Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), Kürdistan Îslam Toplumu (CÎK) ile Almanya ile Belçika’daki Kürt Enstitüleri tarafından başkent Brüksel’de düzenlenen “Şêx Seîd ve Azadî Cemiyeti: Tarih, Hafıza ve Kolektif İtiraz” başlıklı uluslararası konferansın sonuç bildirgesi yayınlandı.
Sonuç bildirgesinde, Şêx Seîd ve 47 arkadaşının mezar yerlerinin hala açıklanmamış olmasına dikkat çekilerek, bu durumun sadece Kürt halkı için değil, insanlık vicdanı için de büyük bir hak ihlali olduğu vurgulandı.
Sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı:
Konferans boyunca şu konular kapsamlı biçimde değerlendirilmiştir:
1925 isyanının tarihsel, siyasal ve toplumsal bağlam ve nedenleri,
* Azadî Cemiyeti’nin siyasal vizyonu ve isyan ile ilişkisi,
* İsyanın bastırılma sürecinde uygulanan şiddet ve bunun günümüze yansımaları,
* Şêx Seîd ve arkadaşlarının yargılama süreci ve infazları,
* Kürt ulusal hareketi ve kültürel hafızasında bu isyanın bıraktığı etkiler,
*Mezarsız bırakılmış Kürt önderlerinin hatıraları ve güncel anlamları.
Konferansta yapılan sunumlar ve tartışmalar, 1925 isyanının geçmişte “yaşanmış ve bitmiş bir olay” olmadığını, bugün de değişik biçimlerde devam eden bir hakikat, hafıza ve adalet meselesi olduğunu ortaya koymuştur. Bu bağlamda, aşağıdaki tespit ve çağrıları yapmak istiyoruz:
1. Şêx Seîd ve 47 arkadaşının 1925 yılında idam edilmelerinin ardından mezar yerlerinin bugüne kadar açıklanmamış olması yalnızca aileleri ve Kürt halkı için değil, aynı zamanda vicdan sahibi herkes ve evrensel insan hakları açısından da ciddi bir adaletsizliktir. Zira mezarın yokluğu, ölenin yok sayılması anlamına gelir. Bir kişinin naaşının nerede olduğunun bilinmemesi, toplumsal olarak yas tutmayı, anmayı ve hatırlamayı engeller.
2. Dolayısıyla, mezarsızlık, sadece fiziksel bir eksiklik değil; aynı zamanda hafızayı bastırmanın, mekânı denetim altına almanın ve bir halkın topluca yas tutma hakkını yok saymanın bir biçimidir. Mezarsız bırakılan kişiler, kolektif kimliğin unutulması amacıyla tarihten silinmeye ve itibarsızlaştırılmaya çalışılır. Bu nedenle bu durum, Kürt halkının tarihsel adalet ve tanınma mücadelesinde en temel ve acil taleplerden biri olmaya devam etmektedir.
3. Devletin arşivlerinde bu toplu mezara dair her bilgiye ulaşma imkânı olduğu hâlde, bugüne dek hiçbir resmî açıklama yapılmamış olması, geçmiş ve hakikat ile yüzleşme iradesinin eksikliğini göstermektedir. Mezar yerinin tespiti, bilimsel yöntemlerle kimliklendirme yapılması ve cenazelerin ailelerine iadesi bir asırdır yerine getirilmemiş insani bir sorumluluktur.
4. Bu mezarsız bırakma pratiği, yalnızca Şêx Seîd ve arkadaşlarıyla sınırlı değildir.
*1930 Zilan katliamı ve 1935 Sason katliamlarında katledilenler bilinmeyen toplu mezarlara gömülmüştür.
1937’de Dersim katliamından sonra idam edilen Seyîd Rıza ve arkadaşlarının da mezar yerleri bugüne dek açıklanmamıştır.
*Bu mezarsızlaştırma ve hafıza silme politikası o dönemdeki tüm isyanlarda bir resmi politika olarak uygulanmıştır.
