AKP açısından yeni bir süreç-Selahattin Erdem
AKP açısından yeni bir süreç-Selahattin Erdem
AKP açısından yeni bir süreç-Selahattin Erdem
Yeni Özgür Politika Gazetesi yazarı Selahattin Erdem, AKP açısından yeni bir sürecin başladığının söylenebileceğini belirterek, “AKP’nin güncel tutumu ne olursa olsun, 2015 seçiminden itibaren “Sil baştan yapacağı”, yani Kürt direnişini ve Kürdistan Özgürlük Hareketini bastırmak için topyekun özel savaş temelinde saldıracağı açıktır“ dedi.
Selahattin Erdem, Yeni Özgür Politika’da yayınlanan makalesinde şunları belirtti:
“30 Ekim tarihli en uzun MGK Toplantısı ardından devletin ve AKP Hükümeti'nin Kürt sorunu ve çözüm sürecine yaklaşımı biraz daha netleşmiş bulunuyor. Daha doğrusu maskesi iyice düşerek AKP’nin gerçek yüzü ve Kürt gerçeğine yaklaşımı daha net açığa çıkıyor. Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın ifade ettiği “Sürece mecbur ve mahkum değiliz” sözleri toplantı ardından biraz daha aydınlanmış oluyor. AKP’nin Kürt karşıtı ve inkarcı gerçeği iyice netleşiyor.
Şimdi cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan bir süreden beri PKK’yi IŞİD ile aynı kefeye koymaya özel önem gösteriyor. PKK’nin bir “Terör örgütü olduğu” ifadesini her fırsatta tekrarlıyor. Şimdi buna PYD ile YPG’yi de eklemeye çalışıyor. Tabi bunları yaparken Oslo ve İmralı görüşmelerini unutmuş gibi görünüyor. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i defalarca Türkiye’ye davet ettiklerinin herkesçe unutulduğunu sanıyor.
Tayyip Erdoğan, teröre karşı olmanın en önemli ölçüsü olarak PKK’ye karşı olmayı herkese kabul ettirmeye çalışıyor. Uzun süredir PKK ile görüşmeler yürüttüğü gerçeğinin unutulduğunu sanıyor. IŞİD adlı faşist çeteye karşı Şengal, Maxmur ve Kobanê direnişleri temelinde PKK’nin kazandığı uluslararası demokratik etkinlikten iyice rahatsız olmuşa benziyor. Öyle ki, “PKK’nin terör örgütleri listesinden çıkarılacağı” haberlerinin uykusunu kaçırmış olduğu anlaşılıyor.
Aslında mevcut gelişmeler malumun ilanından öte bir özellik taşımıyor. Çünkü AKP açısından gerçek anlamda bir “Çözüm süreci” zaten hiç olmadı. Kürt sorununun çözümünü ve Türkiye’nin demokratikleşmesini öngören bir “Demokratik çözüm sürecini” projelendiren Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan oldu. Bu projenin gereklerine de yaklaşık iki yıldır sadece Kürt tarafı uydu. AKP için söz konusu sürecin anlamı oyalama, erteleme, gevşetme ve bu temelde ateşkesi koruyarak buna dayanıp seçim kazanmaktı.
Nitekim şimdiye kadar da AKP yaklaşımı böyle oldu. Bunun bir AKP planı olduğu açıktı. AKP bu temelde yerel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Şimdi kış sürecine gelinmesi ve seçim ortamına girilmesiyle birlikte 2015 genel seçimini de kazanacağını hesaplıyor. Bazı tepkiler gösterse de PKK’nin 2015 baharında yapılacak seçimleri fazla etkilemeyeceğini düşünüyor. Böylece 2015 seçimini de kazanırsa süreçten hedeflediğini önemli ölçüde elde etmiş oluyor.
AKP’nin her fırsatta dillendirdiği “Çözüm sürecinden” asgari hedeflediğinin bu olduğu açığa çıkıyor. Fakat bunun ötesinde “PKK’yi çözüp tasfiye etmeyi” de hedeflediğini bilmek gerekiyor. Yani AKP’nin yaptıklarının “PKK’yi imha ve tasfiye etmeyi” amaçlayan özel savaşı derinliğine yürütmek olduğu tartışma götürmüyor. Kısaca şimdiye kadar yapılanların hepsi özel savaş kapsamındaki esnemelerdir. Bunun için görüşmeleri belgelememeye özel önem göstermişlerdir.
Şimdi AKP sözcülerinin tehdit edici konuşmaları işte bu gelişmeler nedeniyledir. PKK’yi imha ve tasfiye mümkün olmasa da AKP iktidarını sürdürücü ve sağlamlaştırıcı sonuçların alındığı ve bu nedenle başarılı olunduğu hesap edilmektedir. Bülent Arınç ve diğerlerinin tehditlerine “Şantaj yapma” olarak da bakılabilir. Çünkü AKP iktidarının içte ve dışta en zor dönemini yaşadığı kesindir. Fakat böyle de olsa, mevcut koşullarda AKP’nin iktidarını bu kadar uzatabilmesi ve neredeyse 2015 seçimini kazanmanın da eşiğine gelmiş bulunması kendisi açısından ciddi bir başarıdır.
Bu temelde AKP açısından yeni bir sürecin başladığı söylenebilir. Zaten “Yeni Türkiye” diye bir kavram da geliştirdiler. Tayyip Erdoğan Fransa’da “Yeni süreçten” söz ediyordu. Bu sürecin merkezine de “PKK’yi tasfiye etmeyi” oturttukları net bir biçimde anlaşılıyordu. Belki 2015 baharındaki genel seçime kadar da yumuşak davranmaya çalışabilirler. Bu temelde seçim kazanmayı garantilemeye ve riske etmemeye özen gösterebilirler.
