ABD ile İran’ın savaş sahası: Irak

ABD ile İran arasındaki gerginlik Irak’ta en üst düzeyde yeniden hissedilmeye başladı.

ABD ile İran arasında son günlerde yeniden Irak’ta alevlenen çelişki ve adım adım çatışmaya doğru giden kriz, yeni değil. Bu krizin temelleri 1979 yılında ABD’nin Tahran büyükelçiliğinin işgal edilmesi ile başladı ve günümüze dek sürdü. Bu gerginliğin nedeni elbette sadece büyükelçiliğin işgal edilmesi de değil; büyükelçiliğin işgal edilmesi ile ABD ve özellikle İran tarafından başlatılan İsrail karşıtlığı çizgidir.

İran, ABD ve İsrail karşıtlığı çizgisini kendisine yönelik tehditleri ve İsrail karşıtlığı siyaseti ülke dışındaki alanlarda Spay Kutsi adıyla oluşturduğu Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'deki güçlerle sürdürmek istedi. İran, ABD ve İsrail’in İran karşıtlığı politikalarını durdurmak, onlarla mücadele etmek için Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de oluşturduğu paramiliter güçlerle yayılmacı politika izlerken, ABD de hem bölgeye yerleşmek hem de bölgedeki İran etkinliğini kırmak için politikalar izledi, projelere üretti.

ABD ile İran arasında kısaca tarihsel kökeni bu temelde olan gerginlik, ABD’nin 2003 yılında Saddam’a müdahalesi ve Irak’a yerleşmeye başlaması ile farklı bir aşamaya geçti. 2012 yılında Tunus’da başlayıp Suriye’ye kadar yayılan süreçle ABD'nin, bölgede başta Suriye olmak üzere birçok alana girmesi ile İran'la olan çelişkileri daha da derinleşti. ABD, bölgeye girmeye çalışırken İran da başta Irak olmak üzere bölgede yayılmacılığını arttırmaya çalıştı.

ABD İLE RUSYA, SURİYE'DE İRAN'A KARŞI ANLAŞTI

ABD ile İran arasındaki çelişkiler ABD’nin Irak’a 2003 yılında girmesi ile derinleşti ve günümüze dek sürdü. Son yıllarda ABD’nin Kürtleri gerekçe yaparak Suriye topraklarına girmesi ile bu çelişki Suriye topraklarına da yansıdı. ABD’nin Suriye topraklarına girmesi İran için iki açıdan tehlike oluşturuyordu. Birincisi, Suriye’deki İran varlığı açısından tehlikeydi. İkincisi ise Suriye’nin Lübnan sınırı olması itibarıyla İran’ın Lübnan’daki varlığı üzerine tehlike oluşturuyor. Bu yüzden İran, ABD’ye karşı Türkiye ve Rusya ile Suriye’de aynı cephede ve Kürtlere karşıt bir pozisyonda yer aldı. Ancak ABD ve Rusya arasında her ne kadar egemenlik çelişkileri yaşansa da İsrail’in güvenliği her iki ülke için başat bir sorundu. ABD ile Rusya her iki ülkede Suriye’de izledikleri politikalarda aralarında ciddi çelişkiler yaşasa da İran’ın İsrail’le Suriye’de oluşturacağı tehdide karşı, İsrail’in güvenliği konusunda İran’a karşı anlaştılar. Bundan ötürü İran’ı Suriye’de sınırladılar. Suriye’de Şam çevresi başta olmak üzere Halep, Hama, Humus’ta resmi bir şekilde bulunan güçlerine yönelik İsrail saldırıları başladı. İran'ın resmi ve açık bir şekilde bulunan güçleri öyle bir duruma geldi ki kendisini gizleme yoluna gitti. Böylelikle ABD ile Rusya arasındaki anlaşmadan ötürü İran, Suriye’de sınırlandırılmış oldu.

ÇELİŞKİLERİN MERKEZİ IRAK OLDU

ABD ile İran arasındaki çelişki, kriz ve gerginliğin son yıllarda ağırlık merkezi Suriye, Lübnan’a kaysa da 2003 yılından bu yana en fazla çekişmenin yaşandığı yer Irak oldu. Ancak 2012 yılından sonra İran, çelişkilerin merkezini Lübnan, Suriye ve en son Yemen’e de kaydırarak, daha geniş bir alanda karşılamaya çalıştı. Yemen’de Suudi Arabistan ile karşı karşıya gelmesi ve başlayan iç savaşla İran frenlendi. Suriye ve Lübnan üzerinde Rusya ile ABD’nin anlaşması, İran ile ABD'nin çelişki, çatışma ve gerginliğinin merkezini yeniden Irak’a kaydırdı.

ABD, 2018 yılında tek taraflı olarak nükleer enerji anlaşmasından çekilerek, İran’a yönelik kademeli olarak başlattığı ağır ambargolarla bu çelişkiyi tırmandırdı. Aynı yıl Irak’ta önce genel seçimler, ardından bölgesel seçimler yapıldı. Seçimler yapılmasına rağmen halkların, mezheplerin kendi aralarındaki çelişkileri ve yine İran ile ABD arasında yaşanan çelişki ve uzlaşmazlıktan ötürü uzun süre Irak’ta cumhurbaşkanı seçilemedi, hükümet kurulamadı.

