‘İlk militan, ilk yoldaş, ilk şehit’

1975 yılının sonlarına gelindiğinde, sayısı fazla olmasa da nitelikleri ve özellikleri itibari ile Ankara’da Apocu bir grup, çekirdek bir kadrolaşma yaratılmıştı...

Ankara’daki Apocu gruplaşmanın bir benzerini Kürdistan’ın diğer kentlerinde de yaratmak mümkündü. Dolayısıyla yapılması gereken grubun Kürdistan’a taşırılmasıydı. 75'in sonunda Apocuların Kürdistan yolculuğu başlar.

Antep, Serhat, Amed ve Batman Apocu Hareketin örgütlendiği ilk kentlerdir. Haki Karer, ‘yorganını sırtlayıp’ Adana-İskenderun’a gider. Kemal Pir, Cemil Bayık, Mazlum Doğan, Mehmet Hayri Durmuş, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan'ın Kürdistan yolculuğu başlar. Mustafa Karasu ise şehit Doğan Kılıçkaya’yla birlikte Antep’e giderler. 76 Temmuz’unda Antep’e gittiklerinde Haki Karer, Batman'dan dönmüştü.

Apocu ideolojik grubun oluşması ve grubun Kürdistan’a taşınmasında öncü bir rol oynar. KCK Yürütme Konsey Üyesi Mustafa Karasu, Antep'teki Apocu grubun örgütlenme çalışmalarını, ilk eylemlerini ve Haki Karer'i Yeni Özgür Politika gazetesine anlattı.

Haki Karer’le ilk ne zaman, nerede tanıştınız, ilk tanışmada sizde nasıl bir izlenim bıraktı?

Haki Karer’i ilk defa 1975’te bir evde bir toplantıda gördüm. 75’in hangi ayı olduğunu hatırlamıyorum. İlk defa görmüştüm, fakat ilk gördüğümde Karadenizli olduğunu, Ordulu olduğunu bilmiyordum. Ya da ilk gördüğümde o özelliğini tanımadım. Grubun herhangi bir üyesi, kadrosu olarak bildim. Çok önceleri Önder Apo’yla tanıştığını, hareketle tanıştığını bilmiyordum. Çünkü daha önce gruptaki arkadaşlarla yan yana görmemiştim. Bu açıdan yeni katılan arkadaşlardan biri olarak düşünmüştüm. Zaten toplantıda çok fazla konuşmamıştı, daha çok dinlemişti. Ama sessiz, sakin ve bilge duruşu olan, duruşunda hem ciddiyet hem de yüzünde yumuşak ifade bulunan bir arkadaştı. Öyle bir izlenim edindim. İlk bakışta devrimci ciddiyetini, kararlılığını, bir dava adamı olma özelliğini yansıttı. Duruşuyla, tutumuyla ve davranışlarıyla bunu hissettik.

İlk gittiği Kürdistan kenti Ağrı mıydı?

1975’in hangi ayıdır yine hatırlamıyorum, Ağrı’ya gitti. Ağrı’yı tanıyan Abdurrahman Ayhan vardı, sanırım onunla gittiler. Ağrı’ya giderken epey de kitap götürdüler. O dönemde Kürdistan'a Ankara’dan bolca kitap gönderiyorduk. Tabi bu kitaplar daha çok ulusal kurutuluş hareketleriyle ilgili kitaplar, yine Marksist klasikler oluyordu. Marksist klasikler içinde de özellikle Lenin’in ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ve doğuda ulusal kurtuluş savaşları, Stalin’in ulusal sorun kitabı bulunuyordu. Özellikle örgütlenmeyle ilgili klasikler de en çok Kürdistan'a gönderdiğimiz kitaplardandı. O zaman sanırım Haki arkadaş da birçok kitapla birlikte Ağrı’ya gitti. Kürdistan'a ilk gidişiydi. Uzun süre kalmak için değildi. Kürdistan'a gitme, tanıma, belli ilişkilerle görüşme, tartışma çalışmasıydı.

