'Açlık grevlerinin amacına ulaşması için dışarıda kamuoyu oluşturulmalı'

Türk devletinin Kürt halkına yönelik saldırılarını ve devam eden açlık grevini değerlendiren HDP Amed İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, "Şehadetlerin önüne geçebilmek için dışarıda güçlü bir kamuoyu oluşturmak gerekiyor" dedi.

Türk devletinin Kürtlere yönelik askeri saldırılar devam ederken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış mutlak tecrit de sürüyor. PKK ve PAJK'lı tutsaklar da tecride karşı açlık grevi eylemlerinde 185. güne girdiler. Türk devleti, Kürtlerle ilgili gündemleri bastırmak için ise tali gündemlere sarılıyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, tüm bu başlıkları ANF’ye değerlendirdi.

Ceylan, iktidarın sıkıştığı dönemlerde gündem değiştirme kabiliyetinin olduğunu ve bunu başarabildiğini söyledi. Buna karşı toplumun da kendi gündemlerini işletme gibi bir sorumluluklarının olduğunu belirten Ceylan, "Bugün dağ, dere ve tepeler bombalanarak Kürtlere karşı saldırılar sürüyor. Yine Kürt sorununu inkar ve imha etmeye dayalı da HDP’’ye yönelik saldırılar devam ediyor. Hatta olası seçim sürecine ilişkin de çok güçlü hazırlıklar içerisinde olduklarını da biliyoruz. O yüzden saldırıları gittikçe artıyor ve pervasızlaşıyor. Etik ve ahlak yerle yeksan olmuş durumda. Sizler de takip etmişsinizdir, 83 yaşındaki bir Kürt dedesinin yürüyemez iken cezaevinde tutulması, yine annelerimize sokak ortasındaki saldırılar her gün yaşadığımız rutin saldırılar olmuş" diye konuştu.

ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLEŞMESİ GEREKİYOR

Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki tecride ve Kürt sorununun çözümünün önündeki engellere ilişkin de konuşan Ceylan, şunları söyledi: "Kürtler uluslararası komplo dediklerinde bu terimi rastgele kullanmadılar. Çünkü uluslararası güçler Kürt sorununun çözümünü istemediler. Haliyle Abdullah Öcalan şahsında Kürtlere komployu dayattılar. Bu çatışma, savaş ve halkların birbirlerini boğazlamaları anlamına geliyor.

Onun için bizler ısrarla tecridin kırılması ve Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi gerekiyor diyoruz. Çünkü Kürt sorununu savaş ve çatışma temelinde değil, barışçıl yol ve yöntemler temelinde çözelim istiyoruz. Biz Türkiye'yi demokratikleştirdiğimizde Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırmış olacağız. Tersine de Kürt sorununun barışçıl çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesini kolaylaştıracak. Bu da hem küresel, hem de yerel çıkarcı güçleri rahatsız ediyor."

TUTSAKLAR BİREYSEL BİR SÜRECİ BAŞLATMADILAR

Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinin dışarıda güçlü bir kamuoyu ile desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Ceylan, "Cezaevlerindeki tutsaklar kendi bireysel durumlarına ilişkin bu süreci başlatmış değiller. Onların aslında büyük ve onurlu barış derdi vardır. Bunun da tecrit ile ilişkisini güçlü bir şekilde ortaya koydukları için formülasyonu da çok iyi biliyorlar. Abdullah Öcalan, küresel güçlerin Kürt sorunu ile ilgili dahiliyetlerini şöyle ifade ediyor; ‘Ne Türkiye devletinin bizi yenmesine, ne de bizim başarmamıza izin veriyorlar’.

Sürekli çatışma ve savaş halinde olmamızı istiyorlar. O yüzden tecridi ve Abdullah Öcalan’ın pozisyonunu önemsiyoruz. Tutsaklar onun için bedenlerini açlığa yatırıyorlar. Dışarıdaki saldırıların bir benzeri içeride de yaşanıyor. Nasıl ki dışarıda salgını fırsata çevrilip toplumsal duyarlılığın önü kesiliyor ise zindanda da aynısı söz konusu" diye konuştu.

TUTSAKLARIN HAKLARI GASP EDİLİYOR

Tutsakların haklarının gasp edildiğini, salgın kurallarının onlara dayatıldığını ancak aynı hassasiyetlerin gardiyan ve benzeri görevlilere uygulanmadığını aktaran Ceylan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Açlık grevi eylemlerinin başlamasıyla birlikte tutsaklar üzerindeki baskılar da artmaya başladı. Günlük yaşamlarında her şeylerine müdahale etme süreci söz konusudur. Ona rağmen açlık grevleri 180 günü aşmıştır.

2019 yılında da siyaset ve sivil toplum örgütlerin yeterince sürece hakim olamamalarından kaynaklı yine işin yükü tutsaklara yüklendi ve 9 insanımızı kaybettik. Cezaevlerinden cenazeler çıktı. Oysa dışarıdakiler üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmiş olsalardı belki şahadetlerin önüne geçebilirdik. O yüzden benzer bir durum ile karşılaşmamak için bu sürece cevap olmalıyız."