İşgal girişimi ve DAİŞ saldırıları arasındaki bağlantı
Efrîn’e yönelik saldırıların başladığı günden itibaren DAİŞ Suriye’nin Meyadin, Dera Zor gibi Irak sınır bölgelerinde başta olmak üzere birçok bölgede yeniden harekete geçti. S
Efrîn’e yönelik saldırıların başladığı günden itibaren DAİŞ Suriye’nin Meyadin, Dera Zor gibi Irak sınır bölgelerinde başta olmak üzere birçok bölgede yeniden harekete geçti. S
RTE, DAİŞ, El Kaide ve Suriye’deki diğer hırsız, talancı, çocuk, kadın katili, kafa kesen çetelerle Efrîn’e saldırarak bölgeyi yeniden karıştırdı. DAİŞ’i hortlattı, DAİŞ ile birlikte daha başka gruplarla Efrîn’den Irak sınırına kadar, Irak sınırından da Kerkük’teki DAİŞ, İTC çeteleri ile Kerkük’e kadar olan bölgeyi yeniden çatışmalara sürüklediler.
REQA İLE HER ŞEY BİTMİŞTİ
DAİŞ’in başkenti, halifeliğinin merkezi QSD güçleri tarafından özgürleştirildikten sonra, DAİŞ’in artık bitmeye doğru gittiği, bundan dolayı Suriye’de siyasi çözüme yaklaşıldığı üzerinden planlar yapılmaya başlandı. Astana, 8. Cenevre Konferansı bunun üzerine inşa edilmek istendi. Ancak Astana sürecinde yer alan başta Türkiye ve Rusya, DAİŞ’in bitmesi sonrasında Suriye’de gelişecek siyasal çözümden istediklerini elde edemeyecekleri kaygısına kapıldılar. Böylece Irak sınırı olan Dera Zor başta olmak üzere Suriye geneli ve Kerkük ile Güney Kürdistan’ın tartışmalı bölgeleri de dahil olarak, buraları yeniden karıştırma, DAİŞ ve El Kaide’yi aktif hale getirme planlarını yaptılar. Bu planların bir sonucu olarak Efrîn'e işgal ve katliam saldırıları başlatıldı. Zira DAİŞ, El Kaide ve Müslüman Kardeşler'in grupları ile bölge genelinde ulaşmak istediği, Sünni İslamcı bir alan yaratmaktı. Bunun başına da bir halife olarak geçmekti. Suriye iç savaşının başından beri El Kaide'nin grubu Nusra, Müslüman Kardeşler'in grubu Ehrar Şam ve daha sonra Suriye’ye giren DAİŞ ile ilişkilerinin, iş birliğinin kanıtları var. Uluslararası güçlerin elinde, şu ana kadar bu gruplara bağlı YPG, QSD tarafından sağ ele geçirilen çetelerin itirafları gibi çok güçlü belge ve dosyalar söz konusu. Yine RTE Türkiye’sinin DAİŞ ile yaptığı petrol ticareti belgeleri başta Rusya olmak üzere birçok ülkenin elinde mevcut.
EFRÎN İŞGAL GİRİŞİMİYLE DAİŞ YENİDEN CANLANDIRILDI!
RTE ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptıkları açıklamalarla DAİŞ’i canlandıracaklarını, Suriye’den başlayarak Irak’a kadar olan alanda yeniden harekete geçireceklerini açıkça itiraf ettiler. Çavuşoğlu, 'YPG’ye karşı olan hiç kimseye karşı değiliz' açıklaması açıkça DAİŞ’e bile karşı olmadıklarını itiraf etti. YPG’nin Kuzey Suriye ve Suriye’nin çeşitli yerlerinde DAİŞ, El Kaide ve Türkiye’nin çeteleri olan Müslüman Kardeşler'in gruplarına karşı savaş içinde olduğunu bilmeyen yok. YPG'nin bu çete grupları dışında hiçbir güçle çatışmadığı da biliyor. Bundan dolayı Çavuşoğlu’nun bu açıklaması, birçok çevre tarafından DAİŞ, El Kaide’yi koruma, yeniden canlandırıp harekete geçirme şeklinde değerlendirildi.
