Dolzer: Türkiye uluslararası hukuku ihlal ediyor, tavır alınmalı

Almanya’nın Nürnberg kentinde düzenlenen 10’uncu Kürt Kültür Günleri kapsamında bir panel düzenlendi. Panelde konuşan Hamburg Eyalet Parlamentosu Üyesi Martin Dolzer, uluslararası hukuku çiğneyen Türk devletine karşı tavır alınmasını istedi.


Nürnberg Medya Halk Evi tarafından Kürt Kültür Günleri’nin 10’uncusu Villa Leon’da gerçekleşti.

Etkinlik kapsamında düzenlenen bir panelin Moderatörlüğünü Sosyolog Nihal Baryam yaparken, Hamburg Eyalet Parlementosu Üyesi Martin Dolzer, Gazeteci-yazar Ferda Çetin ve Gazeteci-yazar Ahmet Nesin konuşmacı olarak katıldı.

“Ortadoğu’da insan hakları, özgürlük ve demokrasi” konulu panele siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

DOLZER: AÇLIK GREVLERİ AMACINA ULAŞTI

Hamburg Eyalet Parlamentosu Üyesi Martin Dolzer panele Skype ile bağlanarak yaptığı konuşmada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride karşı yapılan açlık grevi eylemlerine değindi.

Dolzer, “Yapılan açlık grevleri eylemleri bugüne kadar yapılan eylemlerden çok daha uzun sürdü. Bu konuda başta Almanya ve AB açlık grevlerine sessiz kaldı. Bu onların zavallılığını gösteriyor. Türkiye her türlü uluslararası hukuku çiğniyor ve AB’den bir baskı yok. Açlık grevleri amacına ulaşmıştır, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kırılması, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesi çok önemlidir. Ortadoğu’nun demokratikleşmesi ve barışı için önemli bir gelişmedir” dedi.

TÜRKİYE ULUSLARARASI HUKUKU İHLAL EDİYOR

Martin Dolzer, Türk ordusunun Güney Kürdistan işgal operasyonuna da değinerek şunları söyledi: “Türkiye bütün savaş suçlarını işliyor. Türk devleti IŞÎD gibi yapılarla hareket ediyor, birlikte çalışıyor. Türkiye Afrin’i bu yapılarla işgal etti ve her türlü savaş suçunu işleyerek uluslararası yasaları ihlal etti. Buna karşı Almanya ve AB birliğinden bir baskı görmedi. Şu anda Türk ordusu Kandil’e saldırıyor, uçaklarıyla bombalıyor, sivil halka zarar veriyor. Uluslararası hukuku ihlal ediyor. Uluslararası hukuku ihlal eden Türkiye’ye karşı baskı uygulanmalı ve tavır alınmalıdır.”

NESİN: ORTADOĞU VE TÜRKİYE’DE YENİ BİR TARİH YAZILIYOR

Panelde daha sonra söz alan Gazeteci-yazar Ahmet Nesin ise, Ortadoğu ve Türkiye’de yeni bir tarihin yazıldığını belirterek, “ Yıllarca Kürt meselesi PKK üzerinden ve ya bir örgüt üzerinden tartışıldı. Uzun süren mücadele, savaşın adına ne koyarsanız koyun, herkesi başka bir noktaya getirdi. O da şu; Ortadoğu ve Türkiye’de yeni bir tarih yazılıyor; bunu hepimiz görüyoruz. Hem Türkiye’deki sosyalistler, hem de dünyadaki sosyalistler ve sosyal demokratlar şunu görmek zorunda kaldılar: Yeni bir tarih yazılıyor ve bu tarih sayfasının neresinde yer alacaklar? Bu tarih de bir Kürdistan tarihidir. Eskisi gibi artık Türkiye ‘burada bir PKK var, savaşalım, işte böyle olur, şöyle galip geliriz’ olayından çıktı. Bir devlet, bir eyalet ya da bir federatif yapı toplu olarak tartışılmaya başlandı. Bu sadece Türkiye için değil, Irak, Suriye ve İran içinde tartışılmaya başlandı. Biz Avrupa’da Kürdistan olayını nasıl anlatacağımızı bilemezken, artık BM’de Kürdistan için söz sahibi olmaya başlandı. Artık Ortadoğu’da Kürdistan meselesi sadece PKK, PYD meselesi değildir, bütün dünyanın tartıştığı ve masaya yatırdığı bir konudur.”

