Öztürk: Öcalan’ın perspektifi enternasyonali hak ediyor

EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Önder Apo’nun perspektif ve çağrısının, bir enternasyonal oluşturmaya çok müsait olduğunu, enternasyonal yapıyı hak ettiğini söyledi.

Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk,  “Her şey nasıl bir zamanlar Ruslara sorulduysa bugün de Kürtlere sorulacaktır. Bir işi başardıysan diğer işler de gelip sana sorulur. Ruslar, ‘her şey bizim mi görevimiz?’ demediği gibi Kürtler de diyemez. Bu yükü onurla üzerine alabilir” dedi.

Önder Apo’nun çağrısı ve PKK 12. Kongresi’ne gönderdiği perspektif metni tartışılıyor. Konuyla ilgili ANF’ye konuşan EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, bazı sosyalist hareketler içerisinde bile bu kadar net kapitalizm eleştirisinin yapılmadığını hatırlattı.

Demokratik toplum sosyalizmi denilmesi ve sosyalizmde ısrar edilmesinin hem sevindirici hem de büyük bir olanak olduğunu kaydeden Öztürk, “Şu an belki de dünyadaki sosyalizmi savunan en büyük akım pozisyonunda PKK. O açıdan ben bunu çok olumlu buluyorum ve başka birçok siyasal gelişmeyi de tetikleyici nitelikte görüyorum. Bu açıklamanın yarattığı tartışma bile çok büyük olumlu sonuçlar yaratacaktır” dedi.

SORUN VE ÇÖZÜM DE BÜYÜTÜLMÜŞ

Perspektif metnine yönelik Türkiye sosyalist hareketinde yaşanan tartışmalara da değinen Öztürk, şöyle devam etti: “Bu metne yönelik söylenilenleri, aslında uzun süredir polemik yürütülmemesine ve buna bağlı olarak teorik düzeyin düşmesine bağlıyorum. Olay böyle tartışılıyor olamaz. Kapitalizm eleştiri konusu ediliyor mu? Evet, birinci dereceden kapitalizm eleştiri konusu ediliyor. Peki ulus devlet eleştiri konusu ediliyor mu? Ulus devlet eleştiri konusu ediliyor. Endüstriyalizm eleştiri konusu ediliyor mu? Endüstriyalizm eleştiri konusu ediliyor. Şimdi kapitalizmin yanı sıra hem ulus devlet hem de çok açık bir şekilde endüstriyalizm burada sorun alanı haline getiriliyor. Sorun büyütülmüş, sorunun çerçevesi büyük denilmiş. Bu anlamıyla endüstriyalizm bizi nereye getirdi? Bir açıdan işçilerin haksızlığa uğratıldığını, düşük maaş aldığını, uzun süre çalıştırıldığını, refahtan uzak olduklarını, evlatlarının doğru düzgün eğitim alamadığını söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra endüstriyalizm aynı zamanda kapitalizmin dünyayı bir felakete götürdüğünü söylemeyelim mi? Bu metinde söylüyor ve birçok kez de sosyalist akımlardan bu felakete götürülüşünün söylenmediğini görüyoruz. Oysa ki metinde, vahşi kapitalizm işliyor ve kapitalizm dünya dediğimiz gezegende bir ur haline geldi, 50 yıl daha böyle devam etse dünyayı fiziksel olarak ortadan kaldıracak noktaya doğru ilerliyor, diyor. Şimdi böyle sorun alanını genişleten bir yaklaşım Emekçi Hareket Partisi için yakın bir durum. Sorun alanı geniş, sorun büyük. Kapitalizmin bıraktığı büyük bir felaketle karşı karşıyayız ve Öcalan bunu da üç maddeyi de sayarak söylüyor.