RTE'nin, 'Efrîn’den başlayıp Güney Kürdistan’a kadar bu müdahalemiz sürecek' demesi, Suriye, Irak boyunca DAİŞ ve El Kaide’yi yeniden canlandıracakları, Dera Zor’dan başlanarak Güney Kürdistan’a kadar ve özellikle de Xurmatu, Dakuk, Xaneqin, Kerkük gibi bölgelerin hedeflerinde olduğunu da itiraf etmesi anlamına geliyordu. ABD, defalarca işgal girişimiyle DAİŞ’in yeniden canlandırılacağını açıkladı. Ancak buna ilişkin RTE ve Türkiye’nin bu tehlikeli, katliamcı, DAİŞ ve El Kaide’yi yeni canlandıran politikasına karşı herhangi bir adım atmadı. Aksine Türkiye ile Şengal ve daha birçok alanda iş birliğine gittiğine dair bilgiler var.
DAİŞ DERA ZOR, KERKÜK'TE YENİDEN HAREKETE GEÇTİ
Efrîn’e yönelik saldırıların başladığı günden itibaren DAİŞ Suriye’nin Meyadin, Dera Zor gibi Irak sınır bölgelerinde başta olmak üzere birçok bölgede yeniden harekete geçti. Saldırıların başladığın günden bu yana Dera Zor’da Cizre’nin Fırtınası adlı hamleyi sürdüren QSD güçlerine yönelik saldırıları başladı. Bu saldırılar giderek büyüyerek devam ediyor. DAİŞ’in yeniden canlanma adımlaro sadece Dera Zor çevresinde değil, bunun yanında Hama, Humus, İdlib, Tedmur ve daha birçok bölgede de görüldü. Bu da aslında RTE’nin Efrîn saldırılarını başlatması ile amaçladığı ve ABD, Fransa, İran başta olmak üzere birçok uluslararası ve bölgesel gücün DAİŞ vb. gibi örgütlerin yeniden diriltileceği açıklamalarını da doğruluyor.
Ancak işgal ve katliam saldırıları ile DAİŞ sadece Suriye’de yeninden dirilmeye çalışmıyor. Suriye ile birlikte Kerkük başta olmak üzere tartışmalı bölgeler olarak kabul edilen, 16 Ekim'de Kürtlere Irak tarafından darbe vurularak ele geçirilmesine Türkiye’nin koordinatörlük yaptığı bölgelerde de DAİŞ yeniden canlanıyor. İşgal saldırılarının başladığı günden bu yana başta Kerkük olmak üzere Kerkük-Tikrit arasındaki Süleyman Beg, Dakuk, Xurmatu çevresinde de DAİŞ grupları görülmeye başladı. Bu gruplar Efrîn işgal ve katliam saldırılarının başladığı günden bu yana bu şehir, ilçe ve bölgelerde en az beş kere Irak ordu güçleri, federal polis ve Heşdi Şabi güçlerine saldırılar geliştirdi. Kerkük’ün çeşitli yerlerinde görülen DAİŞ sadece dün Kerkük’e ve yakınlarındaki petrol bölgesi Hubbaza’ya iki saldırı gerçekleştirdi. Birinci saldırı olarak Teyyara Mahallesi'nde Heşdi Şabi’nin Esayib El Hak grubunun karargahına intihar saldırısı düzenlendi. Kısa bir süre sonra da Kerkük’ün batısında bulunan Hubbaza petrol bölgesinin güvenliğini tutan federal polis noktasına saldırı yaptı.
