Oturma eyleminden Avrupa’ya ‘çifte standarda son’ çağrısı

Eylemciler, Öcalan’ın esaretinin sırf fiziki olarak değerlendirilemeyeceğine dikkat çekerken, Öcalan’a yönelik tecrit şahsında baskılara ve katliamlara karşı durulması ve AK ile CPT gibi kurumların artık kendilerini sorgulamaları gerektiğine vurgu yapıyor

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Avrupa Konseyi (AK) önünde ikinci gününde devam eden oturma eylemine farklı inanç grupları ile kadın hareketinden de yoğun katılım var. Eylemciler, Öcalan’ın esaretinin sırf fiziki olarak değerlendirilemeyeceğine dikkat çekerken, Öcalan’a yönelik tecrit şahsında baskılara ve katliamlara karşı durulması ve AK ile CPT gibi kurumların artık kendilerini sorgulamaları gerektiğine vurgu yapıyorlar.

AK önündeki oturma eyleminin ikinci günündeki eylemcilerin bazıları, hem eylemin amacı hem de tecrit ve işkenceye karşı nasıl mücadele edilmesi konusundaki görüşlerini ANF’yle paylaştılar.

Heci Cuma: Oturma eylemine katılanlardan olan Kürdistan İslami Toplumu (CİK) Şura üyelerinden Heci Cuma, 5 yılı aşkın bir süredir Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talebiyle AK önünde nöbet eylemi düzenlendiğini hatırlattı. 19 yıldır esaret altında tutulan Kürt Halk Önderi’nin tecrit koşullarına karşı Kürt halkının yıllardır farklı eylemlerle itirazda bulunduğunu kaydeden Heci Cuma, buna karşın halka ikna edici bir cevap verilemediğini vurguladı.

Öcalan’ın Kürdistan’daki farklı inançları ve halkları birbirlerine yaklaştırmaktaki rolüne dikkat çeken CİK üyesi, halkların inançlarını doğru bir biçimde yaşamaları noktasındaki çabalarını takdir ettiklerini dile getirdi. Öcalan’dan önce Müslüman, Ezidi ve Aleviler arasındaki ilişkileri çok az olduğunu belirten Heci Cuma, şimdilerde inançların birbirlerine daha yakın olduklarını ve bunda Öcalan’ın ve mücadelesinin yadsınamaz katkısı olduğunun altını çizdi.

Avrupa ülkelerinin Kürtler ve Öcalan konusunda çifte standart uyguladığı eleştirisinde bulunan CİK üyesi Heci Cuma, bu tutumların Kürt halkının tepkisine yol açtığını ifade etti.

‘CPT’NİN SORUMLULUK DIŞI TAVRI KABUL EDİLEMEZ’

“Sadece CPT tarafından bazı ziyaretler oldu ve zaten sonuncusunda da Öcalan’la görüşülmediğini açıkladılar. Tüm bu tutumlar ve sorumluluk dışı tavırlar kabul edilemezdir” diyen Heci Cuma, başta CPT ve AK olmak üzere bu kurumların sorumluluklarını ve kendi iç tüzüklerinde yazılı olan görevlerini yerine getirmeleri çağrısı yaptı.

Heci Cuma, şöyle devam etti: “Öcalan bugün Kürt halkının ve bölgedeki diğer halkların Mandela’sıdır. Öcalan’ın görüşleri olmadan halkları arası birliktelik ve onurlu yaşamı inşa etmek kolay olmayacaktır. O özgür olmadan da Kürtler ve diğer halklar özgür olmayacaktır. Bu manada, özellikle de CPT’nin bizlere doğru bir bilgilendirme yapması gerekiyor. Bunun için ise acilen Sayın Öcalan’ın koşulları ve sağlığı hakkında bilgi almak üzere İmralı adasına gitmeleri gerekir.”

‘MÜSLÜMANLAR VE DİĞER İNANÇLAR ADALETSİZLİĞE KARŞI DURMALI’

Bir halkın liderine 20 yıla yaklaşan bir esareti yaşatmanın dini açıdan da sorunlu olduğunu vurgulayan Heci Cuma, bir CİK üyesi olarak kendisinin sağlıklı olmasını ve özellikle de özgürlüğünü istediğini kaydetti. Heci Cuma, “Allah da bunu bizden istiyor. Yani halkların özgür olmasını ve bunun için mücadele edilmesini. Bunun için de Sayın Öcalan özgür olmalıdır” dedi.

Müslüman ve diğer inançlardan Kürt halkına seslenen CİK üyesi Heci Cuma, baskıya, zulme ve adaletsizliğe karşı herkesin mücadele etmesini ve Kürt Halk Önderi’ne yönelik tecrit ve işkenceye karşı durmalarını istedi.

Zozan Rojhilati: Doğu Kürdistan Özgür Kadın Hareketi (KJAR) Avrupa örgütü üyelerinden Zozan Rojhilati ise, oturma eylemiyle ‘Öcalan’ın fiziğinin esir edilerek, bir fikrin hapsedilmesine’ dur demek istediklerini söyledi.

Pazartesi günü başlayan oturma eylemiyle tecrit ve işkenceye karşı durmak istediklerini belirten Zozan Rojhilati, birçok Kürt kurumunun yanı sıra Avrupalı siyasetçi ve yerel seçilmişlerin desteğinin önemine işaret etti.

