2013: Tabut, sedye, ranza

2013: Tabut, sedye, ranza

2013, hak ihlalleri açısından iyimser, diğer senelere kıyasla iyileşen bir tabloyu işaret etmiyor. Özellikle polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalar, cezaevleri politikası bu senenin hak ihlalleri başlıklarını oluşturdu. Polis bu sene onlarca kişiyi öldürürken, 7 kişinin ölümü de kayıtlara 'faili meçhul' olarak düştü. İşkenceye uğrayanların sayısı ise, sadece başvuranlar hesaplandığında 338. Toplanma ve gösteri hakkını kullanmak isteyen 6447 kişi gözaltına alınırken, bunlardan 217'si tutuklandı. Devletin, örgütlenme özgürlüğüne yanıtı ise 1280 kişiyi gözaltına almak, 445 kişiyi tutuklamak oldu. Cezaevlerinde işkence ve sürgün bu sene de sürdü.

YAŞAM HAKKI İHLALLERİ

2013'te polisin ölümüne sebebiyet verdiği ilk örnek Şahin Öner oldu. 11 Şubat günü Amed'in Yenişehir İlçesi'ndeki protesto gösterileri sırasında Öner, polis tarafından zırhlı araçla çarpılarak yaşamını yitirdi. Görgü tanıkları, 19 yaşındaki Öner'in öldürülmesiyle ilgili olarak "Zırhlı polis aracı çarptıktan sonra, polisler araçtan indi ve zırhlı araca koydular, uzaklaştılar. Öner araca alınırken hala bilincinin yerinde olduğunu gördük" dediler. Yine bazı görgü tanıkları da şu beyanda bulundu: "Panzer çocuğu ezdi, diye bağırdık, defalarca 112 Acil Servis'i aradık, 112 Acil Servis ekiplerinin burada çocuğu bulamaması üzerine, polisin yaralı çocuğu panzere alıp götürdüğü yönünde bilgi verdik."

Çok sayıda kişi 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle, polis tarafından hedef yapıldı. Bunda, 2007 yılında Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda yapılan, polise ciddi yetkiler veren değişikliğin payı büyük. Kars doğumlu Muhammed Öyke (21) isimli kişinin öldürülmesine de 'dur' ihtarına uymaması gerekçe gösterildi. 16 Nisan'da, Gebze'den İstanbul'a doğru hareket eden araçtaki Öyke polis kurşunuyla yaşamını yitirdi.

Polis, kendisine tanınan yetkileri sadece siyasi-toplumsal olaylarda değil; kişisel husumeti olduğunda da kullandı. Balıkesir-Ayvalık'taki Tuğrul Cimli, 14 Mayıs'ta, aynı apartmanda yaşadıkları polis Hüseyin Akdağ'ın silahlı saldırısında yaşamını yitirdi.

İrfan Tuna, 5 Haziran'da, greve çıkan kamu emekçilerinin Kızılay'daki eylemine denk geldi. Eylem alanı polisin gaz bombaları ve Toma araçlarıyla 'savaş alanına' dönüştüğünde, Tuna bir dershaneye sığındı. Yoğun gaz bombası ve tazyikli suya maruz kalan Tuna, hastaneye götürüldüğü sırada kalp krizi geçirerek öldü.

Tekirdağ'da yaşayan Ali Çelebi, 4 Ağustos'ta evinde rahatsızlanarak dışarıya çıktı. Etrafına zarar vereceği düşünülen Çelebi, ertesi gün Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne götürülmek istendi. Sebebi öğrenilemedi ama Çelebi, İstanbul'daki hastaneye gitmek istemiyordu; ellerindeki bağı çözerek ambulanstan kaçtı. Ablasının evinde yakalanan Çelebi, kelepçeli müdahaleye karşı çıkınca polisin coplu saldırısına maruz kaldı; öldü.

