İktidar toplumu teslim alamadı

Gazeteci Gökhan Biçici, iktidarın toplumu ne teslim alabildiğini ne ikna edebildiğini ne de geri adım attırabildiğini belirterek, her fırsatta/çatlakta muhalefet yapıldığını söyledi.

dokuz8HABER Genel Yayın Koordinatörü Biçici, #Seçim2018 Yurttaş Haber Takip Ağı çalışmasıyla “Yurttaşlar sandıklara, yurttaş habercileri habere sahip çıkıyor”u öne çıkardıklarını belirtti. Biçici, "Gelinen noktada muazzam baskılar uygulamasına rağmen toplumu, muhalefeti çözemeyen iktidarın kendisini çözülme alametleri göstermeye başladı" dedi.

Merkezi İstanbul’da bulunan ve Türkiye’nin birçok şehrinde gönüllü muhabirleri bulunan ve ‘yurttaş habercilik’ ağını kuran dokuz8HABER, 24 Haziran’da yapılacak seçim için ‘Senden ne haber?’, ‘Yurttaşlar sandıklara, yurttaş habercileri ve gazeteciler habere sahip çıkıyor’ diyerek bir kampanya başlattı. Kampanyanın detaylarını ve seçimi dokuz8HABER Genel Yayın Koordinatörü Gökhan Biçici ile konuştuk.

24 Haziran’a çok az bir süre kaldı ve partiler çalışmalarını sürdürürken dokuz8HABER, seçim için hangi çalışmaları yürütüyor?

İlk kurulduğu ve yayın hayatına başladığı 30 Mart 2014’ten bugüne tüm seçimlerde özel bir haber takip ağı oluşturdu. Yerel seçimlerde İstanbul’da Mimarlar Odası’nın Karaköy’de bulunan büyük salonunda bir araya gelen pek çok platform, inisiyatif ve birey, o gün bir ilk olarak seçimler sürecinde alternatif haber takip ağı oluşturmuş oldu.

Aradan geçen sürede 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri ve 16 Nisan 2017 Referandumu’nda dokuz8HABER Yurttaş Haber Takip Ağları oluşturdu ve bu ağlar her bir seçimde bir öncekinden daha yaygın ve güçlü bir performans sergiledi. Son olarak 16 Nisan 2017 Referandumu’nda Bağımsız Seçim İzleme Platformu’yla işbirliği halinde ülke çapında yüzlerce yurttaş habercisinden haber akışı sağlandı.

Hatırlayacaksınız bu seçimlerin bir özelliği de insanların Anadolu Ajansı (AA) merkezli manipülasyonlara karşı şu veya bu nedenden ötürü daha alternatif bir yayıncılık yapan ana akım diğer ulusal haber ajanslarını takip edebiliyor ve özellikle sonuçlara yönelik manipülasyonlar böylece daha az etkili oluyordu. Öte yandan da sosyal medya bir tür üçüncü ekran olarak seçimler sürecinde ve seçim akşamlarında tamamlayıcı bir rol oynayabiliyordu. Ancak bugün tablo çok farklı. İlk defa 24 Haziran Seçimleri öncesi Türkiye’de tüm ana akım ulusal haber ajansları ya tümüyle tasfiye edildi ya da doğrudan hükümetin kontrolüne geçti.

Aslında bu süreçte ana yaklaşımımız medya tahakkümüne, seçimler sürecinde olası medya manipülasyonuna karşı işin artık başa düştüğü bilinciyle hareket etmek. Bu yüzden sansürden, haber alma hakkından yoksun kalmaktan, medyada tek seslilikten şikayet edenlere #SendenNeHaber diyoruz. Bu ülkede en az yüzde 50’ye tekabül eden ciddi bir toplumsal muhalefet dinamizmi varken, üstelik asıl haber tüketicisi durumunda olan, doğru habere ekmek gibi su gibi ihtiyaç duyan bu milyonların elleri kolları bağlı bir şekilde medyasız bırakılmayı sineye çekeceklerine biz inanmıyoruz.

Bu tablo karşısında dokuz8HABER’in son beş seçimde hayata geçirdiği seçim haber takip girişimlerinde biriktirdiği deneyimler ve kapasite hiç beklemediğimiz bir şekilde çok daha önemli hale geldi. Anadolu Ajansı, TRT ve buna eklenen DHA merkezli medya tekeline karşı ülke çapında, 81 ilden sağlıklı bir haber akışı sağlayabilmek üzere harekete geçmek kaçınılmaz hale geldi.

