İran'da değişim yok ama umut var
İran ve Kürdistanlı yazar, aydın ve politikacılar, İran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, imaj ve Batı ile ilişkiler için hileli bir gösteri olduğunu söylüyor.
İran ve Kürdistanlı yazar, aydın ve politikacılar, İran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, imaj ve Batı ile ilişkiler için hileli bir gösteri olduğunu söylüyor.
İran ve Kürdistanlı yazar, aydın ve politikacılar, İran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, imaj ve Batı ile ilişkiler için hileli bir gösteri olduğunu söylüyor; buna rağmen hem Reisi'nin kazanmamasını hem de Kürtlerin boykot tavrını olumlu buluyor.
İran ve Kürdistanlı yazar, aydın ve politikacılar, İran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ANF'ye değerlendirdi.
İran Yazarlar Birliği Başkanı Abbas Samakar'a göre; halkın sandık başına gitmesini sağlamak ve böylelikle İran'da 'demokratik seçimler'in yapıldığı görüntüsü vermek için bir birinden farklı olmayan iki aday 'reformcu' ve muhafazakar olarak yarıştırıldı.
Samakar, aday seçiminin de devlet politikası olduğunu söylüyor. İran devletinin İbrahim Reisi'yi tercihinin altında seçimlere katılımın yükseltilmesi ve Ruhani'nin yeniden seçilmesi kararı olduğunu ifade eden Samakar, "Bir kaç ay içinde cezaevlerindeki 5 bine yakın tutsağı idam eden Reisi'ye büyük bir tepki duyulduğu biliniyordu. Halk, Reisi gelmezsin diye sandık başına giderek Ruhani'ye oy verdi. Rejim, yüzde 70'lere varan seçimlere katılım oranını İran'ın demokratik bir ülke olduğu ve rejimin meşru olduğu algısını yaygınlaştırmak için kullanacak” diyor.
KÜRTLER BU OYUNU REDDETTİ
Samakar, Ruhani'nin istenmesinin, hem halk içinde var olan beklentilerin hem de İran'ın Batılı ülkelerle ilişkilerinin sürmesi için daha yararlı görülmesinden kaynaklandığını söylüyor. Samakar, 80 milyonluk İran'da sayılarının az olmasına rağmen Kürtlerin seçimleri boykot etmelerini önemsiyor: ”Kürtlerin böylesi bir siyasi tutum almaları ve rejimin oyununda rol üstlenmeyi reddetmeleri oldukça önemli.”
ÖZGÜR VE ADİL SEÇİM YOK
İran PEN eski Başkanı olan Gazeteci-yazar Bahram Rahmani de siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, gazete ve televizyon kanallarının yasaklandığı ve tutsakların meydanlarda idam edildiği İran'da özgür ve adil seçim yapılmasından söz edilemeyeceğine işaret ediyor.
Adaylar arasında 300'ü aşkın kadının da yer aldığını ama hepsinin reddedildiğini anımsatan Rahmani, halkın yarısını oluşturan kadınların seçilme haklarının daha baştan engellendiğini vurguluyor. Rahmani, şu kıstasın altını çiziyor: "Zaten İran'da cumhurbaşkanı adayı olabilmek için erkek ve Şii olma zorunluluğu var.”
Rejim içindeki iki kesimin de uzlaşarak kaynakları paylaştığını, böylece mevcut döngüye zeval gelmediğini kaydeden Rahmani, hangi kesim hükümet olursa olsun değişiklik olmadığını örnekliyor: "Reformcu Hatemi'nin ve muhafazakar Ahmedinecad’ın ve son 4 yıldır da Ruhani'nin döneminde hiçbir şey değişmedi. Aynı politikalar uygulandı.”
