İzBB’de işçiler atılma korkusuyla yıllık izin bile alamıyor

Geçtiğimiz ay İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nde (İzBB) 23 bin işçi 7 gün süre bir grev gerçekleştirmişti. Grev sonrası işten çıkarmaların başladığı belediyede işçiler göze batmamak için izin dahi alamıyor.

İZMİR'DE İŞÇİ DİRENİŞİ

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı (İzBB) iştiraklerde çalışan, DİSK’e bağlı Genel-iş sendikası üyesi 23 bin işçi, 28 Mayıs’ta toplu iş sözleşmesindeki anlaşmazlık nedeniyle yedi gün boyunca grev yapmıştı. Grev sırasında İzBB Belediye Başkanı Cemil Tugay ve belediye yönetimi çöp toplayarak hem grev kırıcılığı yaptı hem de işçileri halkla karşı karşıya getiren söylemlerde bulundu. Grev yedi gün sonunda işçilerin talepleri hiçe sayılarak imzalandı fakat tartışma bitmedi. Şimdi de Belediye-İş’e bağlı işçiler işten çıkarılmaya başlandı. Cemil Tugay, belediye şirketleri İZDOĞA, İZULAŞ ve İZBETON’da örgütlü Belediye-İş Sendikası ile TİS’te anlaşamayınca işten çıkarmaların olacağını sendikaya yazılı olarak bildirdi. Sendikaya bildirilene göre 900’e yakın kişin işine son verilecek. İşten çıkarmaların Temmuz ayı başına kadar devam edeceği de bildirildi.

Greve katılan işçilerin de atılacağı belediye içinde konuşulurken çoğu işçi tedirgin bir şekilde çalışıyor. İzBB’den konuştuğumuz ve adını vermek istemeyen bir işçi, amirlerinin kendilerine izin dahi almamayı tavsiye ettiğini anlattı. Aynı işçi, iş yerinde birçok çalışanın da işten çıkarılma korkusu yaşadığını aktardı.

GREV BİTMESİNE RAĞMEN TEHDİT BİTMİYOR

İzBB işçisi grevden bu yana yaşadıkları süreci ve şu an içinde oldukları koşulları şu sözlerle aktardı: “Eşit işe eşit ücret talebiyle ve aynı zamanda toplu iş sözleşmemizin de tıkanması nedeniyle bir grev örgütlendi. Bu eşit ücret talebi önemli çünkü gerçekten bir denge problemi var belediye çalışanlarının maaşlarında. Kimi aynı iş yapmalarına rağmen çok yüksek, kimi de çok düşük maaş alıyor. Hatta geçim sıkıntısı çekecek düşüklükte maaş alıyor. Bu eşitlik, o anlamda önemli bir talepti. Ama bu denge sağlanamadı. Bize dayatılan yüzde 30’luk zam kabul edildi ve buna rağmen Cemil Tugay, işçileri sürekli tehdit ederek işten atma tehdidiyle bastırmaya çalışıyor. O tehdidi elden bırakmış değil. Grev bitmesine rağmen ilgili ilgisiz, alakalı alakasız her konuşmasında işçilere işten atma tehdidini savuruyor. Zaten bu anlamda da eleştiriler almaya devam ediyor duyarlı ve demokratik toplumdan.

Bu tehditler maalesef karşılığını buluyor. Herkes gergin, mutsuz ve huzursuz. Çalışma yaşamını bozan bir süreç başladı bütün birimlerde. Bütün birimlerde diyorum çünkü şöyle bir şey var. Örneğin kadınlara ilişkin insan hakları eğitimi alıyoruz. Bu eğitime bütün birimlerden kadın çalışanlar geliyor. Geçen gün eğitimin son günüydü ve grevden sonra ilk kez bir araya gelmiştik ve oradaki birçok kadın aynı şeyleri söyledi. Çünkü kendi birimlerinde işten atılanlar var. Yer değişikliği yapılan var zorla. Mesela atıyorum işçi Menemen'de oturuyor, o tarafta çalışıyor. Ama o işçiyi alıp Urla'ya göndermişler. Bu farazi bir örnek tabii ama benzerleri yapılmış. Yani işten atamadığına da bu tür şeyler ve mobbingler yaparak işten çıkmasını sağlamaya çalışıyorlar.

Sendika bu noktada biraz pasif kaldı. Özellikle grevin sonuçlanmasından beri hiçbir açıklama yapılmadı. Ne şube ne genel merkez ne de başkan... Onları da hedef alan bir sürü söylem de var. Bu söylemlere de sessiz kaldılar. Örneğin Cemil Tugay, 2 No’lu Şube'nin başkanı için 58 tane akrabasının belediyede çalıştığını ve de onların işten atılacağını söylüyor. Buna bile kişisel bir açıklama yapma gereği duymadı bu şube başkanı ya da yapamadı. İzmir çok fazla iş sahasının olduğu bir yer değil. Haliyle bu baskılar kaygıları arttırıyor. Alternatifsizlik maalesef bu kaygıyı daha da büyütüyor.”

