Adi şantajcı ve Kürt düşmanı Erdoğan!

En çirkin ve ahlaksız siyasetçilik adi şantajcılıktır. Tayyip Erdoğan şu anda dünyanın en adi şantajcısıdır. Bu şantaj politikasını sadece Kürtlere değil, herkese yapıyor ve uyguluyor.

Herhalde Başurê Kurdîstan’da yapılan referandumun en hayırlı sonucu, AKP ve Türkiye gerçeğinin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmış olmasıdır. Zaten Kürtler açısından Türkiye ve uyguladığı soykırım politikası anlaşılmadan Kürtlerin sadece Bakurê Kurdîstan’da değil, Kürdistan’ın tüm parçalarında özgür ve demokratik yaşama kavuşmaları mümkün değildir. Aslında AKP iktidarı ve Türk devleti uyguladığı politikalarla Kürt düşmanı ve soykırımcı karakterini defalarca ortaya koymuştur. Ancak bazı milliyetçi ve işbirlikçi kesimler bu gerçeği görmüyorlardı. Özellikle KDP’nin AKP ile ilişkileri nedeniyle bu konuda kafalarını kuma gömmüşlerdi. Referandumda Türkiye’nin tutumu ve tüm Kürt düşmanlarını bir araya getirme çabaları Tayyip Erdoğan ve AKP gerçeğini gözler önüne sermiştir.

AKP iktidarı 5-6 yıldır bölge politikalarını ve Kürt düşmanlığını IŞİD ve El Nusra gibi çetelere, Katar’a, Suudi Arabistan’a ve PKK düşmanlığı üzerinden KDP’ye dayandırmıştı. Ancak Kürtlerin IŞİD ve El Nusra’ya karşı direnişleri, AKP’nin bunlara dayanarak Suriye’de etkili olma, Rojava Devrimi’ni boğma ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etme politikalarını boşa çıkarmıştır. Öte yandan Sünni Arap dünyasını Mısır ve Suudiler üzerinden etkileme projesi de başarısız kalmıştır. Hala ilişkisini sürdürdüğü Katar ise Arap dünyasından tecrit edilmiştir. Artık KDP’ye dayanarak Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmesinin mümkün olmadığı da görülmüştür. KDP’yi de şimdiye kadar kullandığı kadar kullanmıştır. KDP eliyle Bakurê Kurdîstan’daki özgürlük mücadelesine zarar verdireceği kadar verdirmiştir. Son beş yılda izlediği politikalar sonuç vermeyince yeniden klasik Kürt düşmanı ittifaka yönelmiştir. Yakın zamana kadar Irak, İran ve Suriye ile kavgalıyken, şimdi bu devletlerle ilişkilenip, bunları Kürt düşmanlığı üzerinden bir araya getirip Kürtlerin özgürlük mücadelesine karşı kullanma politikası yürütmektedir.

KDP bu referandumu bir yönüyle de AKP iktidarının yaktığı yeşil ışık ve zımni onayla gündeme koymuştur. AKP iktidarı böylece Kürtlerle Arapları karşı karşıya getirmeyi ve KDP ile PKK’yi çatıştırmayı hedeflemiştir. Zaten şimdiye kadar KDP’nin Irak hükümetiyle çatışmalı halini de AKP iktidarı yaratmıştır. AKP iktidarı bu amaçlarla referanduma ilk önceleri yumuşak yaklaşırken, Başurê Kurdîstan üzerinden tüm Kürt düşmanlarını bir araya getirmek için de referanduma karşı bir süre önce tutumunu sertleştirmiştir. İran ve Irak’la birlikte Başurê Kurdîstan’ı sıkıştıran bir politika izlemiştir. Ortaya çıkan sonuç, Türk devletinin ilk önceleri referanduma göz kırparak KDP’ye karşı bir komplo yaptığını göstermektedir.

Şu anda Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı şantaj ve tehditle Başurê Kurdîstan’ı sıkıştırma, KDP ve diğer siyasi güçleri teslim almaya çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan daha önce Rojava için söylediği “bir gece ansızın gelebiliriz” tehdidini bu defa da Başurê Kurdîstan için yapmaktadır. Bu bile AKP’nin Kürt düşmanı karakterini gözler önüne sermektedir.

