7 Haziran seçimleri Türkiye açısından bir milat olabilir. 7 Haziran sonrası için yanıtı merakla beklenen iki soru var: Türkiye toplumu ve siyaseti AKP-CHP kısır döngüsünden kurtulabilecek mi? Ve HDP barajı aşabilecek mi? Her iki sorunun yanıtı birbiriyle bağlantılı olmakla birlikte Türkiye’nin de geleceğini belirleyecek kadar önemli. Kilit konumda olan parti ise hiç kuşkusuz HDP olacak.
Partiler hangi hedeflerle seçime gidiyor? Stratejileri ne olacak? Seçim beyannamelerinde hangi argümanlar öne çıkacak? Var olan konjonktür kimlerin lehine? HDP neden hem CHP’nin hem de AKP’nin hedefinde? HDP çatısında birlik mümkün mü? 7 Haziran sonrası tablo ne olacak? 7 Haziran seçimleri Türkiye siyaseti ve Türkiye’nin geleceği açısından ne ifade ediyor?
Bu soruların yanıtlarını ve seçim sonuçlarını belirleyecek etkenleri irdelemeden önce, var olan tabloyu tanımlamakta fayda var.
AKP CHP VE TÜRKİYE’NİN KUTUPLAŞMASI
AKP, dindar muhafazakâr seçmenlerin yüz yıllık geçmişi olan dışlanmışlık hissiyatına ve mağduriyet duygusuna hitap ederek 2002’de iktidara gelmeyi başardı ve 13 yıldır iktidarda. CHP ise, AKP’nin tam tersi olarak Cumhuriyetin sahibi olarak kendisini gören, Cumhuriyeti savunmayla CHP’li olmayı eşdeğer gören seçmene seslendi. CHP böylece karşıt uca meyilli seçmenin odağı olmayı başardı ve ana muhalefet koltuğuna kuruldu. Alevilerin, sosyal demokratların ve ulusalcı-Kemalistler CHP’ye oy verdi ancak kutuplaştırıcı siyasete rağmen CHP “müzmin muhalefet” pozisyonunu aşamadı.
MHP’NİN VARLIĞI TAMAMEN KONJONKTÜREL
MHP ise TBMM’de aritmetik olarak 3. Parti ve 2000’li yıllarda hayalini bile kuramadığı bir pozisyonda bulunuyor. MHP’nin 2000’li yıllarında başlarında barajın altında kalma korkusu artık yok ve mecliste var olabilmeyi başarı olarak görüyor. Onun için Türkiye’nin bugünü ve geleceği için söyleyecek pek bir sözü yok. Ama yirminci yüzyılın paradigmasının eseri olan MHP, konjonktürel olarak hala siyaset arenasında boy gösterebiliyor. Özellikle çözüm sürecinde yaşanacak olumlu gelişmeler, var olan konjonktürün dağılması MHP’yi etkisizleştirecek ve siyaset dışına itecektir.
DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN İSTİKRARLI YÜKSELİŞİ
Kürt siyaseti ise, bağımsız olarak girdiği 2007 seçimlerinden bu yana oylarını ve meclisteki sandalye sayısını arttırarak yoluna devam etti. Bu süre zarfında yapılan yerel seçimlerde de başarılı bir tablo söz konusu.
HDP’nin kurulmasıyla birlikte 2002’den beri “demokrasi, emek ve özgürlük bloğu” biçiminde ittifak arayışında olan demokrasi güçleri ve Kürtler; yeni bir vizyonla Türkiye’nin sadece meclisteki değil toplumsal karşılığı olan önemli bir aktörü oldu. 7 Haziran seçimlerine parti olarak girme kararı alan HDP, büyük bir iddiaya sahip ve “Yeni Yaşam” projesiyle Türkiye’nin dört bir yanına seslenmeye hazırlanıyor.
7 HAZİRAN’A GİDERKEN HDP FAKTÖRÜ
Mecliste bulunan dört parti 7 Haziran seçimlerine hangi beklentilerle gidiyor? 7 Haziran’da var olan tablo kimin lehine değişecek?
Bu sorunun yanıtı elbette ki HDP’nin seçim performansına bağlı. Çünkü HDP, şu an var olan dengeleri altüst edebilecek tek parti. Başarısı kadar başarısızlığı da Türkiye siyasetini ve Türkiye’nin geleceğini belirleme potansiyeli taşıyor.
Onun için, 7 Haziran seçimlerinde merakla beklenen sonuç, HDP’nin alacağı oy oranı. Daha doğrusu barajı aşıp aşmayacağı. Hangi partiden ne kadar oy alacağı da önemli bir konu. Öyle ki AKP’ye oy veren Kürtlerin ikinci partisi HDP. CHP’ye oy veren Alevilerin, solcuların, sosyal demokrat ve liberal çevrelerin de ikinci partisi HDP. Dolayısıyla bu seçimlerde hem CHP’den hem de AKP’den HDP’ye oy akışı beklenebilir.