POLİTİK PROGRAMIN BURADA YÜKSELTİLDİĞİNİ GÖRÜYORUZ

Sorun alanını genişlettiği gibi bir programatik çerçeve koyuyor, geniş bir çözüm çerçevesi de koyuyor. Sorun çerçevesini geniş tuttuğu gibi, çözüm çerçevesini de geniş tutuyor ve hem sorundan hem çözümden bahsediyor. Soyut, afaki, kendi iyiliğinden bahseden bir yaklaşım değil, bu anlamıyla değer verilmesi gereken politik program, yaklaşım var. Türkiye’deki genel solda politik programın düştüğünü görürsek, burada yükselttiğini görüyoruz. Bu anlamda kapitalizme karşı bir komünal yaklaşım ileri sürüyor, ulus devlete karşı demokratik ulusu ileri sürüyor ve endüstriyalizme karşı de bir eko-ekonomiyi savunuyor. Eko-sosyalizm gibi diyebiliriz.

ULUS DEVLET YERİNE DEMOKRATİK ULUS

Bu arada bir ulus devlet yüceltmesine oranla demokratik ulus olmasından bahsetmek, bunu bir kan bağından çıkartmak, eşit yurttaşların ilişkisine dönüştürmeye yönelmek, dünyada daha iyi örnekleri görülebilecek tarzda bir ulus yaratmaktır. Bunun kötü örnekleri üzerinden gitmek yerine, kan bağına bağlı bir ulus tanımlaması yapmak ve ondan sonra dışlayıcı olmak yerine demokratik ulus, demokratik toplum tanımlaması yapmak, EHP’nin görüşlerine olsa olsa yakın düşer. O anlamıyla biz safkan ulus devlet olacak diyecek değiliz. Aslına bakarsanız hiçbir Marksist de böyle bir şey demez. Bu anlamıyla kökünün eşitliğe, eşit yurttaşlık ilişkisine dayanarak organize edilmesi, bu anlamıyla da böyle bir safkan, su katılmamış ulus devlete mesafeli olunması yerinde bir durumdur. Bunların çözümü olarak herkes Ortadoğu’da ve dünyada safkan ulus devleti savunuyor vaziyete gelirse, bunu tam anlamıyla uygulamaya çalışırsak bu felaketler getirir. Buna çözüm olarak da bütün bu gerginlikleri yumuşatan, halklar arası ilişkiler haline gelmesi gerektiğini söyleyen bir konumda biz Marksistler olarak ayrı ayrı ulus devlet kurulsun mu diyeceğiz? Ben şahsen demem. Bir ortak ülke, ortak coğrafya kuruluyorsa bir Marksist olarak sonuna kadar bunu desteklerim. Aynı Bolşeviklerin, Lenin’in yani Rusya'nın en geniş bir ülke olmasını savunması gibidir. Buna bir eleştiri getirecek bir durum olduğunu düşünmüyorum; bilakis bu bizim için olumludur.

ULUSLARIN ENTERNASYONALİZM ÇAĞRISIDIR

Bir politik yaklaşımı daha var. Bunu Türkiye’deki birçok akımda göremiyoruz. Enternasyonalizm olması gerekir, diyor. Çözümün de genişletilmesini çok olumlu buluyorum. Çeşitli coğrafyalardaki ulus devlet sorunları içinde düşünülebilir konfederalizm ama bununla birlikte bir siyasal hareket yürüteceksek, dünya çapındaki bu vahşi meseleye karşı biz nasıl ayakta durabiliriz? Onun da çözümü enternasyonalizmdir. Enternasyonal bir yapı oluşturmak, onun için çalışmalara başlamak! Biz zaten Emek Özgürlük İttifakı ilk başladığı zaman önerilerimizden bir tanesi de buydu. Dedik ki, ‘şimdi başımızda bir sürü belalar var ama benzerleri Güney Amerika’da da oldu, Avrupa’da da oldu, Asya’da da oldu. Bu örnekleri yaşayan ülkelerdeki yapılarla sizin ülkenizdeki bu sorunlar nasıl çözüldü veyahut çözülemedi, nerede sorunlar oldu, bu deneyimleri konuşabileceğimiz bir sempozyum yapalım’ dedik. Şu an bir enternasyonal oluşturulması önerisi, çok daha ileri bir şey ve bir Marksist olarak ben buna ne diyebilirim ki! Bu çok olumludur, herkes olayların enternasyonal hatta gitmesi gerektiğinden bahsedebilir ama bu esnada Kürt hareketinin böyle bir muazzam gücü vardır. Böyle bir muazzam güce sahip olarak yapılan bir enternasyonalizm çağrısıdır bu. Yıpranmış bir entelektüel enternasyonalizm çağrısı değildir, bu anlamıyla çok anlamlı bir enternasyonalizm çağrısı, ulusların enternasyonalizm çağrısı gibidir.

