'90'lı yıllarda katledilenlerin hesabı soruldu
Kuzey Kürdistan'da '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilenler için Amed, Yüksekova, Urfa, Cizre, Batman ve İzmir'de insan hakları savunucuları sokağa çıktı.
Kuzey Kürdistan'da '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilenler için Amed, Yüksekova, Urfa, Cizre, Batman ve İzmir'de insan hakları savunucuları sokağa çıktı.
Kuzey Kürdistan'da '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilenler için Amed, Yüksekova, Urfa, Cizre, Batman ve İzmir'de insan hakları savunucuları sokağa çıktı. Eylemlerde devlet cinayetleri protesto edilirken, 'İç Güvenlik Paketi'nin geri çekilmesi de talep edildi.
AMED
İHD ve kayıp yakınları “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 318’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi.
Eyleme İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, insan hakları aktivistleri ve kayıp yakınları katıldı.
Eylemde konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Şube Başkanı Raci Bilici, ‘İç Güvenlik Paketi’ni asla onaylamayacaklarını belirterek, paketin geri çekilmesini istedi. Bilici, “Çünkü bunlar bize göre savaş hazırlıklarıdır. Çünkü bunlar bireysel ve kolektif hakları hiçe sayan, anti demokratik yasalardır" dedi.
İHD Amed Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Av. Abdullah Zeytun, 1994 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde haber takibi sırasında Bucak Aşiretine mensup korucular tarafından alıkonulan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Gündem Gazetesi Urfa Muhabiri Nazım Babaoğlu’nun akıbetini sordu.
GÜNDEM MUHABİRİ NAZIM BABAOĞLU'NUN HİKAYESİ
Zeytun, Babaoğlu'nun hikayesini şöyle anlattı:
“1992 Mayıs ayında yayına başlayan Özgür Gündem gazetesinin Urfa bürosunda, 1992 yılı sonlarında büro elemanı olarak çalışmaya başlayan Nazım Babaoğlu, daha sonra muhabir oldu. 12 Mart 1994 tarihinde kaybolmadan birkaç gün önce, Siverek'teki korucularla ilgili Urfa Bürosunun yaptığı haber gazetede manşet oldu. 'İşte tecavüzcü korucular' başlığıyla yayımlanan haberde, Bucak Aşiretine bağlı korucuların bir kadın öğretmenin evini basarak hem öğretmene hem de evinde kalan kız kardeşine tecavüz ettikleri ve olayın ardından koruculardan bazılarının tutuklandığı anlatılıyordu. Haber Siverek'te bir devlet memuru ve Siverek Cezaevi Müdürü’ne, sanki Urfa'dan savcılıktan arıyormuş gibi teyit ettirilerek yayınlandı. Haber sonrasında gazetenin Urfa bürosu etrafında şüpheli kişilerin dolaşmaya başlaması üzerine, gazete personeli yedinci kattaki büronun pencerelerine demir parmaklık taktırdı.
Siverek’te gazetenin dağıtımını yapan Murat Yoğunlu, 12 Mart sabahı Urfa büroyu "Burada çok önemli haber var, gelin" diye ısrarla aradı. Aldıkları tehditler ve Siverek’in durumu nedeniyle kimse gitmek istemese de Nazım, o sırada gazetenin Urfa temsilcisi tarafından Siverek’e gönderildi. Tanıkların ifadesine göre Nazım Babaoğlu o gün en son yerel bir matbaa civarında görüldü. Sonradan Murat Yoğunlu'dan öğrenildiğine göre korucular, Murat Yoğunlu'yu dağıtılacak gazetelerle yakalayıp, Sedat Bucak'ın Siverek'in çıkışında çiftlik evinin altında gözaltına aldı. Halk arasında Sedat Bucak’ın bilgisi dahilinde korucuların bu evde gözaltına aldıkları insanlara işkence yapıp sorguladıktan sonra öldürdüğü ve Fırat nehrine ya da kuyulara atarak kaybettikleri söylentileri yaygındı. Korucular Murat Yoğunlu'ya gazetenin abonelerini, Siverek'teki haber kaynaklarını ve ilişkilerini sordular; Sedat Bucak'ın zorlaması ile onun yanından gazete bürosuna telefon ettirdiler. Murat Yoğunlu daha sonra başka bir nedenle girdiği cezaevinde “Ben korkudan telefon ettim” diyerek yaşadıklarını ve Sedat Bucak’ın 'Bakalım hangi delikanlı gelecek Özgür Gündem'den' dediğini anlattı.
