Şahin: Devlet telefon görüşmesi ile tecridi meşrulaştırıyor

ÖHD Üyesi Avukat Şemdin Şahin, devletin uzun yıllardır sistematik bir biçimde tecrit uyguladığını belirterek, "Devlet Kürt sorununu demokratik yollarla çözmek istemediği için tecridi derinleştiriyor" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan ağır tecrit koşulları ülke geneline yayılırken, tecridin sona erdirilmesi ve tüm cezaevlerinde artan hak ihlallerine karşı binlerce tutuklunun başlatmış olduğu açlık grevi eylemi 153. gününde. Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi Avukat Şemdin Şahin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridi ANF’ye değerlendirdi.

Devletin uzun yıllardır tecridi sistematik olarak uyguladığını kaydeden Şahin, "En ağır biçimi ise İmralı ada cezaevinde karşımıza çıkmaktadır. Abdullah Öcalan Kürt sorununu çözümünde devletin muhatap aldığı bir kişilik. Bu durumu Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecinde aktif rol alması ile gördük. Tecrit uygulaması Abdullah Öcalan’ın konumu ile birlikte değerlendirildiğinde aslında uygulanan tecritle Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkının cezalandırıldığını söylemek doğru olacaktır. Devletin Kürt sorununa yaklaşımının göstergesidir. Dolayısı ile Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritle, Kürt sorununun tartışılmasını ve toplum içerisindeki taleplerin engellenmesi amaçlanmaktadır. Devlet Kürt sorununu demokratik yollarla çözmek istemediği için tecridi derinleştiriyor.

Her tutuklu/hükümlü mahpusun telefon görüşü yapma hakkı var. Sadece kaygı halinin oluşması ve tepkilerin artması ile yapılan ve yarıda kesilen telefon görüşmesini hukukla izah etmek mümkün değil. Devlet bu görüşle haber aldınız yeter, ben izin verdiğim kadarıyla konuşabilirsiniz demeye getiriyor. Yani hukuken bir telefon hakkının kullandırtması söz konusu değil. Devlet bu hukuka aykırı şekilde gerçekleştirdiği telefon görüşmesi ile tecridi meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Abdullah Öcalan'ın bunun hukuki olmadığını söylemesi ve avukatları ile görüşmek istemesi de tam da meşrulaştırma çabasına ilişkindir. Yani tecridin devam ettiğini ve devletin bu hukuka aykırı şekilde kullandırdığı telefon görüşmesi ile tecridin meşrulaştırılmasına izin verilmemesine ilişkindir. Bizler durumu böyle değerlendiriyoruz. Hukuken tanınan bir hakkın kullandırılmamasının başka türlü izahı yoktur" diye konuştu.

‘ABDULLAH ÖCALAN İYİ ANLAŞILMALIDIR’

Tecridin uygulama itibari ile sindirme, çökertmeyi hedeflediği için gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuatta yerinin olmadığını kaydeden Şahin, "Daha doğrusu bir işkence yöntemi olduğu için mevzuatta yeri yoktur. En son Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), 2019’da İmralı Cezaevi’nde yaptığı incelemede Abdullah Öcalan’a mutlak bir tecridin uygulandığı, Abdullah Öcalan üzerinde işkence yasağına aykırı uygulamaların olduğu tespitinde bulundu. İmralı ada cezaevindeki uygulamaları yıllardır dile getiren hukukçuları, CPT bu tespitiyle doğrulamış oldu. CPT’ in bu tespiti değerli elbette ancak İmralı ada cezaevinin koşullarının iyileştirilmesi için herhangi bir girişimde bulunulmadı.

Devlet de koşulları ortadan kaldıracak düzenlemeler yapmayarak tecridi giderek derinleştirdi. CPT’nin tespitleri ortada. Türkiye taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği koşulları değiştirmesi gerekirken bunları yerine getirmiyor. Ya da yapmama gerekçeleri sunuyor. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği koşulların düzeltilmemesinin elbette yaptırımları var. Yaptırım uygulanmamasının nedeni devletlerin menfaat temelli hareket etmesidir. Koşulların değiştirilmemesinin bir diğer nedeni AİHM'in verdiği kararın uygulanması için düzenlemeler yapılmaması ve Avrupa Konseyi’nden bu yönde bir baskı uygulanmadığı içindir" İfadelerini kullandı.

Abdullah Öcalan’ın siyasi, politik ve toplumsal yansımaları olan bir kişi olduğunu dile getiren Şahin, "Bunu sadece Türkiye sınırları içinde değil Ortadoğu ve Avrupa'da yansımaları olacağını söylemek doğru bir tespit olacaktır. Abdullah Öcalan'ın demokratik siyasete olan inanç ve ısrarı dikkate alındığında özelde Kürdistan olmak üzere Ortadoğu ve Avrupa'da demokrasinin ve barış ortamının oluşmasına büyük katkı sağlayacağı şüphesizdir" dedi.

‘AÇLIK GREVİ DİRENİŞÇİLERİNİN TALEPLERİ KARŞILANMALIDIR’

Açlık grevi direnişçilerine ilişkin de konuşan Şahin sözlerini şöyle sürdürdü: "Açlık grevine giren tutuklu/hükümlü mahpusların talepleri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmesidir. Türkiye'nin, mevcut kanuni düzenlemelerine aykırı davranarak uyguladığı tecrit uygulamasına son vermesi yani kendi düzenlediği kanuna uyması için siyasi mahpuslar açlık grevine giriyorlar.

Dünyada bunun bir örneği yoktur. Yani kanunun uygulanması için insanlar ölüyor. Açlık grevlerinin kişi hayatı üzerinde olumsuz etkileri olduğu gerçeği yadsınamaz. 2018-2019'daki gibi ağır koşullar oluşmadan taleplerin karşılanması gerekiyor. Siyasi tutuklu/hükümlülerin Talepleri tamamıyla hukukidir. Şu an uygulanan tecrit tamamen keyfi bir uygulamadır."