6-8 Ekim Kobanê serhildanı -II-

6-8 Ekim Halk Ayaklanması’nda 50 kişi hayatını kaybetti. Bunların çoğunu polis ve asker tarafından katledilen kişiler oluşturuyordu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mesajıyla serhildan sonlandı.

Tarihe “6-8 Ekim Halk Ayaklanması” veya “Kobanê Serhildanı” olarak geçen gerçekliğin arkasında elbette çeşitli talepler vardı.

SERHİLDANIN TALEPLERİ!

Bu taleplerin geneli mevcut hükümetin yaklaşımlarını düzeltme ve sürece ahlaki yaklaşması ile ilgiliydi. Talepleri özetle şöyle belirtmek mümkün:

1)Kobanê’ye yakın bölgeler veya başka yerlerden gelen askeri yardımın ulaşması için geçişin tek mümkün olduğu Türkiye tarafından bir koridorun açılması ve geçişin sağlanması.

2)Türkiye’nin dolaylı ve dolaysız yollardan verdiği İŞİD desteğinin çekilmesi

3)Kobanê’yi sahiplenen halka karşı düşmanca tavırdan vazgeçilmesi

4)Çözüm sürecine layık davranılması ve söylenen, belirtilen çerçeveye mutabakıt kalınması.

Sadece halk değil herkes çağrı yapıyordu.

DIŞARIDAN ÇAĞRILAR

BM Genel Sekreteri Ban ki Mun, Kobanê için koalisyon güçlerinin elinden geleni yapması gerektiğini açıkladı. AB ve Avrupa Konseyi yetkilileri Kobanê için duyarlılık çağrıları yaptı. Türkiye’de Kobanê’ye yardım koridoru açılması ile ilgili olarak ve devam eden olayların sakinleştirilmesi amacı ile 21 örgüt tarafından ortak açıklama yapılmış, bunun dışında HDP, DBP, DTK, İHD, TİHV, Uluslar arası İnsan Hakları Federasyonu, Avrupa Akdeniz İnsan Hakları Ağı tarafından açıklamalar yapıldı. Kobanê direnişi ile ilgili olarak BM Suriye özel temsilcisi Staffan Mistura da yaptığı açıklamada “IŞID’ın Kobanê’ye yönelik saldırısının durdurulması için acil çağrı yapılmıştır” dedi.

TALEPLERE AKP HÜKÜMETİ’NİN CEVABI!

Erdoğan’ın ise daha sonra yaptığı açıklama tüm taleplere adeta cevaptı. PYD’yi terör örgütü ilan eden Erdoğan, ona destek verenleri de suçlayarak vazgeçmelerini istedi. Silah desteğini ise asla düşünmediklerini açık açık belirtti:

Erdoğan kısa süre sonra yaptığı bir açıklamada da kenti günlerdir savunan ve yüzlerce şehadet veren PYD’ye ilişkin ‘”Son günlerde bir şeyler dolaşmaya başladı. Nedir o? PYD’ye silah desteği vermek ve PYD’ye verilecek silah desteği ile IŞİD’e karşı burada bir cephe oluşturmak. PYD şu anda bizim için PKK ile eştir. O da bir terör örgütüdür. Yani bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan, NATO’da beraber olan Amerika’nın böyle bir desteği, açıktan açığa bunu söyleyerek bizden böyle bir ‘evet’ ifadesini, yaklaşımını beklemesi bir defa çok çok yanlış olur. Böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye ‘evet’ diyemeyiz” dedi.

Oysa 2 Ekim 2014 tarihli mükerrer Resmi Gazete de yayınlanan TBMM’nin 1071 sayılı kararı ile tezkere kabul edilmiş, bu tezkere ile Türkiye’nin Kobanê’ye yardım edilmesi ile ilgili talepleri karşılaması yönünde yasal dayanak oluşturulmuştu.

Ayrıca bir başka konuşmasında "Kobani ile Türkiye'nin ne alakası var" diyen Erdoğan, bir başka açıklamasında da "Halep'in, Kobani'den daha önemli" olduğunu ifade etti.

ABD ise bu açıklamalara temkinli yaklaşıyordu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, PYD ile PKK'nin ayrı yapılar olduğunu ifade etti. Ayrıca Türkiye'nin IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyona katılmasını sıcak karşılayacaklarını belirten siyasi demeçler verdi.  Bu esnada ise Özgür Suriye Ordusu adlı yapının komutanlarından Albay Malik el-Kürdi, Esad rejiminin 3 yıldır insanlık suçu işlemesine rağmen ABD'den önemli bir yardım almamalarını, bunun yanında ise Kobani gibi küçük bir yer için ABD'nin, YPG'ye bu denli yardım yapmasını eleştiriyordu.

6-8 EKİM SÜRECİ! VE BU TARİHLERDE YAŞANANLAR!

