AKP 1915’i bu sefer Kürtlere yaşatmak istiyor…-Cihan Özgür

AKP’nin, Öcalan’ın demokratik çözüm hamlesine yanıt soykırım planı olurken; Ortadoğu halklarının kardeşlik mutabakatını öngören çözümüne ise işgal ve ilhak planlarıyla karşılık veriyor.

AKP iktidarının aylardır Kürdistan’da uyguladığı devlet terörünün şiddeti gün geçtikçe artıyor. Çöktürme planıyla biraz daha detayları açığa çıkan soykırım planını kimileri Şark Islahat Planı’nın güncellenmiş hali, kimileri ise devamı olarak ele alıyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise, tam iki buçuk yıl önce 17 Ağustos 2013 tarihli mesajında ‘’görüşmeler bitti, gelemiyorsunuz diyelim. Tedbir alacaksınız. Ermenilerin 24 Nisan’ını hatırlayın' uyarısında bulunmuştu.

Neydi Ermenilerin 24 Nisan’ı? Günümüzle nasıl bir bağı var?

24 Nisan; 100. Yılını geride bıraktığımız Ermeni soykırımının kararlaştırıldığı gün ve bu tarih, Ermeni Soykırım Günü olarak kabul ediliyor. 

24 Nisan 1915’te sayısı on bin olarak tahmin edilen bir grup Ermeni entelektüel ve siyasetçi sürgün edildi. Ardından, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı’dan arta kalan topraklarda bir ulus devlet yaratma doktrini temelinde Türkleştirme ve gayrı Müslimlerden temizleme harekatı başladı.

Ermeni katliamı ve tehcirinin uygulama gücü olarak asker, istihbarat, vali, kontra güçler, işbirlikçi kompradorlar, bürokratlar ve müftüler görevlendirildi. Bir de katliamcı ve talancı ekipte, cezaevlerinden özel olarak bıraktırılan azılı suçlular, eşkıyalar vardı.

İnsanlık tarihine bir utanç olarak geçen soykırım harekatında, bazı kaynaklara göre 1 milyon, bazılarına göre ise en az 400 bin Ermeni, ya göç yollarında ya da baskınlarda katledildi.

Etnik ve dini temizlik stratejisi elbette Ermeni halkıyla sınırlı kalmadı. Daha sonra Kürtlere, Rumlara, Yahudilere, Süryanilere ve Alevilere yönelik benzer soykırım politikaları uygulandı.

Konu uzun ama çarpıcı olan yön günümüzle benzerliği.

YÜZ YILLIK BENZERLİK

Ermeni soykırımında uygulanan araçlara ve izlenen yönteme dikkat ettiğimizde bugün Kürtlere uygulananları görüyoruz. Öyle ki Ermeni toplumunda önce siyasetçiler, aydınlar hedeflendi bugün tıpkı Çiller döneminde olduğu gibi Kürt siyasetçiler, aydınlar, belediye başkanları, kanaat önderleri, imamlar, doktorlar fişleniyor; ya tutuklanıyor ya da Silopi’de üç kadın siyasetçi DBP PM üyesi Sêvê Demir, Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır ve KJA aktivisti Fatma Uyar örneğinde olduğu gibi katlediliyor.

Ayrıca Kara Kuvvetleri Komutanlığının ‘silah kullanmaktan ve savcılardan, mahkemeden korkmayın’ talimatı ve ifşa olan ‘Çöktürme planı’ ile 27 Mayıs 1915’te ‘’Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkında geçici kanun’’ birebir örtüşüyor.

Yine 1915’te Tehcir ve Soykırıma karşı çıkan bürokratlar ya öldürüldü ya da görevden azledildi. Benzer şekilde Kürdistan’daki valiliklere, kaymakamlıklara, mahkemelere hatta camilere savaş atamaları yapıldı.

AKP’nin Esadullah Timleri Ermeni Katliamında cezaevlerinden salıverilen azılı çetelere, tecavüzcülere çok benziyor.

Benzer şekilde göçertme hedefi güdülüyor. Kentler, ilçeler, mahalleler tankla-topla-helikopterlerle bombalanıyor, evler yağmalanıyor.

Gerillaya yönelik ise Sri-Lanka, Tamiller modeli tartışılıyor.

27 Temmuz 2011’den beri avukatlarıyla görüştürülmeyen Öcalan, 6 Ekim 2014’ten itibaren aile görüşü yapamıyor. HDP heyetiyle yaptığı görüşmeler ise bizzat Erdoğan tarafından yasaklandı ve 5 Nisan 2015’ten beri Kürt Halk Önderinden haber alınamıyor. Son olarak da Öcalan’ın sekreteryasında yer alan Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş’ın İmralı’dan gizlice Silivri’ye sürgün edilmesi, konseptin Sayın Öcalan’ı da hedeflediğini gösteriyor.   

İşte Türk devletinin çöktürme planı bu üç sac ayağa dayanıyor. Halkı katliamdan geçirme, gerillayı tasfiye etme ve Sayın Öcalan’ı bu temelde baskı altına alma.

KUZEY ROJAVA VE GÜNEY’İN DE KADERİNİ BELİRLEYECEK

Kuzeyde böylesi bir imha ve soykırım planı devredeyken, AKP devleti Rojava ve Güney Kürdistan’a yönelik ise işgal ve ilhak hesapları yapıyor.

Plan kabaca şu: Kuzey Kürdistan’ı fethetme, Rojava ve Güney Kürdistan’ı işgal ve ilhak!

Bu anlamda Kuzeydeki mücadele ve elde edilecek sonuç, Rojava ve Güney Kürdistan’ın kaderini de belirleyecek.

Türk devleti bu plan dahilinde Rojava Kürdistan’ının sürekli taciz ediyor, Güney Kürdistan’daki askeri varlığını arttırıyor.  

AKP iktidarı adeta siyasetini Öcalan karşıtlığına oturtmuş durumda. AKP’nin, Öcalan’ın demokratik çözüm hamlesine yanıt soykırım planı olurken; Ortadoğu halklarının kardeşlik mutabakatını öngören çözümüne ise işgal ve ilhak planlarıyla karşılık veriyor.

Amaç ise, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürtlerin statü sahibi olduğu yeni bir anlaşma hukuku yani Misak-ı Milli’nin Kürt-Türk, Arap, Fars kardeşlik ruhuna uygun güncellenmesi projesine karşıt olarak, AKP’nin ‘statüsüz Kürt’ gerçeğini temel alan hegemonyal Misak-ı Milli güncellenmesi!

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Kuzey Irak’ta hata yaptık ancak Suriye’nin kuzeyinde aynı hatayı yapmayacağız’ söylemi izlenen siyaseti özetliyor aslında.

Davutoğlu’nun diline pelesenk ettiği sürecin ruhuna ihanet edenlerin kim olduğu gayet açık.