Sedat Bucak'ın evinin alt katındaki hücrelerde gözaltında olan başka kişiler Nazım Babaoğlu'nu görmüş, ona ne sorduklarını, ne yaptıklarını duymuşlardı. O günlerde Urfa'da Hüseyin Taşkaya ve iki kişi daha yine korucular tarafından kaçırılarak kaybedilmişti. Kayıp olan kardeşini ararken Bucak’ların evinde Nazım'ı gören ve günler sonra gazetedeki resminden tanıyan Aziz Taşkaya, daha sonra kendisi Bucakların evindeyken getirilen Nazım Babaoğlu'nun kim olduğunu sorduğunda 'Bu genç, gazeteci' cevabını aldığını ifade etti. Aynı yerde sorgulanıp bırakılan başkaları da gazeteye gelip bildiklerini anlattı. Murat Yoğunlu daha sonra anlattıkları ile bu bilgileri doğrulamış oldu."
Babaoğlu’nun yirmi gün kadar Bucaklar'ın elinde sağ olarak kaldığı ve bir araçla Urfa’da gezdirilerek sorgulandığını görenler olduğuna dikkat çeken Zeytun, şöyle devam etti:
'NAZIM'I BİZ KAÇIRDIK'
"Bu duyumlar üzerine davacı olan baba Kemal Babaoğlu, polisler tarafından gözaltına alınıp tehdit edildi. O da diğer çocuklarını korumak amacıyla 'Oğlumu kim kaçırdı ben bilmiyorum' şeklinde bir ifade verdi. Böylelikle soruşturma kapatılmış oldu. Aynı zamanda, Nazım Babaoğlu’nun babası ve annesi de bizzat gidip Sedat Bucak ile görüştü. Yaklaşık bir ay sonra Fırat Nehri'nin kenarında kimliksiz bir ceset bulundu. Nazım olabilir şüphesiyle gidip araştırmak isteyen aileye izin vermeyen emniyet yetkilileri, bulunan bedeni kimlik tespiti yapmadan kimsesizler mezarlığına gömdüler. Aileye zaman zaman gayri resmi şekilde Nazım’la ilgili tanıklıklar ulaşsa da, bu tanıklıkları resmiyete dökmeye kimse yanaşmadı. Son olarak birkaç sene evvel Erzurum Cezaevinden A.S. adlı tutuklu, Urfa Barosu’na mektup yazarak 'Nazım'ın kaçırıldığı dönemde ben Siverek'teydim, o dönemde ben adli suçlardan dolayı aranıyordum. Dolayısıyla beni de kendi amaçları için kullandılar, Nazım'ı biz kaçırdık, falan yerde gömdük' diyerek yer bilgisi verdi. Baro kanalıyla İHD Urfa Şubesi ve Savcılık gösterilen yerde yapılan kazıya katıldı. Kazıdan ufak tefek hayvanlara ait kemiklerin dışında bir şey çıkmayınca İHD, Erzurum'a bir heyet göndererek A.S. ile görüşmek istedi. Erzurum’da görüştükleri savcı, İHD heyetine A.S'nin akli dengesinin yerinde olmadığını ve kendisinin Trabzon'a gönderildiğini söyledi. A.S. mektubunda baskı altında olduğunu, ölüm tehdidi aldığını, kendisine çabuk ulaşılmasını istediğini yazdığı halde heyet bu kişiyle görüştürülmedi.
Murat Yoğunlu, Nazım Babaoğlu’nun ailesinin isteği üzerine iki sene kadar önce Diyarbakır Savcılığı’na başvurdu. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı henüz resmi olarak Murat Yoğunlu’nun ifadesini almış değil. Çünkü Murat Yoğunlu, ifadesini ancak can güvenliği sağlanırsa vereceğini söylüyor."
CİZRE
Dayıken Şemiye (Cumartesi Anneleri) ve kayıp yakınları, 325'nci kez Şırnak'ın Cizre ilçesi Sanat Sokağı'nda bir araya geldi.
Eylemde, 1994 yılında gözaltında kaybedilen Ebubekir Dayan'ın akıbeti soruldu. Cami imamı olan eşinin karakola götürüldükten sonra geri gelemediğini anlatan Saadet Dayan, "Eşim müftülükte kayıtlı Cizre camisi imamıydı. 17 Ocak günü, müftülükten çağırdılar. Müftülükten kendisine polislerin sorduğunu, Konak Mahallesi Karakolu'na götürüldüğünü biliyorduk" dedi.
Dayan, eşinin gözaltına alındıktan 13 gün sonra cenazesinin karakoldan hastaneye getirildiğini ve kendilerine teslim edildiğini ifade ederek, şunları ifade etti: "Eşimin elbiselerini bana teslim ettiler. Polisler 'Eşin kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi' dediler. Biz bunu çok iyi biliyoruz ki, eşimin katili devlettir. Eşim katledildiğinde çocuğum bir yaşındaydı, şimdi babasının yerini almış. Bunu herkesin iyi bilsin ki, her zaman eşimin katillerinin yargılanması için mücadelemize devam edeceğiz."