‘ÇIKARLARINI DEĞİL, İNSANLIK DEĞERLERİNİ SAVUNMALIDIRLAR’

Rojhilat kadınları olarak uzun süredir uygulanan tecrite karşı durduklarını söyleyen Rojhilati, “Önderimiz Öcalan konusunda ne ailesinin ne de halkın neler olduğu hakkında en ufak bir bilgisi yok. Buna karşı sesimizi AK’ye ve yetkili en önemli kurum olan CPT’ye duyurmak için buradayız. Yine Birleşmiş Milletler’e (BM) sesimizi duyurmak istiyoruz. Derhal harekete geçmeli ve bu çifte standardı sonlandırmalılar diyoruz. Çıkarlarını değil de, insanlık değerlerini savunmalıdırlar artık” diye konuştu.

ÖNDERLİK ŞAHSINDA İNSANLIĞIN İRADESİ TECRİT EDİLİYOR!

Kürt Halk Önderi’ne yönelik tecrit ve esaret koşullarının bir kişiye yönelik fiziki uygulamalar olarak ele alınmaması gerektiğini vurgulayan Zozan Rojhilati, şöyle devam etti: “Aslında Önderlik şahsında insanlığın iradesi tecrit ediliyor. Önderlik sadece fiziki olarak değil, bir düşünce olarak da tüm insanlığı temsil ediyor. Bizim çağrımız; bir an önce Önderliğe yönelik bu tecrite son verilmesi ve kendisiyle daha önce yapılan görüşmelere acilen geri dönülmesidir.”

Zozan Rojhilati, Öcalan’ın halkların ve inançların özgür ve onurlu birlikte yaşamı için mücadele ettiğinin unutulmaması gerektiğini söyledi.

Zozan Rojhilati, Ortadoğu’da sürdürülen savaşa karşı Öcalan’ın ideolojisine dayanan Kürt Özgürlük Hareketi’nin direnen tek güç olduğunu söyerken, Rojihilat’taki ve Avrupa’daki Doğu Kürdistanlılara direniş çağrısı yaptı. Rojhilati, tüm halkın Kürt Halk Önderi’nin 19 yıldır devam eden esaretine karşı ayakta olması çağrısını dile getirirken, “Bu eylemler devam etmelidir. Bu ne ilk eylemdir ne de son eylem olacaktır. Kürt halkının istemleri yerine gelene kadar mücadele sürecektir” diye ekledi.

Pir Veli Uğur, FEDA Pirler Kurulu üyesi: 19 yıldır Kürt halkının önderi olarak kabul ettiği Sayın Öcalan zindandadır.

Öcalan’ın zindanda olmasının sebebine değinen Pir Veli Uğur, “Halkların, inançların, mezheplerin ve hatta aşiret ve ağaların Ortadoğu’daki bu denli bölünmüşlüğünün önünü kesmeye çalışan, onları barış ve kardeşlik içerisinde yaşamasını istediği için zindanlarda tutulduğunu geçte olsa anladık, farkettik” diye konuştu.

Ortadoğu’nun Kardeş kanıyla kan gölüne çevrildiğini dile getire Pir Veli Uğur, eyleme katılmalarına ilişkin olarak ise, şöyle dedi: “Halkların huzura ve mutluluğa erişmesi için, Kürt halkı ve Önderliğinin Ortadoğu’daki tüm halkların eşitliğinin ve kardeşliğinin teorisyeni olduğuna, çözümün de barışta olduğuna kanaat getirerek; ve de Aleviliğin de özünün bu olduğu için Yol pirlerimizin de desturu ile ‘insanlık nerede ise, orada yerimizi alacağız’ dedik. Bu aynı zamanda bizim inancımızın gereğidir. İnancımızı yerine getirmezsek, halka ve Hak’ka yalan söylemiş oluruz. Bu da yolumuz gereği ‘düşkünlüktür’, yani suçtur.”

EVRENSEL HAKLARI SAVUNAN MI YOKSA GASP EDEN Mİ SUÇLU?

 Strasbourg’daki eyleme katılarak AK ve CPT’ye bazı soruların cevabını almak istediklerini kaydeden Pir Veli Uğur, “Evrensel bir hak olan yaşam hakkını, inanç hakkını, dil ve kimlik hakkını isteyenler mi suçlu, yoksa bunları vermeyenler mi? AK ve CPT’den beklentimiz bu soruya cevap vermeleridir” diye konuştu.

Dillerin yasaklanarak işlenen soykırıma ve yaşam hakkının ihlaline karşı sessiz kalınmasını eleştiren Pir Veli Uğur, “Tüm dünya insanlığı niye susuyor? Hangi konsey, hangi parlamento, hangi mahkeme dilimi, kimliğimi, inancımı istediğim için beni ve 40 milyonluk bir halkı suçlayabilir ve ‘terörist’ olarak ilan edebilir? Diye konuştu.

Bu tutumların insanlık açısından utanç verici olması gereğine işaret eden Pir Veli Uğur, “CPT’den de beklentimiz; kendi sorumluluklarını yerine getirmesi, getirmiyorsa da varlığını sorgulamasıdır” dedi.

ALEVİLERE MAZLUM VE HAKLININ YANINDA OLMA ÇAĞRISI

Alevilere de seslenen Pir Veli Uğur, haksızlığa karşı mücadele çağrısı yaptı. Pir Veli Uğur, son olarak şöyle dedi: “Gelin Kürtlük, Türklük, mezhepçilik yapmayalım. Aleviliğin içini boşaltmayalım. İnsanlık nerede ise orada yerimizi alalım. İnancımız birlik, beraberlik, kardeşlik, eşitlik ve sevgi değil mi? Mazlumun ve haklının yanında olmak bizim ilkemiz değil mi? Alevilik kötülüğü kabul etmez. Kötülüğün kaynağı da bu devlet, nefis ve özel mülkiyet değil mi? Gelin daha fazla asimile olmadan, daha fazla kirlenmeden, akııldan, bilimden ve vicdandan süzülmüş olan hak ve hakikat yolunda birleşelim. Hakikat yolunu sürdürenlere aşk ile” dedi.