‘2022’nin baş oyuncusu yine enflasyon olacak’

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine faizin kurdaki yükselişe doğrudan etkisi olmadığını söylese de ekonomist Mustafa Sönmez, ekonomik krizde hem faizin, hem kurun hem de enflasyonun belirleyici olduğunu vurguluyor.

Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en belirleyici unsurlarından olan dövizin yükselişi kademeli olarak devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) Eylül ayındaki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında aldığı faiz indirimi kararı, dövizdeki dalgalanmayı artırdı. 

Faiz, enflasyon ve kur kıskacındaki ekonomiye dair gelişmeleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunum ile dile getiren TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, faiz indiriminin kura doğrudan etkisinin olmadığını söyledi. Kavcıoğlu’na göre, “Küresel gelişmelere bakınca kurun bizim faiz indirimimizle ilgisi olmadığını görürüz. TL’deki kaybı sadece faiz indirimi ile ilişkilendirmek doğru değil.”

GÖZLE GÖRÜLÜR BİR ARTIŞ YAŞANDI

Kavcıoğlu’nun bu açıklamasını ve dövizdeki artışı ANF’ye değerlendiren ekonomist Mustafa Sönmez ise TCMB başkanı ile aynı görüşte değil: “Faiz indirimi ardından yaşanan gelişmeler durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Karar çıktıktan sonra dövizde gözle görülür bir artış başladı. Bunun dışında Türkiye’nin risk primi de aynı şekilde yükseldi. Bunun dünyada yükselmesi demek ‘Bu ülke risklidir, borç para verirken dikkatli olun, hatta sigorta priminizi artırın’ anlamına gelir. Geçen hafta yaşanan bu risk üzerine yabancıların çıktığını gördük. Bunlar da döviz fiyatlarını yükseltti. O zaman Kavcıoğlu’na sormak lazım, döviz neden yükseliyor? Durduk yerde yükselmiyor. Alınan kararın ciddi bir etkisi var. Tersi olsaydı ve faiz artırılsaydı elbette TL cazip hale gelir ve döviz gerilerdi. Faiz kararıyla döviz fiyatı arasında her zaman bir ilişki vardır.”

HEM SIKILAŞMA DEYİP HEM FAİZ İNDİRİMİ OLMAZ

Aynı konuşmasında Şahap Kavcıoğlu’nun “Para politikasında bundan sonraki dönemde de olası riskleri gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdüreceğiz” sözlerinin 21 Ekim’de yapılacak PPK toplantısında yeni bir faiz indirimi olup olmadığını sorduğumuzda ise Sönmez’in cevabı şu oluyor: “Yeniden indirim yaparlarsa bu sıkılaştırma olmaz ki! Bunun adı gevşeme. Sıkılaşma demek, faizi yükseltip kredi hacmini daraltmaktır. Buna bağlı olarak da insanlar daha az kredi alır, daha az tüketir ve ekonominin bozulan dengeleri yerine oturur. MB, şu an için bunu yapamıyor; çünkü Erdoğan faiz konusunda katı bir tutuma sahip. Gerçi yapılan faiz indiriminin de çok bir etkisi olmadı. Bankalar anında kredi faizlerini düşürmedi ya da insanlar da gidip konut ve ihtiyaç kredisi almadı. Sadece niyet olarak enflasyona rağmen faiz artırımı yapmayacağız mesajı verildi. Yine de burada son sözü enflasyon söyler. Enflasyon yükseliyorsa faizleri yükseltmelisiniz ki insanlar paralarını TL’de tutsun. Yükseltmezseniz güvenli liman olarak altın ya da dövize yönelirler.”

ÜST ORTA SINIF TALEBİ ARTIRIYOR

Para piyasasında durum böyleyken Ekim ayı başında açıklanan TÜİK verilerine göre, enflasyon Eylül’de yüzde 1,25 artarken, yıllık bazda yüzde 19,58’e yükseldi fakat halkın sepetindeki enflasyon özellikle gıdada gün geçtikçe tırmanıyor. AKP iktidarının sıkıştığı faiz, kur ve enflasyon kıskacı, iktidar ile MB’yi nereye kadar götürecek?

