84 yaşındaki direnişçi

84 yaşındaki direnişçi

Adı Muhammed Suphi. 84 yaşında. Çeteci grupların 3 gün önce yoğun saldırılar başlattığı Afrin’in Mahrezke köyünden. Onlarca yıl Baas rejiminin zulmüne boyun eğmeyen Suphi, Bruno silahıyla köyünü çeteci gruplara karşı savunmakta kararlı. Köyü savunmak için şiddetli bir mücadele veren YPG savaşçılarına dikkat çeken Suphi, “Bu fidan gibi çocukların gelip burayı savunmak için savaştıklarını görünce biz çekip gitsek tarih bizi af etmez. Hatta bizi lanetler" diyor. 

Her saldırı kendisine karşı direnenleri de çıkarır. Direnişin olmadığı yerde teslimiyet vardır. Direnmenin olmadığı yerde göç, topraklarını terk etme; hayallerinden, umutlarından ve özlemlerinden vazgeçme vardır. Tarih boyunca direnenler hep kazanmıştır, direnmeyenler de kaybetmiştir ve köle olmaktan kurtulamamıştır.

Kürtlerin toprakları için yüzyıllar boyunca direndiği tarih kitaplarında yer alıyor. Birçoğumuz bu kitapları okuyarak büyüdük. Bazı direnişler, kahramanlıklar, hikaye ve romanlaştırılmış. Okuduklarımız elbette belleğimizde bir yer edinir, ama tabii ki insanın kendi gözüyle gördüğünde gerçek yerine oturur.

ŞÊREVA VE ŞERA SALDIRILARI ORTAYA ÇIKARDI

Yaklaşık yirmi gündür Afrin ve çevresine çete grupların saldırıları birçok yeni hikaye, roman konusu olabilecek direniş ve direnişçiyi açığa çıkardı. Bu kahramanlardan birine birkaç gün önce çete gruplarının saldırısına uğrayan Mahrezkê köyünde rastladım.

84 yaşındaki Muhammed Suphi 3'ü kız 5'i oğlan toplam 8 çocuk babası. Suphi, dizlerinin üzerinden eksik etmediği Bruno silahıyla köyünü çetelere karşı korumakta kararlı. Suphi, Baas rejiminin zülümü, işkencesi, kimliksizleştirme politikalarına kalmakta ısrar ettikleri köylerini çetelerden de korumaya kararlı.

Oğullarının her biri de silahlanarak, köyün farklı yerlerini koruyan YPG güçleri ile birlikte savaşıyor. “Oğullarıma isterseniz gidebilirsiniz. Ama ben buradan adımımı hiçbir yere atmam” dediğini belirten Suphi, anlatımlarını şöyle sürdürüyor: “Siz gitseniz de ben burada kalıp koruyabildiğim kadar buraları bu gencecik çocuklarım, torunlarımla koruyacağım dedim. Onlara kendiniz kadar olun dedim sadece."

‘TARİH BİZİ LANETLER’

1954-1961 yılları arasında Suriye devletine askerlik yapan Suphi, geçmişte başkaları için bir yerleri koruduklarını, şimdi ilk kez kendi topraklarını koruma fırsatının ellerine geçtiğini de ekliyor.

“Yaşları 18 ila 20 arasında değişen gencecik YPG savaşçıları köylerimizi korumak için savaşmaya geliyor. Bizim bu toprakları bırakıp gitmemiz durumunda ise tarih bizi lanetler” diye devam eden Suphi, şöyle konuştu: “Burada doğdum, burada büyüdüm. Çocukluğumu, gençliğimi burada geçirdim, ömrümü burada tamamladım. Bir ayağım çukurda, ne zaman öleceğim belli değil. Buradan başka bir yerde ölmek istemiyorum. Çünkü ben bu toprağın insanıyım. Öldüğümde buradan başka gömüleceğim bir yer yok. O yüzden burayı, yani köyümüzü korumaktan başka çarem de yok. Bu fidan gibi çocukların gelip burayı savunmak için savaştıklarını görünce, biz çekip gitsek tarih bizi af etmez. Hatta bizi lanetler."

GÖZLERİ İYİ GÖRMESE DE YÜREĞİ İYİ GÖRÜYOR

Bazen yanına dik bir şekilde bıraktığı, bazen de -ki çoğunlukla- dizlerinin üzerinden ayırmadığı Brunosuyla evinin avlusunda oturup bekliyor gün boyu. Avlusundan çatışmaları takip ediyor. Gelen kurşun seslerine göre çatışmaların yoğunlaştığı yerleri anlamaya çalışıyor. Bazen de evinin çatısındaki YPG savaşçılarının mevziisine çıkıp, “Gözlerim fazla görmüyor, siz sadece bana işaret edin ben onları vurabilirim” diyor.