Tayyip Erdoğan’ın bu Kürt düşmanlığı politikalarının bir boyutu da kendini iktidarda tutma kaygısıdır. Kürt düşmanlığı yaparak kendini iktidarda tutmayı ve öngördüğü hegemonik dinci-milliyetçi sistemi oturtmayı hedeflemektedir. Tayyip Erdoğan, AKP-MHP iktidarına bir başarı hikayesi gerekiyordu. 1999 yılında Önder Apo’nun komployla İmralı’da esaret altına alınması Bülent Ecevit’i iktidar yapmıştı. Tayyip Erdoğan da PKK’nin yöneticilerinden birini kaçırarak ya da suikast yaparak iktidarını sağlama almayı hedeflemiştir. Ancak ava gidenler avlanmış ve kapana kısılmışlardır. İki önemli üst düzey MİT yöneticisinin yakalanması, aslında Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan’ın yakalanması olmuştur. Bu fiyasko ve yenilgi AKP-MHP iktidarına büyük bir darbe olmuştur. Tayyip Erdoğan, Kürt düşmanlığı ile iktidarını ayakta tutma stratejisi izlediğinden, MİT’in KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’a yönelik komplosu boşa çıkınca, bu defa da referandum karşıtlığı üzerinden Kürt düşmanlığı yaparak bu amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan ve AKP’nin iktidarda kalmak için yapamayacağı insanlık dışı iş yoktur. Zaten bu nedenle IŞİD gibi insanlık dışı bir katil sürüsüyle iş tutmuştur.

Tayyip Erdoğan o kadar alçak bir şantajcıdır ki, bunu herkese uygulamaktadır. Avrupa’ya mültecileri salarım şantajı yapan Tayyip Erdoğan, şimdi de Başurê Kurdîstan’ı aç bırakma şantajı yapmaktadır. Ambargo uygulayarak aç bırakırım demesi, bu adamın insanlık dışı karakterini göstermiştir. Bu adam siyaset için aç da bırakır, kadın da olsa, çocuk da olsa öldürür, Kürt şehirlerini yıkar, her türlü katliamı yapar. Nitekim sivilleri öldürüyor, ne sivili diyor. Başurê Kurdîstan’da Avaşin mıntıkasında 10 sivili öldürüyor, ama bunu normal ve kendi hakkıymış gibi görüyor.

Ambargo uygularız, vanaları kaparız, kapıyı kapatırız, aç bırakırız, o zaman kim onlara yardım edecek bakalım, diyor. 5 milyon halkı aç bırakmakla, dolayısıyla öldürmekle tehdit ediyor. Myanmar’da Arakan Müslümanları için gözyaşı döken, erzak gönderen Tayyip Erdoğan, Kürtleri açlıkla ölüme terk etme ya da terbiye etme politikası yürüteceğini söylüyor. Düne kadar ekonomisini ayakta tutan, Kürtlere karşı yürüttüğü kirli özel savaşta kendine en fazla yardım eden KDP’ye şimdi şantaj yapıyor. Böyle şantajcı bir siyasi güçle ilişki kurmanın ne kadar büyük bir yanlış olduğunu tüm Kürt halkı şimdi daha iyi görüyor.

En çirkin ve ahlaksız siyasetçilik adi şantajcılıktır. Tayyip Erdoğan şu anda dünyanın en adi şantajcısıdır. Bu şantaj politikasını sadece Kürtlere değil, herkese yapıyor ve uyguluyor. Avrupa’ya, ABD’ye, hatta tüm dünyaya karşı şantaj politikası uyguluyor. Birleşmiş Milletlerdeki konuşması bile tümüyle insanlığa yönelik bir şantajdı. Benimle ilişki kurmazsanız, benim politikalarımı desteklemezseniz çeteleri başınıza bela ederim, diyordu. Sadece bu karakteri bile tüm demokratik insanlığın bir araya gelerek bu insan müsveddesine karşı tutum konulmasını gerektiriyor.

En başta da Kürtler bir araya gelerek bu adama haddini bildirmelidirler. Bu da tabii ki özgürlük mücadelesini yükseltmekle olur. Başurê Kurdîstan halkı da bu şantajlara karşı derhal harekete geçerek Başurê Kurdîstan’da işgal gücü olan Türk askerlerini ve istihbarat güçlerini söküp atabilir.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA