLAŞIMI
Fuat arkadaşın en önemli özelliklerin biri de Ortadoğu tarihini anlama, dinler tarihini anlama ve bu yönüyle Ortadoğu kültürüne değer vermedir. Nasıl ki Önderlik savunmalarını, ‘Ben savunmalarımı Ortadoğu'nun savunması olarak yapıyorum’ diyorsa, Fuat arkadaş da Ortadoğu'yu anlamada çok büyük çaba göstermiştir. Tabii bunu anlamak isterken Önderliğin bakışı ve değerlendirmelerini esas almıştır.
Bu çerçevede de birçok Ortadoğu filozofunu, felsefecisini okumuştur. Hallac-ı Mansur'dan, Ali Şeriati'den, Seyyit Kutub'tan birçok şeyi okumuştur. Mukaddime'yi okumuştur. Ortadoğu'daki felsefik, sosyolojik ve dinsel literatürü okumuştur. Kur'an, İncil, Tevrat ve başka dinsel kitapları da defalarca okumuştur. O konuya da çok hakimdi. Hem dinsel kitapları çok iyi biliyordu hem de dinler tarihini çok iyi biliyordu.
Bu çerçevede de birçok Ortadoğu filozofunu, felsefecisini okumuştur. Hallac-ı Mansur’dan, Ali Şeriati’den Seyyit Kutub’tan birçok şeyi okumuştur. Mukaddime’yi okumuştur. Bu yönüyle Ortadoğu’daki felsefi, sosyoloji ve dinsel literatürü okumuştur. Kur-an, İncil, Tevrat başka dinsel kitapları da defalarca okumuştur. O konuya da çok hakimdi. Tevrat’a, İncil’e, Kur-an’a hakimdi. Hem dinsel kitapları çok iyi biliyordu hem de dinler tarihini çok iyi biliyordu.
Ortadoğu tarihini çok iyi biliyor, kültürüne çok hakimdi. Felsefi gücü de derinliği de buradan geliyordu. Çünkü Ortadoğu tarihi gerçekten de dinler, felsefeler, düşünce tarihidir. Dervişler, bilgeler, alimler Ortadoğu coğrafyasının ürünüdür. Avrupa’da sadece bin yıldır vardır. Ondan önce bütün bilge, derviş, filozof, alimler ve ermişler bu coğrafyadan çıkmıştır.
Fuat arkadaş da dünyayı, insanlığı anlamak için, bunları anlamak gerektiğini düşünüyordu. Bunları anlamadan insanlık nasıl anlaşılabilir. Çünkü bunların hepsi toplumcudur. Kapitalizmin çıkışı daha bin yıldır toplumu değil de daha çok bireyi geliştiren bir kültüre, edebiyata, sanata sahip.
Bu bakımdan Önderlik, bir Ortadoğu Önderliğidir. Önderlik bütün savunmalarını Ortadoğu’nun savunması olarak görmüştür. Ortadoğu’yu anlamak olarak görmüştür. Şunu söyleyebiliriz; Ortadoğu’yu en iyi değerlendiren, en iyi anlayan Önder Apo’dur. Yine dinleri, peygamberleri, bunların toplum için değeri ve anlamını en iyi anlayan Önderliktir.
Önderlik, bilgelere, dervişlere, alimlere, ermişlere, peygamberlere ve peygamberlerin takipçilerine büyük değer vermiştir. Fuat arkadaş da bunları derin bilince çıkarmıştır, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ortadoğu insanını tanıdığı gibi, Ortadoğu’da toplumsal, siyasal, devrimci gelişmeler nasıl sağlanır, Ortadoğu insanının beynine, yüreğine nasıl seslenilir bunları da çok iyi biliyordu.
‘ONU DİNLERKEN BİR ORTADOĞU DERVİŞİNİ, ALİMİNİ DİNLER GİBİYDİK’
Fuat arkadaşı dinlerken zaten klasik solcu, klasik bir aydını dinlemiyorduk, öyle hissetmiyorduk. Fuat arkadaşı dinlerken bir Ortadoğu bilgesi, dervişi, alimi, ermişini, filozofunu dinliyorduk. Onların vicdana, ahlaka, topluma seslenen dilini, üslubunu Fuat arkadaşta görüyorduk. Gücü de buradan geliyordu. Ayakları topluma dayanıyordu.