Uzun süren görüşmeler ve müzakerelerden sonra Ekim ayı başında cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı seçilen Berhem Salih, yeni hükümeti kurmak için Adıl Abdulmehdi’yi görevlendirdi. Abdulmedi, bir aylık görüşmelerden sonra Ekim sonunda 8 eksik bakanlık ilk kabinesini parlamentoya sundu. Kademeli olarak eksik kalan bakanları tamamladı. ABD ile İran arasındaki zımni uzlaşma olmasaydı Abdulmehdi hükümeti kurulamazdı. İran’a mesafeli olan, Mukteda El Sadr, Amr Hekim, Haydar Abadi gibi isimler hükümete şartlı destek verdi. Şartlarının başında yolsuzlukla mücadele ve 2014 yılında DAİŞ ile mücadele amacıyla kurulan Haşdi Şabi güçlerinin tamamının Irak ordusuna dahil edilmesi geliyordu. Hükümete şartlı destek veren gruplar, hükümetin verdiği bu sözleri yerine getirmesi için bir yıllık süre tanımıştı. Yıl dolmak üzereyken ve henüz gösteriler başlamadan kısa süre önce, Iraklı Arap Şii Dini Merci Ali Sistani, bir açıklama yaparak, hükümetin Haşdi Şabi güçlerini Irak ordusuna katma üzerine verdiği sözleri yerine getirmesi istedi. Sistani, "ya bu hükümet sözünü yerine getirecek yada yıkılacak" şeklinde çok sert bir açıklama yaptı. Sistani’nin ardından Sadr, Abadi ve Amr Hekim'in açıklamaları geldi. Bu açıklamalardan kısa süre sonra, Ekim ayı başında verilen sözler yerine getirilmediği için başta Iraklı Arap Şii Dini Merci Ali Sistani olmak üzere Mukteda El Sadr, Amar Hekim ve Haydar Abadi’nin destek vermesi ile Irak’ın başkenti Bağdat başta olmak üzere Arap Şiilerin yaşadığı bölgelerde hükümet karşıtı halk ayaklanması başladı. Gösteriler, 29 Kasım'da Başbakan Adıl Abdulmehdi’nin istifasına rağmen durmadı. Şii liderleri, "BM ve uluslararası güçlerin gözetiminde erken seçim yapılana kadar devam edecek" dedi.

İRAN VE BERHEM SALİH'İN HAMLELERİ

İran, buna karşı kendisine yakın Şii grupların içinde yer aldığı Bina Koalisyonu üzerinden bir hamle yaptı. Bina Koalisyonu, göstericilerin ve Şii liderlerin erken seçim talebini görmezden gelerek, parlamentoda en büyük grup kendileri olduğundan, hükümeti kurması için önerdikleri adaya görev verilmesini istedi. Cumhurbaşkanı’nın görevi vermemesi durumunda istifasını istedi. Cumhurbaşkanı Berhem Salih, anayasanın kendisine tanıdığı haklara dayanarak, Bina Koalisyonu’nun dayattığı adaya hükümet kurmak için görev vermeyeceğini, anayasa dışında yetkisini kötüye kullandığına dair şikayetlerin olması durumunda istifa etmeye hazır olduğunu açıkladı.

Berhem Salih, yaptığı hamle ile göstericiler ile Şii grupları arkasına almayı başarırken, Bina Koalisyonu üzerinden İran’a karşı öne geçti. Bu durum İran’ın Irak’ta da kaybetmeye başlaması demekti. Askeri olarak Haşdi Şabi güçleri üzerinden olan yönelimlerden ötürü daralmış olan İran için, siyasi anlamda da bir daralmaya doğru gidişinin başlaması demekti, atılan bu adamlar.

HAŞDİ ŞABİ SAVAŞ PLANLARINI DEVREYE SOKTU

ABD karşısında Suriye, Lübnan ve Yemen’de daralan İran, giderek Irak’ta da daralmaya başlayınca, Irak’ta İran'a yakın olan Haşdi Şabi grupları devreye sokuldu. Bu gruplardan bazıları siyasi atmosferi değiştirmek, gösterileri etkilemek, göstericileri sindirmek için Bağdat, Necef, Kerbela, Zikkar başta olmak üzere birçok yerde göstericilere yönelik saldırılar başlattı. Saldırılara Irak genelinde ve uluslararası alanda büyük tepkiler geldi. Bu saldırıların İran yanlısı gruplar tarafından yapıldığı da gerek Irak’ta gerekse uluslararası alanda dile getirildi. İran yanlısı gruplar bir yandan göstericilere yönelik saldırılar geliştirirken, öte yandan Ekim ayı sonundan itibaren ABD’nin Irak’taki üslerine yönelik füzeli saldırılar da başlattı.