Kısmi olarak 6 Ekim’de başlayan 7 ve 8 Ekim’de doruğa çıkan Serhildan ise ülkeyi ve dünyayı resmen sarstı. Sokaklar ateş topuna dönmüş, asker ve polisler sokağa çıkamaz olmuştu. Hemen hemen tüm kente hakim olan halk, taleplerin karşılanması için çağrıda bulundu. Kobanê dünyanın gündeminde idi!  

Avrupa’dan da sesler yükseliyordu.
Almanya'da Köln, Stutgart, Nürnberg, Essen, Frankfurt, Manhheim, Hagen; İsviçre'de Bern; Fransa'da Paris ve Strasbourg, Avusturya'da Viyana kentlerinde eylemler yapılıyor. Kobanê'de yaşananlara dikkat çekmek isteyen Hollanda'da yaşayan Kürdistanlılar Hollanda Parlamentosu'nu işgal etti.

Guney Kürdistan’da ise halk Kobanê için eylemlere başladı. Kerkük ve Qaledize kentlerinde kitlesel gösteriler düzenledi. "Biji berxedana Kobanê sloganı" Silêmani kentinde de yankılandı. Cıwanro, Sine, Mahabad, Kırmanşah, Urmiye, Loristan, Bokan'ın yanısıra Tahran'daki eylemler ve destek amaçlı başlatılan açlık grevleri günlerce sürdü.

 Türkiye’de ise devlet yine kirli bir yolla cevap vererek kontralar sahaya sürdü. Olayı iç bir savaşa sürüklemeye çalışarak, kirli basını üzerinden algı operasyonları yaptı. Çok geçmeden de Mart 2006 olaylarını hatırlatırcasına “kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılır” yaklaşımı benimsendi. Ve sokak ortasında polislerin insan öldürmelerine göz yumuldu. Yine hizbulkontra gibi yapıların da açık tahriklerini destekleyerek, silah kullanmalarına göz yumdu. 
6 Ekim’de başlayan protesto eylemlerinde 12 Ekim'e kadar özellikle Amed, Mêrdin, Sêrt’te, Çewlîg’de(Bingöl), Dîlok’ta(Antep), Wan’da, Mûş, Êlîh, Stênbol ve Adana’da toplamda 50’ye yakın ölüm gerçekleşti. 

Bu ölümler 6 Ekim ve 12 Ekim arasını kapsamaktadır.

SERHİLDANININ YANSIMALARI!

Bu tarihlerde başka önemli gelişmeler de yaşandı:

-Diyarbakır’da sokağa çıkma yasağı, Çınar, Eğil, Ergani, Dicle, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp ilçeleri de dahil birer gün uzatıldı. Yasak, İl İdaresi Kanununa dayandırıldı. Kentte okullar tatil, uçak seferleri iptal edildi. Okullar tatil Diyarbakır’ın ardından Dersim’de de okullar iki gün tatil edildi. Hakkari ve Van’da da üniversitelerde eğitime ara verildi.

-Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre; 36 ilde meydana gelen 2 bin 389 olayda, 48 sivil ve 2 polis yaşamını yitirdi, 438 sivil ve 331 polis yaralandı, 4 bin 291 kişi gözaltına alındı, bunlardan bin 105’i tutuklanarak cezaevine konuldu.

Oysa başta insan hakları ve diğer sivil toplum kuruluşları olmak üzere, partilerce yayınlanan raporlarda emniyetin verilerinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkacak, verilerin çok daha büyük olduğunu ortaya koyacaktı.

Devlet serhildanı kontrol edemeyince kısmi olarak geri adım attı. Olayları esas başlatan olarak lanse edilen Erdoğan, 9 Ekim’de sağduyu açıklması yapmak zorunda kaldı. Açıklamasında Kobanê protestolarının çözüm sürecini hedef aldığını söyledi. Ayrıca isim vermeden HDP’yi hedef gösterdi. Açıklama şu şekilde idi:

“Türkiye, insani yardımlar konusunda da dünyanın en duyarlı ülkelerinden biridir. Nitekim ülkemiz, Kobani’deki terör ortamından kaçan yaklaşık 200 bin kardeşimize sınırlarını açmakta, mağduriyete uğrayan bu insanlara koruyucu ve şefkatli elini uzatmakta tereddüt göstermemiştir.

İçinden geçmekte olduğumuz böylesine hassas bir süreçte, insani, demokratik ve iyi niyetli tavrımızın istismar edilmesine elbette müsamaha gösterilemez. Sergilenen şiddet, vandalizm ve yağmacılıkla, devletimiz en etkin şekilde, demokrasi ve hukuk içinde mücadele edecektir.

Sahnelenen bu oyunun, Çözüm Süreci’ni ve kadim kardeşliğimizi sabote etme amacını taşıdığı, Doğu ve Güneydoğu’daki huzur ortamını hedef aldığı da açıktır.

Bu nedenledir ki, karanlık odakların provokasyonları karşısında, vatandaşlarımızın oyuna gelmeyeceklerine; her bir vatandaşımızın, sabır ve sağduyu içinde davranacağına inancım tamdır.