Mustafa Sönmez bu anlamda hem en olası senaryoyu aktarıyor hem de iktidarın sıkıştığı noktaları yeniden vurguluyor: “Enflasyon herkesi ilgilendiren esas nokta ve şu an kontrol altına alınamıyor. Kontrol altına alınması için faizlerin yükseltilip ekonominin ve talebin daraltılması lazım. Şu an özellikle orta üst sınıfların mala talebi var. Dövizi TL’ye çevirip beklemeyecekse o TL ile mal, parası yetiyorsa konut ya da evindeki beyaz eşya ve elektroniği değiştiriyor, tadilat vs. yapıyor. Bu da sanayide geçici bir canlanma yaratıyor. Sanayi Üretim Endeksi açıklandı; yüzde 14’e yakın bir yıllık büyüme var. Bu ciddi bir büyüme. Peki, kaynağı ne? Biraz ihracat ama daha çok da iç talep. Talep oldukça fiyatlar düşmez, o yüzden talebi dizginlemeniz lazım. Bu da nasıl dizginlenir? Faiz yükseltip TL’yi cazip hale getireceksiniz ki insanlar TL’ye dönsün faiz geliri elde etmek için. Talep olmadığı için de fiyatlar düşecek. Fakat bu olmuyor; faiz artırılmıyor ve talep yönü açık kalıyor.

Öte yandan arz ise özellikle gıda alanında eksik kalıyor. Tarım çökertildiği için gıda üretilmiyor ve fiyatları çok yüksek. İthalata yöneldiklerinden dövizle yapılan ithalat çok pahalı. Sadece gıda değil, enerji de pahalı. Ayrıca dünyada Covid-19’dan kaynaklı bir enflasyon var ve onu da ithal ediyorsunuz.  Bu enflasyon sürecinden de etkileniyor Türkiye ama burada enflasyonu kontrol altına alacak bir irade yok. İnsanların buna inancı da kalmadı zaten ve herkes başının çaresine bakıyor. Bu yüzden mal ve hizmet üreten herkes kendi etiketini değiştiriyor. Yapamayan ve okkanın altına gidenler ise o etiketi değiştiremeyen ücretliler, emekliler ve işçiler. Dolayısıyla sadece bütçenin insafına bakacaklar ya da hızla sandığı talep edecekler. Çünkü ellerindeki tek koz, bu anlamda erken seçim.”

ENFLASYON BAŞ SORUN

Mustafa Sönmez faiz, enflasyon ve kur üçgenine sıkışmış ekonomiyi böyle tarif ederken meclisin hazırlayacağı 2022 yılının bütçesine dair beklentilerini soruyoruz. Bu veriler Türkiye ekonomisini önümüzdeki yıl nereye götürecek? Sanayi Üretim Endeksi’ndeki bu gözle görülür artışın sürdürülebilmesi mümkün mü?
“Bütçe planında memurlar ve emeklilere güya enflasyon dikkate alınarak bir artış yapılacağı söylenerek ağızlara bir parmak bal çalınır. Bu artışlarsa ise hiçbir zaman o yaşanan kayıpları telafi etmez. Bu defa da öyle olacaktır. Bütçenin insanlara ve yoksullara erişebilmesi için sosyal yardım kaleminin büyümesi lazım. Orayı da artıramayacaklar çünkü devletin faiz harcamaları büyüyor. Dış ve iç borçların önemli bir faiz ödemesi var, buna bağlı olarak da bütçenin büyük kısmı faize gidecek.

Bir kere enflasyon baş sorun ve 2022’de de yüksek olmaya da devam edecek. Bu da gelir dağılımını bozuyor, insanların gelirleri bu enflasyonla baş edemiyor. Enflasyon beraberinde dolarlaşmayı ve dövize yönelmeyi getiriyor. Bu da dövizin yükselmesi demek. Dövizin yükselmesi ile de başka anomaliler yaşanıyor; ithalatı pahalılaştırıyor, döviz borçlarının yükünü artırıyor. 2022’nin baş oyuncusu yine enflasyon olacak. Şimdi bu taleple geçici bir canlılık yaşanıyor ama enflasyonla birlikte stagflasyon dediğimiz durgunluk gelecek. Bu da iki belayı birden yaşatacak hem fiyatlar hem de işsizlik artmaya devam edecek. Bu durgunluğun emareleri dünyada görüldü ve Türkiye’ye de hızla yaklaşıyor.”