Koşullar ne olursa olsun her zaman bir alternatif vardır.
Hayat heybesinde her zaman birden çok seçenek taşımaktadır.
Kişinin karşılaştıðı zorluk ne kadar büyük, koşulları ne kadar aðır olursa olsun,her hal ve şart altında her zaman bir alternatif; bir çıkış yolu bulunmaktadır.
Önemli olan onu bulmak ve uygulamaktır.
Alternatif yaratmak aslında hayata başka bir deneyim yaşaması için fırsat sunmaktır.
Ne var ki kendisine ve hayata dair farkındalık bilinci gelişken olmayan birinin zorluklarını fırsata çevirecek ve koşullarını deðiştirecek olan alternatifi bulması imkansızdır.
Geçmişten günümüze;her dilden, dinden ve kültürden gönül ustaların ilk olarak, kendi tanı demesi bundandır.
Zira kendini tanımak, her koşulda bir çıkış yolu bulmanın, etkin ve verimli yaşamanın en önemli kuralıdır.
Kendini tanımak; hayatın altın kuralıdır. Farkındalık bilinci gelişken insan da bunun farkındadır.
Böyle biri bir adım atmadan önce kılı kırk yarmakta,her türlü olasılıða karşı kendini hazırlamakta,koşullar ne kadar aðır olursa olsun amacı doðrultusunda bir çıkış yolu bulacaðına inanmaktadır.
Hayatını farkındalık bilinci ve bunun tetiklediði sorumluluk duygusuyla yaşamamış ve ayrıca bunun bedelini de ödememiş biri için kendini tanımanın bir anlamı veya önemi olmayabilir ancak,farkındalık bilinci ve dolayısıyla da özgür iradesi gelişkin biri için kendini tanımak etkin, verimli ve anlamlı bir hayat yaşamın ilk şartıdır.
Aksi durumda umudun yükseldiði yerde hayal kırıklıðı, sevincin doruklarında acı yaşamak kaçınılmazdır.
Havadan sudan suçlamalar, ahlaki ve hukuki meşruiyeti olamayan yargılamalar sonucu hayatları karatılmış; yıllar var tutsak alınmış yüzlerce insan 45 gün önce başlattıkları ölüm yolculuðunu an be an tükenerek sürdürüyor ama, onların özgür iradeleriyle aldıkları bu kararı birileri de örgüt talimatı olarak sunmaya devam ediyor!
Ortada hiçbir somut kanıt olmamasına raðmen bu insanları ölüm eylemine özgür iradelerinin deðil, örgüt direktiflerinin sürüklediði ileri sürülüyor.
Tutsakların özgür iradeleri bilinçli bir çabayla görmezden geliniyor!
Her siyasal mücadele sürecinde olduðu gibi yine psikolojik savaş yapılıyor! Böylece mücadele etkisiz kılınmak, çarpıtılmak isteniyor!
Bunu yapanlar soruna sözüm ona insani bir çözüm bulunmasını istiyor.
Ýnsanı yok sayarak insani çözüm öneriliyor.
Oysa sorunun çözümü sorunun tam da başladıðı yerde duruyor!
Bu insanlar içeride ve dışarıda uygulanan zulme karşı açık bir tavır almış, zulme ve çatışmaya son verecek barışçıl bir sürecin önünü açacak talepler açıklamışlardır.
Hayatlarını da bunun için feda etmeyi göze almışlardır.
Ýçinden geçmekte olduðumuz bu kanlı ve karanlık süreçte kendi özgür iradeleriyle inisiyatif almış, direniş başlatmışlardır.
45 günlük zorlu bir yolculuðun ardından ölümün kıyısına varmışlardır ancak, seslerini de Kürdistan ve Türkiye kamuoyuna olduðu gibi uluslararası demokratik topluma da duyurmuşlardır.
AKP Hükümetinin KCK Operasyonları adı altında nasıl bir vahşet uyguladıðını, bu barbarlıðın ne tür dramlar yarattıðını bütün çıplaklıðıyla ortaya çıkarmışlardır.
Öte yandan hükümetin bu taleplere kulak asmak, kalıcı ve yapıcı bir diyalog başlatmak yerine eylemi kırmak amacında olduðu da anlaşılmıştır.
Bunun çok tehlikeli sonuçlar doðuracaðını söylemem gerekiyor.
AKPnin müdahale etmek yerine tutsakları dinlemesi, onların taleplerini hayata geçireceðine dair güvenceler vermesi gerekiyor.
46ıncı gününde eylemin tek alternatif olarak önümüzde bu seçenek duruyor!