Partiler şu ana kadar seçim beyannamelerini açıklamadı. Ancak seçim argümanlarını şimdiden dillendirmeye başladılar. Mecliste grubu bulunan dört partinin seçim hedeflerine, kullanacakları argümanlara ve seçim stratejileri nasıl olacak? Buna bakalım.
AKP’NİN HEDEFLERİ
Erdoğan’ın “400 milletvekili istiyorum” diyerek AKP’ye biçtiği hedef gerçekçi olmamakla birlikte nasıl bir Türkiye öngördüğünü de gösteriyor. Böylece AKP’nin 2023 vizyonunun, totaliter ve tekçi bir Türkiye projesi olduğu ortaya çıkmış oluyor. Eğer AKP bu seçimden başarıyla çıkarsa, 2019 seçimlerinde “550 milletvekili” isteyecek demektir. 2023’te ise, slogan her halde “yüzde yüz AKP’lileşmiş Türkiye” olacaktır.
“400 milletvekili” söylemi sembolik bir söylem. Amacın anayasayı değiştirecek yeterli sayı olan “367”yi bulmak olduğu biliniyor. Zaten AKP’nin 7 Haziran argümanları olan “Başkanlık sistemi”, “yeni anayasa”, “yeni Türkiye” sloganları da bu hedefe işaret ediyor.
AKP KAN KAYBEDİYOR
Hedefler büyük ancak AKP’nin “tek adam” rejimi artık kendi seçmeninde bile rahatsızlık uyandırıyor. Öyle ki AKP’ye oy verenlerin bile büyük kısmının başkanlık sistemine onay vermediğini anket sonuçları ortaya koyuyor. Çünkü başkanlık sistemi, Saddam’ı, Esad’ı, Kaddafi’yi, Mübarek ve Kral Abdullah’ı çağrıştırıyor. AKP’nin bir dönem iki numaralı ismi olan Abdullah Gül’ün başkanlık sistemi konusundaki itirazı biliniyor. Erdoğan’ın tek adam olma ihtirasının AKP içerisinde daha fazla rahatsızlığa yol açacağı açık.
Kısacası AKP aslında bir krizi yaşıyor. Öte yandan Kobanê siyaseti AKP’ye oy veren Kürt seçmende ciddi bir rahatsızlığa yol açtı. Öyle ki AKP’ye oy veren Kürtler de Kobanê için sokaklara çıktı. AKP’nin il ve ilçe teşkilatlarında istifalar oldu.
AKP sadece Kürdistan’da değil Türkiye’de de kan kaybediyor. Yapılan son anketler, AKP’nin yüzde 35-39 bandında seyrettiğini gösteriyor.
CHP’NİN SEÇİM STRATEJİSİ
“Ana muhalefet partisi” pozisyonunda olan CHP’de her ne kadar sular durulmuş gibi görünse de kaotik ve yapısal “iç sorunları” devam ediyor. CHP, bundan önceki seçimlerde “AKP-Erdoğan karşıtlığı” üzerinden oy aldı. Toplum CHP’nin AKP’nin diktatöryal eğilimine engel olabileceğine inandı ve oy verdi. Ancak gelinen noktada CHP’nin bu siyasetle oy devşirmesi artık mümkün değil. Kaldı ki AKP’nin “tek adam” idealine karşı güçlü direniş sergileyen CHP değil HDP oldu.
Son günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da dillendirilen “CHP kapatılacak” iddiası, CHP’nin AKP tarafından kullanılan ve başarı kazanan “mağduriyet” taktiğine başvuracağını gösteriyor. CHP’nin seçim kozlarından birisi öyle anlaşılıyor ki “Cumhuriyeti kuran partiyi kapatmak istiyorlar” söylemi olacak.
CHP’NİN HDP’YE OY KAPTIRMA KORKUSU
CHP, 7 Haziran seçimlerinde “tek adam” karşıtlığı argümana bir yenisini eklemek zorunda kaldı. CHP, HDP’nin pro-aktif siyaseti karşısında “AKP ile anlaştılar” diyerek HDP’ye olası sol-sosyalist, Alevi oyların akışını engellemek istiyor. Kendi tabanını böylece HDP’ye karşı bloke edebilme hesabı yapıyor. “Yüzde 35” hedefiyle 7 Haziran seçimlerine hazırlanan CHP’nin iktidarı hedeflemediği yorumları yapılıyor. Öte yandan iktidardan çok HDP’yi eleştirmesi ise seçmenini HDP’ye kaptırma korkusu yaşadığını gösteriyor.
