AB Komisyonu'ndan Stockholm'de Türkiye semineri

Stockholm'de Türkiye ve Kürdistan'daki son gelişmelerin ele alındığı “Türkiye'de demokrasi ve ifade özgürlüğü” temalı bir seminer düzenledi.

Avrupa Birliği Komisyonu,  İsveç Parlamentosu bünyesinde çalışma yürüten Türkiye'de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi ile birlikte İsveç'in başkenti Stockholm'de Türkiye ve Kürdistan'daki son gelişmelerin ele alındığı “Türkiye'de demokrasi ve ifade özgürlüğü” temalı bir seminer düzenledi.

Avrupa Birliği binasında dün öğleden sonra düzenlenen seminerin ilk bölümünde Avrupa Komisyonu İsveç Temsilcisi Annika  Korzinek, Hıristiyan Parti Milletvekili ve Türkiye'de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Desiree Pethrus, 1 Kasım'da Türkiye ve Kürdistan'da yapılan seçimleri izlemekle görevlendirilen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) İzleme Grubu Başkanı İsveç Muhafazakar Parti Milletvekili Margareta Cederfeldt konuşmacı olarak katıldı.

Seminerin ikinci bölümünde ise İsveç Dış Politika Enstitüsü'nden Sara Westerberg'nin moderatörlüğünü yaptığı panelde AKP Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, CHP'den Sezgin Tanrıkulu ve HDP'den Meral Danış Beştaş ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı yer aldı.

İNSAN HAKLARI ALANINDA POZİTİF İLERLEME YOK

Seminerin ilk konuşmacısı Avrupa Komisyonu İsveç Temsilcisi Annika  Korzinek,Türkiye'de son yıllarda önemli ekonomik gelişmeler yaşandığını ama insan hakları alanlarında aynı positif ilerlemeyi göremediklerini söyledi.

İnsan hakları, ifade ve basın özgürlüğü söz konusu olduğunda Türkiye'de geriye dönüş olduğunu gözlediklerini söyleyen Korzinek, seminerde Avrupa Birliği tarafından hazırlanan ilerleme raporunu, 1 Kasım'da yapılan seçimleri ve Türkiye'de artış gösteren insan hakları ihlallarini tartışacaklarını ifade etti.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) İzleme Grubu Başkanı İsveç Muhafazakar Parti Milletvekili Margareta Cederfeldt, medya üzerindeki baskılar, muhaliflere yönelik baskı ve saldırıların 1 Kasım'da yapılan seçimlerin sonucu üzerinde etkili olduğu değerlendirmesini yaptı.

Önce İstanbul, ardından Diyarbakır ve Ankara'da sivil toplum örgütleriyle temaslarda bulunduğunu söyleyen Cederfeldt, AGİT gözlemcileri olarak tamamen bağımsız hareket ettiklerini ve hiç bir siyasi partiden yana tutum almadıklarını dile getirdi.

Erdoğan'ın 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra yeni seçimlerin yapılmasını istediğine ve iki seçim arasındaki sürenin kısa olduğu için muhalefet partilerinin gerçek anlamda seçim kampanyası yapamadıklarına dikkat çekti.

Seçimlerde HDP'ye yönelik fiili saldırılar yapıldığına ve Ankara'da düzenlenen barış eyleminde 100'den fazla kişinin öldürülmesi ve 500'ü aşkın kişinin yaralanmasına da değinen Cederfeldt, aralarında milletvekili adaylarının da bulunduğu pek çok HDP'linin gözaltına alındığını ve tutuklandığını dile getirdi.

ERDOĞAN'I ELEŞTİREN ÇOCUKLAR HAKKINDA BİLE DAVA AÇILIYOR

Erdoğan ve AKP'ye muhalif medyaya yönelik baskı, saldırı ve yasaklamaların seçimler döneminde arttığını söyleyen Cederfeldt, Erdoğan'ı eleştiren çocukların haklarında bile soruşturma ve dava açıldığını belirtti. Seçimler sırasında Diyarbakır'da 11 ve 13 yaşlarında iki çocuk hakkında Cumhurbaşkanı'bna hakaret suçundan dava açıldığını söyleyen Cederfeldt, “Demokratik bir ülkede çocuklar hakkında yetkililere hakaret suçlamasıyla dava açılamaz. Ben gerçekten bu çocukların davalarının nasıl sonuçlanacağını merak ediyorum” şeklinde konuştu.

Türkiye'de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Desiree Pethrus, Türkiye'de muhalif partiler ve medyaya yönelik baskıların artmasını kaygı verici olarak niteledi. Türkiye ve Kürdistan'da sorunların şiddet ile değil ancak diyalogla çözülebileceği inancında olduklarını söyledi.