AKP’nin güncel tutumu ne olursa olsun, 2015 seçiminden itibaren “Sil baştan yapacağı”, yani Kürt direnişini ve Kürdistan Özgürlük Hareketini bastırmak için topyekun özel savaş temelinde saldıracağı açıktır. Devletin ve AKP Hükümetinin böyle bir savaşa hazırlandığından ve on saatlik MGK toplantısında da bunu tartışıp planladığından asla kuşku duymamak gerekir. Zaten 2013 ve 2014 yıllarında da Rojava üzerinde Kürtlere karşı savaşı yürüten güç olmuştur. IŞİD’in Kobani saldırılarını Tayyip Erdoğan’ın koordine etmekte olduğu “Her şeyi ben öneriyorum” sözünden açıkça anlaşılmaktadır. Öneriler Tayyip Erdoğan’dan çıkıyorsa, o halde savaşı da o koordine ediyordur.
AKP açısından yeni bir süreç başlamış olabilir. Fakat şimdiye kadarki Kürt karşıtı ve Kürt düşmanı politikayı AKP’nin başarıyla yürütme imkanı ne kadar vardır? Kuşkusuz burası tartışmalıdır. Mevcut durumda Kürt karşıtı stratejiyi Türkiye ne kadar sürdürebilir? Burası da tartışmalı bir konudur. Kaldı ki Ortadoğu’da yaşanan karmaşa ve savaş durumu ortadadır. Türkiye birileri tarafından özenle böyle batağın içine çekilmek istenmektedir. Özellikle ABD ve İsrail’in böyle bir politika peşinde koştuğu açıktır.
Bu noktada son bir kez daha şu gerçekleri açıkça belirtelim: Türkiye mevcut çatışmalar içine çekilerek parçalanmak istenmektedir. Eğer demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü gerçekleştirilmez ve mevcut AKP yönetiminin yaptığı gibi tekçi zihniyetle Kürt karşıtı strateji sürdürülmeye çalışılırsa, bunun sonucu çok kapsamlı bir Türk-Kürt savaşı ve Türkiye’nin bölünmesi olacaktır. Bunları görmek ve ifade etmek kahin olmayı gerektirmiyor. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor.
Dolayısıyla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sunduğu “Demokratik Çözüm Projesi”, Türkiye açısından herhangi bir proje değil, tersine barışı ve demokratik birliği yaratmasını sağlayacak yegane projedir. Bu projenin farklı bir alternatifi yoktur. Dolayısıyla Bülent Arınç bilmeli ki, Türkiye söz konusu projeyi uygulamaya mecbur ve mahkumdur. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Türkiye’nin barışının ve demokratik birliğinin tek temsilcisidir. Türkiye’de barışı ve demokratik birliği yaratacak ve koruyacak başka bir kişi yoktur.
Bu konuda ne Türkiye’yi yönetenler ve ne de Türkiye toplumunun dinamikleri asla hata yapmamalıdırlar. Kürt toplumunun ne denli öfke yüklü olduğu 6-7 Ekim günlerinde görülmüştür. Devlet stratejisi ve AKP politikaları Kürtleri çoktan Türkiye’den koparmıştır. Eğer Türkiye birliği içinde demokratik çözüm arıyorlarsa, bunu sağlayan tek güç Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır. Bu gerçek görülüp değerlendirilmez de Önder Abdullah Öcalan’ın çözüm projesi bir kenara atılırsa, sonuç Türkiye açısından ciddi bir felaket olabilir. Böyle bir durumda Türkiye’yi Barzanilerin kurtaracağı tam bir gaflettir. Barzani’nin gücü yetse neleri yapacağını herkes görür.
Türkiye Kürtlerle barışçıl ve demokratik çözüme mecbur ve mahkumdur. Türkiye’nin başka bir alternatifi ve çaresi yoktur. Ama Kürtlerin farklı alternatifleri ve çareleri vardır. Yani aslında Kürtler Türkiye’ye ve AKP Hükümetine mecbur ve mahkum değildir. Bülent Arınç akıllı olsaydı, her şeyden önce bu gerçeği görürdü. Kürtlerin, bölgenin ve dünyanın yükselen demokratik gücü olduğu gözler önündedir. AKP’nin destek vermesine rağmen, IŞİD faşizminin saldırılarını durdurarak insanlığı kurtaranın Kürtler olduğu açıktır. Dolayısıyla Kürtlerin önü sonuna kadar açılmıştır. ABD’den İran’a kadar Kürtlerle ilişki kurmaya çalışan ne kadar gücün olduğu ortadadır.
Öyle anlaşılıyor ki, ufku daralmış olduğu için AKP gelişmeleri okuyamamaktadır. Koskoca Ortadoğu’da El Kaide, IŞİD ve Ahvani Müslümin güçlerine mahkum kalmıştır. Mevcut hükümetin basiretsizliği Türkiye’yi ciddi bir çıkmaz içine sokmuştur. Hiç olmazsa bu gerçeği Türkiye’nin demokratik güçleri yeterince görebilmeli ve AKP iktidarını demokratik alternatifle aşabilmek için gereken birlik ve örgütlenme çalışmasını etkin bir biçimde yapabilmelidir. Tarih karşısında yüz akıyla durabilmek ancak bununla mümkündür.“
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA