İnşaat işçileri ‘Artık Yeter!’ diyecek

Birçok hak gaspıyla karşı karşıya kalan İstanbul Finans Şehir Merkezi şantiyesinde çalışan inşaat işçileri, Dev Yapı-İş ve İnşaat –İş sendikaları ile birlikte 1 Şubat’tan itibaren “Artık yeter! Gasp edilen haklarımızı istiyoruz!” kampanyasını başlatıyor.

Ekonomik krizle birlikte Türkiye’de etkilenen en büyük iş alanlarından bir tanesi inşaat oldu. Birçok inşaat, krizin başladığı ilk zamanlarda durma noktasına geldi. Bunlardan bir tanesi de İstanbul’daki Finans Şehir Merkezi’ydi.

 İnşaat 2018’de durma noktasına gelince 2019’da, Cumhurbaşkanlığına bağlı Türkiye Varlık Fonu, Finans Şehir Merkezi’ne ortak oldu. Şimdiyse işçilerin ücretlerini alamadığı, çalışma koşullarının son derece kötü olduğu bu dev şantiye alanında işçi sendikaları bir eylem takvimi hazırlığında.

İnşaat sektöründe örgütlü İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat –İş) ve de DİSK’e bağlı Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) İstanbul’daki Finans Şehir Merkezi şantiyesinde yaşanan hak gaspları, kötü çalışma koşulları ve örgütlenme sorunlarına karşı 1 Şubat’tan itibaren “Artık yeter! Gasp edilen haklarımızı istiyoruz!” kampanyasını başlatıyor.

İnşaat –İş’ten Deniz Gider ve Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut ANF’ye hem başlatacakları kampanya hakkında bilgi verdi hem de inşaat iş kolunda yaşanan örgütlenme ve hak gasplarına kadar son durumu anlattı.

İŞÇİLER 1800’LÜ 1900’LÜ YILLARIN KOŞULLARINDA ÇALIŞIYOR

Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, 1 Şubat’tan itibaren başlayacakları “Artık yeter! Gasp edilen haklarımızı istiyoruz!” kampanyasını anlatmadan önce Türkiye’deki inşaat işçilerinin durumundan söz ediyor: “İnşaat iş kolu en çok iş cinayetinin, hak gasplarının yaşandığı alanlardan biri. Yasa ile güvence altına alınmış haklar bile inşaat işçilerine verilmiyor. İşçiler neredeyse o şantiyelerde her gün hak gaspı ile karşı karşıya kalıyor. İnşaat iş kolu o kadar geri ki neredeyse 1800'ler 1900'lerdeki koşullarda çalışıyor işçiler. Türkiye'de bir buçuk milyona yakın inşaat işçisi var ve bunun çok büyük bir bölümü örgütsüz. Örgüsüz olduğu için de tamamen patronların insafına terk edilmiş durumda. Biz iki sendika inşaat işçilerini patronların insafına terk etmeyeceğiz diyoruz. Bugün inşaat sektöründe toplumun en yoksulları çalışıyor, köyleri boşaltılmış, yakılmış Kürtler, tarım politikalarından kaynaklı artık köyünde üretim yapamayıp kentlere göç ettirilmiş insanlar, mülteciler yani toplumun en ezilenleri. Bunlar kısmen sigortası olan ve görece çalıştığı belli olan işçiler.”

İKİ SENDİKA ORTAK MÜCADELE KARARI ALDIK

Üçüncü havaalanı inşaatı döneminden bu yana İnşaat-İş sendikası ile yan yana mücadele ettiklerini ifade eden Karabulut, başlayacak kampanyanın çerçevesini ise şöyle çiziyor: “Biz inşaat kolunda mücadele eden iki sendika olarak, 2018'de havaalanı işçilerinin “Köle değiliz, isyandayız” eyleminden bu yana birlikte, ortak mücadele içerisindeyiz. Finans İş Merkezi şantiyesinde de hem üyemiz olan hem de olmayan işçilerin talepleri çerçevesinde baskılara karşı bir mücadele başlatacağız. Yaklaşık 15 bin işçi çalıştığı şantiyenin şartları çok sıkıntılı, işçilerin yasal hakları verilmiyor, mesaileri sayılmıyor, 4 ya da 6 kişinin kalacağı koğuş ve odalarda 10 ya da 8 kişi kalıyor. Hem işçilerin özlük hakları hem haklarının gasp edilmemesi hem de çalışma koşullarının yanı sıra barınma ve yemeklerin de düzeltilmesi için bir kampanya olacak bu.”