İran’da en üst düzeyde gelişen bu saldırıların olabileceğine yönelik açıklamalar yapılmıştı. İran Genel Kurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Komutanı, Dini Lider Hamaney’nin Güvenlik Danışmanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı başta olmak üzere Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin, Mayıs ayından itibaren yaptıkları açıklamalarda, ABD’nin, İran’a yönelik saldırılarına karşı bölge ve dünya genelindeki üsleri hedef alınarak cevap verileceği belirtiliyordu.

Bu açıklamalardan mesajlarını alan Haşdi Şabi içindeki İran yanlısı Esayip Elil Hak, Irak Hizbulahı, Bedir Tugayları, Ekim ayından itibaren ABD’nin başta Bağdat'taki merkez üssü olmak üzere Anbar, Tel Afer ve Kerkük’teki üslerine yönelik farklı tarihlerde füzeli saldırılarda bulundu. ABD ve İsrail de bu saldırılara karşı farklı zamanlarda Haşdi Şabi içindeki bu grupların Irak’ın farklı yerlerindeki karargâhları, silah ve cephane depolarına yönelik saldırılar gerçekleştirdi. ABD, Haşdi Şabi’nin içindeki bu grupların başındakilere yaptırımlar uygulayan kararlar aldı.

FÜZELİ SALDIRI: BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA

En son 28 Aralık'ta ABD ve uluslararası koalisyon güçlerinin Kerkük’te konumlandıkları K1 Askeri üssüne yönelik füzeli saldırı gerçekleşti. ABD saldırıdan Haşdi Şabi içindeki İran yanlısı Irak Hizbullah'ını sorumlu tuttu. Bir gün sonra ABD, El Kaim’de Irak Hizbullah’ına ait 6 merkezi vurdu.
Bunun üzerine yeni bir tartışma ve Irak topraklarında ABD ile İran çatışması tartışmaların başladığı yeni bir süreç başladı.

İran yanlısı Haşdi Şabi'nin ikinci komutanı Mehdi Muhendis'ten, "ABD’yi tehdit eden sert bir cevap verilecek" açıklaması geldi. İran yetkililerinden de aynı minvalde açıklamalar geldi.

Irak’ın istifa eden başbakanı Adıl Abdulmehdi’den konuya ilişkin iki ayrı ve çelişen açıklama geldi. Abdulmehdi, ilk açıklamasında, "bu saldırı egemenlik haklarımıza yönelik bir saldırıdır" derken, ikinci açıklamasında ise "saldırıdan haberimiz vardı" dedi.

'YABANCI GÜÇLER ÇIKARILSIN' AÇIKLAMASI

İran’a yakın Esayip Elil Hak grubu ile Haşdi Şabi genel sorumlusu Hadi Amiri’den "yabancı tüm güçler topraklarımızdan çıkarılsın" açıklamaları geldi. Hadi Amiri’nin bu açıklaması, başta Başiki olmak üzere Başûrê Kurdistan'daki Türk işgalci güçlerini de kapsıyordu. O yüzden Hadi Amiri’nin açıklamasına ilk cevap Irak Türkmen Cephesi'nden geldi. ITC resmi hesaplarından yapılan açıklamalar, "Türk güçlerinin Irak’ta kalması gerekir" yönünde oldu.

Yabancı güçlerin Irak topraklarından çıkmasını isteyen bu gruplar, Haşdi Şabi güçleri gruplarının Bağdat’ın Tahrir Meydanı'na çıkıp ABD karşıtı eylem yapmasını da istedi. Bu durum İran’ın, göstericiler nezdinde yaşadığı kaybı kazanıma çevirme amacı ile birlikte hükümet karşıtı gösterilerde bulunan protestocuları kendi taraflarına çekme yada onlar arasında bir bölünme yaratma hedefi olduğunu ortaya çıkarıyor.

SADR'DAN FARKLI TEPKİ

Saldırıya ilişkin bir tepki de Mukteda El Sadr’dan geldi. Sadr, saldırıyı Irak’ın egemenliğine yapılmış bir saldırı olarak değerlendirdi. Siyasi ve askeri olarak ABD ve Irak’taki yabancı güçleri Irak’tan çıkarmaya hazırlıklı olduklarını söyledi. İran yanlısı Haşdi Şabi gruplarından da 'ABD güçlerinin saldırılarına zemin olacak sorumsuz saldırılardan kaçınmasını' istedi.

İÇ SAVAŞA DOĞRU MU?

İran, Suriye, Lübnan, Yemen'de yaşadığı daralmaya Irak’ın da tümden eklenmesini istemiyor. Irak’ta ABD ile bir çatışmaya kadar götürecek bir süreci başlatarak, Irak’ı kaybetmeyi önlemek adına süreci Haşdi Şabi grupları üzerinden daha da tırmandıracağı ortaya çıkıyor. Bu da Irak’ta uzun süredir yaşanan belirsizliğin giderek bir iç savaşa doğru hızlı adımlarla ilerlemesi anlamına geliyor.