SORUNLARIN TEMELİNDE ULUS VE KATI ÜNİTER DEVLET ANLAYIŞI VAR

AKP Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana çok ciddi sıkıntılar yaşandığını, bu sıkıntıların temelinde Fransa'yı örnek alan ulus ve katı üniter devlet olduğunu söyledi. Türkiye'nin bu sıkıntıları aşmak için her zaman çağdaş medeniyet olarak tanımladığı yine Avrupa'yı örnek aldığını ifade eden Ensarioğlu, “Cumhuriyet kurulduktan sonra özellikle Kürtlerin inkarı ve kimlik haklarına yönelik son derece ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. İnanç hürriyeti anlamında gerek muhafazakar Müslümanlar gerek de Aleviler bu güne kadar çok ciddi sıkıntılar yaşamıştır” dedi.

Ensarioğlu'nun basın ve yayın önündeki engellerin tamamen kaldırıldığını, herkesin istediği dilde basın ve yayın yapabildiğini söylemesi salonda gülüşmelere neden oldu.

Toplantıda konuşan CHP’li Sezgin Tanrıkulu ise, bundan 5 yıl önce Diyarbakır Baro Başkanlığı yaparken seminerin düzenlendiği binada yapılan bir toplantıda aynı sorunları konuştuklarını ve aradan 5 yıl geçmesine rağmen şimdi de aynı sorunları tartışmayı sürdürdüklerini söyledi.

Avrupa Birliği'ni Türkiye İlerleme Raporunu geleneklere aykırı bir biçimde geçiktirerek seçimlerden sonra yayımlamakla suçlayan Tanrıkulu, “Benim görüşüme göre nedeni şudur: Eğer AKP 1 Kasım seçimlerinden zayıf çıksaydı daha sert eleştiriler olacaktı. 1 Kasım'ta iktidar olsaydı böyle bir yumuşak rapor yayımlanacaktı” şeklinde konuştu.

AB SORUNLARA İLKESEL DEĞİL KENDİ ÇIKARLARI AÇISINDAN YAKLAŞIYOR

Avrupa Birliği'nin Kürt sorununun çözümü, Türkiye'de demokrasinin gelişimine, özgürlükler sorununa ilkesel olarak değil kendi çıkarları açısından yaklaştığını söyleyen Tanrıkulu, Avrupa Birliği'nin tutumunu gayri ahlaki olarak niteledi.

Türkiye'nin Kürt sorununun güvenlik ekseninden çıkarıp parlamentoda çözmeye çalışması gerektiğini söyleyen Tanrıkulu, “Çocuklar ve gençler her an ölümü göze alarak şehirlerde polislerle çatışıyorlar. Diğer taraftan askerler ve polisler ölüyor. Kin ve nefretle devam edebilecek bir kan davasıyla karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.

İLERLEME RAPORU HAKİKATLARI YANSITMAKTAN UZAK

HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, Avrupa Birliği'nin geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıkladığı Türkiye İlerleme Raporu'nun gerçekleri yansıtmadığı ifade ettikten sonra “Raporu okuyunca sanki başka bir ülkede yaşadığımı sandım. Kesinlikle objektif değil ve ülkedeki hakikatleri yansıtmaktan uzak. Mümkün olduğunca diplomatik nezakete sığdırılmaya çalışılan ve utangaç kaybetmeme isteği ağır basan bir rapor” dedi.

İlerleme Raporu'nun AB'nin AKP Hükümeti'ne verdiği önemli bir avans olduğunu söyleyen Beştaş, raporun AKP Hükümeti'ni zorda bırakmamak için kaleme alındığı değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin AB üyesi olmasını desteklediklerini, Avrupa Birliği sürecinde insanlık değerlerine, darbe anayasasının değiştirilmesine öncelik verilmesi gerektiğini söyledi.

Avrupa Birliği'nin İlerleme Raporu'nda 7 Haziran'dan önce yaşanan gelişmelere yer vermemesini eleştiren Beştaş, Diyarbakır mitinginde patlayan bombalar, HDP binalarına yapılan bombalı saldırıların görmezden gelindiğini söyledi.

ŞU ANDA KÜRDİSTAN'DA SOKAĞA ÇIKMANIN CEZASI ÖLÜMDÜR

AB'nin raporlarındaki insan hakları ihlallerinin sayı olarak gerçek rakamlarla da örtüşmediğine vurgu yapan Beştaş, “Sokağa çıkma yasakları şu anda Türkiye'de tüm hukuk normları askıya alınarak fiilen uygulanıyor. Şu anda Kürdistan'da sokağa çıkmanın cezası ölümdür” dedi.

Derik'te bir kişinin tuvalete gittiği için öldürüldüğünü söyleyen Beştaş, Kürdistan'ın birçok yerleşim biriminde sokağa çıkma yasaklarının ilan edilerek Kürtlerin en temel haklarının ihlal edildiğini somut örnekler vererek aktardı.

1 Kasım seçimlerini hiç Bir kural tanımayan Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP'yi yeniden iktidar yapmak için yeni bir dayatması olarak gördüklerini söyleyen Beştaş, Erdoğan ve AKP'nin iktidara gelebilmek için her türlü insan hakları ihlalini gerçekleştirdiğini söyledi.

...