Dayanışmayı büyüteceğiz

Britanyalı politikacılar ve sendikacılar Öcalan’a yönelik tecride tepki gösterdi ve ekledi: ‘’Kürt sorununun siyasi çözümü için çalışmalıyız. Kürt lideri Öcalan özgür olmalı. Birlikte mücadele edeceğiz. Uluslararası dayanışmayı büyüteceğiz.’’

Britanyalı politikacılar ve sendikacılar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride tepki gösterdi. Açlık grevi eylemlerine dikkat çekerek dayanışma ve ortak mücadele mesajı verdi. Gazetemize konuşan Milletvekilleri Loyd Russel Moyle, Kate Osamor, Bambos Charalambous, Delyth Jewell ile sendikacılar Christine Blower, Simon Dubbins, Tony Burke ve Stephen Smilie tecridin kabul edilemez olduğunu belirterek uluslararası kamuoyunu harekete geçmeye çağırdı.

Bambos Charalambous (Birleşik Krallık Parlamentosu Üyesi-İşçi Parti Milletvekili): Kürt halkına yönelik çok ciddi düzeyde insan hakları ihlalleri devam ediyor. Ve uluslararası toplum bu konuda acilen harekete geçmeli. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride dikkat çekmek amacıyla Leyla Güven açlık grevinde, yine burada Londra’da açlık grevi devam ediyor. Bunların hepsi beni kaygılandırıyor. Biz politikacı ve milletvekillerinin görevi bu insan hakları ihlallerine karşı duyarlılık yaratmak ve bunların son bulmasını sağlamaktır. Aynı zamanda amacımız uluslararası toplumu bu konuda harekete geçirmek ve en yüksek tonda sesini çıkartmasını sağlamaktır.

Kate Osamor (İşçi Partisi Londra-Edmonton Milletvekili): Özellikle milletvekili arkadaşım Leyla Güven’e Londra’dan dayanışma dileklerimi gönderiyorum. Onunla birlikte olduğumuzu belirtiyor ve başarı dileklerimi gönderiyorum. Şu anki duruşundan hepimizin öğrenecekleri var. Ve bu büyük fedakarlığı hepimizin örnek alması gereken bir şey. Bana göre bir amaç için mücadele eden insanlara saygı göstermek çok önemli. Mücadele etmeyip, yorum yapan çok insan var. Leyla ise çok açık bir şekilde neden açlık grevinde olduğunu kamuoyuna deklare etti.

Nerede olursa olsun, cezaevinde veya dışarıda, insan haklarına saygı göstermek gerekir. Tecridi iyi anlamak gerekiyor. Eğer birbirimizi dinlemezsek, çok daha fazla insan yaşamını feda edecek, daha fazla kişi açlık grevine girecek. Sağlık açısından çok tehlikeli bir eğilim olabilir ama politik olarak, ruhsal olarak çok büyük bir eylem, bu yüzden de çok büyük saygı duyuyorum.

Lloyd Russel Moyle (İşçi Partisi Brighton Milletvekili): Kürt lider Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek amacıyla binlerce insan açlık grevinde. Tecrit insanlık dışı bir uygulama ve bunun karşısında durmalıyız. Bu yüzden insanlar açlık grevinde. Türk devletinin Kürt halkına dönük politikalarını değiştirmesini talep etmeli ve doğru tarafta olmalıyız.

Uzun yıllardan sonra ilk defa avukatlarıyla görüşebildi, bu da devam eden açlık grevlerinin bir sonucu olarak gelişti. Bu konuda da ve çalışmaya devam etmeli, aile ve avukat görüşmelerinin düzenli hale geldiğinden emin olana kadar bu konuda mücadelemizi sürdürmeliyiz.

Türkiye’de devam eden çok ciddi insan hakları ihlalleri var, seçilmişler cezaevinde, Kürt belediye başkanları işinden edildi, yerlerine kayyum atandı. Türk devletinin insan hakları ihlallerini durdurmalıyız.

Hem sendikalar içerisinde, hem de İşçi Partisi içerisinde; ‘birisine saldırı hepimize saldırıdır’ görüşü hakim, bugün burada bu sözün pratiğini görmek bizi mutlu ediyor.

Delyth Jewell (Galler Ulusal Parlamentosu Üyesi-Plaid Cymru Milletvekili): Devam eden açlık grevlerini sürekli gündemde tutma çabası içerisindeyiz. Galler Parlamentosu kabul ettiği önerge ile, Kürt halkının bu direnişini tanıyan ve bu adaletsizliğe karşı ses çıkaran dünyadaki ilk parlamento oldu. Buradan mesajımı okuyanlara çağrım, 5 aydan fazladır açlık grevinde olan İmam Şiş’in direnişini daha fazla okuyun, gerekçelerini anlayın. Bölgenizin milletvekillerine yazın, Birleşik Krallık hükümetine talepte bulunun. Bu hayati bir konu. Bunu değiştirebiliriz. Hep beraber yaptığımızda başarabiliriz!

