Akay: Sosyalistlerin önceliği, demokratik toplumun inşasını yaratmaktır

Toplumsal varoluşun sosyalist bir niteliğe sahip olduğunu belirten Soydan Akay, demokratik toplum inşasının temelinin ise örgütlenmekten geçtiğini ifade etti.

SOYDAN AKAY

Önder Apo’nun 27 Şubat tarihli açıklaması ile PKK’nin 12’nci Kongresi’ne sunduğu perspektif metninde ortaya koyduğu değerlendirmeler ve yeni dönem paradigması kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.

Önder Apo’nun özellikle reel sosyalizme yönelik eleştirileri, yeni dönemin mücadelesinin hedefini “Demokratik Ulus Sosyalizmi” olarak tanımlaması ve devlet ile komün arasındaki çatışmalara dair açıklamaları ise gündemdeki yerini koruyor.

32 yıllık tutsaklığının ardında geçtiğimiz günlerde tahliye olan Soydan Akay, Önder Apo’nun perspektifini ve kamuoyunda tartışılan hususları ANF’ye değerlendirdi.

 ‘SOSYALİZM KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİN İDEOLOJİSİDİR’

PKK’nin feshiyle birlikte gündeme gelen ‘Demokratik Toplum Sosyalizmi’ tanımının, aslında Önder Apo’nun savunmalarında uzun zamandır yer aldığını dile getiren Akay, şunları söyledi:

“PKK’nin feshiyle birlikte gündeme gelen ‘Demokratik Toplum Sosyalizmi’ kavramlaştırması, paradigmal dönüşümle birlikte ‘bilimsel sosyalizm’ ve ‘demokratik sosyalizm’ biçiminde, Önderlik savunmalarında ve görüşme notlarında Özgürlük Hareketi’nin ideolojisi olarak tanımlanmıştı. ‘Bir Halkı Savunmak’ ve ‘Demokratik Uygarlık Manifestosu-5 Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’ adlı kitaplarda, program taslaklarında demokratik sosyalizmi bulmak mümkündür. Bütün dönüşüm süreçlerinde hareketin ideolojisi ‘sosyalizm’ olarak önemle vurgulanmıştır.

PKK’nin feshiyle birlikte topluma, demokratik mücadele güçlerine bir program sunulmaktadır: Demokratik Toplum. Peki, demokratik toplumun ideolojisi ne olacak? Sosyalizm olacak.”

‘SOSYALİSTLERİN ÖNCELİĞİ DEMOKRATİK ULUSUN İNŞASINI SAĞLAMAKTIR’

“Toplumsal varoluş sosyalisttir” diyen Akay, sosyalistlerin önceliğinin demokratik toplum olması gerektiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Devletçi sosyalizmin, reel sosyalizmin yol açtığı negatif sonuçlara dair kapsamlı yorum yapan Önderlik, sosyalizme yepyeni bir ufuk kazandırıyor. Bir defa, sosyalizmi ontolojik olarak ifade ediyor. Toplumsal varoluş sosyalisttir. Bu varoluşun öznesi de kadındır. Toplum nasıl kurulmuşsa, onu öyle anlamak ve yeniden inşa etmek durumundayız.

Sosyalizm fikriyatı, sanayileşmeyle birlikte ele alındı ve buna göre teori ile pratik geliştirildiği için başarısızlıkla sonuçlandı. Bu, paradigmanın yanlış bir temelde kurgulandığını, tarih ve toplumun eksik kavrandığını gösterir. Önderlik’te ise bu paradigmadan köklü bir kopuş var. Sınıfa ve ulus devlete dayalı toplumsal mücadele yerine, ‘Demokratik Komünal Toplum’ mücadelesinin yol, yöntem ve perspektifi ortaya konulmaktadır.

Sosyalistlerin önceliği, demokratik toplumun inşasını sağlamaktır. Demokratik ulus da demokratik topluma dahildir. Kapitalist moderniteye karşı alternatif geliştirip mücadele edilirken, sınıf temelli sosyalim yerine, kapitalizmin ideolojisi olan liberalizme toplum teslim edilemez.

Marksist teori, proleter-etimolojik olarak Latince’de ‘bakıma muhtaç çocuk’ demektir-denilen kesim üzerinden toplumu inşa etmek istemiştir. ‘Proleter’ denilen ücretli, tavizkâr işçi, toplumsal doğayı ne kadar temsil edebilir ya da ne kadar sosyalist olabilir? Toplumsal gerçekliğin yorumu ve öznesi yanlış olunca, inşası da yanlış oluyor. Artan bilgi, bilinç ve bilim, toplumsal doğayı yeniden okumayı zorunlu kılıyor. Önderlik ise bu okumayı derin bir anlamsallıkla büyük bir perspektife dönüştürüyor. Demokratik Toplum sosyalizmini bence bu temelde tartışmalıyız.”