Bu noktada bir yandan yüzlerce yurttaş habercisi ve gazetecinin desteğiyle bir haber ağı yaratmaya çalışırken, öte yandan her ilden en az bir olmak üzere yerel medya kuruluşlarını da bir araya getirerek bir yerel medya koordinasyonu kurmaya karar verdik. dokuz8HABER’in girişimiyle başlayan bu çalışmalar #Seçim2018 Yurttaş Haber Takip Ağı adı altında haber odaklı bir yurttaş inisiyatifine dönüştü. Seçim güvenliği amaçlı olarak neredeyse tüm muhalif partilerin ve seçim güvenliği odaklı tüm yurttaş inisiyatiflerinin bir araya gelmesiyle kurulan Adil Seçim Platformu sürecine aktif olarak katılan bu ağ, kalan çok az zamana rağmen hızla daha etkin hale geliyor.

Edirne’den Urfa’ya, Manisa’dan Adana ve Antalya’ya, Mersin’den Samsun’a, Rize’den Eskişehir’e onlarca şehirden katılımlar oldu bile.

Yurttaş haberciliği sandık güvenliği için önemli bir yerde duruyor mu?

Sağlıklı haber akışının sağlanamadığı bir ülkede sağlıklı seçim atmosferi ve seçim güvenliği de sağlanamaz. Seçimlerde haber akışı sağlamaya yönelik yaptığımız tüm çalışmalar gazetecilik faaliyetinin bir parçası olduğu kadar seçim güvenliği çalışmalarının da çok temel bir parçası durumunda. Bu nedenle seçim güvenliği, seçimlerde sağlıklı bir haber akışı sağlama mücadelesinin başarısıyla yakından ilgili bir durum ve haliyle de yurttaş haberciliği bu sürecin en temel dinamiklerinden birisi. Haber üzerindeki sermaye tekeline ve iktidar odaklarının artan denetimine bir tepki olarak ortaya çıkan Yurttaş Haberciliği bu yönüyle bir tür haber aktivizmi olarak da kabul edilir. Türkiye bu aktivizmle en kitlesel haliyle Gezi direnişi günlerinde tanıştı.

‘Penguen Medyası’ sembolüyle Gezi günlerinde zirve yapan sansüre tepki gösteren yurttaşlar, ‘iş başa düştü’ farkındalığıyla sadece haber kanalları önünde eylem yapmakla yetinmediler ve yurttaş habercileri olarak duruma doğrudan müdahil olarak sosyal medyayı alternatif bir haber mecrası haline getirdiler. İnsanlar neyin yoksunluğunu yaşıyorsa onun mücadelesini verir. Gazeteciliğe yönelik saldırıların bu kadar arttığı, basın ve ifade özgürlüğünün bu denli baskı altına alındığı bir toplumda, haber almak hakkını kullanmak giderek imkansız hale geliyor ve bu duruma tepki gösteren yurttaşlar da haliyle habere ulaşmanın ve hatta haber üretmeden alternatif yollarına yöneliyor. Gezi günlerinde olduğu gibi yine sansür ve medyada tekelleşme tartışması 24 Haziran seçimleri sürecinde tekrar toplumun en temel gündemlerinden birisi durumuna geldi. TRT’ye yönelik tepkiler miting meydanlarına güçlü şekilde yansıyor. Aynı insanlar öte yandan seçimlerde sandık güvenliği için harekete geçiyor. Sandık güvenliğiyle, seçimlerde sağlıklı bir haber akışı sağlamanın birbiriyle ne kadar bağlı olduğunun farkındayız. Bu bağlantıyı vurgulamak üzere de seçimlerde oluşturduğumuz haber takip ağlarında slogan olarak “Yurttaşlar sandıklara, yurttaş habercileri ve gazeteciler habere sahip çıkıyor”u öne çıkarıyoruz.

Yurttaş habercilik ağınızı 24 Haziran seçimi için genişlettiniz mi?

dokuz8HABER olarak çağrısını yaptığımız #Seçim2018 Yurttaş Haber Takip Ağı çalışmasıyla hem kendi haber ağımızdaki yurttaş habercisi, gazeteci sayısını arttırıyoruz hem de çeşitli platformlarla ve yerel medya kuruluşlarıyla işbirliği yapıyoruz. Ağa bireysel olarak başvurmak mümkün, sosyal medya hesaplarımızda yayınladığımız duyuruları, linkleri takip ederek katılım formunu dolduruyor insanlar. Formu dolduranlar hemen ertesi gün veya en geç iki gün içinde dokuz8HABER çağrı merkezi tarafından aranıyor ve yapılan görüşmeyle insanlara uygun bir görev tanımlanıyor.

