AB ve Almanya’dan bilindik ‘mülteci ve islamcı çözümleri’
AB ve Almanya’dan bilindik ‘mülteci ve islamcı çözümleri’
AB ve Almanya’dan bilindik ‘mülteci ve islamcı çözümleri’
Avrupa Birliği (AB) ile birliğin en büyük üyesi Almanya arasında mülteciler ve Ortadoğu’ya giden radikal islamcıların engellenmesine ilişkin konular masaya yatırıldı. Mültecilerin AB’ye girişini engellemek için Kuzey Afrika’da ‘Karşılama Merkezleri’ oluşturulması gibi yıllardır dile getirilen tartışmalı çözüm önerisi de yine gündemde.
Almanya’nın başkenti Berlin’e bir ziyaret gerçekleştiren AB Komisyonu İçişleri Komiseri Dimitris Avramopoulos ile Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière arasındaki görüşmede, Avrupa ülkelerine yönelik mülteci akını ve radikal islamcılar sorunu ele alındı.
MÜLTECİLERİ KUZEY AFRİKA’DA KARŞILAMA FİKRİ YİNE SAHNEDE
Görüşmeye ilişkin basına bilgi veren Thomas de Maizière, mülteci politikasının Almanya ve AB’nin öncelikleri arasında yer aldığını söylerken, sorunun sadece AB sınırları içerisinde ele alınamayacağını savundu. AB Komisyonu’nun tüm üye ülkelerin içişleri bakanları ile ‘birbirine bağlı ve entegre’ bir mülteci politikası için çabaladığını ve bunun önemli bir adım olduğunu dile getiren de Maizière, Komisyon’un mültecilerin geldiği ve geçiş noktası olan ülkeler ile ilişkiye geçilmesini övdü.
İçişleri Komisieri Dimitris Avramapoulos da, mültecilerin Avrupa sınırlarına varmadan, Kuzey Afrika ülkelerinde ‘Karşılama Merkezleri’ olarak bilinen kamplara yerleştirilmelerini öngören AB politikasını savundu. Bu amaçla geçtiğimiz hafta İtalya’nın başkenti Roma’da AB ve Afrika ülkelerinin içişleri bakanlarının katıldığı toplantıya atıfta bulunan Avramapoulos, Karşılama Merkezleri sayesinde AB’ye kaçak göçün önlenebileceğini iddia etti.
De Maizière de, Karşılama Merkezleri adı verilen ve Kuzey Afrika ülkelerine kurulacak kamplar sayesinde insan kaçakçılarının para kaynaklarının ellerinden alınabileceğini söyledi. Son 20 yılda Avrupa’ya yönelik Akdeniz üzerinden gerçekleşen kaçak göç sırasında en az 20 bin kişinin boğularak yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
KARŞILAMA MERKEZLERİ FİKRİ BAYATLADI
Ancak, AB Komiseri ile Alman İçişleri Bakanı’nın dile getirdiği bu model yıllardır Avrupa ülkelerince tartışılıyor ve birçok insan hakları kuruluşunun tepkisini çekiyor. Almanya’nın önde gelen mültecilere yardım kuruluşu Pro Asyl temsilcisi Günther Burkhardt, AB’nin bu projesinin karanlık olduğunu ve birçok soru işareti taşıdığının altını çiziyor. Burkhardt, birçok diğer insan hakları savunucusu gibi, Kuzey Afrika ülkelerinin hiçbirinde mültecilerin başvurularını doğru bir biçimde inceleyecek hukuk devleti garantilerinin olmadığına dikkati çekiyor.
MÜLTECİLERİN EŞİT PAYLAŞIMI
Avramopoulos ve De Maizière’nin görüşmesinde, AB ülkelerindeki mültecilerin eşit paylaşımı konusu da ele alındı. Bu yıl içinde 158 bin iltica başvurusunun yapıldığı Almanya’daki mülteci sayısı AB ülkelerindeki toplam mültecilerin dörtte birinden fazla. Almanya, İsveç, İngiltere gibi ülkeler mültecilerin ilk tercihleri arasında yer alırken, İtalya ise AB’ye girişte geçiş ülkesi konumunda.
Ancak, başta İspanya, Portekiz ve Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere 28 üyeli birliğin diğer ülkelerinin birçoğunda mülteci sayısı oldukça düşük.
Avramopoulos, Almanya’nın eğitimli ve kalifiye göçmenler için hayata geçirdiği Blue Card uygulamasından 2013 yılında 11 bin kişinin yararlanmasının da önemli bir gelişme olduğunu dile getirdi. AB Komiseri, diğer üye ülkelerin de Blue Card uygulamasını örnek almasını isterken, Avrupa ülkelerinin kalifiye göçü teşvik etmesi gerektiğini de savundu.
RADİKAL SELEFİLERİN GİRİŞ VE ÇIKIŞLARINA KARŞI İŞBİRLİĞİ
İkilinin görüşmesinde, Avrupa ülkelerinden Suriye ve Irak’a giden radikal selefilere yönelik alınacak önlemler de görüşüldü. DAİŞ’in ‘herhangi bir terör örgütü olmadığının’ altını çizen Alman Bakan, Suriye ve Irak’ta yaşananların sadece bölge için değil, Avrupa için de bir tehdit olduğuna vurgu yaptı.
Görüşmede, DAİŞ ve diğer çeteci örgütlere katılımların engellenmesi için AB ülkelerinin kapsamlı bir işbirliği içerisinde olmaları gerektiği kaydedildi. İkili ayrıca, Suriye ve Irak’tan dönen radikal selefilerin tespit edilmesine ilişkin çalışmaları ele alırken, tüm bunlar yapılırken AB içerisindeki seyahat özgürlüğü ilkesinin zarar görmemesi gerektiğine de vurgu yaptılar.