BETON PATRONLARININ YENİ MEVZİİSİ

İnşaat –İş’ten Deniz Gider de ortak mücadele kararını şu sözlerle ifade ediyor: “Finans Şehir Merkezi şantiyesi özellikle siyasal iktidarın beslediği, beton patronlarının yeniden mevzii kazandığı bir yer. Özgür Karabulut'un da belirttiği üzere bu mevzilenme işçi açısından iş cinayetleri, hak gasplarına hatta özlük haklarının ödenmemesine tekabül ediyor. AGİ'nin kaldırılması, geçmişe dönük ödemelerin yapılmaması, asgari ücretin işçilerin maaşlarına çok az şekilde yansıtılması gibi. Zaten yemekhane ve barınma sorunları basına ve kamuoyuna yansımıştı. Biz Dev Yapı- İş ile birlikte oturup neler yapabiliriz üzerine düşündük, sadece bir basın açıklaması değil kapsamlı bir kampanya olacak. Burada şu an inşaatın sadece bir kısmı örüldü, daha iç kısmına girilmedi dahi. Bu süreç içerisinde işi bırakan işçiler, gidenler, yeni gelenler oldu ve önümüzdeki süreçte işçi sayısının da artacağını düşünüyoruz ve bu da yeni yeni hak gasplarının ekleneceğine işaret ediyor. O yüzden biz böylesi bir süreci öngörerek ve bunun yaşanmaması için ortak bir mücadele kararı aldık.

Çünkü Finans Şehir Merkezi, 3. Havalimanının minyatür versiyonu gibi. Bir sürü ara firmanın olduğu tek bir merkezi yapısı olan, toplu bir şantiye. Oradaki sorunların benzerleri burada da yaşanacak. Hatta yaşanmaya başladı. Burada da barınma, yemek sorunları var.”

HAVA KOŞULLARINA RAĞMEN İŞ DURMAZ

Geçtiğimiz günlerde İstanbul, Antep, Kocaeli gibi bölgelerde yoğun kar yağışına rağmen işçiler iş yerlerine yürüyerek de olsa gelmeye zorlandı. Bu olumsuz hava koşullarında inşaatların durumunu sorduğumuz Deniz Gider, oradaki işin hiç durmadığını söyleyerek cevap veriyor: “Normalde kötü hava şartlarında yüksek katlı şantiyelerde belli bir hava ölçümü var çalışma koşulu olarak. Belli bir rüzgâr derecesinde işçinin çalışmaması gerekiyor. Hem kar hem onunla birlikte rüzgârın da estiği, hava şartlarının kötü olduğu bu koşullarda o şantiyeye gitsek, emin olun çalışan işçiler olacaktır. Zaten inşaatlarda bir zaman meselesi var, işler yetiştirilmeye çalışılır. O yüzden iş durmaz.”

Özgür Karabulut da özellikle şantiyenin kapalı alanlarındaki mekanik ve elektrik bölümlerinde 24 saate yakın çalışma olduğunu ekliyor bu soruya cevap olarak: “Belki şu an hava koşullarından dolayı yapamıyorlar ama ellerinden gelse 24 saat beton da dökerler. İnşaat sektörü devletin patronlara her türlü imtiyazı tanıdığı, kolladığı bir alan. İnşaat alanının en büyük sorunu örgütsüzlük, bizler haklarımızı aramadıkça patron sadece karına bakıyor. İşçi en tabii hakkı olan ücretini alabilmek için bile eylem yapmak zorunda kalıyor. Eylemini yapınca da karşısında patronun bir memuruymuş gibi çalışan kolluk kuvvetlerini buluyor. Patronun bu hukuksuz uygulamaları hiçbir şekilde cezai yaptırıma maruz kalmazken bizlerin haklarımızı araması baskılarla gözaltılarla gasp edilmeye çalışılıyor. Tüm bunlara rağmen bizler 1 Şubat’ta başlatacağımız kampanyamızla birlikte hak gaspına, yaşam şartlarının düzeltilmesine dair mücadelemizi vereceğiz.”