Aileler adalet arayışlarına devam etti

Yakınları devlet tarafından katledilen veya kaybedilenler Amed, Batman, Hakkari ve Şırnak'ta adalet arayışına devam etti. Devletten hesap soran ailelerin eylemlerinde, HDP'nin Amed'deki mitingine yönelik saldırı da protesto edildi.

Yakınları devlet tarafından katledilen veya kaybedilenler Amed, Batman, Hakkari ve Şırnak'ta adalet arayışına devam etti. Devletten hesap soran ailelerin eylemlerinde, HDP'nin Amed'deki mitingine yönelik saldırı da protesto edildi.
Diyarbakır, Batman ve Yüksekova'da gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması amacıyla bir araya gelen kayıp yakınları, dün Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırıyı protesto etti. Faillerin bir an önce bulunup yargılanmasını isteyen kayıp yakınları, dünkü bombalı saldırıda yaşamını yitiren yurttaşlar için oturma eylemi yaptı. 

AMED
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminin 330'ncusu Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme, İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri ile kayıp yakınları katıldı. Eylemde, 1991 yılında Diyarbakır'da işinden evine döndüğü sırada polisler tarafından aracı taranarak katledilen Cevat Hakeri ve araçta bulunan arkadaşı Sait Saran'ın faillerinin yargı önüne çıkarılarak cezalandırılması talep edildi. Eylem öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırıyı kınayarak, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı ve yaralananlara ise acil şifalar diledi. Faillerin bir an önce bulunup yargı karşısına çıkarılmasını isteyen Kocaman, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınması çağrısında bulundu. 

HAKERİ VE SARAN'IN HİKAYESİ

Kocaman ardından 1991 yılında Diyarbakır'da işten evine döndüğü sırada polisler tarafından aracı taranarak katledilen Cevat Hakeri ve araçta bulunan arkadaşı Sait Saran'ın hikayesini paylaştı. Kocaman, Hakeri'nin eşi Hayriye Hakeri'nin olayla ilgili anlatımlarını şöyle aktardı: "Eşim Cevat Hakeri, olayın gerçekleştiği tarihte saat 23.20 sularında Turistik Caddesi üzerinde bulunan işyerinden eve geldiği sırada, kullanmakta olduğu araç polisler tarafından tarandı. Olayda eşimle birlikte arkadaşı Sait Saran yaşamını yitirdi. Cemal Atçı ve Mehmet Atçı yaralandı. Açtığımız davada eşimi ve arkadaşını öldürenler hakkında beraat kararı verildi." 

BATMAN 

İHD ve kayıp yakınları Batman'da da "Kayıplar bulunsun faiiler yargılansın" sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 330'uncu haftasında bir araya geldi. Gülistan Caddesi üzerinde bulunan İnsan Hakları Anıtı'nın önünde toplanan kayıp yakınları ve insan hakları aktivistlerine çok sayıda yurttaş destek verdi. Kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartı açan aileler aynı zamanda kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. 

'FAİLLER AYNI MERKEZDEN'

Eylemde konuşan İHD Batman Şubesi Başkanı Mehmet Bağatır, HDP'ye yönelik saldırıları kınadı. HDP'ye yönelik daha önce gerçekleştirilen saldırı ve bombalı saldırıları hatırlatan Bağatır, "Tüm bunların sistematik ve planlı olması, etkin ve idari bir soruşturmanın başlatılarak bu olayların açığa kavuşturulmaması ve kavuşturulmak istenmemesi değerlendirildiğinde, faillerin aynı merkezden aynı karanlık güçler olduğu görülmektedir. Diyarbakır'da ise olası gelişebilecek izdiham ile yüzlerce insanın yaşamını yitirmesi hedeflenmiştir" dedi.

GÖK'ÜN AKIBETİ SORULDU

Bağatır'ın konuşmasının ardından 21 yıl önce evden alınarak kaybedilen 5 çocuk babası Said Gök'ün hikayesi anlatıldı. Ablası Halime Avcı tarafından hikayesi anlatılan Gök'ün devlet baskısı nedeniyle yıllarca evinden ve çocuklarından uzakta yaşadığı ve 1994 yılında evine döndükten 12 gün sonra evine gelen 2 kişi tarafından "mahkemen var" denilerek götürüldüğü kaydedildi. Avcı, kardeşi Gök'ün evinden alınarak götürüldükten sonra bir daha kendisinden haber alamadıklarını dile getirerek, kardeşinin akıbetini sordu.
Yapılan konuşmaların ardından dün Diyarbakır'daki saldırıda yaşamını yitirenlerin anısına oturma eylemi yapıldı. 

