GÖRÜNTÜLÜ

Bayhan: Bu kanun teklifi işçilerle birlikte yazıldı

EMEP Milletvekili İskender Bayhan, DEM Parti, CHP, TİP ve EMEP’in ortak olarak vereceği “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kapsamındaki kanun teklifinin meclisteki muhalefetin ortak uzlaşıda buluştuğu sayılı tekliflerden olduğunu ifade etti.

Emek Partisi (EMEP) tarafından hazırlanan “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyası diğer muhalefet partilerine sunularak da yasa teklifi haline getirildi. Teklif, EMEP’in yanı sıra CHP, DEM Parti, İYİ Parti ve TİP’in mutabakatıyla 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıl dönümünde, 16 Haziran’da (bugün) meclise sunulacak.

Meclise sunulacak ortak kanun teklifini EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan anlattı.

BU MÜCADELELERİN MERKEZİNDE ÜCRET KAVGALARI VAR

Bayhan, “neden böyle bir yasa teklifine ihtiyaç var, teklifi ortaya çıkana koşullar ve öne çıkan talepler nelerdi” sorusunu şöyle yanıtladı: “İşçi hareketi, özellikle son birkaç yıldır canlı ve mücadeleci bir sürecin içerisinden geçiyor. Henüz mevzi mücadeleler bunlar. Fabrika fabrika, iş yeri iş yeri grevlere ve direnişlere tanıklık ediyoruz. Bu mücadelelerin merkezinde ücret kavgaları var. İnsanca yaşamak ve insanca ücretler alabilmek için işçiler, emekçiler neredeyse istisnasız bütün fabrikalarda çeşitli biçimlerde hoşnutsuzluklarını ile getiriyor, örgütlenmeye çalışıyor ve ücretlerini artırmak için mücadele ediyor.

Bu mücadelelerde en çok öne çıkan talepler, son yıllarda esas olarak barajsız sendika, yasaksız grev ve güvenceli iş talepleri oldu. Bu elbette nedensiz değil. Çünkü bu mücadeleler sendikalaşma eğilimini artırıyor ve işçiler arasında fabrikalarda sendikalaşma mücadeleleri geçmişe göre daha yoğun yaşanıyor. Ve bu mücadelelerde en çok karşılaştıkları sorunlar sendikalaşmanın önündeki engeller oluyor. Bunların başına da barajlar geliyor, yetki sorunu geliyor. Fabrikalarda aylarca yıllarca uğraşıp örgütlendikten sonra, ayrıca adeta illegal örgütleniyorlar işçiler, emekçiler. Anayasal ve mevcut yasalar içerisindeki hakları bile tanınmıyor ve ayaklar altına alınıyor. Dolayısıyla bu mücadelelerde sendikal haklar, mevcut yasalardaki sendikal hakların bile kullandırılmaması, sendikal özgürlükler için mücadeleyi önemli ve yakıcı hale getiriyor.”

AKP İKTİDARLARI GREV YASAĞI ŞAMPİYONU

Özellikle grev yasaklarına da dikkat çekerek, iktidarın grev yasaklamayı bir politika haline getirdiğini ifade eden EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, şunları ifade etti: “Örgütlü toplu sözleşme yapabilen ve grev hakkı olan işyerlerinde en çok karşılaşılan uygulamalardan birisi, toplu sözleşmelerde mevzuattaki tanınmış haklara bile uyulmaması, onların birleştirilmesi, dahası; sarayın grev yasakları. AKP iktidarları, grev yasağı şampiyonu iktidarlar ve bunların başında da Erdoğan'ın sık sık dile getirdiği ve bütün Türkiye'nin sömürücülerine, kapitalistlerine söylediği, ‘biz grevi rasyonel hale getirdik, memlekette grev mrev olmuyor’ dediği uygulamalar.

Erdoğan'ın bir imzasıyla yasakladığı onlarca grev var. Bunun son örneğini de Gebze'deki metal iş kolunda, daha doğrusu Gebze değil, birkaç kenti de kapsayan ama esas olarak metal iş kolunda Birleşik Metal’in örgütlü olduğu beş fabrikadaki grev yasağıydı. Ama işçiler bu grev yasağını tanımadılar. Bizim mecliste yırttığımız grev yasağı kararına karşı onlar da meydanlarda, alanlarda grevlerini sürdürdü. Az da olsa hak kazanımları elde ettiler. Onun için yasaksız grev talebi bugün yakıcı bir talep durumunda.”

TÜRKİYE'DE YÜZDE 15'LER DÜZEYİNDE BİR SENDİKALAŞMA ORANI VAR

Kamu işçilerinin toplu sözleşmesine de değinen Bayhan, Türkiye’de sendikalılaşma oranın çok az olduğunu, toplu iş sözleşme yapabilme oranının ise bunun da altında olduğuna dikkat çekti:

“700 bine yakın kamu işçisinin toplu sözleşme süreci var ve bunların neredeyse 3'te 2'si grev yasağı kapsamında. Yani Türkiye'de yüzde 15'ler düzeyinde bir sendikalaşma oranı var. Bunun yüzde 9, yüzde 10'lar düzeyinde kısmı ancak toplu sözleşme yapabilme hakkına sahip. Bu yüzde 15 grev hakkına gelince grev yasaklarını düşündüğünüzde ise bu oranı yüzde üçlere, yüzde dörtlere kadar düşürür. Onun için bugün grev yasaklarına karşı sınırsız, özgürce grev hakkını savunmak, hak grevlerini savunmak, genel grev, genel direniş hakkını savunmak çok önemli.