17 yaşındaki Sinan Saltıkalp ise Türk devletinin "çocuk bayramı" kabul ettiği gün, 23 Nisan'da, Şırnak'ın Cizre İlçesi'ndeki olaylarda polis aracının ezmesinin sonucunda, dört ay yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını yitirdi.

Medeni Yıldırım, 18 yaşındaydı. Amed'in Lice İlçesi'ne bağlı Hêzan Kayacık karakoluna ek binalar yapılmasına karşı karakola yürüyen halkın arasındaydı. Özel harekat polisleri halkın üzerine ateş açtı; Yıldırım yaşamını yitirdi.

'Dur' ihtarına uymadığı için öldürülen bir diğer isim de İsmail Dere oldu. 20 Eylül'de Bursa Merkez Osmangazi İlçesi'nde meydana gelen olayda, polis ekipleri aracına ateş ederek İsmail Dere'yi öldürdü. Ölümden sorumlu O.B. isimli polis mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Kişisel husumeti nedeniyle silah kullanan polislerden biri de Selm Meral idi. Van Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü'nde görevli polis Selim Meral, Elazığ'da bulunan eşi Zeliha Meral ve eşinin annesi Ayten Sönmez'i öldürdü.

Veysel Albayrak da 5 Ekim günü otomobiliyle Kocaeli'den İstanbul istikametine doğru giderken 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle ateş edilerek öldürüldü.

Hakkari'nin Keklikpınar Mahallesi'nde 27 Ekim günü Ayşe Kanat’a, süratli kullanılan bir sivil polis aracı tarafından çarpıldı. Kanat, Hakkari Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.

Trafik kurallarını tanımayan polisler Ayşe Uğur isimli kadını da öldürdü. 3 Kasım günü Karaman'da yaşanan olayda, polis M.Ö.'nün kullandığı resmi plakalı araç 70 yaşındaki Ayşe Uğur'a çarptı. Uğur, Karaman Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.

Yılın sonuna gelinirken, polis Yüksekova'da cinayet işledi. 6 Aralık günü, HPG gerillalarının mezarlarının tahrip edilmesine karşı yapılan gösteri sırasında Veysel İşbilir ve Mehmet Reşit İşbilir, özel harekat polislerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. İki kişi de sanayide çalışan emekçiydi ancak devlet ve ana-akım medya "PKK'li" gösterip, cinayeti meşrulaştırmaya çalıştı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da cinayetlere görüştüğü BDP-HDP heyeti aracılığıyla tepki göstermiş ve "paralel devlet"i işaret etmişti.

Bemal Tokçu ise Yüksekova'da yaşamını yitiren Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir'in cenaze törenine katıldı. Tören dönüşünde polis kitleye saldırdı; Tokçu'yu ateşli silahla başından vurdu. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Hastanesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi'nde yoğun bakımda bir süre tutulan 25 yaşındaki Tokçu yaşamını yitirdi.

Haziran ayında başlayan 'Gezi' direnişinde ise polisin hükümetin emriyle gösterdiği orantısız şiddet sonucunda 5 genç yaşamını yitirdi: Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert…

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezleri’nin verilerine göre 1 Ocak – 30 Kasım 2013 tarihleri arasında, kolluk güçlerinin yargısız infazı, 'dur' ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu toplam 25 kişi yaşamını yitirirdi. Kolluk kuvvetlerinin toplantı ve gösterilere müdahalesi sonucu doğrudan ya da dolaylı olarak 9 kişi yaşamını yitirirken; İHD ve TİHV, faili meçhul cinayet sonucu ölenlerin ise 7 kişi olduğunu tespit etti.

2013 yılında çatışmalar nedeniyle ise 34 kişi yaşamını yitirdi, 8 kişi de yaralandı. Kara mayınlarının patlaması sonucu yaşamını yitiren kişi sayısı ise 7.