Bu eylemler karşısında siyasi partilerimizin de son derece dikkatli ve sorumlu davranmaları büyük önem taşıyor. Şiddeti, kargaşayı ve vandalizmi teşvik eden söylemler, yaşanan can kayıplarının, akan kanın birinci derecede sorumlusudur.”

Not düşmekte fayda vardır. Bu açıklamadan bir gün sonra Koalisyon güçlerinin ABD'li temsilcisi General John Allen'ın Ankara temaslarının ilk gününün ardından, ABD ve Türkiye'nin IŞİD’e karşı mücadelenin askeri planlamasını hazırlamak üzere anlaştığı açıklandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, gelecek hafta ABD'li askeri bir heyetin Türkjiye'ye gideceğini ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden yetkililerle 'ortak bir askeri planlama heyeti' oluşturacaklarını söyledi.

ÖCALAN’DAN YAZILI NOT!

Şiddeti teşvik etmekle suçladığı Kürt tarafı adına ise aynı gün Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş Kobanê ile ilgili Diyarbakır'da bir basın toplantısı düzenledi.

Demirtaş HDP’nin Kobanê için dayanışma çağrılarında kimseyi şiddete davet etmediklerini, insani bir çağrı olduğunu söyledi.

Demirtaş, PKK lideri Abdullah Öcalan ile dün gece yazılı olarak mesajlaştıklarını belirterek “Kendisiyle bu katliam tehlikesine karşı diyalog ve müzakereyi hızlandırma yöntemini bütün taraflara telkin ettiğini önerdiğini belirtmek istiyoruz” diye konuştu.

Demirtaş, IŞİD’İn kullandığı silahların Türkiye’den gönderildiği iddialarının toplumda kırılma yarattığını söyledi. İŞİD’in Musul’dan Kerkük’e dek gerçekleştirdiği saldırıları anlatan Demirtaş buralardaki halkların ciddi bir yardım görmediğini belirterek “Arkalarında güçlü devletlerin, Türkiye devletinin olmadığını hissetti. Bu kırılmayı yaratan biz değiliz” dedi.

HDP’YE YÖNELİK ALGI OPERASYONLARI!

HDP’nin halkı şiddete yönlendirdiği suçlamalarına yönelik ise şu açıklama yapıldı:

 “HDP toplantısı yaptığımız akşam saatlerinde Kobanê’den acil telefon geldi ve Mürşitpınar sınır kapısını ele geçirmek olduğunu söylediler. Bütün gücüyle IŞİD sınır kapısına yüklenmiş durumda, sınır kapısı IŞİD’in eline geçebilir dediler. Bu ne demektir? Birazdan katliamlar başlayacak, tecavüz, kelle kesme haberlerini göreceğiz dedik. Bu durumda her siyasi partinin yapması gereken onurlu tutumu sergiledik. Halkımızı eyleme çağırdık. Kobanê’nin yanında olun dedik. Birazdan yaşanacaklar tahmin ettiğimiz gibi gelişecekse artık biz bölgedeki gelişmeleri ele alamayız dedik.

“Kritik hamleyi yaptık, halkımızı göreve eyleme çağırdık.

“Biz yaptığımız çağrıda şiddet kullanılması çağrısı yapmadık. Silaha şiddete davet etmedik. Çağrımız insani bir çağrı.

“Birkaç saat içerisinde Kobanê’deki gidişat kısmen değişti ve Mürşitpınar sınır kapısını ele geçiremediler. Ertesi gün yürüyüşler devam etti ve Varto’dan bir ölüm haberi aldık.”

HÜDA-PAR MESELESİ!

6-8 Ekim Serhildanı’ndaki önemli parametrelerden biri de Hüda-Par’ın sahaya sürülmesidir. Bu serhildandan nemalanmaya çalışan bu yapı, daha sonraki süreçte de mağduriyet edebiyatı altında haksızlığa uğradığını söyleyerek Kürt hareketine sürekli saldırmış ve devlet ile çeşitli anlaşmalara varmıştır.

Hüda-Par 2013 yılında kuruldu. Ağırlıklı olarak Kürt illerinde faaliyet gösteren ve İslami çizgiye sahip bir siyasi parti. Hizbullah’ın partisidir. Mustazaf-Der adlı derneğin Hizbullah örgütüyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılması ardından kuruldu.

Hizbullah 1990’larda devletin PKK karşısında psikolojik savaşta kurup kullandığı, eğittiği yapıdır. Devletin bu yapı ile kurduğu ilişki bilinçlidir. Hizbullah burada kendisini kullandırtmamıştır. İsteyerek ve bilerek yer almıştır. İki taraf açısından kazan-kazan politikası geçerlidir. İşbirliğinin temeli buna dayanmaktadır. Çünkü Hizbullah bu sayede kaybettiği kitlesini koruyacak, korku ile geri alacaktır. 90’lardaki motivasyonu bu yönlüdür. Aynı durum bu serhildan şahsında da tekrar ortaya çıkmıştır.

DEVAM EDECEK

BİRİNCİ BÖLÜM 

http://https://anfturkce.net/guncel/6-8-ekim-kobane-serhildani-97102