YAPMAYA ÇALIŞMAK BİLE MUHTEŞEMDİR

Enternasyonalizm çağrısı işçilerin hepsini, haksızlığa uğrayan ezilen bütün ulusları kapsamak eğilimindedir. Bu çağrı da öyle olacaktır. Doğrudan haksızlığa uğramış, ezilmiş bir halkın çağrısıdır. Halkları dışlama kavramı söz konusu bile olamaz. Böyle bir enternasyonali toplarken dünya sistemini eleştirmemek mümkün mü? Bunun üzerine kurulu olacaktır. O anlamıyla bu metin bir enternasyonal oluşturmaya çok müsait bir metindir. Demek istiyor ki, kendine göre meydan okumasında, ‘olay sadece kapitalizm bile değildir, aynı zamanda endüstriyalizmdir, aynı zamanda böyle bir ulus anlayışıdır’ diyor. Bu açıdan eleştirilme daha genişlemiş durumda ve bunun da hak ettiği çözüm bir enternasyonal yapıdır. İdealize etmemiş olsak bile, bunu yapmaya çalışmak bile muhteşemdir. Yapılabilir, çünkü böyle bir kuvvet var.”

BUGÜN DE KÜRTLERE SORULACAKTIR

Kürt Özgürlük Hareketi’nin bugün önemli bir gücü olduğunu söyleyen Öztürk, enternasyonalizm ile ilgili ‘bu iyidir, yapılsın’ dediğinde bile büyük bir adım atılacağını kaydetti. Öztürk, şöyle konuştu: “O gün geldiğinde Kürt hareketi, ‘arkadaş dünya çapında bu meseleleri konuşalım, sizde nasıl oldu, deneyimleriniz nasıl oldu’ dediğinde bile olayı ikiye katlar. Benim görüşüm ise bu kadar deneyimliyken, bu kadar güçlüyken, bu kadar arka planda teorik bir birikim varken çok iyi olur. Bu entelektüellerin adım attığı olay gibi olmaz, ete kemiğe bürünmüş olur. Bu anlamıyla Rusyaların enternasyonali hazırlama zemininden ne kadar geride olabilir Kürt halkı? Şimdi ‘her şeyi de Kürtlerden mi soracaksınız?’ diye sorulabilir. Her şey nasıl bir zamanlar Ruslara sorulduysa bugün de Kürtlere sorulacaktır. Çünkü bir işi başardıysan diğer işler de gelip sana sorulur. Ruslar, ‘her şey bizim mi görevimiz?’ diyemezdi, o açıdan bunu Kürtler de diyemez. Bu yükü onurla üzerine alabilir. Hayat böyledir, tarih böyledir. Kürt halkı da bu coğrafya da bunu başardı. Bugün Rojava’da başardıklarını konuşuyor, Türkiye’de başardıklarını konuşuyor. Orada kurduğu meclisleri, orada inşa edebildiği laikliği konuşuyor. Ortadoğu’da bir laiklik yaşanıyor. İnsanların inançlarında özgür olması yaşanıyor. Bu açıdan diğer konuların hepsini gündemine alabildiği gibi enternasyonalizmi de gündemine alacaktır. Yıllar yılı herkesi enternasyonalist davranmaya davet etmiş bir akımdır Kürt hareketi. Hep halkların kardeşliğini savunmuştur, hiçbir zaman çeliştiği, sorun yaşadığı egemen ulusa karşı en ufak bir düşmanlık beslememiş bir halktır.”

Devam edecek…