‘KOMÜNLER ANTİ-İKTİDARCIDIR’

Önder Apo’nun özellikle perspektif metninde yer verdiği ‘komün’ kavramına da değinen Akay, bu kavramın bugüne kadar sınıf temelli bir yaklaşımla ele alındığını belirtti. Akay, şunları söyledi:

“Komün kavramlaştırması yeni olmamakla birlikte, onun da kavrayışı hep sınıf temelli olmuştur. Bu sınıf bazlı kavrayış da büyük oranda Marksizm’le birlikte başlıyor. Paris Komünü de bu anlayışa kurban gitmiş olabilir. Akabinde gelişen Sovyet Devrimi -ismi üzerinde- komün, şura veya meclis demektir. Sovyetler Birliği, özünde işçi ve mahalle komünleri biçiminde geliştirilmiştir. Sanırım, komünü ilk geliştirenler de anarşistlerdir. Lenin’in meşhur ‘Tüm iktidar Sovyetlere!’ mottosu ise kısa sürede ‘Tüm iktidar parti devletine!’ dönüşmüş ve başlangıçta işçi konseylerinin sert direnişine yol açmıştır.

Burada karşımıza çıkan şey, komünlerle iktidar-devlet zıtlığıdır. Toplumsallığın formu olan komün, anti-iktidarcıdır. Dolayısıyla, bir direniş halindedir. Klan, kabile, aşiret ve federe yapılanmalar; zanaat ve işçi birlikleri, dini cemaatler gibi çok sayıda toplumsal ünite ve birimin yanında, her özerk kent ve köy yapılanması da birer komündür. Tarihte okuduğumuz onlarca direnişin öyküsü, komünlerin öyküsüdür. Amazon, Demeter, Kibele isimleri etrafında gelişen kadın direnişleri de komünlerin direnişleridir.”

‘DEMOKRATİK TOPLUMU İNŞA ETMEK ÖRGÜTLENMEKLE MÜMKÜNDÜR’

Önder Apo’nun perspektifinde, devleti toplumsallığın formu olarak görme kolaycılığının olmadığına dikkat çeken Akay, şunları ifade etti:

“Önderlik, toplumsal doğanın çokluğunu, zenginliğini ve gelişme potansiyelini hem yaşayarak hem de inceleyerek bir örgütlenme perspektifi sunar. Bu perspektif evrenseldir. Toplumsal mücadelenin en sert yaşandığı yer Ortadoğu, özel olarak da Kürdistan olunca, çözümün de Kürdistani ve Ortadoğulu olması kaçınılmazdır.

Ulus-devlet ve iktidar paradigmasından kopuşla birlikte yeni bir durum ortaya çıkmıştır: Devlet olmadan, iktidar olmadan nasıl var olabiliriz? Devleti, toplumsallığın ve ulusun formu olarak görme anlayışı ve kolaycılığı var. Hegemonik dünya zihninden kopulamıyor. Devlet dışı örgütlenme modeli çoğunlukla ütopik bir düşünce olarak görülüyor. Bir de karşınızdaki devletin katı zihniyet kalıpları olunca, komünler biçiminde örgütlenmek büyük sıkıntı olarak görülüyor. Oysa gerçeklik bunun zıddıdır.

Tüm baskılara rağmen politikleşen halk gerçekliğinin yarattığı belediyeler, parlamentodaki temsil, kadın ve kültür kurumlarının varlığı, basın-yayın gibi pek çok alandaki kurumun varlığı birer komündür. Onlarca sivil toplum örgütü, köy ve hemşeri cemiyetlerinin varlığı da birer komündür. Toplumu örgütsüz bırakmayıp, kapitalizm karşısında güç haline getirecek her toplumsal birim, birer komündür.

Belediyeler de dahil olmak üzere tüm bu komünlerin, komün esaslarına göre çalışıp çalışmadığını tartışabiliriz; tartışmalıyız da. İşin ana çerçevesi Demokratik Toplum Manifestosu’nda belirtiliyor. Kanunlaşmak dahil, hepsi mücadele edilerek, çalışılarak elde edilecektir. ‘Nasıl olsa silahlar bırakılıyor, devlet tüm taleplerimizi kabul edecek’ gibi bir yanılgı ve beklenti içerisinde olmak bir zaaftır. Demokratik müzakereler, kazanımların yasal ve hukuki zemine kavuşmasını sağlasa da bu, komünal örgütlenme gerekliliğini azaltmaz.

Şair Ece Ayhan’ın dizelerinde geçtiği üzere ‘Aşk örgütlenmektir.’ Önderlik de demokratik toplumu inşa etmenin aşkla mümkün olduğunu belirtir. Her alanda komünler geliştirmek, demokratik toplum çalışmasıdır; bunun yöntemi de demokratik siyasettir.”

DEVAM EDECEK