PKK’nin bu topluma doğru yaklaşmasını ortaya koyuyordu. Böyle çok güçlü yanı vardı. Fuat arkadaş şunu biliyordu; Önderlik gerçeği de böyle: ‘Dinler tarihini anlamadan insanlık tarihi anlaşılamaz, toplum anlaşılamaz’ Çünkü tarih boyu insanlık gelişiminin önemli aşamaları dinsel literatürle ifade edilmiştir, peygamberlerin dilinden ifade edilmiştir.
Bu yönüyle dine kaba, dogmatik, kalıpçı bir yaklaşım içerisinde olmamıştır. Önder Apo gibi, dinlere gerçek toplumsal değerini ve anlamını veren, bunu anlayan bir arkadaştı. Dini literatüre hâkim ve dine doğru yaklaşılması gerektiğini de düşünen bir arkadaştı.
Alevi kültürüne de çok hâkim ve derindi. Onu çok önemli görüyordu. İslamiyetin Ortadoğu’daki işlevini, yarattıklarını önemli görüyordu. Hıristiyanlığın, Yahudiliğin değerlerini de önemli görüyordu. Tabii ki Hıristiyanlık daha sonra iktidarcı, devletçi sisteme hizmet etmiştir. İslamiyet, Emevi-Abbasilerle iktidara hizmet etmiş, sömürüye alet edilmiştir. Yahudilik veya başka dinler egemen güçler tarafından kendi hizmetlerine koşulmuştur, bunlar ayrıdır. Bunları da en iyi çözümleyen yine Fuat arkadaştı.
Din yolunda hizmet eden çok büyük dervişler, filozoflar var, adalet savaşçıları var. Fuat arkadaş bunları çok anlatırdı. Ebuzer’i anlatırdı; derler ya İslamiyet’te Ebuzer hak, adalet ölçüsüdür. Bunu derinliğine kavrayan bir yaklaşımla anlatırdı. Hallac-ı Mansur’u anlatırdı. Nesimi’yi derin bilince çıkarmıştı.
İslamiyet’te toplumculuğu, hak, adalet ölçülerini toplumun kültürü haline getiren bütün ermişleri, bilgeleri herkesi takdir ederdi. Hristiyanlık içinde havarilerin oynadığı rolü, İsa’nın insanlık değerlerine, insanlık değerlerinin aktığı o nehre yaptığı katkıları en iyi biçimde değerlendiren, hakkını veren bir yoldaşımızdı.
Olaylara, olgulara, dine, Ortadoğu kültürüne, toplumlara kaba, dogmatik bir yaklaşım içinde değildi. Önderliğin yanında, Fuat arkadaşın da bu konuda değerlendirmelerini anlamak, dine doğru yaklaşmak, bütün dinlerin, inançların tarih içindeki toplumsal işlevini anlamak açısından bu yaklaşımı çok önemlidir. Bu hem insanlığa hem Ortadoğu halklarına katkı sunmaktadır. Çünkü Ortadoğu halklarında da bu konuda yanlış ve eksik değerlendirmeler fazladır. Bunları da düzeltme, doğru anlama açısından dinleri, peygamberleri, ermişleri Fuat arkadaşta gerçekten anlamak gerekiyor.
ŞAİR VE OZAN KİMLİĞİ
Şair olmak iki temel özellik ister: Bir; duygu yoğunluğu ve incelik. İki; dil ustalığı. Ne sadece dil ustası olarak şair olabilirsin ne de sadece duygu yoğunluğuyla, inceliğiyle şair olabilirsin. Fuat arkadaşta ikisi de vardı. Olaylara duygu yoğunlukluydu; öfkeleri, bağlılıkları, sevgileri fazlaydı. Olaylara felsefi bakışı, duygu bakışı vardı.