DOKTORA BİLE GİDEMİYORUZ

İşten atılmaların devam edeceği gerekçesiyle amirleri tarafından kendilerine ‘izin almayın’ diye uyarılar yapıldığını ifade eden işçi, doktora dahi gidemediklerini belirterek, “Cemil Tugay zaten  bütün memurların iznini kaldırdı grev bitene kadar. Ve bu memurlara bizim yaptığımız işleri yaptırmaya çalıştılar. Örneğin su sayacı okumaya giden normal işçi grevde olduğu için memura demişler ki, sayaçları grev bitene kadar siz okuyacaksınız. Dolayısıyla o grev kırıcılığı sadece kendisiyle de sınırlı kalmadı.

Grevden döndükten sonra işe başladığımız ilk gün bize amirlerimiz, şeflerimiz şunu söyledi, ‘rapor almayın, izin almayın, yıllık izin almayın, saatlik izin dahi almayın. Göze batmayın. Çünkü daire başkanlıklarından isimler istendi. Göze batarsanız bu isimlere sizler dahil olabilirsiniz. İşten atılmanızı ya da yer değişikliği zorlamasına girmeyin.’ Ben mesela doktora gidecektim ama ertelemek zorunda kaldım. Belediyeden yapılan açıklamada işten çıkarmaların 4 Temmuz'a kadar devam edeceğini söylediler. Temmuz ayı bitene kadar bize öneri izin almayın, rapor almayın, göze batmayın. Şimdi korkudan kimse izin almıyor. Çocuğu hasta olanlar ya da benim gibi hasta olup doktora gidemeyenler var. Doktora bile gidemiyoruz” diye konuştu.

İŞÇİLERE KARŞI KEYFİ BİR GÜÇ KULLANIYOR

İzBB işçisi, yaşananlara rağmen CHP ve sendikada bir sessizliğin hakim olduğunu, bunun da İzBB Başkanı Cemil Tugay’a kontrolsüz bir güç verdiğini vurgulayarak konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bunlar olurken yani işten atma tehdidi ya da çıkarılan işçiler varken, bu durumla ilgili CHP Genel Merkezi herhangi bir adım atmıyor, hiçbir şey söylemiyor. Sendika da öyle... Böyle olunca bu sessizlik o kaygıyı, o korkuyu daha da büyütüyor. Anladığımız kadarıyla Cemil Tugay’ın da elini güçlendiriyor. Ne yaparsam yapayım ne söylersem söyleyeyim, işten de atsam, işçilere de sövsem, halkı işçilere karşı kışkırtsam da bana dokunulmuyor diye hissediyor ve bunu keyfi bir güce dönüştürmüş durumda.

Öte yandan bizlerin ya da şu süreçte toplu iş sözleşmesi yapan bütün sendikaların taleplerini maaşlarını açıklarken sanki bir yolsuzluk dosyasından bahsediyormuş gibi bir algı yaratıyor. Halbuki biz ihale yolsuzluğu yapmış değiliz. Çalışıp emek verip emeğimizin karşılığını almaya çalışıyoruz. Ülkenin bugünkü ekonomik koşulları göz önündeyken yoksulluk sınırının altında yaşam savaşı veriyoruz. Ama sanki böyle değilmiş, gerçeklerden çok kopuk bir talepte bulunmuşuz gibi lanse ediliyor. CHP merkezi AKP'ye karşı ekonomik bir politika üretirken argümanlarını bizim taleplerimiz üzerinden oluşturuyor. Yani yoksulluk derinleşiyor, işçinin hakkı verilmiyor, sömürü kat be kat artıyor, diyor. Bunlar bizim yaşadıklarımız ama ‘biz de bunları yaşıyoruz’ dediğimizde hayattan kopuk, gerçeklikten kopuk oluyor taleplerimiz. Biz bu tezatlığın görülmesini istiyoruz.

İmamoğlu operasyonunun ardından İzmir'de eyleme katılan işçiler hatta sendikamızın 8 No’lu başkanı ve sendika üyesi bir kadın tutuklandı. CHP'yi sokakta destekleyen bu işçiler, yine öğrenci hareketini bu işçilerin, ailelerin çocukları oluşturdu. Sokakta CHP'nin talebiyle İmamoğlu'na yapılan saldırıya karşı yan yana gelebilirken, işçinin talebinde CHP'nin aynı şeyi yapmaması,  CHP'li işçilerde başta olmak üzere hayal kırıklığı yarattı tabii. Bu hayal kırıklığının da aşılması gerekiyor politik adımlarla.”