AKP'nin 'çözüm'ü cezaevlerini kapsamıyor
AKP'nin 'çözüm'ü cezaevlerini kapsamıyor
AKP'nin 'çözüm'ü cezaevlerini kapsamıyor
"Çözüm" içinde çözümsüzlük döngüsüyle süreci zamana yayma konseptiyle demokratik, barışçıl zemini güçlendirecek somut adımlar atmayan AKP iktidarının kangrenleşen sorunu haline gelen cezaevleri durulmuyor. AKP'nin Kürt sorununa yönelik başlattığı "çözüm" süreci 7'inci ayını geride bırakırken cezaevlerinde hukuksuz, keyfi uygulamalar, fiziki-psikolojik işkence ve tecrit içinde tecrit uygulamaları "çözüm süreci"nin hassasiyetini aşacak boyutlara ulaştı.
Geçtiğimiz yıl 10 bin PKK ve PAJK’lı tutsağın yürüttüğü açlık grevi eyleminin ardından baskıların had safhaya ulaştığı cezaevlerindeki hak ihlalleri ve hukuksuzluklar, bu yılın başlarında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı adasında yapılan müzakerelerle başlayan “çözüm süreci”nin 7. ayına girmesine rağmen hız kesmeden sürüyor. Yaklaşık 120’si ağır olmak üzere 418 hasta tutsaktan bugüne kadar iki kişi tedavilerinin yapılması için tahliye edilirken, halen yüzlerce tutsak çeşitli uluslararası hukuk ve insani bildirgelerdeki sözleşmelere göre de tedavilerinin insani bir hak olduğunun altı çiziliyor. Yüzlerce hasta tutsağın sağlık sorunun yanında cezaevlerindeki idarelerin her birinin kendine göre uygulamalarıyla hukuksuzluk tavan yaptıkça yapıyor.
Amasya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan 41 siyasi tutsağın kaldıkları koğuş/odaların kapılarının yanına fotoğraflarının ve isimlerinin yer aldığı “Sol terör örgütü” yazılı pano yerleştirilerek rencide edilip, psikolojik yönelimlerde bulunduğu ortaya çıktı. TUHAD-FED Ankara Temsilciliği’nden alınan bilgilere göre cezaevi müdürünün bu uygulamasına karşın tutsakların itirazlarına da “Bundan sonra karışmaması için böyle olacak” olacak gibi keyfi gerekçeler sunulduğu öğrenildi.
Cezaevindeki siyasi tutsaklar ise kendilerinin esir olmadığını, insanlık dışı muameleleri kabul etmeyeceklerini yönünde tepkilerini dile getirdiğini bildiren TUHAD-FED Ankara Temsilcisi Havva Özcan, “Çözüm sürecinde sıkıntı yaşanmaması için tutsaklar, hassas davranıyor. Ancak kimseden korkmuyorlar. Sadece sürece zarar vermemek adına böylesi bir tavırda bulunuyorlar” dedi.
ONUR KIRMA NEFES KESME YARIŞI
Özcan, gece yarısı aniden odalara baskın yapıldığını belirterek, “Kimi zaman gecede birkaç kez tekrarlanıyor bu baskınlar. Onur kırıcı biçimde çıplak arama dayatılıyor. Buna karşı tutsaklar ise bu gayriciddi yaklaşıma karşı itirazda bulunuyorlar. Aramalarda eşyalar birbirine karıştırılıyor. Kimi eşyalar bilerek kırılıyor” diye kaydetti. Tutsakların 3 ayrı gruba ayrılarak odalara yerleştirildiğini ifade eden Özcan, bir odanın dar ve havasız olmasından kaynaklı tutsakların nefes alamadıklarını, ciddi boyutlarda temiz hava sorunu yaşadığını dile getirdi.