Türkçe’yi çok iyi kullanıyordu. Bazen, “Fuat arkadaş biz Kürdüz, Türkçe’de de biraz şey yapabiliriz” diyordum. ‘Yok, bu dili kullanıyorsak, o zaman kendimizi anlatmak için en iyi biçimde kullanmamız lazım, en iyi anlatmamız lazım, yoksa bu dili kullanmayalım’ diyordu.
Şunu söylemek istiyordu: İnsan kendini iyi anlatmalı, iyi ifade etmeli, karşısındakine söylediğini tam kavratmalı.
Şairdi. Aslında başka sorumlulukları olmasaydı, Fuat arkadaş şimdiye kadar Antoloji oluşturmuştu. Yüzlerce, çok etkili şiirler yazabilirdi. Tabii Türkçe yazardı. Ama çok sık yazmıyordu. Zaman zaman, birkaç yılda bir yazıyordu. Onu da yazarken, yine bir duygu yazdırıyordu. ‘Şu duyguyu işlemem lazım’ diyordu. ‘Şu duygunun ifade edilmesi lazım, sanatsal dilde kavratılması lazım’ diyordu.
Çok önemli gördüğü bir konuyu, duruşu, değişimi, ifadeyi, gelişimi, güzelliği, iyiyi ‘en iyi sanatla ifade etmeliyim’ diyerek şiir yazıyordu. Oradan da şu çıkıyor; yoğunlaşması, duygu derinliğine, duygunun kıvrımlarına, derler ya duygunun derin kıvrımları vardır, düşüncenin derin kıvrımları, yaşamın ayrıntıları vardır. Bunlara hâkim olmadan şiir yazılamaz. Şiir bir ustalık işi. Bazıları şiir yazıyor, usta olmadan şiir yazamazsın. Dil, duygu ustası olmadan şiir yazamazsın.
Bir öykü, roman yazabilirsin ama şiir yazıp da kalıcılaştırmak zordur. Şiirler ancak çok etkileyici olurlarsa kalıcılaşırlar. Bu bakımdan, Fuat arkadaş partimizin şairiydi. İlk güzel şiirini, ‘Ben insandım’ı yazdı Hâkî üzerine. Şundan yazmıştır: ‘Hâkî anlatılmalı mutlaka, bu büyük insan sanat diliyle kalıcılaştırılmalı, en iyi biçimde ifade edilmeli’ duygu yoğunluğuyla dolayı yazmıştır.
O şiir, Haki’nin şehadetinin Fuat arkadaşı ne kadar etkilediğini ortaya koydu. Fuat arkadaş şunu görmüştür: Bu arkadaşın şehadetinin partiyi ve Önderliği ne kadar etkilediğini. Bunu bildiği için ve sorumluluğunun gereği, Haki arkadaşa borçlu olmak, onun insanlığa yaptığı hizmeti ve duruşunu değerlendirmek için o şiiri yazmıştır. Şiiri de toplum için, topluma hizmet için yazmıştır. Toplumun duygularını zenginleştirmek, güzelleştirmek için yazmıştır.
Çok şiir okuyordu. Güzel şiirleri okumayı severdi. Güzel şairlere değer verirdi. Zaten kendisinin biraz dil ustası olması da o güzel şiirlere değer vermesinden ileri geliyor. Arkadaşlar da Fuat arkadaşın şiirlerini gerçekten seve seve okuyorlar. Fuat arkadaşın bu şiirlerinin de topluma yansıtılması, tanıtılması ve oradaki anlam gücünün bütün topluma taşırılması gerekmektedir.
ŞEHADETE YAKLAŞIMI
Şehadete anlam verme tarzı, yaklaşımı tabii ki Önderlik tarzıdır. Önderlik, Haki’nin şehadetiyle partiyi kurmuş ve ‘hareket bir dava haline geldi artık dönüş yoktur’ demiştir. Ve o şehadetin üzerine bu büyük parti hareketi ortaya çıkmıştır. Denizlerin şehadetiyle grubu oluşturdu ve söz verdi ‘çıkacam ve bir daha onlar yenilmeyecek’ demişti. Haki’nin şehadetine de böyle anlam verdi.