İlk dönemler Kürdistan’a böyle gidişler oluyordu. Bir şehirde, bir kasabada birkaç ay kalınıyordu ve tekrar Ankara'ya geliniyordu. Yine okul tatillerinde üniversitede okuyan arkadaşların kendi şehirlerine, kasabalarına gitmesi vardı. Haki Karer daha 1976 Ocak ya da Şubat ayında Dikmen toplantısında ülkeye dönüş kararı alınmadan, yani tümüyle ülkeye dönme kararı çıkmadan önce de yüzünü ülkeye dönen arkadaşlardandı. Tabi o zaman artık kişiliğini, karakterini, bir Karadenizli arkadaş olduğunu öğrenmiştik.

Karadenizli birinin ve üstelik Kürdistan’a giden ilk kişilerden biri olmasının dikkat çekici…

Büyük bir heyecanla Ağrı’ya gittiğini hatırlıyorum. Gerçekten büyük bir heyecan duyuyordu. Adeta bir ulusal kurtuluş mücadelesini geliştirme, Kürdistan'da ulusal kurtuluş mücadelesini başlatma kararının ilk adımlarını, ilk tutumunu ve ilk duruşunu ifade ediyordu. Bir Karadenizli arkadaş olarak Kürdistan'a ilk gidenlerden olması tabi ki Haki Karer’in Kürt halkının özgürlük mücadelesini ne kadar anlamlı ve değerli gördüğünün ifadesidir. Zaten Önder Apo’nun ilk arkadaşlarındandır. 72’de cezaevinden çıktıktan kısa süre içinde -72’in sonunda ya da 73’ün başında- Önder Apo Haki’yle Kemal arkadaşın kaldığı bir eve arkadaşının tavsiyesiyle gitmiş, gider gitmez de sizin evinizde yerinizin olduğunu duydum, devrimci arkadaşlar olarak sizin yanınızda kalmak istiyorum, demiş ve daha ilk sözüyle birlikte bu evde kalmış. Kemal ve Haki de devrimci gençler, devrimci arkadaşlar olduğundan, böyle bir devrimcinin yeri olmadığı için kendi yanlarına gelmesini ve kendi yanlarında kalmasını reddetmemişler ve derhal kabul etmişlerdir. Bu ilişki, bu kabul ediş Haki Karer arkadaşın devrimci karakterini ortaya koyması açısından da önemlidir.

Daha sonraki bir tanışmamız önemliydi. 1976 Ocak ayında Kürdistan'a kesin dönüş kararı toplantısına da Kemal ve Haki arkadaşlar katılmışlardı. Orada karakterlerini ve özelliklerini daha iyi tanıdım. Çünkü o toplantıda herkes özgeçmiş; ailesinin durumu, nereli olunduğu, ailesinin toplumsal yapısı, nasıl bir aile olduğunu, nerede okunduğu, ilk devrimci düşüncelerle nasıl tanışıldığı, herhangi bir hareketle ilişkinin olup olmadığı, gruba katılış süreci gibi konular anlatılıyordu. O zaman da Haki’yle Kemal arkadaşın özgeçmişlerini dinledik ve onların Önder Apo’yla çok erkenden tanıştıklarını, ilk arkadaşları olduğunu öğrenmiş olduk. Aslında Önder Apo ilk önce Türk arkadaşları, Türkiyeli arkadaşları daha farklı bir örgütlenme içine koymak istemiştir. Türk arkadaşlarla Türkiye'deki devrimci hareketler ile Kürdistan'daki devrimci hareketi ortak mücadele içine sokacak bir örgütsel ilişki ve mücadele birliği ortaya çıkarılabilir mi düşüncesiyle bir dönem hemen grubun aktif üyesi olarak tümüyle organik ilişkileri içine sokmak istememiştir. İlişki içinde ama daha çok Türkiyeli arkadaşlar grubu biçiminde ele almış, ama sonradan o biçimde bir gelişmenin yaratılamayacağını ve artık Apocu grup içinde birlikte hareket etmenin, Kürt halkının özgürlük mücadelesini geliştirme temelinde Türkiye'deki devrimci hareketi etkileme ve ilişkileri bu temelde kurmanın daha doğru olacağı düşünülünce tümden grup içinde, grubun en aktif ve Önder Apo’nun ilk arkadaşları olarak yerlerini almışlardır.

Antep’te Haki arkadaşla bir süre aynı evde kaldınız. Antep’te birlikte mücadele yürüttünüz. Hem ev yaşamı hem Antep’teki mücadele ve örgütlenme sürecini anlatabilir misiniz?

