ANALİZ

İdlib’deki gelişmeler ve Nusra ile Hizbullah çatışmasının anlamı

Türkiye, Afrin ve Şehba üzerindeki tehditlerini hala sürdürüyor. Bu tehditlerin nereye varacağını şimdiden kestirmek zor.

Suriye, Kuzey Suriye ve Rojava’daki gelişmeler ortaya çıkan yeni verilerle devam ediyor. Ana gövdesini YPG ve YPJ güçlerinin oluşturduğu Demokratik Suriye güçlerinin Rakka’yı özgürleştirme hamlesi sürüyor. Hamle Rakka’nın yarısının özgürleştirildiği, DAİŞ’in savunma hattının kırıldığı yeni bir aşamaya ulaştı. Türkiye’nin çeşitli oyun, entrika, kirli planlarına rağmen hamle ilerdi ve giderek daha fazla ilerlemeye devam ediyor. Türkiye Rakka’yı özgürleştirme hamlesini durdurmak, boşa çıkarmak için başta ABD ve Rusya olmak üzere birçok güçle yaptığı görüşme, sınırsız tavizler sunduğu planlar sonuç almayınca Afrin ve Şehba’ya saldırıyı devreye soktu. Ancak Rojava yönetiminin gerek ABD ve gerekse Rusya’ya yer yer açıklamalar, yer yer de yapılan görüşmelerde olası bir saldırıda Rakka operasyonunun durdurulacağı, Rusya’nın Halep ve Suriye genelindeki çıkarlarının etkileneceği yönünde verdikleri mesajlardan sonra her iki güç tarafından Türkiye’ye bir ayar çekildi.

Buna rağmen Türkiye, Afrin ve Şehba üzerindeki tehditlerini hala sürdürüyor. Bu tehditlerin nereye varacağını şimdiden kestirmek zor. Her an herhangi bir saldırıya da dönüşebilir. Türkiye bir yandan Afrin ve Şehba’ya dönük tehditleri sürerken bir anda İdlip’te Nusra ve Ehrar Şam, Feylak El Şam grupları arasında şiddetli çatışmalar başladı. İdlip, Kobani’de DAİŞ’in yenilgi almaya başladığı 2014 yılı sonlarında İdlip civarından çekilmesiyle Nusra tarafından Rejim güçlerinden alındı. İdlip’in alınmasında Ehrar Şam ve o dönemde henüz grup olarak adı bilinmeyen ancak Türkiye tarafından yedekte tutulan Feylak El Şam grubunun hiçbir etkisi yoktu. Türkiye, Nusra ile Jerablus, Bab, Rai ve işgal ettiği diğer alanları Nusra’ya bırakma ya da orada oluşturacağı gruplarla ortaklaştırma anlaşması ile Sultan Murad ve Ehrar Şam ile diğer Müslüman Kardeşler gruplarına İdlip’te Nusra’ya ortaklaştırdı. Sultan Murad ve diğer Türkmen grupları halk tarafından tepki ile karşılanıp onlara karşı yürüyüşler yapılınca sadece Ehrar ve Feylak El Şam grupları bırakıldı.

Her iki grup Türkiye tarafından uzlaştırıldı. Ancak son bir haftadır her iki grup arasında ciddi çatışmalar başladı. İdlip’te bu çatışmalar başlarken bir anda Ürdün sınırı üzerinde Hizbullah ile DAİŞ, Lübnan sınırı üzerinde ise Nusra ile Hizbullah arasında çatışmalar başladı.

Aynı günlerde birde Irak’ta Haşdi Eş Şaabi ile Haşdi Vatani arasında kısa süreli bir çatışma yaşandı. ABD ile Rusya her ne kadar çok çelişkili ve çatışmalı gibi görünseler de Suriye üzerinde bir uzlaşmaya varma yönünde alttan altta görüşmeler yapıldığı yönünde bilgiler var. İkisi arasında itilaflı bölge olarak kabul edilen alanlar üzerinde bir uzlaşmaya varacakları gelen bilgiler arasında. Bu çok fazla uzak bir ihtimal de değil.

Bu arada ABD, Katar’dan sonra İran’a karşı tutumunu sertleştirdi. Ambargo uygulaması ve Katar’dan sonra İran’a altı maddelik bir reçete sundu. İdlip ve Ürdün ile Lübnan sınırlarındaki çatışmaları bu gelişmelerle bağlantılı bir şekilde ele almak gerekir. Zira Suriye’de ilk defa Hizbullah ile DAİŞ ve Hizbullah ile Nusra arasında çatışmalar yaşanıyor. Hizbullah ile Müslüman Kardeşlerin grupları başta olmak üzere tüm gruplarla çatışmaları oldu. Ancak DAİŞ ve Nusra ile çatışmaları hemen hemen hiç olmadı. Bu çatışmalar aslında Nusra ve DAİŞ’in İran’a karşı da bir çatışma başlatması anlamına geliyor. Buda aslında zamanla olası İran’a dönük bir müdahale de bu gruplarda değerlendirme noktasına mı getirildi gibi bir soruya akla getirir. İdlip’teki çatışmaların bir ucunda Rusya varken diğer ucunda ise Türkiye duruyor. Her iki güç de İdlip’te yer tutma peşinde. Bu Türkiye’nin Rusya’ya “birlikte yapalım” biçiminde açık bir teklifi şeklinde de kamuoyuna yansıdı.

Irak’ta Haşdi Şaabi ile Haşdi Vatani arasındaki çatışma ise Türkiye ile İran arasında Irak’ta Musul üzerine yapılan hesaplar için verilmiş bir mesajdır. Musul’un özgürleştirilmesinden sonra inşasında yer almak için Irak hükümeti nezdinde başvuruda bulunan ilk ülke Türkiye oldu. Bu inşa elbette sadece alta yapı inşası değil. Aynı zamanda askeri, siyasi ve toplumsal inşadır. Haşdi Eş Şaabi ile Haşd Eş Vatani arasındaki kısa süreli çatışmayı, Türkiye’nin yaptığı bu hesaplardan vazgeçmesi için verilmiş bir mesaj olarak kabul etmek en doğrusudur. Bu gelişmeler “Türkiye ile İran Suriye’de ortaklaşmak için adım atarken Irak’ta çatışmalı olabilirler mi” gibi bir soruyu beraberinde getirir. Bölgede bu türlü dengeler yeni değil birçok örneği var. İdlip, Ürdün ve Lübnan sınırında yaşanan çatışmaların nereye varacağı önümüzdeki günlerde biraz daha netleşir, bu çatışmaların amaç ve mahiyetleri açığa çıkar.