Fuat arkadaş da Önderliğin şehitlere anlam vermesini çok güçlü geliştirdi. Önder Apo, ‘Şehitlerin sözcüsüyüm, sahiplenicisiyim, şehitler sahipsiz kalamaz’ dedi. ‘Herkes şehitlerin yarattığı değerleri sahiplenmeyebilir ama ben sahiplenirim, şehitlerin yarattığı hiçbir değeri kimseye ezdirmem’ dedi. Bir nevi, şehitlerin sözcüsü olarak kendisini gördü. Ve hala da bu yoldayım diyor, Önderlik.
Fuat arkadaş da şehadete anlamı böyle verdi. Duygusal yaklaşımdan uzak kaldı. Fuat arkadaş, ‘Şehadete anlam vermek, onun özlemlerini, onun davasını gerçekleştirmektir’ derdi. Bir de şehadetlere anlam verirken, ağlamayı-sızlamayı kabul etmiyordu. Bunun için sürekli şu örneği veriyordu: ‘Bir Arap şeyhinin, Arabistan’da bulunduğu alanda önemli bir kişi ölüyor. Bütün aşiret ağlıyor. Şeyh geliyor, ‘ağlamayın ki acı hafiflemesin, hafiflerse sorumluluk duymazsınız ona karşı’ diyor. Fuat arkadaş bu sözü bin kere tekrarlamıştır. Ağlamayın ki acı hafiflemesin.
Her şehadetin mutlaka devrimci mücadeleye dönüştürülmesi gerektiğini, anlam verilmesi gerektiğini, o şehitlere bağlanılması gerektiğini vurgulamıştır. İnsan olmanın özelliğini şehitlere bağlılık olarak görmüştür. Şehitlere bağlı olmadan ne insanım ne yoldaşım ne de partiliyim denilebilir.
Şehitlerin özlemi nedir? Onları pratikleştirmektir. Bu konuda Önderlik gerçeği var. Hayri arkadaşın ‘Mezarıma borçlu yazın’ demesi var. Kemal’in ‘Yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorum’ demesi var. Şehitlerimizin son nefeslerine kadar tutumları var. Fuat arkadaş da şehadetlere anlam ve büyük değer veriyordu. Hepsini yaşıyordu. Bütün yaşamını onlara adamıştı. Onlara bağlılığa adamıştı.
Bu kadar şehadet varken çalışmamak, en ağır lafla ‘namussuzluktur’ bu kadar şehadet varken çalışmamak, hangi kitaba, duyguya sığar? Bu kadar yoldaşın şehit olacak sen çalışmayacaksın, o zaman bu yoldaşlık değildir, duygu eksikliğidir. Bu yönüyle Fuat arkadaş, yoldaşlara büyük bağlılıkla yaklaşılmasını, mücadelelerinin geliştirilmesini isterdi. Onların yaşamın her anında hatırlanmasını isterdi.
Fuat arkadaş şehadetlere böyle yaklaşıyorsa, biz yoldaşlarının öyle yaklaşmamız gerekiyor. Önder Apo şahadetlere nasıl yaklaşıyorsa, öyle yaklaşmamız gerekiyor. Parti içinde şehadetlere doğru yaklaşımı geliştirmede de Fuat arkadaşın katkısı olmuştur. PKK’de şehitlere değer vermek güçlüdür. Önderlik’te çok güçlüdür. Bunda Önderliğin yaklaşımı var. Bunda Fuat arkadaşın da şehadetlere anlam vermesi, bunu arkadaşlarına, yoldaşlarına anlatması, ‘şehitler gerçeği nedir’i kavratması var.
En önemli derslerinden biri, ‘Şehitlerin gerçeği nedir, şehit ne demektir, şehit ne anlama gelir?’ Şehit, bir yönüyle şahittir. O şahitliğe sahip çıkacak mısınız? Şahitlik demek, büyük şeyleri görmek, anlamak ve değer vermektir. Hep bu çerçevede değerlendirdi.
Fuat arkadaşın şehitlere verdiği anlamı, şehitleri ifade etme tarzını, şehitler gerçeğine nasıl yaklaştığını bütün toplumumuzun ve arkadaşlarımızın öğrenmesinde fayda var.