Haki arkadaş bir dönem Batman’a gidiyor, bir süre oralarda da kalıyor. Bunlar öyle çok uzun süreler olmuyor. Daha sonra ülkeye dönüş kararının alındığı 1976 Dikmen toplantısından sonra Haki arkadaş Adana’ya çalışmaya gidiyor. Adana’da yoğun bir Kürt nüfusu var. Adana devrimci mücadelenin geliştiği bir alan. Orada belli bir süre kaldıktan sonra Antep’te çalışması kararı alınıyor ve Antep’e çalışmalara gidiyor. Antep’e çalışmalara giden ilk arkadaşlardandır. Kemal ve Cuma arkadaştan sonra ilk giden arkadaşlardan oluyor. Biz de 1976’nın Temmuz’unda Antep’e gittik. O zaman Haki arkadaş Antep’e yeni gelmişti. Haki arkadaşın Adana’dan Antep’e gitmesinden çok kısa bir süre sonra biz de Antep’e gitmiş olduk.

Şehit Doğan Kılıçkaya’yla birlikte Antep’e gitmiştik. Antep’e gittiğimizde Haki arkadaşgil çok olumsuz koşulları olan bir bodrum gibi bir yerde kalıyorlardı. Bodrum kat denilmeyecek, bir apartmanın en alt katında bir tünel gibi penceresi olmayan, iki tane dipte oda yapılmıştır. Burada kalınıyordu. Sadece odalara giderken koridorunda küçük bir pencere vardı. Sürekli rutubetli olan bir evdi. Biz yazın gittiğimiz halde yoğun rutubet vardı. Sabah kalktığımızda yataklar, yorganlar, her taraf nem içinde olurdu. Sanırım Pazarcıklı bir dostun eviydi. Çok ucuza kiralandığı için orada kalınıyordu. Çünkü o zaman grubun hiçbir maddi imkanı yoktu. İlişkide olunan gençlerin ailelerinden getirdikleri yiyecekler oluyordu, yine bazı tanıdık işçilerden, memurlardan zaman zaman alınan paralar oluyordu. Bir de o dönemde arkadaşlar çalışıyordu. Çalışan sempatizanlardan, öğretmen ve memur sempatizanlardan bir miktar alındığı gibi bir de o dönemde zenginlere hizmet edilen bir hamamda çalışarak oradaki bahşişlerle bu evdeki komünün ihtiyacı karşılanıyordu.

Haki Karer ve sizin dışınızda başka kimler evde kalıyordu?

İki ay kadar sonra da Yukarı Hoşgör’de bir ev tutuldu. İlk evimiz Aşağı Hoşgör’deydi. Tuttuğumuz ikinci ev tabi biraz daha iyiydi. İki, üç odası, mutfağı ve banyosu vardı. Yeni yapılmış bir evdi. Giderek hava soğumuştu, onun için de daha çok bir odasını kullanıyorduk. O zaman Kemal Pir arkadaş, Rıza arkadaş, Doğan arkadaş, daha sonra ülke dışına çıkan ve ülkeye dönen ve şehit olan Arif arkadaş ve bir iki kişi daha birlikte kalıyorduk. 6-7 kişinin kaldığı bir komün evde Haki yoldaşla uzun zaman beraber kaldık. Kuşkusuz Antep’teyken, Antep’teki çalışmaların sorumlusu Haki arkadaştı. Cuma arkadaşla Kemal arkadaş da ilk Antep’e gidenlerdi. Ama onlar sadece Antep’te kalmıyorlardı. Urfa’ya, Maraş’a, Adıyaman’a gidiyorlardı. Yani onlar biraz daha hareketliydi. Ama Haki arkadaş sürekli Antep'te kalıyordu. Kuşkusuz bu sorumluluk doğal bir sorumluluktu. Duruşuyla, tutumuyla, düşüncesiyle, örgüt anlayışıyla, karakteriyle doğal bir sorumluluk öne çıkıyordu. Kimin örgüt anlayışı, ideolojik gücü, yeteneği varsa o zaten komün evinin sorumlusu oluyordu, Antep’in, bir kasabanın ya da şehrin sorumlusu oluyordu. Haki yoldaş da bu düzeyde sorumluydu.