HAKKARİ 

İHD Yüksekova Temsilciliği ve kayıp yakınlarının, "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Sanat Sokağı'nda düzenledikleri etkinliğin 62'ncisi gerçekleştirildi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, HDP ve DBP yöneticileri, HDP Hakkari milletvekili adayı Abdullah Zeydan, Gever Demokrasi Platformu bileşenleri, Yüksekova Belediyesi Eşbaşkanları da katıldı. 

'BABAM KORUCULUKTAN İSTİFA ETTİ...'

Eylemde, Çukurca'nın Çayırlı (Eriş) köyünde çobanlık yaparken, 7 Haziran 1994 tarihinde askerler tarafından katledilen Selim Taş'ın hikayesini oğlunun yazımıyla İHD çalışanı Tayyup Canan okudu. Canan, şunları aktardı: "Ben 1989 yılında köyden göç edip Yüksekova'ya yerleşmiştim. Babama o tarihte koruculuk yapmamasını söyledim. 'Sizi operasyon bahanesiyle dağlara götürüp arkadan vururlar. PKK sizi öldürmüş süsü verip kamuoyu oluşturacaklar' dedim. Bunun üzerine babam koruculuktan istifa etti. Babamın koruculuktan istifa etmesi üzerine köyde bulunan jandarma karakolu tarafından baskı gördü. Babama 'Siz PKK'lisiniz, köyde yeriniz yok' dediler." 
Tehditler üzerine anne, baba ve 3 kardeşinin 1993 yılında köylerini terk ederek Yüksekova'ya yanına geldiğini anlatan Taş, "Maddi durumumuz kötüydü. Babam geçim derdine düştü. Kışı zor şartlarda geçirdik. Babam ilkbaharda çoban olmaya karar verdi. Babam Yüksekova'ya bağlı Kısıklı (Dilezi) köyünde çobanlık yapmaya başladı. Aradan bir hafta geçmeden 5 Haziran 1994 tarihinde asker ve PKK arasında çıkan çatışma sırasında operasyon alanında çok uzak olan babamı yakaladılar. Babamın yanında ismini bilmediğim bir çoban daha vardı. Babamın yanındaki çoban, askeri görür görmez kaçmaya başlamış. O her tarafta asker vardı. 55 yaşındaki babamı orada gözaltına aldılar" ifadelerine yer verdi. 

'EY KÖYLÜLER! BU ZALİMLERİN ELİNDEN KURTARIN!'

Metinde, babasının nasıl katledildiğini anlatan Taş, şunları aktardı: "Babamın gözaltına alınmasıyla kimliğine bakıp, 'Sen Çukurcalısın, ne işin var burada. Sen PKK'lisin' demişler. Babam ise 'Ben çocuklarımın ekmeği için burada çobanlık yapıyorum' demiş. O esnada babamın ellerini kelepçe ile ayaklarını ise bir ip ile bağlamışlar. Oradaki askerler babamı dövüp, yanındakinin kim olduğunu sormuşlar. Babam askerlere kaçan kişinin çoban olduğunu söylemiş. 'İsterseniz köye götürün köy sakinlerine sorun biz bu sürüye iki çoban bakıyoruz' demiş. O esnada babamın dizden aşağısına ateş edilmiş. Babamın ayak tabanlarına da ikişer kurşun sıkıldı. Mayına basma süsü verildi. Babamı yaralı olarak sırt üstü yerde sürükleyerek Dılezi köyü meydanına getirmişler. Köylüler köy meydanında askerlere bu kişinin bir hafta önce çoban olarak köyde çobanlık yaptığını söylemişler. Babam da orada bağırarak, 'Ey köylüler gelin beni bu zalimlerin elinde kurtarın. Beni askerler taradı. Herhangi bir mayın patlamamıştır. Bu insanlar katildir' diye yardım istemiş. Babam sürekli kan kaybediyordu. Yaraları sarılmadan orada yaralı olarak askerlerin eşliğinde köylüler babamı Yüksekova Devlet Hastanesi'ne getirdiler." 
Doktorların yaralı haldeki babası için acil olarak Van Devlet Hastanesi'ne sevk edilmesi gerektiğini, ancak askerlerin "Neden Van'a sevk ediyorsun, gebersin gitsin zaten PKK'lidir" dediğini aktaran Taş, şöyle devam etti: "Bunun üzerine babamı hastaneye getiren köylü, askerden kaçarak sabah saat 7'de kapımı çaldı. 'Gel baban hastadır şu an hastanede. Midesinde sorun var seni çağırıyor' dedi. Hastane kapısına giderken askerleri gördüm. Babam bir odada sedye üstünde bekletiliyordu. Hastanede bulunan astsubay bana babamın mayına bastığı, mayının patlaması sonucu yaralandığını söyledi. Babama seslendim babam yalnız bana 'Ay babo' dedi. Bir daha da konuşamadı. Köylülere dönüp 'Babama bunu kim yaptı' diye sordum. Köylüler korkarak kolumdan tutup köşede askerin babama kurşun sıktıklarını söylediler. Babamı ambulansla Van'a götürürken, Başkale'de yaşamını yitirdi." 