Öte yandan yerel medya kuruluşlarıyla yerel medya koordinasyonu oluşturuyoruz ve bu koordinasyonun sağlayacağı olanaklarla, seçim haber takip ağına tek tek katılan yüzlerce yurttaş habercisi, iletişim fakültesi öğrencisi ve gazetecinin güçlerinin birleşmesinden ortaya çıkmasını hedeflediğimiz sinerji etkisiyle sansüre karşı güçlü bir dinamik yaratmaya çalışıyoruz. Tüm bu çalışmanın güçlenmesi, katılımın ve bilinilirliğin artması için bir de kampanya yürüteceğiz.

Seçim gününü düşünürsek, sosyal medyanın seçimlerdeki gücü nedir?

Sosyal medyanın gücü, daha doğrusu önemi hiç olmadığı kadar artmış durumda. Bu süreç aynı zamanda medya üzerindeki siyasi denetimin adım adım arttığı, muhalif olsun olmasın, doğrudan Erdoğan ve AKP çizgisine tam sadakat göstermeyen tüm medya kuruluşlarının çeşitli biçimlerde baskı altına alındığı bir dönem oldu. Bu baskılar arttıkça ve medya alanında denetim, tekel güçlendikçe buna yanıt olarak, Gezi günlerinde olduğu gibi, seçim sürecinde insanların alternatif haber mecrası sosyal medya oldu. Sadece yurttaş haberciliği açısından değil elbette, muhalif ve alternatif medya organlarının geniş kitlelere açılan kapısı da sosyal medya durumunda. Ne kadar alanı daraltılmış olursa olsun, örneğin 7-8 bin satan bir günlük gazetede çıkan bir haber gün içerisinde milyonlarca kez okunabiliyor veya bir video haber içeriği milyonlarca kez izlenebiliyor. İşten atılan bir gazeteci elbette sonuçlarını da göze alabiliyorsa sosyal medya üzerinden binlere, yüzbinlere hatta milyonlara seslenmeye devam edebiliyor. Bu durum da haliyle muhalif medya açısından tüm baskılara rağmen ayakta durmanın, içerik üretmeye devam etmenin çok daha anlamlı hale gelmesini sağlıyor, güçlü bir moral zemin sağlıyor.

24 Haziran seçimleri basın özgürlüğü açısında neden önemli, 24 Haziran’ı seçimini nasıl okuyorsunuz?

Haziran seçimleri basın ve ifade özgürlüğünün geleceği açısından tarihi önem taşıyor. Bu seçimleri eğer bugünkü iktidar kazanabilirse o zaman ülkede basın özgürlüğünün son kırıntılarının da ortada kaldırılmak isteneceği bir süreç bizi bekliyor demektir. Ancak toplum bu gidişata dur diyebilir ve muhalefet seçimlerden güçlü çıkabilirse, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik son 5 yılda zirve yapan baskıların ve tahakküm döneminin geri kalacağı yeni bir dönemin kapıları aralanabilir. Erdoğan-AKP iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın tüm medya tahakkümüne rağmen gündem belirlemekte daha çok zorlandığını, topluma verecek hiçbir vaadin dahi kalmadığını görüyoruz. Erdoğan ilk defa sağ siyasi cenahta yeni alternatiflerin doğmasını, hatta kendi aralarında ittifaklar kurmasını ve gündem belirler noktaya gelmesini engelleyemedi.

Toplumun hiçbir talebine karşılık veremez hale geldiği gibi vaat düzeyinde bile bir varlık gösteremiyor. Öte yandan toplumsal muhalefet de en geniş haliyle özellikle seçim güvenliğini sağlama hedefiyle ortak davranabiliyor artık. Referandumdaki 'Hayır' bloku dağılmadığı gibi, kendi içinde de özellikle sandık güvenliği odaklı olarak daha organize hale gelmiş durumda. Ekonomideki, bölge başta olmak üzere dış politikadaki açmazlar, Kürt sorununda çatışmayı esas alan yaklaşımın yarattığı sorunlar daha da derinleşiyor. Üstelik 12 Eylül darbesi sürecinde yapılanları kat be kat aşan bir baskı dönemini yaşamamıza rağmen toplum kendi tarzında direnmeye devam ediyor. İktidar toplumu ne teslim alabildi ne ikna edebildi, ne de geri adım attırabildi. İnsanlar her fırsatta, her çatlakta muhalefet yapmaya devam ettiler. Gelinen noktada muazzam baskılar uygulamasına rağmen toplumu, muhalefeti çözemeyen iktidarın kendisini çözülme alametleri göstermeye başladı. Bu tabloda iyimser olmak için nedenler var. Ancak burada söz ettiğim iyimserlik edilgen bir tutumu değil, ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamaya ve olanakları değerlendirmeye yönelik etkin bir tutumu besleyen bir motivasyona dönüşmelidir. Biz kendi adımıza seçim gününe de sonrasına da bu sorumluluk duygusuyla yaklaşıyor.