Ayrıca hükümetin yanlış politikaları Suriye'deki savaşın Türkiye'ye de yansımasına yol açtı. Bu nedenle patlayan bomba, çatışmalardan seken kurşun, sınırı geçenlere açılan ateş gibi örnekler, 71 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Milli Savunma Bakanlığı'na göre; 1 Ocak - 30 Ekim 2013 tarihleri arasında zorunlu askerlik hizmetini yapan 52 kişi intihar ettiği iddia edildi ya da şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi.

POLİS ŞİDDETİ

İfade özgürlüğünü kullanmak isteyenler 2013'te de polis şiddetiyle karşılaştı. Özellikle Gezi direnişi sırasında uygulanan polis terörü Türkiye’nin dünya gündemine taşınmasına da yol açtı!

Türk Tabipleri Birliği verilerine göre polis şiddeti sonucu İstanbul'da 4755 kişi yaralı sağlık kurumlarına başvurdu. Bunlardan 6'sı gözünü kaybetti. Ankara'da yaralı başvurucuların sayısı ise 1549. Ankara'da ise 4 kişi gözünü kaybetti. İzmir'de 800 kişi yaralı olarak sağlık kurumlarına başvururken, bu sayı Antakya'da 201, Adana'da 162 idi. Eskişehir'de 304, Muğla'da 50, Mersin'de 17, Bursa'da 2, Balıkesir'de 155, Kocaeli'de 10, Rize'de 8 yaralı başvuru yaparken; Antalya'da 50 yaralının yanı sıra 1 kişi de gözünü kaybetti.

TİHV ise 2013 yılının ilk 11 ayında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 884 kişinin başvurusunu aldı. Başvuranların 477’si, işkence ve kötü muamele gördüklerini açıkladı.

İHD'ye de 2013 yılının ilk 10 ayında işkence gördüğünü belirten 338 kişi başvurdu.

AF ÖRGÜTÜ: POLİS BARIŞÇIL GÖSTERİLERE SALDIRDI, GÖZALTINDA CİNSEL TACİZ UYGULADI

Uluslararası Af Örgütü'nün “Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de toplanma özgürlüğü hakkı şiddet kullanılarak engelleniyor” başlıklı raporunda ise şu bilgilere yer verildi:

"Gezi Parkı eylemleri boyunca yetkililer defalarca ve keyfi bir şekilde barışçıl toplanma hakkını ihlal etti. Çoğunda eylemlerin neden engellendiği konusunda bir açıklama yapılmadı; yapıldığında ise uluslararası insan hakları hukuku ile uyumlu olmayan açıklamalar yapıldı.

Polis, açıkça gereksiz ve orantısız bir şekilde ve bireysel ya da kolektif şiddet içeren fiillere karşı değil, barışçıl göstericileri dağıtmak amacıyla tazyikli su, biber gazı spreyi ve göz yaşartıcı gaz kullandı.

Binlerce kişi yaralandı. Biri polis olmak üzere beş kişi hayatını kaybetti ve üç göstericinin ölümüne polisin aşırı güç kullanımının neden olduğuna dair güçlü kanıtlar mevcut.

Eylemler sırasında görevlerini yerine getiren gazeteciler, doktorlar ve avukatlar da polis tarafından şiddete maruz kalanlar arasındaydı.

Gözaltına alınan kadınların çoğu kolluk kuvvetlerince sözlü cinsel tacize, cinsel hakarete, cinsel şiddet ve bazı vakalarda ise fiziksel cinsel tacize maruz kaldıklarını bildirdi.

Plastik ve gerçek mermi kullanımı, resmi olmayan gözaltılar, cinsel taciz ve dövülme olayları yaşandı.

Polis ihlallerinin çok büyük bir kısmı şimdiden cezasız kalacak gibi görünüyor. Buna karşın eylemlere katılmakla ya da eylemleri düzenlemekle suçlanan kişiler karalamalara ve kötü muameleye maruz kaldı ve şimdi de haksız ya da abartılı suçlamalarla yargılanma riski ile karşı karşıya bulunuyor."

İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) Kuzey Kürdistan 2013 yılı ilk 9 aylık İnsan Hakları İhlalleri Raporu'na göre ise toplumsal olaylara 92 kez polis müdahalesi yapıldı ve bu müdahalelerde 86 kişi darp edildi. Raporda, resmi hata ve ihmal sonucu 4 kişinin yaralandığı ve 321 kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı kaydedildi.

SON ÖRNEK YEŞİLOVA’DAN

Polis şiddeti, bu yılın son haftası ise Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'ne bağlı Navberojan (Yeşilova) Köyü'nde ortaya çıktı. Yeni karakol, kalekol ve askeri üs merkezlerinin inşaatlarına karşı yol kapatma eyleminin yapıldığı köye asker 30 Aralık günü baskın düzenledi; 1'i ağır 10 kişiyi yaraladı. Ağır yaralanan Muhyettin Kaya, Şemdinli Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı; ardından Yüksekova Devlet Hastanesi’ne sevk edildi.

CEZAEVLERİ

Türkiye cezaevlerinde senelerdir hak ihlalleri yaşanıyor. Bazı dönemler katliam ve cinayetlerle de yönetilen, devletin cezaevleri politikası, 2013'te, siyasi tutsakların açlık grevi eylemlerinin ardından 'intikamcı' bir tatbike dönüştü. Cezaevlerinde halihazırda 141 bin 161 kişi bulunuyor.  Bu rakam AKP iktidara geldiğinde 59 bin 429 idi. Yedi yıllık dönemde cezaevlerindeki sayı 2,5 kat arttı. Cezaevlerindeki çocuk mahpusların sayısı ise 1878.

2013 yılının ilk 11 ayında cezaevlerinde biri annesinin yanında kalan 51 günlük bebek olmak üzere toplam 26 tutuklu ya da hükümlünün intihar, işkence ve kötü muamele, kaza, ihmal, hastalık, mahkûmlar arası kavga vb nedenlerle yaşamını yitirdi. Adalet Bakanlığı'na göre ise bu sayı 2013’ün ilk üç ayı için 64.

İHD verilerine göre; 2013 yılının ilk dokuz ayında, çıplak arama ve onur kırıcı muamele ve şiddet, darp ve kötü muameleler başta olmak üzere cezaevlerinde 544 kişi işkenceye uğradı.

Ocak-Kasım verileri, cezaevlerinde çeşitli nedenlerle yaşamını yitiren kişi sayısının en az 25 olduğunu gösteriyor.

İHD Cezaevleri Komisyonu’nun 3-4 Ekim 2013 tarihli açıklamasına göre cezaevlerinde, tespit edilen, 163’ü ağır durumda 544 hasta tutsak var. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2013 yılında cezaevinde 14 kişi rapor beklerken öldü. Rapor için başvuruda bulunan on kişiden sadece birine olumlu yanıt verilirken; toplam rapor için başvuruda bulunan 460 başvurudan 417'sine ret yanıtı verildi.

Yine Adalet Bakanlığı’nın verileri; 2010 yılında 252, 2011 yılında 268, 2012 yılında 260 mahpusun hapishanelerde yaşamını yitirdiğine işaret ediyor.

2013, siyasi tutsaklara yönelik sürgün politikasının da yaygın uygulandığı bir sene oldu. İHD Cezaevleri Komisyonu, Bingöl, Muş, Batman, Mardin, Siirt, Amed, Edirne cezaevlerinden, Tekirdağ Bandırma, Edirne, Silivri cezaevlerine 345 tutsağın sürgün edildiğini saptadı.

Ayrıca, cezaevlerinde engellilere yönelik iyileştirme bu sene de yapılmazken, LGBT tutsakların mağduriyeti de sürüyor. Adalet Bakanlığı verileri dikkate alınırsa, Türkiye'deki cezaevlerinde 79 LGBT bulunuyor. LGBT tutsaklar, hapishaneye girişte, eğer varsa, LGBT'lerin koğuşuna girmek için, kimliklerini ispatlamak zorunda. Bunun için sağlık kurulu raporu almaları ve devlet hastanelerinde muayeneden geçmeye mecburlar.