İşçiler açısından bu mücadelenin öne çıkan talepler arasında ve son olarak da iş güvenliği var. Bütün bu mücadelelerde işçilerin en çok karşılaştığı tehditlerden birisi işten atma oluyor. Kendi anayasal haklarını kullandıkları için işten atılıyorlar, kapı önüne konuyorlar ve yıllarca emeklerinin karşılığı olan tazminatları bile iç ediliyor, onlara bile çökülüyor. 15 yıllık, 20 yıllık giden ve ihbar tazminatları ödenmeden işten atılıyorlar. Bunun da temelinde iş yasasındaki 25'e 2 maddesi denilen ve kodları inşa eden düzenlemeler var. Bütünüyle her şeyi sermayedarların, kapitalistlerin, sömürücülerin iki dudağı arasında teslim etmiş durumda. Keyfe keder istediği gibi işçileri atabiliyor.”

GREV ALANLARI VE DİRENİŞ ÇADIRLARI KAMPANYAYA EV SAHİPLİĞİ YAPTI

İskender Bayhan, bu kanun teklifinin uzun bir çalışma ile işçilerin de dahil olduğu bir süreçte yazıldığını şu sözlerle anlattı: “Bütün bunlara karşı yükselen mücadelede, bu mücadelenin ilerlemesinin bir parçası olarak mevcut iş yasası, toplu sözleşme yasalarındaki grev ve toplu sözleşme yasasındaki düzenlemelerde işçi kardeşlerimizin en acil talipleri içeren bir kanun teklifi hazırlayıp bunu meclise sunmak üzere bir kampanya başlattık. Bunu işçi kardeşlerimizle hazırladık. Binlerce, on binlerce işçi arkadaşımızın katıldığı etkinliklerde bunları tartıştık. Onların imzalarını aldık, onların onaylarını aldık ve denebilir ki grev alanları, direniş alanları bizim kanun teklifi çağrılarımız ve kanun teklifi tartışmalarımızla birlikte, bir arada yürüttüğümüz çalışmalarla direnişlere ve kanun teklifinin hazırlanmasına ev sahipliği yaptı.

Sonra da özel toplantılar organize ettik. Sendikalar özellikle işçi sendikaları ve uzman arkadaşlarımız, yine akademisyen arkadaşlarımız bu kampanyaya katıldı, destek oldu. Olabildiğince yaygın toplantılar, işçi toplantıları, konferanslar, yerel konferanslar, paneller düzenledik, etkinlikler düzenledik. 1 Mayıs meydanlarında imzalar toplandı. Organize sanayi bölgelerinde, işçi duraklarında imzalar toplandı. Ve şimdi artık 15-16 Haziran tarihinde bu kanun teklifini mecliste sunacağız. Pazartesi 16'sında kanun teklifi meclis başkanlığına sunulmuş olacak.”

MUHALEFETİN UZLAŞTIĞI DÖRDÜNCÜ TEKLİF

Meclise tüm muhalefet partileriyle sunulacak olan kanun teklifinin muhalefetin uzlaştığı dördüncü teklif olduğunu da ifade eden Bayhan, son olarak şunları dile getirdi: “Pazartesi günü mecliste ayrıca bu kanun teklifini birlikte sunmak üzere bir süredir muhalefet partileriyle görüşmeler yaptık. CHP, DEM Parti, İYİ Parti, Yeni Yol Grubu, TİP... Bu kanun teklifini birlikte ortak meclise sunmak üzere görüşmeler yaptığımız partilerdi. CHP, DEM Parti ve TİP ile birlikte Emek Partisi olarak bu kanun teklifini ortak sunacağız. İYİ Parti de bu kanun teklifini destekliyor. O da kendisi kendi imzasıyla bu kanun teklifini sunacak. Yeni Yol Grubu da imza vermesini talep ettik. Ancak Yeni Yol Partisi teklifi destekleyeceğini ama imza veremeyeceğini söyledi.

Pazartesi günü mecliste yapılacak olan basın toplantısında işyeri temsilcileri, sendikacılar, grev ve direnişlerden gelen işçi temsilcisi, öncü iş arkadaşlarımız olacak. Kanun teklifini vermeden önce bütün ülkeye canlı yayınlayacağımız basın buluşmasından sonra, işçi buluşmasından sonra, işçilerin yasası mecliste talebiyle yapacağımız o toplantıdan sonra hep beraber kanun teklifini bu partilerle birlikte sunacağız. Parlamentoya bugüne kadar bütün muhalefet partilerinin çoğunlukla uzlaştığı birkaç tane kanun teklifi verilebildi. Bunlardan birisi kayyımlara karşı yerel yönetimlerdeki düzenlemeye ilişkin bir teklifti. Yine Can Atalay için ortak bir teklif verildi. Yine Kartalkaya Katliam konusunda verilen bir teklif vardı. Bu da dördüncüsü olacak, yanlış hatırlamıyorsam. Bunu da önemsiyoruz. 16 Haziran'dan sonra da bu kanun tekliflerimizi verdikten sonra da bu mücadele devam edecek. Sürekli her yerde bütün greve, direnişlerde ve fabrikalarda güvenceli iş, yasaksız grev, barajsız sendika mücadelesini sürdüreceğiz.”