AKP İsveç'te savaş örgütü mü kurdu?

MİT'in uzun yıllardan bu yana Avrupa'nın pek çok ülkesinde faaliyet yürüttüğü biliniyor. Bu faaliyetler Türkiye ve Kürdistan'daki gelişmelere paralel olarak bazen düşük bazen de yüksek yoğunlukta sürüyor.

MİT'in uzun yıllardan bu yana Avrupa'nın pek çok ülkesinde faaliyet yürüttüğü biliniyor. Bu faaliyetler Türkiye ve Kürdistan'daki gelişmelere paralel olarak bazen düşük bazen de yüksek yoğunlukta sürüyor.

Türk devletinin Kürt halkına yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığı, JİTEM ve devletin diğer güçlerinin katliamlar yaptıkları ve binlerce faili meçhul cinayeti gerçekleştirdikleri 1990'lı yıllarında MİT de Avrupa ülkelerindeki çalışmalarını en üst düzeye çıkardı.

1994 sonbaharında dönemin Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş'in Kürt eylemcileri ve destekçilerini ortadan kaldırmak için MİT'in 160 ajanını Avrupa'ya gönderdiği yolundaki söylemleri Avrupa Parlamentosu'nun gündemine getirildi.

2000'li yıllarda düşme eğilimi gösteren MİT'in Avrupa'daki faaliyetlerinde Gezi eylemleri, Gülen Cemaatine yönelik operasyonlar ve son olarak da 7 Haziran seçimlerinde barış sürecinin fiilen bitirilip AKP hükümetinin Kürdistan ve Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik saldırılarını başlatmasından sonra belirgin bir artış olduğu gözleniyor.

2014 yılının sonlarında aralarında bir dönem Recep Tayyip Erdoğan'a Başbakan Danışmanlığı yapan Muhammed Taha Gergerlioğlu'nun da bulunduğu üç kişi Almanya'da “Türkiye'de bir istihbarat servisi adına ajanlık yapma” suçlamasıyla tutuklandı. Ancak dava geçtiğimiz ay Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile Erdoğan arasında yapılan bir görüşmenin ardından sürpriz bir biçimde mahkeme tarafından para ve sosyal hizmet cezalarına mahkumiyetle sonuçlandırıldı.

İsveç'te faaliyet yürüten MİT elemanlarının siyasi nedenlerle İsveç'te yaşayan ilticacıların, Kürt, Asuri-Süryani ve Ermenilerin çalışmalarını izlemek için değişik yöntemlere başvurdukları biliniyor.

MİT elemanları istihbarat çalışmalarını Türk devletinin lobisi haline getirdikleri dernek yöneticilerinin yanı sıra Sarı Basın Kartı dağıttıkları muhbirleri aracılığıyla yürütmekle yetinmiyor aynı zamanda kendilerine yakın olarak gördükleri esnaflardan kendilerini bilgilendirmelerini istiyorlar.

7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası MİT'in Türkiye ve Kürdistanlı devrimci ve ilericilerin çalışmalarını daha yakından izledikleri gözleniyor.

Bunun sağlanabilmesi için de askerlik, vatandaşlık gibi sorunlarının çözümü gençlerden bazılarına sorunlarının çözülmesi karşılığında ajanlık dayatılıyor.

Ajanlaştırılan gençler, Kürtlerin ve HDP'nin faaliyetlerini yakından izliyor ve edindikleri bilgileri MİT görevlilerine aktarıyorlar.

Ajanlaştırılan gençlerden A.F, HDP'nin gecelerine ve seçim çalışmalarına, Stockholm'de yapılan yasal eylemlere katıldı ve resimler çekti.

Ele geçen telefon konuşmaları, resimler ve yazışmalar bu kişinin Dag Hammarskölds Väg 20 adresindeki Türkiye Büyükelçiliği adresine kayıtlı telefonlarla görüşmeler yaptığını ve oradaki görevlilerle Büyükelçilikte ve dışında buluştuğunu gösteriyor.

Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği'nin çalışmalarından birinci derecede sorumlu Büyükelçi Ömer Kaya Türkmen'in aşağıdaki sorularımızı yanıtlamasını bekliyoruz.

Kimlik bilgileri, çektiği resimler, yaptığı telefon konuşmaları ve yazışmaları elimizde bulunan ancak ciddi fiziki ve psikolojik sağlık sorunları olduğu için insani nedenlerle kimliğini açıklamadığımız ve resimlerini yayınlamadığımız A.F'nin büyükelçilikte ilişkisi bulunan kişiye 'başkomutanım' olarak hitap etmesinin nedeni nedir?

Dag Hammarskölds Väg 20 numaradaki Büyükelçilik adresine kayıtlı Bünyamin Dag'a Büyükelçilik personeli neden başçavuşum olarak hitap etmektedir? Dag Büyükelçilikte hangi görevi ifa etmektedir?

Büyükelçilik adresinde Bünyamin Dag adına kayıtlı altı telefon abonesi; 072-992 17 15, 072-992 17 16, 072-370 94 03, 072-370 94 04, 072-370 94 13, 072-370 94 14 kimler ve hangi amaçlarla kullanılmaktadır?

Ajanlaştırılan gençler ve Büyükelçilik mensuplarının bazı Büyükelçilik çalışanlarına başkomutanım, başçavuşum gibi askeri rütbelerle hitap etmelerinin nedenleri nelerdir?

AKP'nin barış sürecini bitirip Türkiye ve Kürdistan'da savaş politikasına yönelmesine paralel olarak İsveç'te askeri bir örgütlenmeye mi gidilmiştir?

Eğer öylesi bir örgütlenmeye gidilmişse başkomutan, başçavuş ve ajanların görevleri sadece istihbaratla mı sınırlıdır?