BAKAN ERGİN İTİRAF ETMİŞTİ

Geçtiğimiz haftaya kadar Adalet Bakanlığı görevini yürüten Sadullah Ergin, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda gazetecilerin sorularını yanıtlarken, cezaevlerindeki şiddet iddialarının hatırlatılması üzerine, "Sorunlar, hak ihlalleri tamamen yoktur, diyemem. Zaman zaman belli cezaevlerimizde olabiliyor" itirafında bulunmuştu. Buna rağmen, cezaevlerinde işkence yapan, hak ihlalinde bulunan sorumlular hakkında yargılama yapılmadı.

GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜNE YANIT; 6447 GÖZALTI, 217 TUTUKLAMA

Bu sene gözaltı ve tutuklama bilançosu da yine Gezi direnişine paralel olarak yükseldi. Cumhuriyet Başsavcılıklarının koordinesinde özellikle sol-sosyalist parti ve örgütlere yönelik, İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Malatya, Bursa, Hatay, Erzincan merkezli operasyonlar yürütüldü. Toplantı ve gösterilere müdahaleler sonucu 6447 kişi gözaltına alınırken, 217 kişi de tutuklandı. Gözaltına alınan 4070, tutuklanan 182 Gezi eylemcileriydi. 59 kişi hakkında ise adli kontrol kararı verildi.

TCK 301. Madde 2008 yılında değiştirilmiş olsa da, mevcut hukuk mevzuatında, insan hakları kuruluşlarının "özgürlükler önünde tehdit yarattığını" söylediği en az 13 madde daha (TCK 84, 125, 132, 134, 215, 216, 218, 285, 286, 288, 299, 305, 318. maddeler) bulunuyor. Bu maddelere dayanılarak, 2013 yılında ilk 11 ayında gözaltına alınan 21 kişiden 8’i tutuklandı; 115 kişi hakkında toplam 200 yıl 6 ay 17 gün hapis cezası verildi. 50 kişi hakkında toplam 145 bin 374 lira para cezası verilmesi de yine bu maddelerle ilgili; tıpkı, 329 kişinin yargılanmasının uzun sürüp, 2014 yılına sarkması gibi.

İHD'nin Kuzey Kürdistan 2013 yılı ilk 9 aylık İnsan Hakları İhlalleri Raporu'nda ise gözaltına alınanların sayısı 900, tutuklananların ise 213 olarak işaret ediliyor. Aynı raporda, 512 kişinin de soruşturma, dava ve cezalara maruz kaldığı bilgisi var.

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ:1280 GÖZALTI, 445 TUTUKLAMA

2013 yılında örgütlenme özgürlüğü de çiğnendi; -389’u Kürt siyasetine yönelik soruşturmalar olmak üzere- 1280 kişi gözaltına alındı, bunların 445’i tutuklandı. Büyük kısmı 'KCK' davalarından olmak üzere 1288 kişiye  toplam 2502 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası verildi.

Kürt milletvekilleri Gülser Yıldırım, İbrahim Aslan, Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak, Kemal Aktaş ve milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle bu yılı tutuklu geçirdi. KESK’in 12’si kadın, 35’i erkek olmak üzere toplam 47 yönetici ve üyesi; Çağdaş Hukukçular Derneği'nin (ÇHD) genel başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve  avukat olan diğer 8 yönetici ve üyesi  halen tutuklu.

ARALIK AYINDAN BAZI GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR

Henüz raporlara yansımayan gözaltı ve tutuklamalardan bazıları da bu ay yaşandı.

Dersim'in Ovacık İlçesi'nde "örgüt üyesi oldukları" iddiasıyla 6 Aralık'ta evlerine operasyon düzenlenen 7 kişiden 5'i tutuklandı. Mehmet Yıldız, Zeynel Ekici, Ali Öz, Ebru Öz ve İbrahim Aslan 9 Aralık günü Malatya E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.