*Aynı şekilde, 1960’ta sürgünde hayatını kaybeden ve vasiyetine rağmen memleketi Bedlîs’e gömülmeyen Bediüzzaman Seîdê Kurdî’nin mezarı da kayıptır.
5. Türkiye’nin Kürt halkıyla barışabilmesinin en temel koşullarından biri bu tür hafıza ve hakikat meseleleriyle yüzleşmesidir. Mezarların gizlenmesi, tarihsel şahsiyetlerin kriminalize edilmesi ve anılarına saygısızlık yapılması kalıcı bir barışın önünde ciddi engel teşkil etmektedir.
6. Bu nedenlerle, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve yetkili kurumlara şu somut adımları atma çağrısında bulunuyoruz:
*Kürt halkı için çok büyük tarihsel, siyasal, kültürel ve sembolik değere sahip olan Şêx Seîd, Xalid Begê Cibrî, Seyîd Rıza, Seyit Abdulkadir Nehri, Şêx Şerîf, Yusuf Ziya, Reşoyê Silo, Şêx Resûl, Biroyê Heskê Têlî, Şêx Zahir ve Seîdê Kurdî’nin ve onlarla birlikte hayatlarını kaybeden arkadaşlarının ve ardıllarının mezar yerlerini açıklayın; cenazeleri ailelerine iade edin, toplumsal yüzleşmeye imkân sağlayın; bu insanların hatırasına yönelik saldırı, saygısızlık ve inkârcı yaklaşımlara son verin.
*Resmi tarihte, devlet söyleminde ve eğitim sisteminde bu şahsiyetlere yönelik karalayıcı, onur kırıcı ve düşmanlaştırıcı ifadelerden vazgeçin. Hakikatin ortaya çıkması için tüm arşivleri eksiksiz bir şekilde açın.
*Geçmişin acılarıyla yüzleşmeyi kurumsallaştıracak, hakikati ortaya çıkarak, adaleti sağlayarak vicdanları rahatlatacak ve toplumsal barışı mümkün kılacak mekanizmaları oluşturun.
7. Yüz yıldır inkâr, imha, idam ve tasfiye politikası devam ediyor. Kürt isyanlarının çoğu mahkeme ve idamlarla yüz yüze kaldılar. 52 yıldır Sayın Abdullah Öcalan önderliğinde devam eden son Kürt isyanı şimdi müzakere masasındadır. Bu vesileyle Türkiye devleti yetkililerini inkâr, imha ve tasfiye politikalarına son vermeye, Kürt halkının hak ve hakikatini tanımaya davet ediyoruz.
Barış, sadece silahların susmasıyla değil; yaşayanların haklarını tesis ile birlikte, ölülere de bir yer bulmak, onların hatıralarını tanıyarak hakkını teslim etmek ve geçmişin hakikatiyle esaslı bir yüzleşmeyle mümkün olabilir.
Şêx Seîd ve arkadaşlarının kayıp mezarları, Kürtlerin 100 yıldır kaybedilmek istenen hafıza ve tarihinin özetidir aslında. Ancak, mezarlar ve cenazeler kaybolsa da hafıza susmaz; tarih gizlense de adalet talebi ve mücadelesi devam eder.
Sonuç bildirgesinin Kürtçe ve Türkçe okunmasından sonra konferansın sonuçlarına ilişkin önerileri alındı.
KÖLN MİTİNGİNE ÇAĞRI
Ardından hazırlık komitesi adına Civaka İslamiya Kurdistan (CİK) Genel Başkanı Mele Şevket Çakır bir teşekkür konuşması yaparak, konferansta tartışılan konuların tarihsel ve güncel boyutuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Çakır, Şêx Seîd Ayaklanmasının yüzüncü yıl anması çerçevesinde Avrupa’da düzenlenen etkinliklerin finalinin 29 Haziran Pazar Günü Almanya’nın Köln kentinde düzenlenecek mitinge katılım çağrısında bulundu.