Tutsakların kendilerine yönelik bu hukuksuz ve keyfi tutumlara karşı cezaevi idaresinin 2 ay içinde olumlu bir yaklaşım sergilemesi için zaman tanıdıklarını söyleyen Özcan, eğer durumda bir düzelme olmaması halinde tutsakların tepkilerinin artacağının altını çizdi. Özcan, içeride kalanlar için bunca fiziki-psikolojik işkence ve tecrit yönelimi olurken, dışarıda olan tutsak yakınlarına da benzer uygulamalardan nasibini aldığını kaydetti.
ZİYARETÇİLERİN TEK TEK FOTOĞRAFI ÇEKİLİYOR
Tutsak ailelerinin görüş için geldiklerinde giriş ve çıkışlarda didik didik arandığını dile getiren Özcan, “Aramaların ötesinde ziyarete gelen insanların tek tek fotoğrafları çekiliyor. Küçücük çocuklara varana kadar istisnasız gelen tüm ziyaretçilerin fotoğraflarının çekilmesi dikkat çekiyor. Bu aynı zamanda aile ve yakınlarla birlikte tutsakları da rahatsız eden bir durum. Böylesi bir uygulamayı başka hiçbir yerde görmedim, duymadım. Benim 2 ay önce görüşe gittiğimde fotoğrafımı çekmelerine rağmen 5 Temmuz’daki görüş ziyareti için gidişimde yine fotoğrafımı çektiler. Bunların genelgeyle, yönetmeliklerle hiçbir alakası yok. Tamamen keyfi bir uygulama” dedi.
'YASAK ZİHNİYETİNİNDE SINIR YOK'
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde de tutsakların tecrit içinde tecridi yaşadığını ifade eden Özcan, şunları söyledi: “Görüşe giden aileler, Kırıkkale Cezaevi’nde de idarenin ilginç uygulamalarını bize bildirdi. Bir odada kaç kişi kalıyorsa onlar açık görüşe çıktıklarında başka bir odada bulunanlarla bir araya getirilmiyorlar. Örneğin bu grupta eğer kendi yakını değilse gelen ziyaretçilere dahi ‘merhaba’ denilmesi de yasaklanmış durumda. Yine toplu olarak ziyaretçilerle tutsakların fotoğraf çekmeleri yasak. Bunlar gayet insani şeyler. Bunlar yasaklanarak ne yapılmak isteniyor? Cezaevlerinde yaşanan bu durum ise çözüm sürecinin tam tersi bir biçimde tahrik, ihlal ve baskıdan başka bir şey içermiyor. Bu konuda tutsaklar mümkün olduğunca hassas yaklaşıyor ama cezaevleri yönetimi ve devlet tam aksini yapıyor. Aileler de tutsaklara yönelik bu muameleler sürerse demokratik tepkilerini ortaya koyacaklarını bildirdi. Bu durum artık rahatsızlık vermenin ötesine ulaşan bir hal aldı. Bu nasıl bir çözümmüş ki böyle anlamadık gitti. Aileler çözüm süreci diye hassas davranıyor ama sessiz kalmayacaklarını söylüyor. Bu durumun sorumluları cezaevi idareleri ve devlettir.”
AÇLIK GREVİNE KATILMAK KEYFİ CEZALARIN BİR NUMARALI GEREKÇESİ
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde bulunan Şehmus Özsubaşı adlı tutsağa da “açlık grevine katıldığı” gerekçesiyle 2 ay açık-kapalı görüş, hücre ve mektup cezaları verildiğini aktaran Özcan, “Ayrıca Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Ahmet Kaya Sincan 2 Nolu L Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. Adli tutsakların içine konulan Kaya, 4. yargı paketine göre tahliye edilmesi gerekirken ‘açlık grevine katıldığı’ gerekçesiyle verilen disiplin cezaları yüzünden tahliye edilmiyor. Kaya’nın durumu bizi kaygılandırıyor. Adli tutukluların kendisine sözlü sataşmalarda bulunduğu yönünde bilgiler aldık. Kendisi de hayati tehlikesinin olduğunu bildirdi. Kaya’nın tahliye edilmesini ve bu hukuksuzluğa da bir son verilmesini istiyoruz” dedi.