ÇETİN: ALMANYA HARİÇ

Gazeteci-yazar Ferda Çetin ise, Kürt hareketinin teknolojik olarak büyük imkânlara sahip NATO’nun ikinci büyük ordusu Türk ordusu ve ya İran, Suriye, Irak gibi devletlerle uzun yıllar mücadele ettiği için sadece ayakta kalmadığını belirterek şöyle konuştu: “ Kürt hareketi toplumsal yaşamı örgütleye bildiği için ayakta kalabiliyor. Toplumun desteğini de bu noktada alıyor. Sadece askeri bir hareket değil aynı zamanda toplumun tüm yaşam alanlarında iddia sahibidir ve bu noktada mücadele ediyor. Bu düşünce Kobanê’den sonra Dünya halklarının büyük ilgisini çekti. Kobanê’den sonra DAIŞ’e karşı sürdürülen mücadele, Şengal’de Êzidî Kürtlere yönelik DAIŞ saldırılarına karşı Kürt gerillalarının, Kürt kadınlarının mücadelesi hem bir başarı elde etti, hem de bir ilgi buldu. Fakat bu ilgi devletlerin veya emperyalist güçlerin Kürtlere bahşettiği yeni bir ilişki, yeni bir süreç değildi. Toplumlar aslında bu ilgiyi yoğurdu. Toplumların bu ilgisi doğal olarak devletlerinde kabul ettiği bir ilgiye dönüştü. Bir taraftan Rojava’da savaş alanında aynı koalisyon içinde Kürtlerle yer alıyorlar, fakat diğer taraftan çok katı bir tutum da almıyorlar. Almanya hariç. Almanya'nın pozisyonunu bu noktada ayrıca ele almak gerekiyor. Koalisyon içinde Kürtlerle aslında aynı yerde duruyor. Bir paradoks. Almanya Türkiye’yle bir birine çok yakın politika izliyor. Koalisyon içinde Almanya Kürtlerle, YPG, YPJ’yle aynı safta ama bayrağını da yasaklıyor. Bunu çok anlayabilmiş değiliz. Ama bu konuda diğer devletler açısından bu aşıldı. AB devletleri de, ABD de Kürtlerin, Kürt savaşçıların, Kürt gerillaların askeri üstünlüğünü kabul etti, batı basını da bunu dile getiriyor. Fakat bu olumluluğu uluslararası güçler siyasi görüşmelerde aynı düzeyde kabul etmiyor ve kırılma noktası, düğüm burası.”

Çetin konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “Kürtler iyi savaştı deniliyor, ama Kürt siyasi temsilcileri siyasi görüşmelere de çağrılmıyor. Siyasi görüşmelere Kürtlerin Rojava’da ve Irak’ta savaştığı El-Kaide, El-Nusra, DAIŞ ve ÖSO’nun temsilcileri değişik isimlerle bu görüşmelere katılıyorlar. Ama siyasi görüşmelere Kürtler dâhil edilmiyor. Bu kadar birlikte olduğu bir hareketi sistem dışlıyorsa niye? Bu sebep ne içindir? Askeri anlamda desteklenen varlığı kabul edilen bir siyasi gücün çözüm masasında, siyaset masasında kurucu bir aktör, güçlü bir aktör olarak yer almasını istemiyor. ABD’de, AB’de, bölge ülkeleri de. Her alanda sıkıştırılmış, daraltılmış, aktör özellikleri alabildiğine törpülenmiş, zayıf bir hareketle görüşmek istiyorlar. Şimdi sürdürülen politikayı biz böyle değerlendiriyoruz. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi de bu bağlamda ele alıyoruz.” Panel, soru cevap bölümüyle sona erdi.