SAVCI: DEVLET VATANDAŞINI ÖLDÜRMEZ

Otopsiye giren doktorun kendisine, "Benim vicdanım rahat değil. Savcı bana ateşli silahla tarandığını yazmamamı söyledi. Mayın patlaması gibi değerlendirmemi, olayı büyütmemem gerektiğini söyledi" dediğini aktaran Taş, ardından Yüksekova Cumhuriyet Savcısı'nın kendisini makamına çağırdığını söyledi. Savcının "Olayla ilgili ne biliyorsun" diye sorduğunu belirten Taş, "Babamın köy meydanında köylülere söylediği 'Asker beni taradı, beni bunların elinden kurtarın' sözünü söyledim. Askerlerin babamı öldürdüğünü söyledim. Savcı ise doğru söylemediğimi söyleyerek, 'Devlet vatandaşını öldürmez. Şahidin var mı' dedi. Ben de olayı gören köylü benim şahidimdir. Ama köylü korkusundan şahitlik yapamaz. Onları da öldürürler. Suç duyurusunda bulundum. Bugüne kadar hiçbir adli işlem yapılmadı" diye konuştu. 
Kayıp yakınları açıklamanın ardından haftaya tekrar bir araya gelmek üzere alandan ayrıldı.

ŞIRNAK

Şırnak'ın Cizre ilçesinde, gözaltında kaybedilen ve katledilen insanların akıbetlerini sormak için her hafta toplanan Dayikên Şemiyê ve kayıp yakınları, 337'inci haftada Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Eylemde, kaybedilenlerin fotoğraflarının olduğu dev "Şehitler albümü" pankartı ile kayıpların ve Cizre olaylarında polis kurşunlarıyla katledilen çocukların fotoğrafları taşındı. Bu hafta 1994 yılında katledilen Mehmet İlbasan ve Mustafa Aydın'ın kaybedilme hikâyesini MEYA-DER Cizre Şube Yöneticisi Veysi Durgut anlattı.

'AĞACA BAĞLANDI, İŞKENCE YAPILDI VE KATLEDİLDİ'

Cizre'nin Birkê köyünde Cemal Temizöz ekibi tarafından gözaltına alınan Mustafa Aydın'dan bir daha haber alınamadığını belirten Durgut, "Cemal Temizöz ve ekibi Birkê köyüne giderek birçok kişiyi gözaltına aldı. Gözaltıdan sonra Aydın ailesi aramaya çıktı ama kimse onun hakkında bilgi vermedi. Aradan geçen bir zaman içinde Şax Taburu inşaatında çalışan işçiler Aydın'ın cenazesini getirip ailesine teslim ediyor. Aydın'ın vücudunda çok sayıda işkence izleri vardı. Aydın'ın cenazesini getiren inşaat işçileri, Aydın'ı bir ağaca bağlı olarak ölü bulduklarını söylediler" dedi. 
Mehmet İlbasan'ın da aynı şekilde JİTEM ekipleri tarafından gözaltına alındıktan sonra yapılan ağır işkenceler sonucu katledildiğini ve bir ağaca bağlanmış halde bulunduğunu kaydeden Durgut, İlbasan birine verdiği borcunu almak için İdil'den Cizre'ye gelirken JİTEM ekipleri tarafından gözaltına alındığını ve İlbasan'ın da Aydın gibi bir ağaca bağlanarak işkenceyle katledildiğini aktardı. 

'ERDOĞAN'IN B VE C PLANI!'

HDP'nin Amed mitinginde yapılan bombalama olayına da dikkat çeken Durgut, bu olayın Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sürekli söz ettiği ve övdüğü B ve C planı olduğunu belirtti. Adana, Mersin ve Bingöl'deki olayların failleri yakalanmış olsaydı Diyarbakır'da böyle bir şeye kimsenin girişemeyeceğinin altını çizen Durgut, faillerinin bir an önce yakalanıp yargılanmasını istedi.