Apocu Hareketin şekillenmesi Haki Karer’in nasıl bir rol oynadı?

Haki yoldaş, Apocu kültürün oluşmasında, Önder Apo’nun kadro ve yoldaşlık anlayışının, devrimci duruşunun temsilcisi gibiydi. Önderliğin zihniyetini, duruşunu, yaşamını bu komün evlerde ve Antep’te yaşatan, bunu en iyi temsil eden arkadaştı. Sorumluydu ama çok mütevazıydı. Öyle sorumluluğunu bir yetkiye dayanarak yapan değil, emeğine, düşüncesine, kişiliğine dayanarak yapan bir arkadaştı. Zaten kişiliği, bir gün de kalsan hemen saygı uyandırıyordu. Kim tanırsa Haki yoldaşa saygı duyuyordu ve dinliyordu. Önderlik Haki yoldaş için ‘gizli ruhumdu, biz birbirimizin gözüne bakarak birbirimizi anlardık,’ diyordu. Gerçekten de Haki yoldaş bakışıyla, sözüyle ve duruşuyla işleri evirip çeviriyordu. Komünün ölçülerini, arkadaşlık ilişkilerini, düzeni duruşuyla, ilişkileriyle, üslubuyla ve karakteriyle yaratıyordu. Yoldaşlık ilişkileri ve yoldaşlarına değer verme çok güçlüydü. Bulunduğu yerde tam bir komün havası, dayanışması ve ortak ruh yaratıyordu. Bu gerçeklik zaten Apocu grubun bütün diğer Türk solu veya Kürt gruplarından farkını ortaya koyuyordu. Türk solunda da komün evler vardı. Fakat Haki arkadaşın bulunduğu yerde sadece bir ortak yaşam değil, ortak ruh ve duruş, bir bütün haline gelme, karşılıklı saygı sevgi, işleri kolektif bir yarış içinde yapma, yaşamı kolektif yarış içinde düzenleme vardı. Bu bizzat Haki’nin karakterinin ortaya çıkardığı komün ve yaşam anlayışı, yoldaşlık ilişkileri, ortak ruh ve duruş oluyordu. Bu konuda gerçekten de bir örnekti.

Yemez içmez, yedirir içirir, denilir; giymez giydirir, denilir; toplum içinde böyle deyimler vardır. Bu tamamen Haki arkadaşın karakteriydi. Gerçekten de evde en fazla çalışandı, en fazla kendini yorandı. O zaman komünlerde tüm iş ortak yapılırdı. Elbiseler de ortak yıkanırdı, yemekler ortak yapılırdı, her iş ortaktı. Nöbet sistemi de yoktu. O anda kim el atacaksa, durumu müsaitse o el atardı. Ve bu konuda da her zaman Haki yoldaş en önde olurdu. Gerçekten de komün içindeki hizmetleri, emeği en fazla o verirdi. En eski olan şeyleri de o giyerdi. İlk önce arkadaşlarına giydirirdi, arkadaşlarına bulurdu. Böyle bir özelliği vardı. Bu nedenle en eskileri giydiği için arkadaşlar takılırdı bazen. Kıştı, palto veya gocuk olur, kışın bu tür şeyler bulunur ve giyilirdi. Bunların içinde de en eskiyi Haki yoldaş giyerdi. O zaman da televizyonlarda bir dizi vardı; Komiser Kolombo Paltosu hep kırışıktı, dağınıktı, eski gibiydi. Haki Karer de en eskisini giydiği için arkadaşlar bazen Kolombo’nun paltosunu giydi, derlerdi.

Bu sadece komün evlerinde işlerini ortak yürütme değildi. Bir zihniyet, bir anlayış oluşturuyordu. Bu ister istemez anlayışta ve eylemde de en önde ben olmalıyım, anlayışı doğuruyordu. En tehlikeli yerde ben olmalıyım, eğer bir tehlike varsa, hatta riskliyse, ölüm, şehadet varsa orada ben olmalıyım, konusunda bir yarışma vardı. Komün yaşamında ve zorluklarda yarışırcasına herkes en önde olmak istiyordu. Hatırlarım, zorlu bir eylem olacaktı ve herkes gidiyordu, Doğan Kılıçkaya, niye bu en zorlu eylemlerde bana yer verilmiyor, ben en önde olmalıyım, derdi. Bu bir yarıştı. Bu Haki’nin yoldaşlık ve arkadaşlık ilişkilerinde, komün ve emek anlayışında, kendinden önce arkadaşını ve örgütünü düşünme anlayışında ortaya koyduğu duruş ve çizgi sonucuydu.