Christine Blower (Eğitimciler Sendikası üyesi, Öcalan’a Özgürlük Kampanyası Eşbaşkanı): 20 yıllık bir tutsaklık ve tecritten sonra ‘şimdi Öcalan özgür olmalı’ deme zamanıdır. Çünkü şunu çok net biliyoruz, Öcalan’ın özgürlüğü ile Kürt halkının özgürlüğü direkt olarak birbiriyle bağlantılıdır. Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik konfederal sistemin inşası için de daha fazla çaba içerisinde olmalıyız.

Bir kadın sendikacı olarak Öcalan’ın ortaya koyduğu politikaların içine özellikle dahil oldum; bunun nedeni kadın özgürlük mücadelesinin Kürt halk kurtuluş mücadelesi içerisinde bu kadar görünür ve öncelikli olmasıdır.

Bizler Güney Afrika’daki ırkçılığa karşı verilen mücadelede de yer aldık. Abdullah Öcalan ve Nelson Mandela arasında paralellikler var. Özgürlük savaşçısı olmaktan barışın mimarı olmaya geçişi sağlayan sosyalist bir yaklaşımın sahipleridirler. Yürüttüğümüz ve ileride büyüterek yürüteceğimiz kampanya ile kendi hükümetimiz başta olmak üzere gerekli yerlere konuyla ilgili ihtiyaç duyulan baskıyı uygulayarak, Öcalan’ın neler yaptığını, kim olduğunu ve tanımalarını sağlamak, yine PKK’nin rolünü anlamalarını sağlamak istiyoruz.

Tony Burke (Unite The Union Sendikası Genel Başkan Yardımcısı): Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit konusu gündemimizde, bu duruma dikkat çekmek ve bunu sonlandırmak gerekiyor. Biz emek hareketi özellikle de sendikamız Unite için bu çok çok önemli bir konu.

Bizim üzerimize düşen tecridin var olduğunu herkese gösterebilmek ve bu konuyu gerekli yerlerin gündemine taşıyabilmek. Şimdilik devletin bu konuda yaptığı, görmezden gelmek, baskı uygulayarak sesleri kısmak. Bizim de sendika olarak görevimiz bunun karşısında durmak. Görmezden gelerek yok saymak bir devlet taktiği. Yok sayarak bu problemin olmadığını kanıtlamaya çalışıyorlar, ama şu bir gerçek görmezden gelerek, sessiz kalarak bir sorunu ortadan kaldıramazsınız.

Biz çok güçlü bir hareketiz, çok güçlü bir sendikayız, hem emek hareketi içerisinde hem işçi Partisi içerisinde bütün gücümüzü bu konuda kullanacağız. Sadece Britanya’da da değil uluslararası emek hareketi içerisinde de bütün gücümüzü kullanarak bu konuyu gündeme taşıyacağız.

Avrupa’nın sessizliğinin altında Türkiye ile olan ticari ilişkiler var. Bu da aslında onlara yakışan bir duruş. Avrupa Birliği ciddi anlamda sıkıntılı bir yapı. Bu konuda sorumluluklarını, yapması gerekenleri yapmayan bir pozisyonda. Biz de hem Avrupa’daki hem de bütün uluslararası arenadaki ilişkilerimizi kullanarak, sendikal ilişkilerimizi kullanarak bu konuyu gündeme taşımaya devam edeceğiz.

Bir de şu var özellikle bazı Avrupa devletleri ‘terörist’ olarak yaklaşıyor ki kesinlikle doğru değil, bu konuda tamamen politik siyasi bir tutsaktan bahsediyoruz. Bu konuda bizim de işimiz bu devletlere bu hükümetlere söyleyeceğimiz tek şey şudur; Öcalan Ortadoğu’nun Mandela’sıdır ve bu konunun ne kadar önemli olduğunu onlara kavratmamız gerekiyor.

Bir de tabandan halkı bilgilendirmek, halkı örgütlemek gerekiyor. Emek hareketi, sendikal örgütler ve işçi Partisi içerisinde sürekli bu konuyu gündemde tutmamız gerekiyor. Şayet tabanda ve bahsettiğim örgütlenmeler içerisinde gerekli duyarlılığı yaratırsak mutlaka amacımıza ulaşacağız.

Simon Dubbins (Unite The Union Sendikası Uluslararası İlişkiler Direktörü):Gerçekten çok çok tehlikeli ve hassas bir dönemdeyiz. Sistem çok açık bir biçimde çok büyük bir kriz içerisinde. Aslında çok uzun bir zamandır çok derin krizi yaşıyor. Baskı uygulamaya devam etmemiz gerekiyor. Bu konuda tüm aktif güçlerle uluslararası dayanışmayı tamamen büyütmemiz gerekiyor ve baskıyı daha da yükseltmemiz gerekiyor.

Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmeye devam etmeliyiz. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi için çalışmaya devam etmemiz gerekiyor. Tecrit kesinlikle bir işkence yöntemidir, bu konuda uluslararası arenada kabul edilmiş bir gerçek; 15 günden fazla bir insanın tecrit edilmesi bir işkence yöntemidir, psikolojik ve fiziki bir işkencedir.