“Gözlerim iyi görmeyebilir, ama yüreğimdeki öfke onların yerini bulur diyerek” kızgınlığını dile getiren Suphi, "Devrim adına hırsız, talancı, çapulcular ortaya çıktı. Bunlara gerçek devrimcilerin kim olduğunu göstereceğiz. Yaşıma bakmayın öyle. Daha devrimciliği onlara öğretecek kadar ömrüm var. Birçoğu eskiden de, şimdi de Baas rejiminin en iyi adamlarıydı. Şimdi de kurdukları çete ve hırsızlık şebekeleriyle gelip köylerimize saldırıyorlar. Gerçi geldikleri gibi geri de kaçıyor" diye konuştu.

‘KÜRTLERİN NASIL SAVAŞÇI OLDUĞUNU GÖSTERİYORUM ONLARA’

Konuşurken zaman zaman espri yapıyor, zaman zaman da gözleri doluyor. Gözleri dolarken, “sakın korkudan olduğunu sanmayın” diye uyarıda bulunuyor Muhammed dede "Bunlar daha Kürtlerin nasıl savaşçı olduklarını görmemişler. Gidip kendi yakın tarihlerini araştırırlarsa Kürtlerin nasıl iyi savaşçı olduğunu görürler. 82 yılında İsrail Lübnan'a girerken Sur, Sayda’da kimlerin direndiğini öğrenseler, nasıl savaşçı olduğumuzu anlarlar" diyerek 82 yılında Kürt Özgürlük Hareketinin tarihsel direnişini örnek veriyor.

‘O DÜNYAYA KARŞI DİRENİYOR’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile farklı tarihlerde iki kez görüştüğünün belirten Suphi dede şu çarpıcı sözlerle konuşmasını sürdürdü: "Önderliğimiz tek kişilik, bir zindanda dünyaya karşı direniyor. Biz üç beş hırsız, talancıya karşı mı direnemeyeceğiz. Ondan aldığımız güç ve ondan öğrendiğimiz direniş ruhuyla her türlü saldırıya karşı direnmeye hazırız. Çünkü onun sayesinde direnenlerin kazandığını öğrendik."

‘NEDEN BEN DE 84 YAŞINDA ŞEHİT OLMAYAYIM Kİ’

Suikastçıların mermilerinden korunamadığı için evinin avlusundan çok fazla çıkmıyor Suphi dede. “Nasıl olsa herkes kendine bir mevzii bulmuş orada çatışıyor. Ben de evimin damındaki mevziiyi buldum” diyor. Son günlerde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Melle Abdullah Tımokê hakkındaki değerlendirmelerini hatırladığını belirten Suphi dede, "Önderliğimiz Melle Abdullah için 95 yaşındaki şehidimiz diyor. Neden Afrin direnişinin 84 yaşındaki şehidi ben olmayayım ki. Şimdi elime böyle bir fırsat geçmiş ve ben de bunu değerlendirmeye çalışıyorum."

MAHREZÊ KÖYÜ SOKAKLARI DİRENENLERLE DOLU

Mahrezkê köyünde direnen sadece tabii ki Muhammed Suphi dede değil. Suikastçılardan korunmak için ara sokaklardan geçerken ellerine geçirdikleri pompalı av tüfekleri, Kalaşnikof, boyunlarında atadan, dededen kalma dürbünleriyle direnen her yaştan insanla karşılaştım. Bazıları köşe başlarında oturmuş nöbet tutuyordu. Bazıları mevziilere sokaklardan koşuşarak cephane yetiştirmeye çalışıyordu. Bazıları evlerinin avlularında yaptıkları çay ve kahveyi YPG savaşçılarına ikram ediyordu. Kadınlar ise yaptıkları yemekleri mevziilere taşıyordu.

Suphi dedenin evinden tam çıkmak üzereydik, o anda en küçük oğlu eve girdi. Suphi dede, “oğluma bir kahve pişirtip size ikram etmeden bırakmam” dedi. Kahvemizi içtikten sonra, geldiğimiz ara sokaklardan geri döndük. Suphi dedeyi direnmek için mevziisinde bıraktığmızda tüm Mahrezkê'nın direndiğine tanık oldum…

Bu direniş ruhunu gördükten sonra, “bu toprakları bir daha kimse işgal edemez ve hiç kimsenin de bu devrimle oynamaya gücü yetmez” kanısına vardım bir kez daha.