ŞEHADETİNİN BIRAKTIĞI ETKİ
Bu şehadet, Kürt halkı için de bizim için de büyük bir anlam ifade ediyor. Büyük bir güçlenmeyi ifade ediyor. Fuat arkadaşı hareketimiz de halkımız da tanıyordu. Ama şehadetiyle birlikte daha fazla tanıma ihtiyacı duyacağız, halkımız daha fazla tanıma ihtiyacı duyacak.
Bu hareket şehadetlere büyük değer verdiği için, her şehadeti anlamlandırma hareketi olduğu için, halkımız da şehadetlere büyük değer verdiği için bu yönüyle Fuat arkadaş, bu toplumsal mücadelede ve hareketin mücadelesinde daha da bizi güçlendirecek. Bu halk da aslında serhildanları şehadetlere bağlılık temelinde yaptı.
Böylelikle Fuat arkadaşın şehadeti bizim için kesinlikle güçlendirme etkeni olacak, toplumu güçlendirme etkeni olacak. Onun olaylara, olgulara bakışını kendi bakışımız, toplum bakışı haline getireceğiz. Bu açıdan biz bu şehadeti bir kazanca dönüştüreceğiz. Böyle yapmazsak Fuat arkadaşa haksızlık yaparız. Fuat arkadaşa layık olamayız. Onun şahadetini büyük bir güç kaynağı yapmazsak, doğru yaklaşmamış oluruz. Bu yönüyle örgütümüz de halkımız da Fuat arkadaşı gerçekten güçlü anlamalı.
Fuat arkadaşı hep bir eksikliğimiz olarak hissedeceğiz, toplum olarak da hissedeceğiz. O, düşünce ve duygu gücümüzdü. Sevgi gücümüzdü. Anlama gücümüzdü. Yoğunlaşma gücümüzdü. O gücü hepimize veriyordu, hepimize katkı sunuyordu. Bu hep bir eksiklik olarak hissedilecek. Ama Fuat arkadaşı anladıkça bu eksikliği gidereceğiz. Kendimizi daha güçlendireceğiz. Hareket ve halk olarak hepimize düşen görev, Fuat arkadaşı anlamak ve onu mücadeleye dönüştürmek. Mücadeleyi güçlendirmek, mücadelenin ruhunu güçlendirmek. Ruh diyoruz, duygu dünyası, felsefe diyoruz. Fuat arkadaşın en önemli özellikleri diyoruz. O zaman mücadelemizin ruhunu, duygularını daha da derinleştirip güçlendireceğiz.
Öfkelerimizi… Fuat arkadaş büyük bir öfke küpüydü. Neye? Düşmana. O, Dersim’de soykırım yapanlara karşı, bu 5 bin yıllık insanlığa acı çektirenlere karşı, kadına zulüm çektirenlere karşı, halklara zulüm çektirenlere karşı bir öfkeydi.
O zaman biz de bu öfkeden nasibimizi almalıyız. Öfkeden de yurt sevgisinden de halk sevgisinden de kadına sevgiden de topluma sevgiden de nasibimizi almalıyız. Hem öfke hem sevgi güçlendirir.
Hareket ve halkımız açısından böyle anlamlandırılması gerektiğini ve bu temelde de mücadeleyi geliştirerek, Fuat arkadaşa layık olacağımızı düşünüyorum. Böyle yaklaşılması gerektiğini, Fuat arkadaşın şehadet ve dünyaya bakışı çerçevesinde doğrusunun böyle olduğunu düşünüyorum.
‘ÖNDERLİĞİ ÖZGÜRLEŞTİREREK, ÜLKEYİ ÖZGÜRLEŞTİREREK CEVAP OLMALIYIZ’
PKK militanları aynı zamanda emek bilen militanlardır. Önderliğe büyük değer niye veriliyor? Önderlik büyük emek verdiği için, büyük katkı sunduğu için Önderlik sevgisi büyüktür. Hepimizin Önderliğe sevgisi, onun mücadeleye kattığı büyüklüktendir. Hepimizi eğittiği içindir. Hepimizi kendimize getirdiği içindir. Hepimizi kendisine fark ettirdiği içindir.