ESAYİP EL HAK GRUBUNUN HEDEFLENMESİ: İRAN'A SALDIRI
Rusya-Türkiye iş birliği ile başlayan Efrîn saldırılarından hemen sonra İran saldırının durmasını istemişti. Ruhani'nin Mevlüt Çavuşoğlu’ndan saldırıların durmasını istediği günden sonra Dera Zor çevresinde İran’a yakın olan Suriye rejimi ve İran grupları ABD ve Koalisyon güçlerinin hedefi haline getirildi. Bu saldırıdan sonra İran işgal girişimine karşı bir sessizliğe büründü. Kerkük’te İran’a yakınlığı ile bilinen Esayib El Hak grubunun karargahına DAİŞ tarafından intihar saldırısı düzenlenmesi aslında direkt İran’ın hedef alınması demekti. İran ile birlikte Irak da hedefleniyor. Ayrıca Türkiye’nin bazı politika ve taleplerine karşı çıkan Irak’a yeniden DAİŞ politikalarına boyun eğdirme amacı ile bu saldırıların başlatıldığı yönünde yaygın görüş var. RTE ve Türkiye’nin Irak’tan taleplerinin başında ise Güney Kürdistan bölgesi ile yönetimine daha fazla baskı yapması, yine Şengal’e yönelik saldırıda bulunmak için göz yumması var. Şu ana kadar Şengal’e yönelik olası bir saldırıya Ebadi’in onay vermediği belirtiliyor. Ayrıca son günlerde Güney Kürdistan’daki işgalci Türk ordu güçlerinin çıkarılması için imza kampanyasının başlatıldığı gün Irak hükûmetinin bu güçlere ilişkin yeniden sesini yükseltmesi de RTE’nin DAİŞ’i yeniden Irak’ta harekete geçirmesinin bir gerekçesi olarak ileri sürülüyor. Bunun yanı sıra Kerkük petrollerinin Türkiye’ye akıtılmasının durdurulması, Türkiye yerine İran ve BP üzerinden İngiltere’ye petrollerin akıtılması da bir neden olarak gösteriliyor.
Irak ise RTE’nin Başika üzerinden DAİŞ’i Kerkük, Tikrit, Xurmatu, Dakuk çevresinde harekete geçirmesine karşılık bir süreden beri Irak’ta tutuklu olan DAİŞ’li Türkiyeli 12 kadına idam cezası verdi. Irak hükûmeti DAİŞ’in harekete geçirilmesine karşılık şimdilik caydırmak amaçlı böyle bir adım attı. Ancak buna rağmen önümüzdeki günlerde saldırıların daha da artacağı anlaşılıyor. Zira RTE Irak’tan talep ettiklerine ve Efrîn saldırılarına karşı sessiz kalarak da olsa destek vermeyen İran’ı ABD’nin politikasının bir gereği olarak şimdilik Irak’ta uğraştırmayı düşünüyor.
TÜRKİYE DAİŞ VARLIĞINI İSTİYOR
Bütün bunlar aslında RTE’nin Efrîn saldırılarını başlatmasının Suriye ve Irak’ta DAİŞ’i yeniden canlandırmak olduğunu kanıtlıyor. Bunun yanı sıra Suriye ve Irak’ta İran’ı etkisizleştirme politikasını yürütmeye, DAİŞ ile uğraştırmaya başladığını da ortaya çıkıyor. YPG ile Suriye rejimi arasında Efrîn üzerine varılan anlaşmadan sonra Kerkük’te DAİŞ’in yeniden birkaç yere birden saldıracak şekilde harekete geçmesinin anlamı var: İran’a bağlı yada yakın grupların hedef alınması, İran’ı DAİŞ ile çatıştırıp, Irak ve Suriye’de etkisini azaltma politikalarını daha etkili bir şekilde devreye soktuğu görülüyor. ABD yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, kapalı kapılar ardında İran’a dönük bir anlaşmanın olduğu yönünde bir sonuç çıkarmak yanlış olmaz. Zira Türkiye, Suriye rejiminin YPG ile Efrîn üzerine yaptığı anlaşmada, İran’ın etkili olduğu kanısında. Hatta Efrîn’e giden güçler İran milisleri olarak da havuz medyasında gündem yapıldı. Durum böyle olunca İran ile Türkiye biraz daha fazla karşı karşıya gelecek gibi. RTE ise her zamanki gibi DAİŞ ve El Kaide'yi her yerde eskisinden fazla kullanacak gibi. Zira Efrîn'e dönük girişimi ile RTE DAİŞ, El Kaide gruplarını işgalde kullanarak neredeyse ABD ve Rusya başta olmak üzere uluslararası güçler nezdinde meşrulaştırdı. Bu da aslında uluslararası güçlerin büyük bir bölümünün Türkiye üzerinden DAİŞ ile dolaylı bir iş birliğine gittiği anlamına geliyor.