Öcalan ile görüşmeler devam ettiğinde ülkede çok daha açık bir atmosfer vardı, tolerans vardı, farklılıklar birbirleriyle konuşup tartışabiliyorlardı, yani birbirleriyle konuşarak sorunları çözme çabası vardı. Tabi barış süreci Erdoğan ve hükümeti tarafından sona erdirildi, hemen ardından Kürt şehirlerine fiziki ve askeri saldırılar başladı, basına yönelik çok ciddi saldırılar ve baskılar başladı. Çok açık ki şu anda çok vahşi ve saldırgan bir rejim ile karşı karşıyayız.

Bizim yapmaya çalıştığımız şey Erdoğan’ın ve hükümetin tekrar barış görüşmelerine dönmesi için uluslararası arenada baskı uygulamaktır ve bu sürecin bir parçası olarak Öcalan’ın serbest bırakılmasıdır. Kürt sorununa siyasi çözüm bulunmalıdır. Bunu İrlanda’dan biliyoruz, Kolombiya’dan ve diğer örneklerden biliyoruz, politik çözüm tek yoldur. Herkes biliyor; bu hareketi yok edemezsiniz! bir düşünceyi yok edemezsiniz! Bu yüzden gerçek ve kalıcı bir çözüm bulunmak zorunda.

Stephen Smellie (Unison Sendikası MYK üyesi): Birleşik Krallık’ta birkaç yıl önce kurulan Öcalan’a Özgürlük Kampanyası’nda çalışıyorum. Çok sayıda sendikal hareketle birlikte ‘Öcalan Özgür Olmalı’ talebiyle kampanyaya olan desteği büyütmeye çalışıyoruz. Birleşik Krallık’taki Sendikalar Konfederasyonu TUC, İskoçya TUC ve ülke genelinde sayısız farklı sendikaların desteklerini almaktayız. Ana talebimiz Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi ve derhal serbest bırakılmasıdır.

Şuanda İngiltere’de Londra ve Galler’de Newport, tüm Avrupa ve Türkiye genelinde açlık grevleri devam ediyor. Durumun ciddiyetini göstermek için insanların kendilerini cesurca açlık grevine yatırmaları Öcalan’ın bölgedeki özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından öneminin bir göstergesidir. Bizler sendikal hareketler olarak, Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesini talep eden insanlarla dayanışma içinde omuz omuza durmamız gerekiyor. Ve bölgede gelecekte ölüm değil barışı nasıl inşa edeceğimiz tartışmasına geçmeliyiz.

Katherine Chibah (Londra-Enfield Belediye Meclis Üyesi): Bugün binlerce Kürt dünyanın farklı yerlerinde Kürt lider Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla açlık grevindeler. Adaletsizliğe ve hukuksuzluğa dikkat çekiyorlar. Kürt halkına dönük bu adaletsizliği herkesin görmesi ve hepimizin acilen harekete geçmesi gerekiyor.

Matt Nathan (İslington Belediyesi Meclis üyesi-Britanyalı Sendikaların Yürüttüğü ‘Öcalan’a Özgürlük Kampanyası’ Direktörü): Britanya’da 6 milyon işçi ve sendikacıyı temsil eden Sendikalar Kongresi, 2017’deki yıllık konferansında, oy birliğiyle Abdullah Öcalan’a Özgürlük kampanyasının amaçları ve hedeflerini içeren önergeyi kabul etti. Çünkü, emek hareketinin eşitlik, adalet ve barış değerleri aynı zamanda Kürt halkının ve Abdullah Öcalan’ın da değerleridir. Kürt halkının yürüttüğü mücadele, bizim de mücadelemizdir. Ve tabii ki de, sendikaların Erdoğan rejimine karşı verdikleri mücadele de bizim mücadelemizdir.

İnanılmaz bulduğum şey, açlık grevindekilerin talepleri hiç de olağanüstü değil. İstedikleri şeyler çok basit, adil ve insancıl. İnanılmaz olan, onların hakkı olan ve benim hakkım olan şeyleri almaları için açlık grevi yapılmasıdır.

Bu sene oldukça önemli. Sayın Öcalan 70 yaşında; 20 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altındadır. Hep birlikte çalışarak, tecridi kırmamızın ve sessizliği bozmamızın zamanıdır. Sendika hareketinin siyasi kanadı olan, İşçi Partisi- benim de partim- etik bir dışişleri siyaseti izleyeceğini söyledi. Bu da evrensel haklar, barış ve adalet demektir.

Bu ülkenin sendika hareketinin uzun ve onurlu bir uluslararası dayanışma tarihi var. Bu ülkenin sendika hareketlerinde bir söz vardır: ‘Birine saldırı, herkese saldırıdır.’ Bu yüzden de, uluslararası dayanışma sorunluklarımızı çok ciddiye alıyoruz.

Kaynak: Yeni Özgür Politika