URFA
İHD Urfa Şubesi üyeleri ve kayıp yakınları da gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin hesap vermesi için 60'ıncı kez Ahmet Bahçıvan İş Merkezi önünde bir araya geldi. HDP, DBP il ve ilçe yöneticilerinin de destek verdiği eylemde Özgür Gündem Gazetesi Urfa muhabiri Nazım Babaoğlu'nun akıbeti soruldu.
Babaoğlu'unun ağabeyi Cemal Babaoğlu, dönemin Urfa Valisi Ziyaeddin Akbulut'un 'Siverek'in tehlikeli olduğunu bilmiyor musunuz' sorusunu hatırlatarak, "Bu sözü söyleyen bir vali, Siverek'in kimlere teslim edildiğini, kimin kimler için hizmet ettiğinin bilinciydi. Fakat gerekeni yapmadı. Kardeşimin katledilişinin üzerinden 21 yıl geçti ve geçtiğimiz yıl dosyası zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı" diye konuştu.
Babaoğlu, "Kardeşimin katledilmesinde dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Mehmet Ağar, dönemin valisi Ziyaeddin Akbulut, Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Fidanboy, dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Cebe sorumludur" diye konuştu.
BATMAN
İHD Batman Şubesi ile kayıp yakınları, eylemlerinin 318'inci haftasında Gülistan Meydanı'nda bir araya gelerek, Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde 1996 yılında gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınmayan Abdullah Canan'ın akıbetini sordu.
İHD Batman Şubesi Başkanı Mehmet Bahadir, faillerin yargılanana ve kayıpların akıbetleri ortaya çıkana kadar mücadele edeceklerini belirtti.
Eylemde, 17 Ocak 1996 tarihinde Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından yapılan kontrol sırasında otomobili durdurularak gözaltına alındıktan 35 gün sonra cenazesine ulaşılan Abdullah Canan'ın oğlu Tayyip Canan konuştu. Canan, babasının katledildikten sonra işkence görmüş cenazesine 21 Şubat'ta ulaşıldığı bilgisini vererek, devletin acılı annelere hesap vermesi sürecine kadar mücadele yürüteceklerini belirtti.
YÜKSEKOVA
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde İHD ve kayıp yakınları 50'nci haftada Sanat Sokağı'nda bir araya geldi.
Eylemde, 1990 yılında Uludere nüfusuna kayıtlı Mehmet Ürün, Ömer Ürün, Salih Ürün, Sıdık Yakut, Mehmet Yakut, Ömer Kaçan ve Silopili bir gencin askerler tarafından katledilişinin hikayesi anlatıldı.
Katledilenlerin akrabası olan Salih Kerti, şunları anlattı: "Yüksekova Alay Komutanı Ali Kiraz, Ömer Ürün'i ağır işkence edildikten sonra silahla taranarak öldürülüyor. Kalan 5 kişi ise askeri birliğe götürülüyor. Sonra Mehmet Ürün'i askeri birlikte içinde su kaynayan kazana atılıp haşlayarak öldürüyorlar. Diğer 4 kişi ise çok ağır işkenceyle öldürülüyor. Bu olaya tanık olan Silopili bir çoban vardı. Önce serbest bırakılıyor, ancak olayı anlatır diye oda katlediliyor."
Yakınlarının cenazelerinin Akalın (Bajêrgeh) mezarlığına gömüldüğüne dikkat çeken Kerti "Akalın (Bajırgeh) mezarlığında gömülen akrabalarımız için dönemin İl Jandarma Alay komutanının açıklaması '7 PKK militanı etkisiz hale getirildi' diye Türk basınına servis edildi. Başvurduğumuz tüm hukuki yollardan sonuç alamadık" dedi.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi, Konak Sümerbank önünde kayıplar ve "faili meçhul" cinayetlere ilişkin basın açıklaması düzenledi. "Kayıplar belli failler nerede" yazılı pankart ile gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD İzmir Yöneticisi Ahmet Çiçek, dönemin başbakanı Süleyman Demirel'in katledilen gazeteciler için "Öldürülen gazetecilerin bir kısmı gerçekten gazeteci değildir" sözlerini hatırlatarak, 1992 yılında 14 gazetecinin katledildiğini belirtti. Gazeteci Nazım Babaoğlu'nun Özgür Gündem Gazetesi'nin Urfa Bürosu'nda muhabirlik yaptığına dikkat çeken Çiçek, "Bir telefon üzerine Siverek giden Nazım Babaoğlu orada gözaltına alınarak Korucubaşı Sedat Bucak'ın evine götürüldü ve kaybedildi" dedi.
Eylemde, "Nazım Babaoğlu'nun akıbeti açıklansın, kaybedenler yargılansın, adalet sağlansın" talebinde bulunuldu.