BATI İLE İLİŞKİLERİ KESMEK İSTEMİYOR
Rahmani de Samakar'ın 'rejimin Batılı devletlerle ilişkileri sürdürmek için Ruhani'yi tercih ettiği' görüşünü paylaşıyor. Ancak şunu da ekliyor: "Rejim dışta daha yumuşak bir politika sürdürürken halka karşı baskıları artırıyor, çünkü içeride yumuşamaya giderse halkın talepleri ve mücadelesinin önünü kesemeyeceğinden korkuyor.”
BOYKOT İYİ AMA YETERSİZDİ
Kürt halkının her dönemde rejime muhalefet ettiğini ve son seçimlerde de sandıkları boykot ederek sandık başına gitmediğini hatırlatan Rahmani'nin eleştirisi de var. Bazı Kürt partilerinin belediye seçilmelerine katılmalarını doğru bulmadığını kaydeden Rahmani, ”Belediyeye aday olmamız için 16 ayrı kurumun onay vermesi gerekiyor. Böylesi koşullarda muhalif kimliği olanların aday olmaları mümkün değil” diyor.
SEÇİMLER TAMAMEN GÖSTERMELİK
Doğu Kürdistan'ın Saqız kentinden olan İsveçli politikacı Amineh Kakabaveh ise şu iki durumun bile demokratik ve özgür seçimlerden bahsedilmemesi için yeterli olduğundan emin:
* Cumhurbaşkanı adaylarının Anayasayı Koruma Konseyi’nin onayından sonra seçimlere katılma hakkını elde etmeleri,
* Kadınlara aday olma hakkının tanınmaması.
BATI'NIN TAVRINA ELEŞTİRİ
Buna rağmen hile de yapıldığını vurgulayan Kakabaveh, Batı'nın görmezden gelme tavrını eleştiriyor: "Birbirinden farkı olmayan iki aday göstermelik olarak bir birleriyle yarıştırılıyor. Ama aynı zamanda işçiler, Kürtler ve Beluciler haklarını istedikleri için cezaevlerine atılıyor, idam ediliyor. Batılı devletler de bu koşullarda gerçekleşen seçimleri meşru görüyor ve İran rejimiyle ilişkilerini sürdürmekte bir sakınca görmüyor.”
KÜRTLERİN TUTUMU KARAR VERİYOR
Seçimlerin tek olumlu yanının Kürt parti ve örgütlerinin boykot çağrıları olduğunu belirten Kakabeveh, şunları vurguluyor: “Seçimlerde Kürdistan sokakları bom boştu. Bu ileriye doğru atılmış bir adım ve Kürt halkının rejimin baskılarına verdiği bir yanıttı.”
DİNİ LİDER TEK OTORİTEDİR
Mälardalen Yüksek Okulu Sosyoloji Bölümü Başkanı Mehrdad Darvishpour, basın özgürlüğünün ihlal edildiği, muhalif siyasi partilerinin yasaklandığı, dini azınlık, farklı düşünenler ve kadınların aday olmalarının engellendiği koşullarda yapılan seçimden beklenti içinde olmanın anlamı olmadığını söylüyor. Tüm adaylar Anayasa Korucular Konseyi’nin onayından geçse bile sonuçta dini lider Ali Hameney tarafından belirlendiğini kaydeden Darvishpour, şu şerhi de düşüyor: "Tüm bunlara rağmen İran’da her zaman seçimler değersiz veya tam bir formalite değil.”
Darvishpour, bu şerhini şöyle gerekçelendiriyor:
* Ruhani, Nükleer program üzerine Batılılar ile anlaşmaya vardı ve enflasyonu durdurmayı başardı. ABD yönetiminin değişmesiyle daha sert tavır alması istenildi. Kanser olan Hamaney'in yerine hazırladığı katliamcı Reisi'nin halktan onay almaması değerlidir.
* Seçimi hem rejim hem de halk kazandı. Halk seçimleri kazandı, çünkü Reisi profilinde vücut bulan kesimi tercih etmedi. Seçime katılım yüksek olduğu için de rejim kazandı ve bunu İran’ın istikrarlı ve seçilme katılma oranının yüksek olduğu bir ülke olduğunu iddia etmek için kullanacak.