MHP KONJONKTÜRDEN MEDET UMUYOR
MHP ise konjonktürel durumun kendisine sağladığı manevra alanlarında sonuna kadar siyaset yapacağa benziyor. Yeri geldiğinde Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, ilkelerden uzak ittifaklara da gidebilir. Hali hazırda süreç karşıtlığı üzerinden milliyetçi oylara oynuyor. Tabanının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde özellikle İstanbul ve Ankara’da AKP’yi desteklediği ortaya çıktı. MHP seçmeni bu durumda AKP’ye daha çok meyledecek gibi.
MHP SON DEFA MECLİSE GİREBİLİR
Kürt sorununun çözüm bağlamında mesafe kat etmesi MHP’nin bitişini hızlandıracaktır. Böylesi bir gelişim seyri durumunda önümüzdeki yasama döneminden sonra MHP’nin bitişi yaşayacağını söylemek mümkün.
Sonuç olarak, Hem AKP hem de CHP kan kaybediyor. MHP’nin ise siyasal arenada önemsiz bir aktör olarak bir süre daha varlığını koruyacağı ancak miadını doldurduğu görülüyor.
KİLİT PARTİ HDP
Seçimlerin en renkli yüzü olan HDP’ye gelince; anket sonuçları HDP’nin barajı geçmesinin yüksek olasılık olduğu yönünde. Öyle ki daha önce “HDP’ye asla oy vermem” diyenlerin oranının “yüzde 80’lerden 20’lere” düştüğü söyleniyor.
Kürdistan’ın birçok il ve ilçesinde AKP’den ve CHP’den HDP’ye geçişler oldu. Mir Mehmet Dengir Fırat ile CHP’li ve Antep Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Celal Doğan’ın HDP’den adaylıklarını açıklayacakları netleşti. Nazlı Ilıcak, Ergun Babahan, Hasan Cemal gibi farklı görüşte isimler, HDP’ye oy vereceklerini açıkladı. Önümüzdeki günlerde sürpriz başka siyasetçilerin, sendikal hareket önderlerinin, aydın yazar ve sanatçıların HDP’ye geçmesini veya HDP’ye desteklerini açıklamasını bekleyebiliriz.
HDP’ye geçişlerin veya HDP’nin desteklenmesinin çeşitli nedenleri var. HDP’nin Türkiye’ye demokrasi getireceğine inananlar kadar, AKP’nin otoriterleşme eğilimine dur diyecek gücün HDP olduğuna inananlar da var. Öte yandan AKP’ye yönelik güçlü muhalefet de birçok aydın, sanatçı, yazar ve siyasetçi için HDP’yi çekim merkezi yapıyor. Ancak HDP’nin programı ve vaat ettiklerinin, HDP’nin yükselişinde temel belirleyici faktör olduğu görülüyor.
HDP NE VAAD EDİYOR?
“Demokrasiden, özgürlükten ve emekten yana” şeklinde ifade bulan ama somut olmayan siyaset tarzı, HDP ile somutlaştı ve ete kemiğe büründü. HDP, 7 Haziran seçimlerine “Yeni Yaşam” sloganıyla hazırlanıyor. HDP, radikal demokrasi olarak tanımladığı bir programa sahip. Bu program çerçevesinin seçim beyannamesinde nasıl yer bulacağını henüz bilemiyoruz. Ancak program, işçiler ve emekçiler için “adalet” vaat ederken; gayri Müslimlere ve etnik kimliklere özgürlük ve kültürlerini geliştirme imkanı sunuyor. Tekçi bir yönetim anlayışı yerine çoğulcu bir sistemi benimsiyor. Kadınların toplumsal yaşamın her alanında var olmasını ilke olarak “olmazsa olmazı” sayan HDP, siyasette eşit temsiliyete dayalı “eş başkanlık” sistemi uyguluyor. Türkiye siyasetini gençleştirmeyi hedefliyor. Çevre hareketlerini destekliyor, ekolojik yaşamı öngörüyor. Yüksek siyasetin değil, sokağın taleplerini gündemine alıyor. Otoriterleşmeye karşı yerelleşen demokrasi anlayışını benimsiyor; öz yeterliliğe ve öz yönetime dayalı özerk yönetim modelini geliştirmeyi hedefliyor. Ekonomik kaynakların merkezileşmesini değil sosyalizasyonunu ve yerelleşmesini talep ediyor. HDP, bütün bunları toplumla birlikte gerçekleştireceğini söylüyor.
HDP DEMOKRASİ ODAĞI OLABİLECEK Mİ?
Bu program ve vizyonun toplumda karşılık bulduğunu görüyoruz. Liberallerin, muhafazakar-demokratların, emekçilerin, kadınların, sosyalistlerin, farklı etnik ve kültürel kimlikler HDP’ye meylediyor. HDP’nin şu anki parlamenter profili küçük bir Türkiye gibi. 7 Haziran adaylarının, Türkiye’nin bütün renklerini barındırması bekleniyor.