Mücadelede de her şeyin içindeydi. En fazla eğitimin, eylemin, örgütlenmenin, ajitasyonun, propagandanın ve tartışmanın içindeydi. O dönemde eğitim, örgütlenme ve eylem iç içeydi. Herkes her şeyi yapıyordu. Yani o dönemin kadrosu; şu örgütleyici, şu eğitimci, şu eylemcidir, değildi. Herkes grubun ihtiyacı olan bütün işlere koşturuyordu.

Antep’te 77’deki Newroz kutlaması çok kapsamlı yapıldı. 77 Newroz’unu anlatabilir misiniz?

Evet, büyük bir kutlama oldu. 1977’de çok kapsamlı bir kutlama oldu. Her taraftan toplanıldı ve o zaman tepelerde lastikler yakıldı. Garajlar caddesi vardı. O caddede birçok banka vardı. Newroz’da lastiklerle ateş yakıldığı gibi aynı anda birçok banka bombalandı. Haki arkadaş kendilerinin gittiği bakanın camını kırıyor, bombasını atıyor ve patlatıyor. Ama yakınındaki arkadaşlar bir tülü bombayı bankanın içine atamıyorlar. Bombanın oraya atılması gerekiyor, böyle bir görev verilmiş. Ama grup görevini yerine getiremiyor, ancak eyleminde yapılması gerekiyor. Derhal koşuyor ve ayaklarıyla, yumruğuyla camları kırıyor ve bombayı atıyor. O eylemin olması gerekiyor ve yapılamadığı için de kendisi devreye giriyor. Yine Antep’teki ilk eylemlerin içinde, hepsinde yer almıştır.

Örneğin, Antep’te ilk yaptığımız eylemlerden biri; Antep’te miting yapan faşistlerin vurulmasıydı. Faşistler bir yerde sıkıştırılıp vurulmuştu. Nerede faşist görülürse, militan gözüken varsa vurulacaktı. O gün Haki de bir grupla görevliydi. Onlar da eylem yapacaklardı ama bazı arkadaşlar eylemi ilk yaptıkları için polis devreye girecekti, o bakımdan Haki de diğer arkadaşlarla birlikte olay yerinden ayrılmışlardı.

Haki yoldaş her eylemin içinde olduğu gibi en başta da eğitmendi. O dönemde öğrenci eğitim grupları, işçi eğitim grupları vardı. Bütün arkadaşlar eğitimlere gider ve ders verirlerdi. Yine en fazla Haki yoldaş gider ve ders verirdi. Kim ders verecek, nerede ders verecek, bunların hepsini Haki yoldaş düzenlerdi ve en fazla komün evlere giden, eğitim veren de Haki arkadaştı. Sadece bizim kaldığımız komün evi değil, başka öğrencilerin kaldığı, işçilerin kaldığı komün evleri vardı, buraların da düzenlenmesi, örgütlenmesi, komün kültürünün, Apocu kültürünün oluşturulması konusunda da öncülük yapıyordu.

Haki yoldaşın teorik bilinci, ideolojik gücü yüksekti. Önderliğin düşüncelerini, Apocu grubun çizgisini en iyi biçimde anlatırdı ve tabi ki saygınlık kazandırırdı. Hem saygınlık hem ciddiyet kazandırırdı. Haki yoldaş birisiyle konuştuğu zaman, tartıştığı zaman saygınlık ve ciddiyet kazandırırdı. Haki yoldaşın karşısında hiç kimse gayri ciddi bir yaklaşım içine giremezdi. Duruşu ciddi olan devrimci bir kişilikti. Sorumluluk duygusu taşıyan bir kişilikti. Kişiliğini bir devrimci, öncü kadro olarak örgütlemişti. Karakteri de yetişme tarzı da böyle bir öncü ve önder kadro olmaya yatkındı. Doğal duruş, doğal saygınlık uyandırmak çok önemlidir. Bu özellikler bir de devrimci düşünceyle, teoriyle, örgütçülükle birleşince etkin ve saygın bir önder durumuna geliyordu. Bu bakımdan örgütçüydü. Gençliğin, işçilerin, memurların örgütlenmesi, öğretmenlerle ilişkilenme, örgütlenme konusunda Haki yoldaş aktifti. Ve sürekli ilişkilerini sıkı kurardı. Kurduğu ilişkilerin arasına çok fazla mesafe bırakmazdı. Yakın ilişki kurardı. Bu örgütlenme tarzı, bu ciddiyeti, bu yoğunlaşması, bu ilişkileri derinleştirilmesi, eğitimciliği Antep’te Apocu grubun hızlı biçimde gelişmesini sağladı. Kuşkusuz Kemal arkadaşın da, Cuma arkadaşın da, diğer arkadaşların da katkıları oluyordu. Ama Haki arkadaşın yaratılan bu etkileri toparlama, örgütleme ve disipline etme özellikleri vardı.