İnsanlığa nasıl faydalı olacağız ya da kendi halkımıza nasıl layık olacağız? Kendi halkımıza nasıl sorumluluk duyacağız? Bunları ortaya koyduğu için Önderliğe değer veriyoruz. Fuat arkadaş da gerillayı eğitti. Niye eğitti? Gençliği niye eğitti? Niye bu kadar ders verdi? Onlarda özgürlük tutkusu gelişsin diye, ülke sevgisi gelişsin diye, düşmana öfke büyüsün, mücadeleyi geliştirsin diye eğitim verdi.
Gerilla kesinlikle düşmana karşı öfkesini büyütmeli, halka sevgisini büyütmeli, özgürlük tutkusunu güçlendirmeli ve bu temelde mücadeleyi geliştirmelidir. Bu olursa, o zaman Fuat arkadaşa layık olmuş olurlar. Fuat arkadaşın emeğine, eğitimine karşılık vermiş olurlar.
Fuat arkadaş sadece eğitilsin, bilgi edinsin diye onlara anlatmadı. Bilgili olsunlar, dünyayı tanısınlar diye değil. Bu dünyayı tanısınlar, değiştirsinler, haksızlıklara, zulme son versinler diye bu eğitimi verdi. Şu anda halkın üzerinde büyük zulüm var ve bütün gerillalar, bütün militanlar bu zulme karşı gereken cevabı vermeliler. Önderliğimizin üzerinde zulüm var, buna gereken cevabı vermelidirler.
Özcesi, Fuat arkadaşın eğitime katkılarıyla Önderliği özgürleştirerek, ülkeyi özgürleştirerek cevap vermelidirler. Bu değerlendirmeleri, tam da özgürlüğü sağlama zamanı kampanyasında yapıyoruz. Özgürlüğü sağlamak, Önderliği ve ülkeyi özgürleştirmek için bütün gerillaların üzerlerine düşen sorumluluğu yapması lazım. Bir de gerillaların bu şehadet karşısında düşmana karşı bazı etkili eylemler yapması gerekiyor. Fuat arkadaşın şehadetine bir de böyle cevap vermek gerektiğini düşünüyorum.
‘FUAT ARKADAŞ DERSİM SOYKIRIMINA KARŞI MÜCADELE GELİŞTİRİLMESİNDE BÜYÜK EMEĞİ OLAN BİR ARKADAŞTIR’
Fuat arkadaş, Dersim’de Kürtlüğün ayağa kalkmasında, 38’de gerçekleşen soykırıma karşı mücadele geliştirilmesinde büyük emeği olan bir yoldaşımız, arkadaşımızdır. Dersim’in Pir’idir. Fuat arkadaşı Dersim’in dervişi olarak görmek gerekiyor.
Evet, Alevi inancında herhangi bir ocaktan gelen Pir değildir, ama duyguları, düşünceleri, olgunluğu ve kişiliğiyle gerçekten bir Pir’dir. Bütün toplumlar Pirlerine layık olmak ister, Pirlerinin peşinden gider. Fuat arkadaş da böyle bir Dersimlidir. Dersim Pir’idir. Dersim büyüğüdür.
Dersimliler bunu böyle anlamalı. Dersim’in ruhunu, tarihini, geçmişini, acısını, sevgisini en güçlü hisseden bir yoldaşımızdı. Dersimliler bunu görmeli. Fuat arkadaşın o Dersimlilik duygusunu anlamadan Dersim’i de tam anlayamayız.
Bu yönüyle modeldir, örnektir. Nasıl Dersimli olunmalı? Nasıl Dersim kültürünü sahiplenmeli? Dersim'e sevdalanmalı? Dersim'e aşık olmalı? Dersim insanını sevmeli? Dersim coğrafyasını sevmeli? Dersim'e zulüm yapanlara nasıl öfke duyulmalı? denilirse Fuat arkadaşa bakılması gerekiyor.
Dersim halkının, Dersim'in sanatçıları, edebiyatçıları var. Onların da Fuat arkadaşı öğrenmeleri gerekiyor, Fuat arkadaşa sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekiyor.