AKP-CHP siyasetinin Türkiye’yi getirdiği nokta Türkiye toplumunu yeni arayışlara itmiş durumda. Geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın aldığı yüzde 9.9’luk oy oranı bu arayışın bir sonucuydu. Yapılan anketler ve analizler, CHP ve AKP seçmeninden HDP’ye önemli düzeyde bir akışın olacağını gösteriyor.
HDP’nin bütün bu siyasal ve toplumsal etkenlerin yanı sıra seçimin sonucunu doğrudan etkileyecek başka avantajları da var.
HDP’NİN BARAJI AŞACAĞININ GÖSTERGELERİ
HDP’nin önemli bir avantajı genç seçmenlerin HDP’ye sıcak bakması. (Anket sonuçları ilk defa oy kullanacak genç seçmenin yüzde 12-14’ünün HDP’yi tercih ettiğini söylüyor)
İkinci en önemli kozu, kadınlar için HDP’nin eş başkanlık sistemi ile vaat ettiği eşit temsiliyet. Hem genel hem de yerel düzeyde il ve ilçelere kadar indirgenmiş haliyle eş başkanlık sisteminin sembolik olmadığı kanıtlandı.
Üçüncü önemli ve cezbeden argüman ise, HDP’nin “Yeni Yaşam” çağrısı. Bu çağrı ezilen tüm kesimlere birlikte mücadele etmeyi ve yeni yaşamı birlikte kurmayı öngörüyor. Toplum bu çağrının samimiyetine inanıyor.
Dördüncü önemli etken, sayısal olarak az olmalarına rağmen HDP’nin mecliste ve sokakta gösterdiği başarılı performans. Bu çalışma temposu daha önce HDP’ye oy vermeyen seçmenin de takdirini topluyor.
Beşincisi ise, Türkiye toplumunun barış ihtiyacı, barışa susamışlık. Toplum ne AKP’nin ne de CHP’nin barışı getireceğine inanmıyor. MHP’nin ise böyle bir hedefinin olmadığını görüyor. Buna karşın toplum, HDP’nin barış istemini ve ısrarını samimi buluyor.
NEDEN HEM AKP’NİN HEM DE CHP’NİN HEDEFİNDE?
Türkiye’nin en önemli sorunu olan “barış sorunu” ve “çözüm süreci” bütün partilerin seçim beyannamelerinde önemli bir yere sahip olacak. Bu etkenlerden kaynaklı olarak HDP ve Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş, hem AKP’nin hem de CHP’nin hedef tahtasında bulunuyor. AKP, “Demirtaş çözümün önünde engel” söylemiyle HDP’yi hedefine alıyor ve HDP’nin “CHP ile ittifak” yapacağını iddia ediyor. Öte yandan Kürdistan’da ise “HDP Kürtlerin partisi değil” söylemiyle Kürt seçmen üzerinde bir algı operasyonu yapılmak isteniyor.
CHP ise sol çevrelere, “HDP sizi sattı”, “al başkanlığı ver özerkliği pazarlığı var” argümanını öne çıkarıyor.
Seçimler yakınlaştıkça; HDP üzerindeki “sağlı”- “sollu” basınç daha da artacaktır. Çünkü HDP, hem iktidarın hem de muhalefetin hesaplarını bozuyor. İktidar HDP’yi “CHP ile anlaşmakla”, CHP ise “AKP ile anlaşmakla” itham ediyor.
‘HDP ÇATISINDA BİRLİK’ BEKLENTİSİ
HDP’nin toplumsal tabanı genişliyor. Sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, İnsan hakları savunucuları, çevreciler, kadın kurumları HDP’ye desteklerini açıklıyor. Geriye, geniş tabanlı bir “demokrasi ittifakı” kurmak kalıyor. Toplumda oluşan beklenti bu yönlü. Toplumsal ihtiyaçlar ve beklentilere denk bir “birlik” HDP çatısı altında sağlanabilirse, sonuç elbette ki sandığa yansıyacak ve meclis aritmetiğinde belki de CHP ile HDP yer değiştirecektir. Bu durumda, var olan siyasal tablo ve iklim tümden değişmiş olacak.
CHP İLE HDP SIRALAMADA YER DEĞİŞTİREBİLİR
CHP, MHP, Perinçek’in Vatan Partisi, BBP ve Cemaat, çözüm süreci üzerinden “korku pompalayarak” seçmende karşılık bulmayı hedefliyor. AKP ise “silahları susturdum” söylemini seçim kozu olarak öne çıkarıyor.
Sonuç olarak AKP, MHP ve CHP düşüşteyken; HDP yükselişte. Eğer HDP, var olan avantajlarını doğru söylem ve somut projelerle toplumun bütününe taşırabilirse; 7 Haziran seçimlerinde Türkiye siyasetini ve politik dengeleri altüst edebilir.