Yaşamı da çok mütevazıydı. Grubun imkanları az olduğu için ekonomik imkanlarını düzenleyen, imkanları ekonomik ve tasarruflu olarak kullanan bir karakteri vardı. Bu konuda da değerlere sahip çıkan, değerlerin çarçur edilmesini istemeyen, küçük değeri, kuruşu bile anlamlı gören bir arkadaştı.

Örneğin Antep’te, Düztepe’den Karşıyaka’ya, Hacıbaba’ya, Kayaönüne, Ünaldı’ya ya da Yavuz Selim gibi mahallelere gidilirdi. Oralarda ilişkilerimiz ve komün evlerimiz vardı. Haki yoldaş çoğu zaman 25 kuruşu bile otobüse vermez, otobüse binmez ve yürürdü. Gerçekten imkanlar yoktu. Uzun süre sabah mercimek, öğle mercimek, akşam mercimek yediğimiz olurdu. Yediğimiz en fazla mercimek, makarnaydı. Mercimekleri de daha çok Urfa’nın, Antep’in köylerinden sempatizanlar, gençler, öğrenciler vardı, gelip liselerde okuyorlardı ve geldiklerinde köylerinden un, mercimek getiriyorlardı; onların bir kısmını da biz alıyorduk. İhtiyaçlar böyle karşılanıyordu. Yine belirttiğimiz gibi arkadaşların işçi olarak çalışmaları vardı.

Biz Antep’e gittiğimizde 76’ıydı, Kemal’le Cuma arkadaş daha önce gitmişlerdi. Biraz Önderliğin yarattığı ilk ilişkiler üzerinden Antep'te çalışma yürütmüşlerdi. Bizden önce Haki arkadaş da Antep’e gitmişti. Ama kısa sürede Apocular çok hızlı gelişti. Öyle ki, Türk solundan gruplar ilk gittiğimizde dalga geçiyorlardı. Apocular gelmiş, birkaç kişi Kürdistan'ı kuracaklarmış, Antep de Kürt şehriymiş, diyorlardı. Böyle dikkate ve ciddiye almayan yaklaşımlarla karşılaştık. Ama kısa sürede gelişiyorduk. Her gün yeni ilişkiler buluyorduk. Öyle ki, 76-77 öğrenci eğitim döneminde liselerdeki devrimci gençlerin önemli bölümü Apocu grubun etkisindeydi. Hatta Atatürk Lisesi vardı, oradaki gençleri örgütleyen Apocu gruptu, faşistlere karşı mücadele eden Apocu gruptu. Ve Atatürk Lisesindeki öğrencilerin mücadelesi Antep’te büyük etki yaptı. Kemal’in, Haki’nin, Cuma arkadaşın çalışmaları sonucunda çok önemli sonuçlar ortaya çıkmıştı. Memurları, öğretmenleri etkilemişti. O dönemde şöyle bir durum da vardı; faşistler çok saldırgandı. Fakat Apocular da militandı ve militan karakteri vardı. Biraz da faşistlerin saldırılarının çok olması ortamında Apocuların o militanlığı, faşistlere karşı mücadelesi, direnişi Apocuları kısa sürede Antep’te öne çıkardı. Bunda da Haki yoldaşın örgütçülüğü, disiplini yanı ve militan duruşunun etkisi vardı.

Yarın:

Antep’teki Komün Evler