Fuat arkadaşın bütün Kürdistan halkına kattığı büyük değerler vardır. Dersim'e kattığı büyük değerler vardır. Dersim'de bu kadar özgürlük tutkusu geliştiyse, gerilla geliştiyse, Dersim'de Kürtlük geliştiyse, bugün Dersim'de Kirmancki diliyle edebiyat, sanat, kültür yapılıyorsa bunlarda Fuat arkadaşın rolü gerçekten çok çok önemlidir.
‘HALKLARIN KARDEŞLİĞİNİ ÇOK İSTİYORDU’
Dersim bitirilmek istenirken, Kürt bitirilmek istenirken, 1970'lerde Önderlikle birlikte ayağa kalkan bir Fuat arkadaş gerçeği var. Bu bakımdan nasıl ki Sara arkadaşa sahip çıktılar, Fuat arkadaşa daha güçlü bir biçimde sahip çıkmalılar.
Sara arkadaş ve Fuat arkadaş Dersim'in sembolüdürler. Bu yönüyle Dersimlilerin, Fuat arkadaşa sahip çıkmak için sorumluluk duymaları, en başta öğrenmeleri, anlamaları ve bu temelde de Dersim'in gelişmesinde, Dersim'in özgürleşmesinde kendilerine düşen görevleri yapmaları gerekiyor.
Fuat arkadaş bütün halkları seviyordu. En fazla öfkelendiği konu; milliyetçilikti, bir halkın diğer halkı sevmemesiydi. Bütün halkları, bütün kültürleri seviyordu. Bütün inançlara saygı duyuyor, değer veriyordu. Bu yönüyle halkların kardeşliğinin gelişmesinde, demokratik ulus bilincinin gelişmesinde, farklı halklara saygıda, sevgide bu tür duyguların gelişmesinde, Parti içinde de halkımız içinde de duygusuyla, düşüncesiyle, şiirleriyle, yazılarıyla, değerleriyle büyük katkıda bulunmuştur. Bütün ezilen halklar da Fuat arkadaşın bu duygularını anlamalı, bu duygularına değer vermeli. Fuat arkadaş halkların kardeşliğini çok istiyordu, bütün halkların kardeşliğini istiyordu.
Kürt, Arap, Fars, Türk, Azeri, Ermeni... Yani dünyadaki bütün halkların- Afrika, Avrupa- hepsine değer veriyordu. Bu yönüyle de milliyetçilikten nefret ediyordu. Milliyetçiliği zenginlik düşmanı, duygu düşmanı, insanlık düşmanı olarak görüyordu. Bu bakımdan tüm özgür ve demokratik yaşamak isteyen halklar da Fuat arkadaşa değer vermelidir.
‘DERSİMLİLER, ÖZELLİKLE DERSİM GENÇLERİ FUAT ARKADAŞI SAHİPLENMELİ’
Dersimliler, Dersim gençleri Fuat arkadaşı sahiplenmeli, Fuat arkadaş, Kürtlüğüne de Aleviliğine de sahip çıkıyordu. Ama bunu yaparken de bütün halklara ve inançlara saygı duyuyordu. Fuat arkadaş böyle bir yaklaşımdaydı. Dersimliler, Alevi gençleri, Fuat arkadaşa bütün inanç ve kültürlere verdiği saygının, kimlikleri onurlandırmanın bir filozofu olarak, bir bilgesi, bir dervişi olarak sahip çıkmalı.
Fuat arkadaş, gençliğe çok önem verdi. Eğitimlerine katkıda bulundu. Fuat arkadaş önemli bir gençlik kültürü de ortaya çıkardı. Fuat arkadaş, ‘Hep yeni gençler gelsin, ben eğiteyim’ derdi. Yeni, genç katılımları çok severdi.
Bu bakımdan Fuat arkadaşa layık olmanın, Fuat arkadaşın bu duygularını karşılamanın gereğiyle, bütün Kürt gençlerini özgürlük dağlarına, ülkelerine koşmaya çağırıyorum. Bu dağlara gelirse gençler, kesinlikle Fuat arkadaşın gençliğe verdiği değeri ve sevgisini diğer yoldaşları ve arkadaşlarında bulacaklardır.