Bitlis'in Tatvan İlçesi'nde gözaltına alınan Bitlis Eren Üniversitesi öğrencisi Serhat Yıldız ve Savaş Aydın, 7 Aralık günü "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklanıp  Van F Tipi Cezaevi'ne gönderilirken; aynı gün, "örgüte yardım ettikleri" iddiasıyla Hakkari'de İdris Abi, İdris Turgut ve Ömer Kaya adlı yurttaşlar tutuklandı, Van F Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.

28 Aralık günü, Kars'ta Kafkas Üniversitesi öğrencilerine ve Kars Hasan Harakani KYK Yurdu'na yapılan baskınlarda 11 kişi gözaltına alındı. 30 Aralık günü ise öğrencilerden 6 kişi, “Örgüt üyesi olmak” ve “Polise taş ve şişe atarak kamu malına zarar verme” iddiasıyla tutuklandı. Öğrenciler Kars E Tipi Kapalı Cezaevi’nde.

Yüksekova'da yaşanan infazların protesto edildiği Kars'ta polis tarafından gözaltına alınan 35 öğrenciden 11'i de, 11 Aralık günü tutuklanmıştı. İsimleri: "Emrah Ataç, Adil Bozkurt, Osman Ertaç, Mazlum Özen, İbrahim Kaya, İbrahim Dursunoğlu, Abdullah Türfent, Hüseyin Nergiz, Bahtiyar Barış Yurtseven, Emrah İşler, Ünal Yıldız."

Şırnak'ta ise 22 Aralık günü, "YDG-H üyeleri" oldukları iddiası ile gözaltına alınan 18 çocuk alındı. Bazıları serbest bırakılırken; tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen çocuklardan 3'ü, "YDG-H üyesi" oldukları iddiasıyla tutuklandı. Tutuklanan 3 çocuk Midyat Cezaevi'ne götürüldü.

Yine Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde de 28 Aralık günü 8 kişi gözaltına alındı; 4’ü “örgüt üyesi olmak” ve “örgüte yardım ve yataklık yapmak” iddiasıyla tutuklanarak, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konuldular.

Cizre'de 13 Aralık'ta gerçekleştirilen operasyonda ise gözaltına alınan 5 kişiden 1'i çocuk 3 kişi tutuklanmıştı.

1-30 Kasım tarihleri boyunca yapılan siyasi operasyonlarda ise en az 261 kişi gözaltına alınırken, bunlardan 87'si tutuklanmıştı.

İLERLEME RAPORUNDA ELEŞTİRİLER

Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde son bir yıllık ilerlemesi ile ilgili raporunda, insan hakları savunucuları üzerindeki baskının devam ettiğine değinilerek, "Güvenlik güçlerinin, uzun süreden beri devam eden, karşı iddialarda bulunma pratiğinin önünün alınması, polisin işkence ve kötü muamele yaptığı yönündeki iddiaların bağımsız ve tarafsız bir biçimde soruşturulmasının teşvik edilmesi ve 1990’lardaki çok sayıda yargısız infaz vakasının aydınlatılması için daha fazla çaba gerekmektedir" eleştirileri yapıldı. Raporda, "Türk Ceza Kanunu’nun silahlı örgüte üyelik hakkındaki 314. maddesi dâhil olmak üzere mevzuatta daha fazla değişiklik yapılması ve uygulamaya yönelik tutarlı bir izleme mekanizmasının tesis edilmesi gerekmektedir" denilerek, kamu görevlilerinin basın üzerindeki baskısının devam etmesi, yaygın oto sansür, eleştirel gazetecilerin işten çıkarılmaları, internet sitelerinin sık sık yasaklanması ve ifade ve basın özgürlüğünün uygulamada görsel işitsel alandaki düzenleyici makam tarafından ve yargının yaklaşımı nedeniyle engellenmesi dâhil olmak üzere, sorunların devam ettiği ifade edildi.